GAZİANTEP GAZETECİLER CEMİYETİ ESKİ BAŞKANI SAYIN ABDULLAH KOCAMAN’A NEZAKET ZİYARETİNDE BULUNAN, ULUSAL KANAL DA “GÜNAYDIN TÜRKİYE” PROGRAMININ SUNUCUSU, ULUSAL KANAL’IN TÜRKİYE VE YURTDIŞI GÖNÜLLÜ ÇALIŞMALARINDAN SORUMLU GENEL MÜDÜR YARDIMCISI MUSTAFA KAYA İLE GÜNDEME DAİR ÇARPICI BİR RÖPORTAJ YAPTIK..
Ulusal Kanal ekranlarının tanınmış bir yüzü olarak kendinizi Hâkimiyet Gazetesi okurlarına da kısaca tanıtır mısınız?
Mustafa Kaya: Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden lisans diplomamı aldım. Ortadoğu Teknik Üniversitesi’nde Ortadoğu alanında Yüksek Lisansı’nı tamamladım. Daha önce Ulusal Kanal Ankara Temsilciliği görevi üstlendim. Şimdi de Ulusal Kanalın Türkiye ve Yurt Dışı Gönüllü çalışmalarından Sorumlu Genel Müdür yardımcısı olarak görev yapmaktayım.
İçinde bulunduğumuz bu çalkantılı süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?
Mustafa Kaya: Türkiye bir dönüm noktasına gelmiş bulunmakta. Tercihler ve zorunluluklar kapımıza dayandı artık. İktidar bir dönem PKK ile ‘Açılım’ adı altında görüşmeler yapıyordu. Fetullah Gülen Cemaati ile de kol kola idi. Şimdi bütün bu tavizlerin yıkımlarının sonucunda Türkiye bugün bu acıları yaşamak zorunda kalıyor.
Açılımın hataları neler oldu? İlk önceleri kulağa sevimli gelen bir barış adımı gibi göründü. Yanlışlık nerede oldu?
Mustafa Kaya: Açılımın sloganı ‘Analar ağlamasın, cenazeler gelmesin” idi. Biz o dönemlerde yayın organlarımızla halkımızı sık sık uyarıyorduk. Bunun bir aldatmaca olduğu, aslında daha kanlı bir hesaplaşmanın önünü açacak bir göz boyama olduğunu sürekli söylüyorduk.
Sizin o dönemde gördüğünüz tablo neydi?
Mustafa Kaya: Birincisi, Türkiye’nin içinde bulduğu durumu büyük resimden gördük. Türkiye’ye o dönemde dayatılan, açılım sürecine rıza gösterilmeseydi, istenilenlerde, yeni anayasa yapılacak, Türk milleti ifadeleri çıkarılacak, PKK’ ya özerklik adı altında siyasi yapılanma izni verilecek. Biz o dönemde bunların hepsini gündeme taşıdık. Söylediğimiz şuydu; PKK’ ya karşı vali ve askerlere dokunmayın talimatı verirseniz, bu adamlar ellerinde gül taşıyan insanlar değiller sonuçta. Karşınızda silahlı militan ve göbekten de ABD’ye bağlı acımasız bir örgüt var. Böyle bir yapıya göz yumarsanız bunları silahsız olarak değil, çok daha fazla güçlenerek ve sonrasında şehirlerde yayılarak karşınızda bulursunuz. Biz bunları sürekli gündeme taşımıştık.
Sözde akilleri de ikna etmeleri için o dönemde çok kullandılar..
Mustafa Kaya: Evet biz tamda akillerin devreye sokulduğu dönemler de bölgeye silah yığınağı yapıldığını tespit ettik. Silah için kaynak önceden Irak’ken sonrasında Suriye’de eklendi. Beşer Esad’da zayıf düşülerek Suriye’de PKK ya çok elverişli ortam yaratıldı. Biz sürekli uyarılarımıza devam ettik. Teröristlerin bir bölümü düzgün kıyafetlerle sevimli gösterilerek şehirlere indiler. PKK’lı kadın militanlar PYD’li gibi gösterilip hoş makul mücadeleci kadın algısı ile içimize sokuldular. Onlardan birisi Ankara’yı kana bulayan canlı bomba olarak kendini patlattı. Bizim olaylara naif bakma gibi lüksümüz yok. ABD sırasıyla önce Irak’ta başlattı. Sonra Suriye’de devam ettirdi. BOP projesi kapsamında gelip dayanacağı ülke Türkiye’ye de şimdi sıra geldi.
Ulusal Kanal olarak Paralel Yapılanma ile ilgili öngörüleriniz nelerdir? Gerçekten onlar için sona gelinildi mi?
