Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin katıldığı televizyon programında Suriyelilerle ilgi önemli açıklamalarda bulundu.
Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin programda yaptığı açıklamada, Suriyelilere vatandaşlık verilmesi konuşunda ilk olarak kendi vatandaşlarını, kendi esnafını düşünerek, onların rahat edeceği bir model üzerinde onlarında görüş ve önerilerini alarak çok net bir duruş sergilediklerini vurguladı. "5 yıl geçti misafirlik bitti" Şahin, "Aslında tartışmadan korkmamak lazım. Doğru zeminde tartışmak lazım. Burada her fikre saygı duymak lazım ama ben mühendisim mühendislikte en önemli şey ölçmek ve bunu değerlendirmek ölçüm üzerinde de bunu değerlendirmek. Dolayısıyla halkımızı bilgilendirirken, doğru zeminde tartışmayı yaptırmamız lazım. Yeni bir dünya var. Artık dünya vatandaşlığından bahsediliyor. Ve yeni dünya düzeninde ülkeler, şehirler, toplumlar hedeflerini koyarken en büyük güç yetişmiş insan gücü olarak bakıyor. Yetişmiş insan gücünü ekonomiye nasıl kazandıracak ve kendi şehrinin diğer şehirlerle olan yarışını nasıl yönetecek buna bakıyor. Şimdi baktığınızda son 5 yılınıza şahit olan bir kardeşinizim. Önce şunu belirtmek istiyorum Suriyelilere sorduğunuz zaman onlarla beraber ben yaşıyorum. Yüzde 80’i ülkelerine dönmek istiyor. Bu bir tercih değil. Ne bunu Gaziantepliler tercih etti ne de Türkiye vatandaşımız ne de Suriyeliler gelip ben Türkiye vatandaşı olmak istiyorum dedi. Bu bir tercih değil bu bir insani olarak büyük bir sınavdan geçti dünya, bölge ve Müslüman dünya, buradan bir zorunluluk karşımıza çıktı. Bu zorunluluğa baktığınız zaman önce insanın yaşaması için acil tedbirler alındı. Bu konuda da ülkemiz ve bölgemiz, hemşehrilerimiz çok büyük sınav verdi. Ama şimdi gelinen noktada üzerinden 5 yıl geçti. Misafirlik bitti ve bu insanların sistemin içerisinde orta ve uzun vadede nasıl yönetileceği konusu tartışılması lazım. Tartışmanın önemli olduğunu düşünüyorum fakat tartışırken de nasıl tartışmamız gerektiğini düşünüyorum. Çünkü toplumun kafasını karıştırıp, bilgi kirliliği oluşturmak ve bunun üzerinde siyasi bir dizayn yapmak üzere giden bir siyasi tartışmanın ne 78 milyona faydası var. Ne Türkiye’ye faydası var. Ne de Suriyeli mülteciye faydası var. Bizim ne yapmamız gerekiyor. Önce sayılara bakmamız gerekiyor. Ben kendi şehrimden sorumluyum. Ben kendi şehrime baktığım zaman 300 bin mülteci var. 300 bin mültecinin yüzde 60’ı 18 yaş altı çocuk ve 5 yılda bu şehirde 30 bin bebek doğmuş. Bu çocuklar nereli? Siz şimdi hukuk devletinde, dünya hukukunda birleşmiş milletlere göre insan hakları ve çocuk hakları beyannamesine göre bu çocuklar nereli bunun cevabını vermemiz gerekiyor. 18 yaş altı çocukları ne şekilde eğitmemiz ve sistemin içine dahil etmemiz gerekiyor. Bunun cevabını vere vere gitmemiz gerekiyor. 2 soru çalışma hayatı şimdi benim şehrim bir sanayi ve ticaret şehri. Sanayi ve ticaret şehrinde 200 bin organize de çalışan organizenin olduğu bir şehir ben kendi işçimi kendi esnafımı korumak durumundayım. Peki nasıl koruyacağım. Şimdi kayıt dışı çalıştığı sürece sistemin içine dahil olmadığı sürece bir sanayici kendi maliyetini düşürmek için eğer bir Suriyeli mülteci çalıştırdığında asgari ücretin yarısını vererek çalıştırıyorsa kendi işçimi ve kendi esnafımı koruyamam aslında bunların hepsinin kriterlerinin oluşturduğu çalışma barışının oluşturduğu