“Güneydoğu Sanayi ve İş Dünyası Federasyonu (GÜNSİFED) Yönetim Kurulu Başkanı ve Türk Girişim ve İş Dünyası Federasyonu (TÜRKONFED) Yönetim Kurulu Üyesi Enver Öztürkmen ile HAKİMİYET okurları için gündeme dair bir röportaj gerçekleştirdik. “
Sizi tanıyabilir miyiz?
Ben Enver Öztürkmen. Gaziantep Oğuzeli ilçesine bağlı Güveçli köyünde doğdum. İlkokul öğretmenimin Kolej Vakfına atanması ve beni de ısrarla götürmek istemesinden dolayı Kolej Vakfı’nın kırsaldan gelen ilk öğrencisi olarak lise eğitiminin sonuna kadar orada devam ettim. 1985 yılında Marmara Üniversitesi-İşletme Bölümü'nden mezun oldum. Gaziantep’e dönüp aile şirketi kurarak tekstil işine başladım. Sonrasın da İstanbul a yerleşip ticari hayatıma orada devam etme kararı aldım. Üç kız çocuk babasıyım ve iki kızımla birlikte İstanbul'da aile şirketimizde çalışmaktayız.
GÜNSİFED ve TÜRKONFED'den bahseder misiniz?
2018 yılın da GÜNSIFED Yönetim Kurulu Başkanlığı'na seçildim. 4 yıldır bu görevi yürütmekteyim. TÜRKONFED'in Haziran 2021'de yapılan Olağan Genel Kurulu'nda Yönetim Kurulu Üyeliği'ne seçildim.300’e yakın dernek ve 26’sı bölgesel olan güçlü bir federasyon. İpekyolu Kalkınma Ajanslarının bulunduğu yerlerde teşkilatlanmamız oluşuyor.4 tane de sektörel federasyonumuz var. Yani 30 federasyon 300’ün üzerinde de iş dünyası derneği ile elli bine yakın iş insanını iş şirketini temsil eden büyük bir kurumuz. TÜRKONFED de kobilerin yüzde yetmişini temsil ediyor. İş dünyası bazında Türkiye’nin en geniş hem gönüllü hem de bağımsız konfederasyonuyuz. Bir tarafta Covid-19 pandemisi diğer tarafta siyasi gerilimlerden mülteci krizine, iklim değişikliğinden gelir adaletsizliğine kadar pek çok sorun önümüzde duruyor. Bizler, ülkesinin sorunlarına çözüm üretmek için gönüllülük esasıyla bir araya gelmiş Türkiye’nin en büyük bağımsız iş dünyası örgütü TÜRKONFED üyesi iş insanları olarak, her geçen gün üyelerimizin genel ekonomik gidişata ilişkin duydukları ortak kaygının sesini iletmeyi amaçlıyoruz.
Federasyona bağlı kaç dernek var?
Devraldığımız da 6 derneğimiz vardı. Şuan da katılımlarla birlikte 12 derneğe çıkardık. GÜNSİFED’in kuruluş amacı kendi bölgemizde iş dünyasında ki paydaşlarımıza fayda sağlamak. Zaman zaman dışarıdan hocalarla toplantılar düzenleyerek katkılar sağlamaya çalışıyoruz. Çeşitli projeler geliştiriyoruz.
Covid -19 ile başlayan ve tüm dünyayı etkisi alan ekonomik sıkıntılardan iş dünyası nasıl etkilendi?
Dünyada da covid-19 ile başlayan çok farklı bir süreç oluştu. Dijital ortamlar daha etkin kullanılmaya başlandı. İş dünyası da bunun gerisinde kalmayıp projeler geliştirdi. E-Ticaret gelişti ve bunun da tıkanmaya giden ekonomiye artısı oldu. Bundan sonra pandemi ya da oluşacak başka olumsuzluklarda ne yapılması gerektiği anlaşılmış oldu. Öncesinde oluşan kriz dönemlerinin bir daha yaşanmaması için alınması gereken tedbirler oluşturuldu. Hibrit uygulaması ile işlerin yönetilmesi sistemi bugün hala bazı sektörlerde devam ediyor. Evden çalışma hibrit yöntemiyle ulaşım ,yemek gibi maaliyetler düşmüş oldu. Şuan da da bu yönteme devam eden sektörler bulunmakta.