Mustafa Kaya: Bu süreçte hapse atılanlar da var. Yurt dışına kaçanları da var. Korkusundan köşeye çekilenleri de var. Bir yapıda çözülmeler oldu mu bilin ki nifak başlamıştır. Hapiste yatan yurt dışına kaçanı sorgular. Mesela Ali Fuat Yılmazer, Emniyetteki en önemli adamlarıydı. Yılmazer içerde ama Zekeriya Öz kaçtı. Alttan alta çevresine söylüyormuş: “Biz bu savcıların hükmüyle gittik, tutuklamalar yaptık. Hükmü veren imzayı atan kaçtı, ben niye ortada kaldım?”diye. Cemaatte taraftarlarını bunu şu şeklide anlatıyorlar: “Kaçanları biz temizlemiş olduk. Çok az kadromuza dokunabildiler. Biz halen çok güçlüyüz” algısı oluşturmaya çalışıyorlar.
“CEMAATİN OMURGASI KIRILDI”
Kendi taraftarlarına bu algıyı yapıyorlar zaten..
Mustafa Kaya: Ama biz onları nerde ne var, isim isim tek tek biliyoruz. Bununla ilgili yayınlarımız, kitaplarımız var. Meselenin uzmanıyız artık. Tablo önümüzde. O tabloya baktığınızda omurga kırıldı. Belki halen kemikler sağlam olabilir ama omurga kırıldı mı ayakta durmaları imkânsızlaşır.Beyin takımının yurt dışına kaçtığı söyleniyor. Sizce bu ne kadar doğru?Mustafa Kaya: Mühim olan şu; Türkiye de ellerini uzatabilecekleri ekip var mı? Yok mu? Ona bakalım. Çünkü iki önemli konumda ekipleri vardı zaten. Emniyet ve Yargı. Askeriyeye de sızmış olsalar bile etkin değiller. Bu iki ekip elleri kollarıydı. Bu ikisini de keserseniz vücut bitmiş demektir. Gülen ABD’de istediği kadar kalsın. Buradaki elleri kollarını kestiğinizde Gülen diye bir güçte kalmamış olacaktır.Ama şöyle bir şeyde var ki, örgütle ilişkisi olanlar tespit edildiğinde ihraç yerine sürgüne gönderiliyorlar. En çok sürgün alan yerlerden birisi de Gaziantep.
Yani ne değişiyor?
Mustafa Kaya: Buda 2010 referandumunun yüzünden oldu.2010 referandumun da 4 bin 500 hâkim savcı aldılar. Siz bunları göreve alıp asiliğini verdiniz mi ellerine görevden almak çok zordur. Gencecik insanları o dönemde hâkim savcı yaptılar. Alttaki hâkim ve savcının üstten desteklenmediğinde yapabileceği çok şey yok. Önemli olan yukarıda güvencelerinin olması. Mesela Zekeriya Öz neden çok rahattı? HSYK ellerindeydi ve bana iktidar da dokunamaz, diyordu. Ama siz HSYK’yı ellerinden aldığınız zaman zaten ellerini kollarını bağlamış oluyorsunuz.Ama şuan iktidar da AK Parti gibi güçlü bir parti var ve bunlarla ciddi manada Paralel Yapı ile mücadele ediyorlar.
AK Parti iktidardan gittiğinde bunlar yeniden güçlenemezler mi?
Mustafa Kaya: İşte biz burada başta CHP olmak üzere bunlara taraftar olanları uyarmaya çalışıyoruz. Çünkü bunlar güçlü oldukları dönemlerde kendilerini biat etmeyenlere karşı suç paket programları hazırlayarak iftira ve tehdit yapmışlardı. Bizler zaman zaman bu dönemleri insanlara hatırlatmaya çalışıyoruz. İnsanların kimi desteklerine geniş çerçeveden bakabilmeleri çok önemli. Şimdi mazlumu oynayanların insanlara ve bu ülkeye neler yaptıkları asla unutulmamalı.
Cemaat PKK’ya destek veriyor mu?
Mustafa Kaya: F tipi örgüt, çıkarları için PKK’yla, Türkiye’nin en büyük düşmanlarıyla da bir araya gelebilir. PKK’dan daha tehlikelisi ise de ABD’yle iş birliği içinde olanlardır. O yüzden de PKK’yla ilişkiye geçmek onların için zor değil. Yeter ki kendi çıkarları Türkiye’de kabul görsün.
