Türk Siyasi Tarihinde Yerli ve Millî İrade Konferansı’nda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Avrupa Birliği’nin tavrını görüyorsunuz. Neymiş efendim, terörle mücadeledeki, terör örgütü konusundaki tavrımızı yumuşatmalıymışız. Siz ne zamandan beri Türkiye’yi idare etmeye başladınız, kim size bu yetkiyi verdi?” dedi.
“MOTİUR RAHMAN NİYAZİ'NİN İDAMINDAN DERİN ÜZÜNTÜ DUYDUM”
Konuşmasının başında, yakın dönemde yerlilik ve millîlik denince ilk akla gelen isimlerden biri olarak değerlendirdiği merhum Muhsin Yazıcıoğlu’nu rahmetle anan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Bangladeş’te, Cemaati İslami Partisi liderlerinden ve eski bakanlardan Motiur Rahman Niyazi’nin idamından duyduğu üzüntüyü paylaştı. Siyasi bir lider olan Niyazi’nin, böyle bir cezayı ve infazı hak edecek herhangi bir suçunun olmadığına inandığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bangladeş yönetiminden, ülkenin huzuru, istikrarı ve geleceği için, bu tür kararlar konusunda daha dikkatli ve hakkaniyetli adımlar atmasını bekliyoruz. Müslümanların dünyanın her köşesinde mağdur ve mazlum duruma düşürüldüğü bir dönemde, çoğunluğunu Müslümanların oluşturduğu bir ülkede bu tür sıkıntıların yaşanmasını teessürle takip ediyoruz” ifadelerini kullandı ve Niyazi için Allah’tan rahmet, Bangladeşli Müslümanlara ve dünya Müslümanlarına başsağlığı dileğinde bulundu.
Konuşmasında Motiur Rahman Niyazi’nin idamından önce yazdığı son mektubundan pasajlar okuyan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Niyazi’nin idamı dolayısıyla Bangladeş’te bulunan Dakka Türk Büyükelçisinin Türkiye’ye geri çağırıldığını açıkladı.
“MAZLUMLARIN HAKKINI SAVUNMAZSAK, BU MİLLET VE ÜMMET BİZE HAKKINI HELAL ETMEZ”
Türkiye’de birliği, beraberliği, kardeşliği, geleceği koruma ve güçlendirmenin çabası içinde olduklarını; ayrım yapmadan dünyadaki tüm mağdurların, mazlumların, adaletsizliğe, haksızlığa uğrayan herkesin temsilcisi olmaya çalıştıklarını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan şöyle devam etti: “Eğer mazlumların hakkını savunmazsak, bu millet ve bu ümmet bize hakkını helal etmez. Bunun için, ülkemizin böğrüne hançer saplamaya çalışan terör örgütüne karşı tavizsiz bir mücadele yürütüyoruz. Bunun için zor günlerinde, en küçük bir tereddüde dahi kapılmadan Suriye’deki, Irak’taki, Karabağ’daki, Kırım’daki, Türkistan’daki kardeşlerimizin yanında yer alıyoruz. Bunun için, hiç çekinmeden, hiç geri adım atmadan ‘Dünya 5’ten büyüktür’ diyoruz.
“TÜM DÜNYA ÜLKELERİNİN TEMSİL EDİLDİĞİ BİR BM GÜVENLİK KONSEYİ’NE İHTİYACIMIZ VAR”
Dünyadaki 195 ülkenin kaderinin, Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi’nin 5 tane daimi üyesine terk edilemeyeceğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasında şu eleştirilere yer verdi: “Dünyada şu anda 1 milyar 700 milyon Müslümanın bir temsilcisinin olmadığı BM Güvenlik Konseyi’nin adil karar alacağına ben inanmıyorum, nitekim bugüne kadar da bunu göremedik. 5 ülkenin 5’i de Hıristiyan. Sadece Asya, Avrupa, Amerika’nın temsil edildiği BM Güvenlik Konseyi’nin bu 5 daimi üyesi dünyayı temsil edebilir mi? Birinci Dünya Savaşı şartları içerisinde oluşmuş böyle bir yapıyı kabule mecbur değiliz. Reforme edilmesi lazım ve bunun yeniden ele alınması gerekir. Tüm dünya ülkelerinin temsil edildiği bir BM Güvenlik Konseyi’ne ihtiyacımız var şiddetle. İnşallah bu yıl BM Genel Kurulu’nda, daha önce de yaptığım konuşmalarda dile getirdiğim gibi bu yıl çok daha farklı bir şekilde bunu dile getireceğim, tekrar konuşacağım, tekrar anlatacağım. Ve İslam İşbirliği Teşkilatı Liderler Zirvesi’nde de gündeme getirdik. Bunları konuşacağız. Bu konuşmadan olmaz, anlatacağız, ağlamayan bebeğe süt vermiyorlar; bunu unutmayalım.”
