Kısa Çoraplı Kadınlar, Postmodern İslami Dünyada Kadın Olmak, Tanzimattan Cumhuriyete Aydın Kadınlar,Gül ve Ateş,Gündelik Hayatta Görgü ve Nezaket Kuralları’nı kitaplarının yazarı,Gazeteci, Yazar,Aktivist,Tarihçi,İletişimci ve KADEM Gaziantep İl Başkanı Sabiha Doğan ile yazmak, kadın olmak, muhafazakar dünyada kadın yazar olmak, duyguların, hayallerin özgürlüğü ve bilinmeyen en değerli yönleri üzerine siz okurlarımız için keyifli bir röportaj gerçekleştirdik.
Okurlarımıza kendinizi kısaca tanıtabilir misiniz?
Gaziantep Nizip doğumluyum. Halkla İlişkiler ve Tarih Bölümleri mezunuyum. Tarih Bölümünde yüksek lisansımı “Tanzimattan Cumhuriyete Aydın Kadınlar” üzerine tamamladım.Yüzyıllık dönemde kadın hareketlerini inceledim. İkinci tez yüksek lisansımı İletişim Fakültesinde “Göç ve göçmen entegrasyonu” üzerine tamamladım. Her iki çalışmamın da öznesi kadın merkezliydi. Sonrasında yoğunluğum nedeniyle tarih bölümünde doktora eğitimimi yarım bıraktım. Hasan Kalyoncu ve GAÜN’de yarı zamanlı olarak öğretim görevlisi olarak çalıştım.
Sivil toplum kurumlarında, etkinliklerinde, yaşamın her alanında sizi aktif olarak sıkça görmekteyiz. Bu enerjinizin, özverinizin kaynağı nedir?
11 yaşından itibaren aktif olarak, gönüllülük esasıyla bir sivil toplum kuruluşu neferi olarak hep yer alıyorum. Bu bizde aileden gelen önemli bir farkındalıktır. Dünyayı tanımaya başladıktan sonra kendimizi sivil toplum kuruluşlarının içerisinde bulduk.
İnsana hayata dokunmayı seviyorsunuz..
Gerçekten de insana ve hayatlara dokunmayı, yaşamlara katkı sağlamayı çok seviyorum. Bu benim gururla paylaşmayı seveceğim bir felsefemdir.
Yazarlık yönünüzle de tanınıyor ve seviliyorsunuz. Yazarlık hikayeniz ne zaman başladı?
Yazarlık serüvenim de aslında küçük yaşlarımda başladı. Kimliğim dediğim diğer bir dünyam vardır ki oda yazarlıktır. Okumaya başladıktan sonra yazmaya başladım. İlkokul üçüncü sınıfta başlayıp artarak devam eden hayalim hep yazar olmaktı.
En çok hangi kimliğinizle anılmak sizi daha mutlu ediyor?
Yazarlık benim kendimi gerçek olarak tanımladığım en öne çıkan çıkmasını istediğim yanımdır. Sabiha Doğan kimdir sorusunun cevabı benim için hep; YAZAR’ dır cevabı olmuştur. En çok yazar kimliğim benim anlatmak istediğim baskın yanımdır. Evet en çok mutlu olduğum öne çıkmasını istediğim kimliğimdir.
Yazarken nasıl bir dünyaya giriyorsunuz? Neler hissediyorsunuz?
Ben yazarken kendimi ikiye ayırıyorum; Gerçekçi ve araştırmacı özelliğim, diğeri de sonsuz özgür bir hayal dünyasında sınırları zorlamayı seven özelliğim. Mesela romancı olmak ayrı bir dünyayı gerektirir. Kurgu, hayal dünyası, insanı detaylarıyla bilmek ve aktarabilmektir .Hiç yaşamadığınız hayatları kaleme alabilmek için her şeyden önce empati, sağlam hayal gücü dünyası ve bunlardan kurgu oluşturup kaleme dökebilmektir. Yaşanmış ya da yaşanması muhtemel olayları içerir. Bir romancının yazdığı her şeyi yaşamış gibi bir algılar oluşuyor toplumda. Bu çok doğru ve sağlam bir algı değildir.
Yazarlar bazen de içinde sakladığı ikinci kimliği eserlerinde ortaya çıkarıp hayat verirler.
Aslında bu karışık ve girift bir şeydir. Bazen yaşamamış ama yaşama olasılığınız vardır. Ya da yaşamasanız da yazarken kelimelere dökerken yaşarsınız. Ne kadar çok insana dokunursanız da hayal dünyanızın zengini sizi o kadar fazla besler.