Gaziantep iş dünyası kriz süreçlerini nasıl yönetti?
İş dünyası olarak benim bakışıma göre pandemi süreci kısa bir dönem içinde olsa iyi yönetildi.2021 de tüm sektörlerde güzel gelişmeler olup kapasiteler yüzde yetmiş seksenler civarına kadar çıktı. Bunun da nedeni pandemi de dünyanın üretim anlamında bir süre duruyor olmasıydı. Bu yılın başından itibaren de sektörlerde küçülmeye gidildiğini de görüyoruz. Tekstil dünyası şuan da kapasitelerinin yüzde kırkını kadar kullanıyorlar. Bu firmalar için çok olumsuz bir durumdur. Bu dönemde tekstil sektörü çok fazla etkilendi. İnsanlar giyime para ayıracak durumda olmadıklarını hesap ederek daha çok gıda alımına yöneldiler. Bir yıldan beri de bir daralma var.
Tekstil sektöründe bugün gelinen durumu değerlendirebilir misiniz?
Tekstil sektöründeki sıkıntılar çok derin olup yüzeysel geçilecek konular değildir. Öncellikle tarım konusunu ele almamız lazım. Yıllar öncesinde biz pamuğu ihraç ederdik. Şuan da pamuk üretimimiz ülkemizin ihtiyacının sadece üçte birini karşılıyor. Üçte ikisini yurt dışından dövizle getirip üretim yapabiliyoruz. Bakın burası çok acı. İhraç ederken ithal eder duruma geldik. Tarım politikası yok .Tarım ürünlerinin çoğunu dışarıdan alıyoruz.2000 li yılların başına kadar Türkiye kendi tarım alanında kendi kendine yetebilen yedi ülkeden biriyken şuan da çoğunu ithal ediyoruz. Buda yanlış tarım politikasının sonucu. Geçen yıl dünyada pandemiden dolayı pamuk üretimi azaldı. Ve fiyatlar aşırı yükseldi. Tekstil ürünlerindeki yükseklik geçen yıl ki pamuk üretiminden ,enerji, doğalgaz ,dövizi artışı ve işçilik bileşimiyle artış gösterdi. Sıkıntılar çok büyük. Önümüzde seçime kadar bugün ki zamları az tutarak bütçeye daha az yük bindirerek götürebilecek. Ama seçimden sonra Türkiye de çok daha büyük ekonomik sıkıntılarla karşı karşıya kalacağız. Şimdiden iş dünyası olarak nasıl hazırlanacağız ,işin içinden nasıl çıkarız, bunları düşünüyoruz.
Yabancı sermaye ve işgücünün iş dünyasına kattığı art ve eksileri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Suriyeliler konusunda hep olumsuz düşünüyorum. Birleşmiş milletler TÜRKONFED vasıtasıyla bizim bölgede onlarla ilgili çeşitli çalışmalar yapmamız için bize tekliflerde bulundular .Ben bunların bizim için doğru olmadığını Antep olarak bu işten çok büyük sıkıntı çektiğimizi, nüfusumuzun neredeyse yüzde otuzunun bunlardan oluşmasından dolayı her türlü dengelerimizin değiştiğini belirttik. Bundan dolayı ben soğuk bakıyorum.
Ucuz iş gücü açısından memnun olanlar da var ama..
Günlük düşünenler bunu böyle düşünüyorlar. Uzun vadede baktığımızda bizim sosyo- ekonomik dengelerimizi, durumumuzu sarsacak, aile toplum sağlığımızı etkileyecek olaylar olacaktır. Bizim söylemimiz bu konuda; Türkiye de her şey düzelebilir ama tek düzelmeyecek yabancılar konusudur. Türkiye nin en büyük sorunu bana göre. Ekonomi kayıplarımız da olsa bir şekil de tekrar düzelir. Ama bu konuyu artık kimse çözemez. On bir milyon AB göç idaresindeki kayıtlarda yabancı olduğu söyleniyor. Asıl konuşmamız gereken konuda bu.
İş dünyasında faaliyet gösterenlerin ekonomiye katkıları olmuyor mu?