“İDAMLARA KARŞI OLAN AVRUPA BİRLİĞİ’NDEN BİR SES DUYAMADIK”
Umudunu Türkiye’ye bağlamış kişiler için mücadele ettikçe karşılarına engeller çıkartıldığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Motiur Rahman Nizami için bir ses duyamadık, maalesef duyamadık. İdamlara karşı olan Avrupa Birliği’nden bir ses duyamadık. Hani idama karşıydınız? Dünyada demokrasi ve idamlara karşı olduğunu söyleyen ülkelerden bir ses çıkmadı, niye? Çünkü idam edilen bir Müslüman ve bir âlim… 45 yıl önceki bir davanın kararı bunlar tarafından maalesef adil olmayan bir şekilde veriliyor” dedi.
“TÜRKİYE, BÖLGEDEKİ TÜM ELİ KANLI TERÖR ÖRGÜTLERİNİN ORTAK HEDEFİ”
Bölgedeki tüm eli kanlı terör örgütlerinin ortak hedefi hâline gelen Türkiye’nin tamamen hukuk devleti sınırları içinde yürüttüğü mücadelenin; takdir edilmek yerine tavsatılmaya çalışıldığını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Avrupa Birliği’nin tavrını görüyorsunuz. Neymiş efendim, terörle mücadeledeki, terör örgütü konusundaki tavrımızı yumuşatmalıymışız. Siz ne zamandan beri Türkiye’yi idare etmeye başladınız, kim size bu yetkiyi verdi? Yani bunlar nasıl demokrat, bunlar nasıl demokrasiye inanıyor anlamak mümkün değil. Benzer bir sözü kim söylüyor? Ana muhalefet partisinin başındaki, ismini bir daha zikretmeme kararı aldığım zat söylüyor. Dikkat ederseniz terör örgütü ne diyorsa, terör örgütünün güdümündeki siyasetçiler ne diyorsa, bunlar da aynısını tekrar ediyor. Bakın şu anda Bangladeş’te bu kararı alan yönetimin bir benzeridir bizim ana muhalefet, aynıdır bunlar, aynı.”
“İKİ TANE GÜLÜCÜĞÜNÜZE, BU VATANIN KIYMETLERİNİ VE DEĞERLERİNİ DEĞİŞMEYİZ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin Avrupa Birliği’yle ilişkilerini terör örgütünün ve onun güdümündeki siyasetçilerin taleplerine mahkûm edenlerin tarihî bir yanlışın içinde olduğuna işaret ederek, şu değerlendirmelerde bulundu: “Eğer Avrupa Birliği Türkiye Cumhuriyeti Devleti yerine terör örgütünü muhatap alacak kadar küçülmeye razıysa, bizim açımızdan hiçbir sorun yok. Çünkü biz terör örgütüne hangi gözle bakıyorsak, onların tezlerini savunanlara da aynı gözle bakarız. Ancak bugün bize bir terör örgütünün ağzıyla konuşanların, yarın bir başka terör örgütü kendi topraklarında eylem yaptığında tek bir söz dahi söylemeye hakları olmayacaktır. Bugün terör örgütünü koynuna alan, yarın benzer örgütlerin kendilerine yönelecek eylemlerine de razı demektir. Bunları kendi koyunlarında besliyorlar, bunlara Euroları veriyorlar ve Euroları vermek suretiyle ‘Gidin Türkiye’yi bölün’ diyorlar, silahlarını da veriyorlar. Siz bizim bunları bilmediğimizi mi zannediyorsunuz? Yani biz iki tane gülücüğünüze bu vatanın kıymetlerini ve değerlerini değişmeyiz, bunu biliniz. Bize milletimizin gülücüğü yeter.”