“İnsan, içinde bir yabancıyı barındırır; yazmak, işte o yabancıya ulaşmaktır.” Der Marguerite Duras. Yazarlık çok ayrı bir dünyadır. Hayata farklı pencereden baktırır. Siz kendinizi nasıl tanımlarsınız?
Ben öncelikle “umut” demek isterim. Tam olarak ta özgür olduğumu söyleyemem. Neden? Muhafazakar camia da bir kadın yazar olarak kalemimim tam olarak özgür olduğunu söyleyemem. Oysa yazar özgür olabilmek, ruhunu ortaya koyabilmek için kalemi eline alır. Ne yazık ki hem içinde bulunduğumuz koşullar, hem de kadına karşı kısıtlamaların yoğun olduğu coğrafyamız özgürlüğümü kısıtlayıp beni çok mutsuz ediyor. Yazmak ne içindir? özgürleşmek, ruhunu kısıtlamadan ortaya sermektir.
Bunun bir kırılma noktası olamaz mı?
Ben aslında sınırları zorluyorum. Ama yine de kısıtlamalardan tam anlamıyla kurtulamıyorum. Muhafazakar camia da bir kadın olduğumuz için kalemimin yarım olması beni çok üzüyor.
Kitaplarınızda bu özgürlük arayışınızı anlatabiliyor musunuz?
“Postmodern İslami Dünyada Kadın Olmak” kitabımda bu konuya ilişkin yazılar var. Ama ben bir roman yazarken isterim ki kurgusunu kurduğum her şeyi, olabilecek hayalleri özgürce yazabileyim. Ama ne yazık ki bir yere kadar getirip orada bırakmak zorunda kalıyorum. İmalarla, konunun etrafında dolaşarak ama açıkça ifade edemeden bırakmak zorunda kalıyorum.
“Özgürlük yoldan çıkmak değil, dilediği yoldan gitmektir.”
En özgür olmamız gereken hayal dünyasında bile kısıtlamalara mağruz bırakılmak inanın çok üzücü. Yayın evleri bile okurlarımızdan tepki alırız endişesiyle yayınlamak istemiyorlar. Okuyucunun da tercih hakkına bir kısıtlama oluyor aslında. Yazarla okuru arasında hiçbir engelleme, kısıtlama olmamalıdır. Yazarda, sanatçı da özgürdür. Üretmenin, hayallerin engelleri olamaz.
Şeker Portakalı’ nın ortak ilgi alanımız olduğunu gördüm. Sizin en sevdiğiniz anekdotu hangisidir?
Spesifik bir şey olmaz belki de insanların ne kadar karmaşık ve çelişkili olduğunu anlatıyor aslında. Bu eseri sevmemin arka planında topluma bir haykırış var. Çocukların dünyası daha gerçekçi ve daha geniştir. Aslında zor olan büyüklere anlatmaktır, temaları en beni içine çeken duygularındandır.
Gençlerle de sık sık bir araya gelip seminerler, dinletiler düzenliyorsunuz. Gençler size en çok neleri soruyorlar?
Gençlerle birlikte olmak benim ruhumu besleyen en önemli unsurlardan birisidir. Okumak, yazmak, yeni yerler görmek ve gençlerle bir arada olmak benim ruhumu besleyen, diri tutan en önemli etkenlerdir. Her şeyin çok kolay olduğu bir dünyada Z kuşağı diye bazen eleştirilen, bazen üzerlerine yorumlar yapılan bir kuşak var. Ben gençlerden çok ümitliyim. Çok aydınlık bir geleceğe sahip olduğumuzu düşünüyorum. Onların dünyasında orta yaş ve üzerinin bireyselliğinden uzak da küresel sorunlara karşı( hayvan hakları, kadına şiddet, çevresel sorunlar..)çok duyarlılar. Daha merkezi, dünya vatandaşı bakış açısıyla olaylara yaklaşıyorlar. Gençlerle ilgili olumsuz gördüğüm bir noktada ebeveynlerden kaynaklanıyor. Biz insanları, çocuklarımızı eğitirken özgürleştirme adına disipline etmedik. Aşırı rahat bırakıp dengeleri sağlayamadık. Biz onu kaçırdık ki bunun gençlerle ilgisi yok.
Yazarlara sorulan ekzantrik bir soru vardır. Siz bir kitap olsanız hangisi olurdunuz? Hangi kitap karakteri sizin dünyanızı anlatır?