sistemi oturturmamız gerekiyor. Bunu nasıl yapacağız. Önce oturma izni ile ilgili kısım çözüldü kayıt içine alındı. Arkasından geçici çalışma hayatı ile ilgili bir düzenleme yapıldı. Ocak ayında bir yönetmelik çıktı. Bu yönetmelik diyor ki açık iş varsa ki bu benim şehrimde tekstil de inşaatta ve gıda da ayakkabıcılıkta açık iş var. Açık iş varsa ki sen diyor sen açık işte işçi bulma kurumuna başvuracaksın. Sanayici başvuracak. Burada benim açık işim var şu sektörde diye. Yüzde 10 Suriyeli mülteci çalıştırabilirsin diye sana bir kota veriyor. Aslında birlikte çalışma birlikte yaşama sosyal entegrasyon ve sosyal uyum üzerine bir yönetmelik var. Peki bu yönetmelik ne kadar uygulanıyor diye baktığımız zaman rakamlara istediğiniz noktada değilsiniz. Çünkü o söylediğim kayıt dışından beslenen bir sistem var. O yüzden biz kim vatandaş olacak? Sistemin içine nasıl dahil olacak? Ben kendi işçimi, kendi vatandaşımı, kendi esnafımı, kendi kadınımı, kendi hemşehrimi nasıl koruyacağım diye baktığım zaman bunların hepsinin önce kayıt içine alınıp yaş kategorisi, meslek kategorisi ve bunlarının hepsinin önce yönetilir bir hale gelmesi gerekiyor. Şu an Göç İdaresi Genel Müdürülüğü AFAD kampların içini Göç İdaresi Genel Müdürülüğü ile bütün Türkiye’deki bu sistemi şuanda sınıflandırıyor. Ben şunu sormak istiyorum bizim şehirde 50’den fazla profesör var. Üniversitenin içerisindeler ve bu bizim kendi akademik dünyaya 2 yabancı diliyle Arapça ve İngilizce yabancı diliyle ciddi bir şekilde katkıda bulunuyor. Eğer biz bu sistemi yönetemezsek. Bunların hepsi Avrupa birliği ülkelerine gidiyor. Merkel’in bu kriterleri tutuyor ve alıyorlar. Bunların hepsini beyin olarak yetişmiş katma değer üreten doktor, öğretmen, mühendis, akademisyenlerin hepsi Avrupa birliğine gidiyor. Peki biz bunu nasıl yöneteceğiz Cumhurbaşkanımızın çözümü tam da bunun üzerinde ve çözümün tartışılması üzerine bir cümle ama o kadar farklı zeminde toplumun kafasını karıştırmak üzere yapılıyor ki bunu anlamakta hakikaten çok zorlanıyoruz’’ ifadelerini kullandı. "Suriyeliler ekonomiye değer katacak" Şahin, Suriyelilerin ekonomiye değer katacağını vurgulayarak, "Kalifiyeli elemanların diplomalıların öncelikli olarak vatandaşlığa alınacağının söylenmesine ve Başbakan Binali Yıldırım’ın ekonomiye değer katacak Suriyelileri vatandaş yapacağız demesine, bu tanıma girmeyen Suriyelilerin ne olacağı konusunda ise "Ben yine kendi şehrimden örnek vermek istiyorum. taş ustalığında çok başarılılar. Taş ustası mesela bir inşaat işçiliğinde ustalık o kadar önemli ki veya bir kadın ayakkabı yapımında, ayakkabı sektöründe bunlar gelip sisteme ayakkabıcılık sektöründen girince bizim kendi ayakkabıcılarımızla o kadar hızlı entegre oldular ki. Çünkü kadın ayakkabısında bunların el marifeti ve ustalığı çok önemli şimdi biz illa mühendis, avukat, akademisyen sistemin içine girdiğinde o beyaz yakalılar üzerinde baktığımız zaman haklı olarak diyorsunuz ki diğerleri ne olacak. Biz şu anda iyi ustayı da sistemin içine aldık kullanıyoruz. Reel bir durum var. Bu reel durum da katma değer üretiyorsa, şehrin ekonomisine katlı sağlıyorsa ailesini geçindirip, şehrin sanayi ve ticari hayatını geliştiriyorsa bu sistemin içerisine dahil edilebilir ve kalkınmanın bir parçası yapılabilir diye düşünüyoruz. Yani biz üniversite mezunu olması noktasına da değil bir taş ustasının şu an şehre katma bir değeri