Uzun yıllardır terörle mücadele den bir ülke olarak Türkiye’nin, terör sorunun üstesinden geleceğini; ama Avrupa ülkelerinin bu işin altından kalkamayacağını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Paris ve Brüksel’de gerçekleşen terör saldırılarından sonra yaşananlara dikkat çekti ve “Bize demokrasi ve özgürlük nutukları atanlar, bu kavramları neredeyse askıya aldılar. DAEŞ kendi ülkelerinde eylem yaptığında dünyayı ayağa kaldıranlar, Türkiye’yi aynı örgütle olan mücadelesinde yapayalnız bırakmıştır. Hatta utanmadan, sıkılmadan kimi medya kuruluşları ve siyasetçileri vasıtasıyla ülkemizin terör örgütlerine destek verdiği yalanını söylemeye cüret etmişlerdir” şeklinde konuştu.
“BU İŞTEN VAZGEÇ DEMEK, TERÖRÜN SAFINDA YER ALMAKLA EŞ DEĞERDİR”
DAEŞ terör örgütünün bugüne kadarki saldırılarında Türkiye’nin 130’u aşkın vatandaşını kaybettiğini; Türkiye’nin örgütün Suriye’deki 3 bin mevziisini vurarak 1300 mensubunu imha ettiğini hatırlatarak, Türkiye’nin ilgili terör örgütü ile mücadele bugüne kadar yaptıklarını rakamlar eşliğinde paylaşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Terör örgütleriyle böylesine kapsamlı, bölgesine cansiperane bir mücadele yürüten bir ülkeye ‘bu işten vazgeç’ demek, terörün safında yer almakla eş değerdir. Evet, Türkiye’ye ‘terör tanımını yumuşat’, ‘terörist tanımını değiştir’ demek, bu işten vazgeç demektir” sözlerine yer verdi.
“KİLİS’E YÖNELİK SALDIRILAR KONUSUNDA, GEREKEN ADIMLARI TEK BAŞIMIZA ATMAKTAN ÇEKİNMEYİZ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kilis’te yaşanan sıkıntılar sebebiyle sınırın diğer tarafını temizlemek için gerekli hazırlıkların yapıldığı bilgisini vererek, şunları kaydetti: “Ama henüz müttefiklerden, özellikle de bölgede silah gücü bulunan ülkelerden arzu ettiğimiz desteği alabilmiş değiliz. Kilis sokaklarında karşı taraftan atılan roketlerle her gün vatandaşlarımız şehit olurken, müttefikleri, maalesef keyifleri el vermediği için daha ne bekleyeceğiz. Öyleyse kendi göbeğimizi kendimiz keseceğiz. Bu konuda gereken adımları icap ediyorsa tek başımıza atmaktan çekinmeyeceğimizi de buradan ifade ediyorum. Kilis meselesi, DAEŞ karşıtı koalisyonun samimiyetini ve işlerliğini ortaya koyacak bir turnusol kâğıdı vazifesi görecektir. Bu şehrimize düşen her rokete, tıpkı Moskova’ya, Londra’ya, Brüksel’e, Washington’a, Paris’e, Berlin’e yönelmiş muamelesi yapmayan hiçbir ülkenin DAEŞ’le mücadele konusunda samimi olduğuna inanmıyoruz.”
“Kilis’i umursamayan veya Kilis’i umursamayanı, Halep’i umursamayanı biz de umursamama hakkına sahibiz” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, AB organlarının ve kimi ülkelerin, Türkiye’nin terörle mücadelesi karşısındaki mevcut üslupları ve tarzlarının; ne müttefiklikle, ne de ahlakla bağdaşmadığına vurgu yaptı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kendisi için hak gördüğünü bizim için lüks gören, kabul edilmez bulanların yaptıkları işin adı açık söylüyorum, ikiyüzlülüktür. Kendi değerlerini, ilkelerini, prensiplerini ayaklar altına alan bir Avrupa Birliği’nin ne üyelerine, ne de dünyaya faydası kalmaz” görüşlerine yer verdi.
