CHP Gaziantep Milletvekili Mehmet Gökdağ, tıp eğitimi veren üniversitelerde kadavra eksikliklerinin olduğunu ifaderek, kadavra bağışının arttırılması gerektiğini söyledi.
CHP Gaziantep Milletvekili Mehmet Gökdağ, 2238 Sayılı Organ Ve Doku Alınması, Saklanması ve Nakli Hakkındaki Kanunda değişiklik yapılmasına dair Kanun Teklifini TBMM Başkanlığına sundu. Teklifin gerekçesinde, “Anatomi dersi, tıp eğitiminin temel taşlarından biridir. Tam anlamıyla, insan bedeni üzerinde yapılan bir eğitim ile ancak gerçek manada ve dünya standartlarında bir tıp eğitimi sağlanmış olacağını ve Tıp fakültesi öğrencileri ile tıpta uzmanlık öğrencilerinin eğitiminde kadavranın vazgeçilmez bir eğitim materyali olduğu, ancak tıp öğrencilerinin önemli bir bölümünün kadavra görmeden mezun olduğunu” kaydeden Gökdağ, “Uzmanların, Tıp eğitiminin temel taşlarından biri olan anatominin olmazsa olmazının insan bedeni üzerinde yapılan eğitim olduğunu ve yüzyıllardır kadavra üzerinde çalışmalar yapılmasına rağmen henüz hiçbir teknolojik gelişme bu uygulamanın yerini almadığını belirttiklerini, kaliteli bir anatomi eğitimi için uluslararası standartların ön gördüğü sınır olan en fazla 6 öğrencinin bir kadavra üzerinde çalışması gerekmesine rağmen ülkemizde bu oran istenilenin çok üzerinde olup, artan tıp fakültesi ve tıp öğrencisi sayısı kadavra yetersizliğini daha da arttırdığını “söyledi.KADAVRASI OLMAYAN ÜNİVERSİTELER VARGelişmiş ülkelerde kadavra sıkıntısı yok denecek kadar az olduğunu, bu ülkelerdeki insanların bilime olan inançları ve desteğinin bir göstergesi olarak her yıl binlerce kişinin bedenini eğitim ve bilimsel amaçlı tıp fakültelerine bağışladığını belirten Gökdağ, “ Gelişmiş ülkelerdeki bu duyarlılığa karşın ne yazık ki, ülkemizde kadavra bağışı yok denecek kadar azdır. 78 milyon nüfusa sahip Türkiye'de 88 tıp fakültesi, KKTC'de Yakın Doğu Tıp Fakültesinin Yılık 500 kadavra ihtiyacı olmasına rağmen senede sadece 1-2 kişi ölümünden sonra kullanılmak üzere bedenini bağışlamaktadır” dedi. Gökdağ, ”Ölen bir insanın yaşayanlara verebileceği, hiçbir maddi değerle ölçülemeyecek en değerli hediyesi, bedenini insanlığın ve bilimin gelişimine adamaktır. Bu noktada bilimin faydasına inanan, bilimsel çalışmalara destek vermek isteyen ve çocuklarımızın da iyi yetişmiş sağlık personelinden hizmet almasını arzu eden tüm vatandaşlarımıza görev düşmektedir. Diyanet İşleri Başkanlığının, kadavra bağışının İslam dinince de caiz olduğunu bildirmesine ve kanunlarımızın da kişinin ölümünden sonra eğitim ve bilimsel amaçlı olarak bedenini bağışlamasına izin veriyor olmasına rağmen kadavra bağışının istenilen düzeyde olmaması düşündürücüdür” dedi. Günümüzde tıp fakültelerimizin bir çoğunda anatomi dersleri plastik insan maketleri veya simülasyon üzerinde yapıldığına dikkat çeken Gökdağ, “Oysaki tıp öğrencisinin üç boyutlu olarak insan vücuduna dokunarak, organların komşuluklarını mutlaka görmesi gerekir. Sadece tıp öğrencisi için değil, klinik branşlarda yeni bir cerrahi teknik geliştirmek isteyen cerrah için de kadavra gerekmektedir. 5 yıllık uzmanlık eğitiminin son gününe kadar prostatı görmediğini söyleyen ürologlardan insanlarımızın şifa beklemesi anlamsızdır” dedi. Yeni kurulan devlet üniversitelerinin tıp fakültelerinde durumun daha vahim olduğunu belirten Gökdağ; Hemen hemen hiçbirinde kadavra olmadığından geleceğin hekimleri, ilk pratiklerini ‘hasta’ ile yapmak zorunda kaldıklarını kadavranın normalde 2 aylık bir kullanım ömrü varken bunların bazen 5 yıla kadar kullanıldığını söyledi. Kadavra bağışının özendirilmesi amacıyla ve nitelikli tıp eğitimi için Gökdağ verdiği Kanun Teklifinde; Vücudun ölüm hali gerçekleştikten sonra birinci derece yakınların yazılı beyanı ve hekim onayı ile kadavra olarak kullanılmasına izin verilmesi durumunda bedeni kadavra olarak bağışlanan kişinin 1. derece yakınlarının, sağlık hizmetlerinden ömür boyu bedelsiz yararlanmasını teklifinde bulundu.