Suriye meselesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Mustafa Kaya: Suriye’de yürütülen düşmanlık politikası Türk halkı kayasına çarptı. Üstelik hükümetin ve ABD’nin çabalarına rağmen. Türk halkı Suriye ile bir savaşa gönüllü olmadığı için istenilen sonuçlara ulaşamadılar. Teröristlere sınırdan silah desteyi gönderildi. Terör örgütleri burada yuvalandı. Hastanelerde tedavi oldu. Sığınmacı diye kamplara yerleştirilenler gerçek yüzleri ortaya çıktı. Ama şu an ABD Rusya’nın son hamlesinden sonra kenara çekildi.
Rusya bölgeye neden geldi? Bizim için ayrı bir tehdit oluşturmuyor mu?
Mustafa Kaya: Rusya’nın bölgeye gelmesi Türkiye için daha olumludur hatta Türkiye’nin elini de güçlendirmiştir. Denklem çok basittir. Rusya’nın bölgeye gelmesiyle beraber AB ülkeleri de masaya oturmak zorunda kaldılar. ABD Türkiye’nin üzerindeki baskısını arttırmak zorunda kaldı. Neden? Çünkü Rusya bölgede yokken Suriye’ye düşmanlık yapmak kolaydı.
Ama Rusya’da PYD’ yi destekliyor..
Mustafa Kaya: Bizim yaptığımız gibi büyük resme bakacak olursanız, Rusya gibi bir devlet Beşer Esad gibi Suriye’nin her bölgesine hakim olabilecek tek adayla mı ilerlersiniz, yoksa İsrail ve ABD’nin güdümünde olan bölünmüş Suriye planına mı evet dersiniz? Anlık müttefiklikler işbirlikleri başka bir şeydir.
Rusya PKK’ nın Suriye’nin kuzeyinde Federe bir bölge oluşmasına izin verir mi?
Mustafa Kaya: Kesinlikle izin vermez. Vermesinin de anlamı yok zaten. Biz ulusal kanal olarak Rusya’ya sık sık heyetler gönderiyoruz. Yaptığımız görüşmelerinde gündeme hep bu konuyu getiriyoruz. Onlarda altını çizerek ‘bizim parçalanmış bir Suriye’ye evet dememiz için deli olmamız gerekir’ diyorlar. Suriye’ de Beşer Esad gibi bölgeyi birleştiren bir lider varken Suriye’nin bölünmesinin önünü açarak bölgedeki güvenliğin istikrarın kaybolması demek olur.
Esad halkıyla barışıyor mu?
Mustafa Kaya: Düne kadar kendi ülkesinde Beşer Esad’ın yönetiminden rahatsız olan Suriyeliler bugün maalesef sığınmacı olarak yaşadıkları bu ülkelerde o günleri mumla arar oldular. Tıpkı Libyalıların bugün Kaddafi’yi aramaları, Iraklıların Saddam’ı geri istemleri gibi. Suriye meselesinde de görüyoruz ki en çok etkilenen şehrimiz Gaziantep bugün burada mülteci olan insanlara düne kadar Gaziantep’in mal ihraç ediyordu şimdi ise beslemek zorunda savaşa dahil olarak hem önemli pazarlar kaybedildi iş güçleri kaybedildi stratejik hatanın bedelini en çok Gaziantepliler ödedi.
Şuan ki yaşanan süreçle Türkiye’nin geleceğini gazeteci olarak nasıl değerlendiriyorsunuz?
Mustafa Kaya: En dibe battığınız an, su yüzüne en hızlı çıkacağınız an demektir. Bütün bu olumsuz tablolara rağmen, biz yinede gelecekten umutluyuz. Aslında Türkiye’nin önünde bir fırsat penceresi açıldı. F tipi örgüte ve PKK’ ya karşı mücadele bir fırsattır. Bu süreçte ne yazık ki şehitler veriyoruz, içimiz yanıyor. Keşke verilmese diyoruz ama ne yazık ki her şey bir bedelle karşılık buluyor. Türkiye ‘Analar ağlamasın’ yolluyla açılıma mecbur bırakılmıştı. Açılım zincirini üzerimizden atıyoruz. ABD stratejisti Herry Barkey aynen şu sözü kullanmıştı ‘İstiklal’de bombalar patlayabilir’. Bu büyük bir tehditti ve istiklalde bombalarda patladı. Büyük resim bambaşka bir görüntü oraya koyuyor. Kobani olaylarında başta basınımız olmak üzere pek çokları hatalara düştü. Oradan gelenlere yardımlar yağdı. Arabalara canlı bombalarla saldırılar bölgede IŞİD’in hünerleridir. PKK taktik olarak onla savaşıyor görünüyor ama Ankara da ki saldırılarda daha dün Diyarbakır’da aynen İŞID’ın kullandığı yöntemle saldırı düzenlendi. Hani bunlar IŞİD’ den farklılardı ona karşı savaşıyorlardı.