“AB, TÜRKİYE KONUSUNDAKİ ÇARPIK VE İKİRCİKLİ TUTUMUNDAN VAZGEÇMELİ”
Schengen ülkelerine vizesiz seyahat konusunun imzalarını vaktiyle atılarak bu yılın Ekim ayında uygulamaya geçileceği kararını aldıklarını hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şimdi 72 madde öne sürüldüğünü ve bunların içine Terörle Mücadele Yasası’nın değiştirilmesi önerisinin sıkıştırıldığını dile getirdi. Avrupa Birliği müktesebatı içinde bu tavrın bir yeri olmadığını, Güney Amerika’dan Schengen’e tabi olanlara böyle bir şartın uygulanmadığına dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Birliğin üyelik niyetini gayretini hala muhafaza eden Türkiye konusundaki çarpık ve ikircikli tutumundan vazgeçmesini bekliyoruz. Önümüzdeki dönemde ya Avrupa Birliği’yle birlikte ilişkilerimizi geliştirecek, bu yolu nihayete ulaştıracağız ya da kendimize yeni bir yol tespit edeceğiz. Bizim tercihimiz; yeni Türkiye’yi Avrupalı dostlarımızla birlikte inşa etmekten yanadır. Şimdi Avrupalı dostlarımızın kararını bekleyeceğiz” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, terör örgütü konusunda ana muhalefet partisinin artık kendisine bir çekidüzen vermesi gerektiğini söyleyerek, “Nerede duruyorsun? Milletten yana mısın, terörden yana mısın, bunu ortaya koyacaksın. Terör örgütünün yöneticilerinden ittifak teklifleri alacak kadar çizgisini ve rotasını yitirmiş bir ana muhalefet partisi bu ülke için sorun kaynağıdır” eleştirisine yer verdi.
“KAN DÖKMEK DİKTATÖRLERİN, ZALİMLERİN, KATİLLERİN VE MECZUPLARIN İŞİDİR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ana Muhalefetin başında zatın dün ettiği bir söz daha var ki gerçekten çok ciddi bir denge problemine işaret ediyor. ‘Başkanlık sistemini kan dökmeden getiremezsiniz’ diyen bir siyasetçi, milletin iradesine de, içinde yer aldığı Meclis’e de, siyaset kurumuna da ihanet etmiş demektir. Şu anda başkanlık sistemini uygulayanlar ya bunu kan dökerek mi yaptılar, Amerika bunu böyle mi getirdi, bütün o Güney Amerika ülkeleri bunu böyle mi getirdi? Nereden çıkıyor bu iş? Ha mesele şu kardeşlerim: Kan dökmek diktatörlerin, zalimlerin, katillerin, bazen de meczupların işidir. Ana Muhalefetin başındaki zatın bunlardan hangisi olduğunu ben milletimin takdirine bırakıyorum. Kan dökülmesi gereken durumlar elbette olabilir. İşte ülkemizde vatanımızın bütünlüğü, milletimizin bekası için aslanlar gibi mücadele eden, gerektiğinde kanlarını döken askerimiz var, polisimiz var, köy korucularımız var. Vatan savunması, milletin can ve mal güvenliğinin sağlanması söz konusu olunca bu ülkenin hiçbir ferdi canını ve kanını feda etmekten çekinmez. Ancak, tamamen Meclis’in kararı ve sonrasında milletin onayı meselesi olan bir konuyu getirip kanlı bir cümlenin içine yerleştiren kafa, açık söylüyorum, bu topraklara ait olamaz.”
Türkiye’de kandan beslenen terör örgütünün maşası olmayı kabullenmiş bir partinin zaten olduğunu; ana muhalefet partisinin görevinin ise, terör örgütünün güdümündeki bu partinin yedekliğine soyunmak olmadığını bildiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, ilgili partinin liderinin bugüne kadar Türkiye’nin temel meseleleri hakkında hiçbir ciddi önerisi, projesi ve analizi olmadığını kaydetti.