var. Bunun üzerinde bizim iyi bir sınıflandırma yapmamız lazım bir yasal alt yapıyı oluşturmamız lazım mesela Almanya’ ya bakın. Almanya 50 yıl sonra bir göç yasası çıkardı. Türkiye’den giden kendi vatandaşlarımız çifte vatandaşlık aldı ve o gün işçi olarak gidenler bugün Alman ekonomisine çok büyük katkıda bulunuyorlar. Dolayısıyla biz ön yargılarla değil reel duruma göre sistemin mevcut durumuna göre çözüm üretmemiz ve bunu kendi sosyal uyum ve entegrasyonu bir parçası haline dönüştürmemiz gerekiyor. Bunu yapamazsak ne oluyor bu söylemler bizi nereye götürüyor? Birincisi ırkçılık, o kadar kötü bir şey ki siz Arap milletçiliği, Kürt milliyetçiliği ve Türk milletçiliği üzerinden büyük bir ırkçılık meselesine dönüştürüyorsunuz yalan ve yanlış bilgiler üzerine. İkicisi radikalizm, bunların hiç birinin bu ülkeye faydası yok, biz yetişmiş insan, insanı yaşat ki devlet yaşasın anlayışıyla sistematiği koymamız ve doğru bir şekilde vatandaşımızı anlatmamız gerekiyor. Ben kendi hemşehrilerime kardeşim sen benim için önemlisin ben senin hakkını korumak için ne yapmam lazım dediğimiz zaman 3 dakika sonra aynı şeyi konuşmaya başlıyoruz. Dolayısıyla bunun üzerinden bilgilendirerek, doğru yönetmemiz ve doğru çözümler üretmemiz gerekiyor. O yüzden özellikle çözüm üreten, yalnızca tespit yapmayıp bunu nasıl çözeceğiz diye bakan herkese de çok teşekkür ediyorum. Size bir örnek vermek istiyorum. Şu an Gaziantep Ticaret Odasına kayıtlı 790 firma var. Sanayi Odasına kayıtlı yaklaşık 50 firma sanayide gelmiş yatırım yapmış, 790 firmada ticaret hayatına girmiş. Ticaret hayatına girenlerin yarısı imalat sektöründe yarısı tüccarlık yapıyor. Özellikle yabancı dil meselesinde çok iyi oldukları için bu konuda kendi hemşehrilerimizle ortak olup yeni pazarlara açılıyorlar. Bunlardan korkacak bunlardan rahatsız olacak bir şey yok bunları yönetmek ve bardağın boş tarafına bakarak bir işsize gidip, bir evsize gidip, hem Suriyelilere bu hükumet hem ev verecek hem iş verecek dediğin zaman empati yaptığında ben ne olacağım diyor. Halbuki açık işe biz kardeşim bir açık iş var. Bu açık işi yapacakta yetişmiş bir adam var. Bunu sistemin içine dahil edeceğiz diye sorduğumuz da, söylediğimiz de bu onun tarafına yönetilebilir ve kabul edilebilir bir hale dönüşüyor. Sosyal uyum ve entegrasyon dediğimiz de tam da bu herkesin kendini onun yerine koyarak sisteme dahil etme üzerine gidiyor. Bence iyi yönetilmesi gereken bir alan ama üzüldüğüm o kadar yanlış tartışmalar üzerinden gidiyor bu toplumda çok ciddi bir bilgi kirliliği, kafa karışıklığı oluyor. Bunun hiç kimseye faydası olmadığı kanaatindeyim" şeklinde konuştu. "Suriyelilerin asayiş olayları kendi arasında" Bazı olaylarda Türk vatandaşları ile Suriyelilerin karşı karşıya gelmesi konusunda ise Şahin, "İnsanın olduğu her yerde asayişle ilgili bir olay var. Emniyet bunun için var. Jandarma bunun için var. İstihbarat bunun için var. Mesela bizim kendi verilerimize baktığımız zaman kendi şehrimizde Suriyelilerden dolayı asayişteki güvenlikle ilgili yaşanan sorunun oranı yüzde 4 bu yüzde 4’ü kategorize ettiğin zaman da en az bunda yüzde 2.5’i Suriyelilerin kendi içinde. Ev sahibi kiracı arasında, komşular kendi arasında veya akrabalar kendi içerisinde bir asayiş problemi yaşıyor. Geriye kalan yüzde 15, 2 gibi bir oran. Şimdi siz yüzde 1,5, 2’yi o kadar farklı bir boyuta götürür, burada büyük burada büyük çatışma var ülkeler arası ırklar arası dediğiniz zaman herkes kendini korumaya alıyor ve bunun üzerinden başka bir sorunla karşı karşıya kalıyoruz. Halbuki bunu yönetirken ben kendi vatandaşlarımı ve kendi hemşehrilerimi bu sağduyu ve hoşgörülerinden dolayı milyonlarca defa teşekkür ediyorum. Benim söylediği şey rakamların çok iyi okumamız, elbette bunu getirdiği yan etkiler var benim kendi şehrimde de var. Kira fiyatları yükseldi. Biz hemen 50 bin konutla yeni bir şehir yapıyoruz. 