“TÜRK MİLLETİNİN VİCDANI EN BÜYÜK REFERANSIDIR”
Güzel günler yakın mı o zaman?
Mustafa Kaya: Ulusal kanal olarak olayları büyük resimden görüp Türkiye vicdanıyla değerlendiriyoruz. Bize karşı herhangi bir yönlendirme yok. Yaşananlara bilimsel bir sistemle bakıyoruz. Geriye çekiliyoruz, gelişmeleri harmanlıyoruz ve doğru ve analizleri ortaya koymaya çalışıyoruz. Ama şu da oluyor ki; biz bazı doğruları bazı dönemde söylediğimizde en yanlış adam gibi gösteriliyoruz. Özellikle açılım döneminde savaş yanlısı insanların ölmesini isteyenler ortalık karıştırmak isteyenler diye bizi etiketlediler. Peki, soruyorum, o çok sevimli gözüken akiller şimdi neredeler? Sizin aracılığınızla seslenelim; hadi gidin de hendeklerin arkasındaki teröristlerin elinden silahını alın. Hiç değilse şöyle bir meydanda dolaşın ikna edin teröristi. Bölge halkı da artık uyandı. HDP’li vekile “geldiniz bize roket attınız” denildiğinde, vekil utanmadan ‘roketi biz değil devlet attı” cevabına karşılık olarak “Biz kimin ne olduğunu iyi biliyoruz. Kırk yıldır devlet bize roket atmadı da şimdi mi atacak. Yeter artık bölgeyi terk edin ve gidin” işte bu önemli uyanıştır.
Bölge halkı şimdi de erkek çocuklarını zorla isteyen PKK’lılarla uğraşıyor.
Mustafa Kaya: Biz her zaman herkesin devletti suçladığı, devlette okları döndürdüğü yerde dedik ki, devlet öncelikle güçlü ve kararlı olacak. Bize göre teröriste yaşama hakkını hiç kimse savunamaz. Eline silah alıp öldürmeye kast etmiş insanın yaşam hakkı olamaz. Üzerinden siyasette yapılamaz. Devlet gücünü her zaman özelliklede Güney Doğuda göstermelidir. Operasyonlar en son terörist kalana kadar devam ettirilmeli. Aynı zamanda bölge halkına da gereken destek verilmeli. Biz zaman zaman bunun yetersizliğini ile ilgili duyumlar alıyoruz.
Başbakanımızın bu konuyla ilgili olarak bölgede yeniden yapılanmaya gidileceği ile ilgili müjdesi de var.
Mustafa Kaya: Evet bu duyumlar doğru. Özellikle mali anlamda çok sıkıntı çektikleri ev ve yaşam desteğine acil ihtiyaç duydukları yönünde şikâyetler alıyoruz. Şehitlerimizi boşu boşuna değil, o halkı kazanmak için verdik. Onlar ki o halklar için kendilerini ölüme attılar. Bizim şehitlerimiz PKK’yla savaşmak için değil bölge halkı korumak için şehit oldular bunu çok iyi anlamamız gerekir. Bugün oradaki vatandaşa destek vermek şehit ailesine destek vermek gibidir. O bölgeyi kazanmamamız şarttır. İşte tamda bizim umudumuz buradadır.
Paralel medya şehit haberlerinden sonra darbe söylentileri yaymaya başlıyor. Böyle bir ihtimal söz konusu mudur?
Mustafa Kaya: Ne yazık ki verilen şehitlerin üzerinden darbe çığırtkanlığı yapıyorlar. Sizce de böyle bir şey mümkün olabilir mi? Ergenekon, Balyoz dönemlerinde askerlerimiz acımasızca suçlandı ve güya onlara ait çok özel silahlar gömülü bulundu. İlker Başbuğ dedi ki “bulunan silahlarla sözde de camiler bombalanacakmış. Allah Allah diyerek hücum eden bu orduyu nasıl olurda camileri bombalamakla suçlarsınız” demişti. Şimdiki ordumuz, 70’lerin, 80’lerin ordusu değil. TSK iftiralarla, düzenlerle acı bir süreç yaşadı. Bizim ordumuz nasıl camileri bombalamazsa bütün bu ağır sınamalarla geçmişken, ABD ile PKK ile mücadele ederken darbe gibi bir girişimde olmaz. FETÖ’cular ordumuza istedikleri gibi nüfus edemedikleri için hep saldırı ve iftira yollarını tercih ediyorlar.