İş dünyasında faaliyet gösterenlerde var ama çoğunluğu merdiven altı işletmeler dediğimiz türden ve toplum olarak bize kattıkları hiçbir şey yok. Vergisini vermiyor, sigortasını ödemiyor yani sadece kendisine faydalı ve ben bunun neyini tasvip edeyim. Belki kurumsal olanları yüzde üç beş tanesi olabilir ama çoğunluğu kendi vatandaşlarını çalıştırıp tek kuruş vergi vermiyorlar. Bunların burada kalmasının bize bir gereği yok diye düşünüyorum.
Yabancılar da hızla dernekleşiyorlar. Sizin federasyona müracaat edenler oluyor mu?
Evet oluyor hatta yeni bir tane oldu .Araştıralım, görüşelim diyerek birden reddetmedim ama çok ta sıcak baktığım bir olay değil.
Maddi ekonomik durumu çok daha iyi olanlar batıya gitmişken daha düşük gelirlilerin bizim bölgemizde olmalarının anti katkısı oluyor diyebilir miyiz?
Suriyeliler göç sırasında, parası olan üretici sanayicilerinin çoğu Mısıra ve Avrupa ülkelerine yerleştiler. Bize gelenlerden orta düzeyde parası olanlar da nüfuslarının yüzde ikisi yada üçünü oluşturuyor. Geri kalan büyük çoğunluğu da hiçbir şeyi olamayan ve geri dönmeyi de düşünmeyenler teşkil ediyor. Bazı partiler geri göndereceğiz diye söylemlerde bulunsalar da bu çok gerçekçi değil. Çünkü hiçbir Türk yatırımcı o bölgede işletme açmak istemez ki çoğunun işletmesi yakıldı. Devlette onlara bir kuruş para vermedi. İşletmeci tekrar oraya neden gitsin ki? Türkiye’nin bu insanlara ev yapıp, iş kurup, onların güveliklerini sağlayıp geri dönmelerine sağlayacak gücü de yok. Ne bizim ekonomik gücümüz var ne de Suriyeliler artık geri dönerler.
İthalatla ihracat arasındaki dengesizlik hakkında neler söylersiniz?
Türkiye de ihracat rakamları çok abartılıyor. İhracatta şampiyon oluyoruz, her dönem artıyor gibi gösteriliyor. Aslında arttığı yoktur. Öyle bakalım olaya. Bizim 2020 de ihraç ettiğimiz bir fincanın bedeli bir dolarsa biz bugün doksan sente ihraç ediyoruz. Sonuçta bir buçuk fincan ihraç ediyoruz ama gelirimiz aynı bizim. İhracatı arttırmak değil ithalat kalemimizi arttırmak oluyor. Yüzde yetmiş ürünlerimizin ham maddesini ithal ediyoruz. Türkiye de ithalatı hiç konuşan yok hep ihracatı konuşuyoruz. İhracatta yıllar önce 2023 hedefi beş yüz milyar dolar diye Reis rakam koymuştu .Bugün iki yüz elli milyar dolardan bahsediyoruz. Yarısı bile gerçekleşmiyor. Gerçekleşmez de, şuanda ihracat çok düşüyor. Düşük göstermemek için altın ihracatına çok büyük teşvikler veriyorlar. Türkiye den dünyanın her tarafına altın gidiyor. Altının bir katma değeri yok, hiçbir şeyi yoktur .Sadece rakamlar düşmesin diye altın ihracatını yüksek gösteriyorlar. Onun için ihracat pozitif görünüyor .Altın ihracatını çıkardığınız da negatif görünüyor. Türkiye nin karayan yarası cari açık. Cari açığı düşürebilmenin tek yolu da bunun tersine dönmesi. ihracatı arttırıp ithalatı düşüreceksiniz. Bunun şuan da Türkiye de politik olarak benimsemiyoruz. Nedeni; Dünyanın en pahalı enerjilerinden birini tüketiyoruz. Dünyayla rekabet edemiyoruz. Dünyada da ekonomiler daralıyor. Böyle olunca da bizim ihracatımız gerilemeye mahkumdur.
Bir iş adamı ve aynı zamanda bir ekonomistte olarak sizce enflasyon nasıl düşürülebilinir?