Karakter olmak zor bir soru. Çünkü direkt sizi ele verir. Beni etkileyen kitaplar da aslında çok var ama ilk aklıma gelenler Mai ve Siyah, Koku, Vadideki Zambak en çok etkilendiklerimdendir. Hepsinin de ortak noktası bizim coğrafyayla da benzerlik gösteren kadınların yaşanılamamış, kısıtlanmış hayatlarını anlatıyor .Hangi coğrafya da olursa olsun kadın hikayeleri hep benzerlik gösterir. Kadınların dünyasının anlatıldığı eserler benim en çok ilgimi çekiyor.
Bir yazarın bakış açısıyla “Hayat ve İnsan” siz de neleri çağrıştırır?
Mutluluk bana göre sihirli kelimedir. Her şeye rağmen yaşamak çok değerlidir .İnsanlarla birlikte olmak, güzel şeyler paylaşmak çok değerlidir. Çünkü insansız olmaz .Yalnızlığın insana özgü olmadığını düşünüyorum. İnsanlar hayatımdan çekilirse bu beni çok mutsuz eder. Yaşamak bana mutluluk olarak geri dönüyor. Olumsuzluklar yaşıyoruz ama her şeye rağmen sevdiğimiz insanlarla içinde bulunduğumuz anı yaşamak bana çok değerli geliyor.
Geleceğe dair planlarınız nelerdir?
Öncelikle çok geniş hayallerimiz var.11 yaşından itibaren sivil toplumcuyum. Gönüllü olarak ta çalışmaya, imkanlarım ve yaşamım izin verdikçe devam etmek istiyorum. Yazarlık zaten ana kimliğim ve yazmaya üretmeye devam edeceğim. Çünkü bu gerçek anlamda sesimin yükselmesi aslında. Okurlarım sesimin ulaştığı alanları gösteriyor. Yazdıkça var olduğumu hissediyorum.
Roman yazmak planlarınızda var mı?
Öncelikle duygusal yoğunluğa ulaşmanız gerekiyor. Malzemeniz birikecek. Her yıl bir roman yazamazsınız. Zamanı vardır. Önce biriktirmeniz gerekiyor. Mesela ajandama ilginç bulduğum tipleri, olayları ,ilgi çekecek her şeyi karakterleri not ederim.
Başarılı çalışmalara imza eden ve il başkanlığını da yaptığınız KADEM’ den de kısaca bahsede bilir miyiz?
KADEM olarak ilk günden itibaren kadına, aileye, gençlere yönelik projeler üretmeye devam ediyoruz. Gençler için çalıştaylarımız düzenliyoruz.Türkiye’nin her yerinden gelen gençleri ağırlıyoruz .Bir konuyu seçip üzerinden tartışıyoruz. Çocuk gelinlerle ilgili okullarda eğitimler verdik. Kurumlarla iş birliği içerisine girdik. Katkı da sağladığımızı düşünüyorum. Evlilik yaşları daha yukarılara çıkmaya başladı. Mültecilere yönelik entegrasyon meslek edindirme kurslarımız devam ediyor. Dezavantajlı bölgelerde yaşayan kadınlarımızın ekonomilerine katkı olarak kurduğumuz pazarımız var. Yalnız değilsiniz projemizle de engelli annelerimizi destekleyip sosyal faaliyetler düzenliyoruz. Çevre, hayvan hakları gibi sosyal sorumlulukları da bizlerin çalışma alanlarında. Yaptığımız çalışmalarla farkındalıklar oluşturmaya çalışıyoruz. Şiddete mağruz kalan kadınlarımızın da ilk baş vurduğu öncelikli kurumlardan biriyiz.
Mesajınız nedir?
Öncelikle okurlarımı çok seviyorum. Onlar belki bunun çok farkında değiller. Belki okurun bir yazar için içerdiği anlamı da bilmiyorlar. Benim için her okur benim iç dünyamın ulaştığı, benim nefesimin gittiği, nefesimi çoğaltan etkendir. Onun için okurlarım çok ama çok değerlidir. Mesela Urfa’dan okurlarım bir okul için kitap istediler. Yoğunluğuma rağmen isteklerini hemen gerçekleştirip kargoya verdim. Geri dönüşler, imza günlerinde heyecanla gelip kitaplarınızı sizinle paylaşmaları nefesimi çoğaltan yaşama bağlılığımı arttıran tutkumu güçlendiren hepsi benim için çok değerli. Okurlarımın varlığı benim için çok anlamlı. İnsanı ve insana dair ne varsa seviyor ve tüm güzellikleri mutlulukla kucaklıyorum.