250 bin kişi yaşayacak ve bunu Suriyeliler için yapmıyoruz kendi vatandaşlarımız için yapıyoruz. Yeni bir baraj yapmamız gerekiyor. Çünkü su tüketimimiz arttı ve bu yıl ciddi manada yağmur azaldığı için biz 1.5 kat trilyonluk baraj yapıyoruz. Yani tamamen tespitler üzerinde yapıp çözüm üretmeyen bir mantıkla hiçbir şehre hiçbir ülkeye hiçbir insanlığa faydası olmadığını düşünüyorum. Elbette sorun var. Yan etkileri var ama bunu çözecek çözüm önerileriyle beraber süreci yönetmemiz gerektiğini düşünüyorum’’ dedi. "Suriyelilerin yarı fiyata çalışmaması için vatandaşlık veriyoruz" Suriyelilerin Türk vatandaşlarına göre iş hayatında yarı fiyata çalışması hakkında ise Şahin, "Tam da bu sorun düzelsin diye Ocakta çıkan yönetmelik içine girsin ve çalışma ile ilgili sistem düzelsin diye bir yönetmelik çıktı. Fakat uygulamaya baktığınız zaman bu yönetmeliği istediğiniz şekilde hızlı gitmediğini görüyorsunuz. Çünkü kayıt dışından beslenen bir sistem var. İşine gidiyor geliyor maliyetleri düşünüyor. Daha az maliyetle daha az çalışan kendine göre bir sistem var ama bu sistemi siz realize edip çifte vatandaşlıkla ilgi kısmı koyduğunuzda iyi bir denetim, iyi bir takip ve uygulama yaptığınız zaman bu zaten kendi işçimizi koruyacağımız bir sisteme dönüştürülecek, asgari ücretin çalıştırılamadığı zaman da bu sefer ben kendi yetişmiş işçimi sistemin içinde muhafaza edip onun daha iyi bir şartlarda yaşamasını sağlamış olacağız. Dolayısıyla buna bakarken, ne niçin yapılıyor ne için yapılmıyor bunu çok iyi analiz etmemiz ve reel bir durumu görmemiz lazım. Bu durumları çözecek çözümleri üretmemiz gerekiyor" ifadelerini kullandı. "Türkiye vatandaşlığının verilmesi bizim için büyük şans" Suriye’den gelen geçici misafirlere Türkiye vatandaşılığının verilmesi konusunda Şahin şunları söyledi: "Suriyelilere vatandaşlık verilmesini istiyoruz. Vatandaşlık verilirse bize çok kolaylık sağlanmış olunacak. Diğer ülkeler gibi vatandaşlık verilirse irtibatımız daha güçlü olur ve yaşamımız daha iyi olur. Her insanın hakları daha güçlü olacak. Vatandaşlık verildiği zaman mülteci gibi değil de kendi vatanımız gibi olacak. Vergileri zaten veriyoruz diğer vatandaşlar gibi fakat bize vatandaşlık verildiği zaman çok iyi bir şans olacak bizim için. Türkiye vatandaşlarının farklı düşünceleri bizi rahatsız etmiyor. Her Suriyelilere vatandaşlı verilmeyecek bunu biliyoruz. Anlıyoruz. Bu yasal bir şey zaten. Türklerle rahata rahat sıkıntımız olmadan yaşıyoruz. Türkiye’ye ben çok teşekkür ederim’’ şeklinde konuştu. "Kendi vatandaşımız,kendi esnafımız rahat edecek şekilde hareket ediyoruz" Fatma Şahin son olarak "Ben yine söylüyorum kendi halkımız, kendi vatandaşımız, kendi işçimiz ve kendi esnafımızı rahatlatacak şekilde hareket ediyoruz. Çünkü biz onların oylarıyla seçildik. Onların rahat edeceği bir model üzerinde onlarında görüş ve önerilerini alarak çok net bir duruşumuz var" diye konuştu.