“BİR DEFA ŞİRAZEDEN ÇIKARSANIZ BİR DAHA DÜZELEMEZSİNİZ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, eleştirilerine, şu cümlelerle devam etti: “Bak kasetle devraldığın genel başkanlıkla ilgili söylediğin yalanlar sebebiyle şu anda savcı seni çağırıyor. Madem dürüstsün, niye gidip ifade vermiyorsun? Git, ver ifadeyi, dürüstsen dürüstlüğünü görelim. Niye vermiyorsun? Oturduğun yerden iftira atmaya devam ederek, şahsımı hedef alan, alıştığımız yalanlarına yine niye devam ediyorsun? Biliyor ki gidip orada ifadeyi verdikten sonra bu işin faturası kendisine çok ağır olacak, bunu görüyor. Çünkü olmayan bir şeyi söylemenin bir anlamı olabilir mi? Her türlü sorunlu işe ben bu zatın adeta balıklama atladığını görüyorum. Bu şahıs daha önce siyasi sapıklık emareleri göstermişti, şimdi de siyasi sapkınlık işaretleri veriyor. Bu işler böyledir, bir defa şirazeden çıkarsanız bir daha düzelemezsiniz. CHP gibi bir siyasi partinin bu tür arızalarla malul bir şahsın hezeyanlarına terkedilmiş olmasını esefle karşılıyorum. Çünkü insan rakibinde dahi bir ölçü, bir seviye, bir ağırlık olsun istiyor. Bu zatın yalanları, iftiraları, hezeyanları yüzünden milletimiz tarafından muhalefet yok hükmünde görüldüğü için demokrasimizin bir tarafı eksik kalıyor. Çünkü güçlü demokrasi güçlü muhalefet ister, işte Türkiye’de bu yok.”
“BU MİLLETİN ÖNÜNE YENİ ANAYASA GELECEK”
Her konuda olduğu gibi yeni Anayasa konusunda da kararı millete bıraktıklarını, Türkiye’nin yani Anayasasına kavuşmasının milletin takdiriyle olacağını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, ana muhalefet partisi liderine şöyle seslendi: “Gazi Mustafa Kemal Atatürk ‘Egemenlik kayıt şartsız milletindir.’ demedi mi? Egemenlik kayıtsız şartsız milletin olduğuna göre milletten niye kaçıyorsun? Hadi buyur millete gidelim, millet ne diyorsa o olsun, niye kaçıyorsun? Biliyor ki bu millet ona güvenmiyor. İşte sana güvenmediği için de bu defa hezeyanlar başladı. Ama er-geç bu milletin önüne bu yeni Anayasa gelecek, Başkanlık Sistemi de gelecek. Türkiye yeni bir yönetim sistemine geçecekse, bu da milletimizin onayıyla gerçekleşecektir.”
Kendilerine düşenin, ülkenin geleceği için doğru ve faydalı gördükleri hususlar üzerine çalışmak ve konuyu milletimizin önüne çıkartacak olgunluğa ulaştırmak olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeni anayasa ve yönetim sistemi konusundaki tartışmaları bu çerçevede değerlendirdiğini söyledi.
“KAN TİCARETİNE SOYUNANLAR BOŞUNA HEVESLENMESİN, KIZILAY DIŞINDA BİR YERE KAN VERMEYİZ”
Yeni anayasanın; insanlığın demokrasi, hak ve özgürlükler konusundaki birikimleri üzerinde, Türkiye’nin kendi ihtiyaçları ve tecrübeleri ışığında inşa edilmesinin doğru olduğunu düşündüğünü kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları ekledi: “Bunun adına ister başkanlık diyelim, ister devlet başkanlığı diyelim, ister cumhurbaşkanlığı diyelim, hatta varsa başka isim koyalım hiç fark etmez. Rahmetli Türkeş’ten, rahmetli Erbakan, Demirel ve Özal’a kadar milletinin daha iyisine layık olduğunu düşünen herkes bu meseleyi gündemine almıştır. Önemli olan, ülkemiz ve milletimiz için hayırlı olan neyse onu yapmaktır. Başka teklifi olan varsa buyursun getirsin. Biz onun da konuşulmasından, tartışılmasından memnuniyet duyarız. Kan ticaretine soyunanlar hiç boşuna heveslenmesinler, Kızılay dışında bir yere de kan vermeyiz bunu böyle bilsinler.”
Şair Abdürrahim Karakoç’un “Ellerin yurdunda çiçek açarken / Bizim ile kar geliyor gardaşım” dizeleriyle başlayan şiirinden dörtlükler okuyan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Evet, ellerin yurdunda çiçek açarken bizim illerimize, bizim ülkelerimize, bizim şehirlerimize yağan karlar elbette ilelebet devam etmeyecektir. Bizim illerimizde çiçeklerin açtığı günleri hep birlikte inşallah göreceğiz, yakındır. Müslümana ümitsizlik yakışmaz, çünkü bizler inandığımız için üstün olduğumuzu biliyoruz” şeklinde konuştu.