Bölgemizde içine bizimde çekileceğimiz savaş senaryoları yapılıyor. Sizce de böyle bir olasılık mevcut mu?
Mustafa Kaya:Türkiye’nin, Türk Milleti gibi akıllı bir halkı varken böyle bir savaş imkânsız. Suriye ‘ye yaptığımız ziyaretlerde bize söylenen şu: ‘Türk milletti olmasa Suriye şimdiye kadar çoktan bölünmüştü. Türk milletin feraseti ve vicdanı var. Diğer milletlerden çok önemli farkındalıklarımız var. Yokluklar, acılar ve yaşanan bütün olumsuzluklar bizi biz olmaktan hiçbir zaman alıkoyamaz. Özellikle bu süreçte çok büyük sınavlar verildi, dayanıldı. Kardeşlik ve barış dışında hiç bir şey söylenmedi. İnsanları birbirine düşüremediler. Bu yüzden de kim isterse istesin bizim Suriye ile savaşa girme gibi bir durumumuz söz konusu olamaz. Beşer Esad’da bize karşı her zaman ılımlıydı. 2011 Mart ayına kadar da kol kola geziyorduk. Bir ay sonra mı Esad katliamcı oldu? Eğer Esad yönetimi bize karşı bir düşmanlık besleselerdi, 2011’de Kürdistan’ı kurdurabilirlerdi ama yapmadılar. Sonuna kadar da direndiler. Hükümetin artık bazı şeyleri görerek halan var olan fırsatları değerlendirip biran önce bölge barışı için en doğru hamleleri yapmaları lazım. Rayımızı hafif bir değiştirsek yeterli olacaktır.
“BUGÜN İKTİDARA GELMEK, ATEŞTEN GÖMLEKTİR”
Türkiye bir rejim değişikliğiyle mi karşı karşıya? Yoksa rejimde siyasi iradenin bir revizyon yapmak gibi bir düşüncesiyle mi karşı karşıya? Mevcut sistem buna yeterli geliyor mu gelmiyor mu? Kısacası Türkiye nereye koşuyor?
Mustafa Kaya:Şuan itibariyle Türkiye çok zor koşullar altında. İnsanlar güvenliklerinden endişe ediyorlar. Ama yine de bu bütün olumsuzlar bizim artık bir dönemece girdiğimizin işareti. Önce ki dönemlerde siyasiler, ayak oyunlarıyla meclise girer. Üç beş yıl, yer, içer. Halkta bunlardan bunalır ve başka bir partiyi başa getirir. Elli yıllık siyasi tarihimizin özeti budur. Ama bugün artık iktidara gelmek ateşten gömlektir. Herkesin iktidar olmayacağı bir Türkiye var artık. İşte tam da umut bu noktada başlıyor. Sorunlarını Türkiye acilen çözmek zorundadır. Artık benim partim, benim başkanlık sistemim diye çıkmazlarda mı tıkanacak? Biz Türk milletiyiz, Türk milletinin bir hükümeti, ulusal bir hükümetle milli bir hükümetle çözüleceğinin Türkiye’nin artık farkına varılmaya başlandı.
Türkiye de neden artık güçlü liderler yetiştiremiyoruz?
Mustafa Kaya: Şuan bir harmanlanma dönemini yaşadığımızı düşünüyorum. Zorlukların içinde harmanlanan bir nesil var o nesil de liderini de mutlaka çıkarır. Biraz da geleceğe dönük bakmak gerekir. Şuan itibariyle baktığınızda bulamayabilirsiniz ama bu kadar sıkıntıları gören bu nesil kendi içinden de güçlü bir lideri çıkarır. Gazi Mustafa kemal Atatürk 16 Mayıs 1919’da henüz lider değildi. Ne zaman ki ülke işgalle karşı karşıya kaldı, ülke işgal edilmeye başlandı. O da zor koşulların altına yatarak sonuçta güçlü bir lider olarak çıktı. Bu millet muhakkak önümüzdeki günlerde bu siyasetti kaldırabilecek liderleri de çıkaracaktır. Bugün yaşanılan bütün olumsuzlara rağmen parmağa değil, parmağın gösterdiği yöne bakarak içinde yaşadığımız olumsuzluklardan kurtulacağımıza ve her şeyin çok daha iyi olacağı inancındayız. Biz Türkiye olarak bütün olumsuzların üstesinden geleceğiz. Türk milleti bir yol ayrımına geldi; ya içimizdeki pislikleri temizleyeceğiz ya da eskisi gibi tavizlerle biat etmeye devam edeceğiz.