Dünyada ekonomik kuramlar vardır. Ömürlerini bu işe vermiş, kitap yazmış, kuramsallaşmış bilimsel olgular vardır. Dünya da kabul görmüş enflasyonun üzerinde bir faiz politikası uygularsanız ki bizlerde faizin yükselmesini istemiyoruz. Ama bunu düşürmenin tek yolunun bu olduğu binlerce kitapta yazıyor. Başka da bir yolu yok. Bizde şuanda uygulanan politika tersine. Faizi düşürerek enflasyonu düşüreceğiz deniliyor ama düşmediğini hepimiz görüyoruz. Her ay yükseliyor. Aralık ayında bir nebze düşmesi öngörülüyor oda baz etkisi dediğimiz geçen yılki dövizin on sekiz liradan on bir liraya düşürdüler ya bundan dolayı bir nebze on ikinci aydan itibaren döviz, enflasyon düşüyor gibi gözükecek ama sonrasında tekrar yükselecek. Bizim ne zaman ki Merkez Bankamız bağımsız olur ki fiyat politikasını düzenlemek üzere kurulmuş önemli bir kurumdur. Merkez bankası emir komutayla yönetilemez. Merkez Bankası piyasa neyi istiyorsa piyasaya silahını çekip; mesela faizlerimi arttırmak gerek faizleri arttıracak, döviz satmak mı döviz satacak. Ama oradaki arkadaş sadece Reisin emriyle “faiz düşecek, tek haneli faiz istiyorum “ diyor. Oda karar alıyor, düşürüyor. Bu sürdürülemez. Asla dünyada eşi örneği olmayan bir dönemden geçiyoruz. En yüksek ikinci enflasyona sahibiz.
Dünya genelinde global bir sıkıntı yok mu?
Geçenlerde yurt dışındaydım. En yakın komşumuz Yunanistan da mazot iki euro yani yaklaşık 39 liraya denk geliyor. Yani görünürde bizden pahalı Ama orada asgari ücret bin Euro. Bizim paramızla onsekiz bin lira. Bizdekinin dört katı. Bizde mazottan bakarsanız pahalı gibi görünüyor ama bizdeki asgari ücretle kıyaslarsak kaç misli .Bizdeki asgari ücretli aldığı maaşla deposunu asla dolduramaz. En ucuz mazot bizde deniliyor ama Ev, araba ömrünün sonuna kadar çalışsa bu ücretlerle olamaz. Bunları neden söylemiyorsunuz?
Döviz kurundaki artış iş insanını nasıl etkiliyor?
Döviz kuru ekonomideki mal ve hizmet alışverişlerini mümkün kılan fiyat oluşumunun temel öğesidir. Kurlardaki istikrarsızlık ticaret esnasındaki fiyat oluşumuna imkân vermediği için üretim, iç piyasadaki alışveriş ve dış ticaret durma noktasına gelmiştir. Mali kesimdeki işlemler beklemeye geçmiştir. Reel sektör ve mali sektördeki bu aksamalar, istihdam ve yatırımları olumsuz etkileyeceği gibi, gelir dağılımında da ciddi bozulmalar yaratacaktır
Ekonomi yönetiminde sıklıkla patron değişimi doğrumu? Değilse devamlılık neden önemli?
İstikrarlı olması gereken Ekonomi Bakanından ziyade Merkez Başkanının değişimidir. Merkez Bankası özerktir. Hiç bir hükümet oradaki sisteme müdahale edemez. Kanunda özellikle geçer ve oradaki başkan beş yıl süreyle seçilir. O süre boyunca da hiç kimse koltuğundan indiremez .Silsile olarak ta en deneyimli yardımcısı bir sonraki başkandır. Bu asla değişmez kuraldır. Bunlar kaldırılınca bakanın çok önemi kalmadı ki. Özerkliği kaldırıp bağımsızlıktan çıkarıp atanır duruma getirince her gün değiştirilse yeridir. Koltuğunu muhafaza etmek için yukarıya devamlı peki deniliyor.
Okurlarımız için bir mesajınız var mı?
Türkiye çok sıkıntılı bir süreçten geçiyor. Ama her sıkıntının sonu aydınlıktır derler. Aydınlık günlere çok yakın olduğumuzu düşünüyorum. Seçimlerde inşallah Türkiye de çok farklı bir düzene yeni bir anlayışa kavuşacağımızı ümit ediyoruz. Ekonomik sıkıntılarımız icraatle seçimden sonra düzeleceği sadece Türkiye de iktidarın değişmesinden sonra sadece hukuk kuralları işlerse bile yabancı kaynakların ülkemize geleceğine ve düzelmenin de çok kısa sürede gerçekleşeceğine inancımız çok yüksek. Güzel günler bizi bekliyor..