Çağımızın moda hastalıkları olan, bel ve boyun ağrıları ve fıtıkları, kas-tendon ve eklem ağrılarına çözüm olabilmek adına Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Uzmanı Uzm .Dr. Abdurrahman Yeter’le sizler için görüştük.. Her şey sağlık için!
Çalışırken boyun ağrılarından mı şikayetçisiniz?
Bel ağrılarınız hayat kalitenizi mi düşürüyor?
Favoriniz futbolu oynamaktan mı çekiniyorsunuz?
Merdivenleri çıkmak ve yürümek size eziyet mi olmayamı başladı?
Üzülmeyin! Yaşlanmıyorsunuz. Sadece fizik tedavi konusunda bilinçlenmeniz gerekiyor.
Sizi tanıyabilir miyiz?
Abdurrahman Yeter: 1980 hatay doğumluyum. Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Uzman Doktoruyum. Yaklaşık 5 yıldır da Gaziantep teyim. 7 yıldır fizik tedavi uzmanıyım ve meslekte de 12.yılım. Aslen Hataylıyım ama Gaziantep’de olmaktan da çok memnunum. Gaziantepte bikaç özel hastanede çalıştıktan sonra son da 3 yıldır da FİZİKOMER Fizik Tedavi merkezinde halkımıza hizmet vermekteyiz.
Günümüzde omurilik rahatsızlıklarına bağlı hastalıklar çok yaygınlaşmaya başladı. Neler etkiliyor bizleri?
Abdurrahman Yeter: Ne yazık ki kas-iskelet sistemi hastalıkları içerisinde en çok rahatsızlıkdan biri olarak karşımıza çıkan omurga rahatsızlıkları günümüzde bizim de en çok karsımıza çıkan, yanlış ve aşırı kullanmaya bağlı rahatsızlıklardır . Bu kas iskelet sistemi hastalıklarından en çok rastladıklarımız ise, günümüz moda hastalıklarından olan hatta neredeyse olmayan yok diyeceğimiz bel ve boyun fıtıkları.
Önceden daha çok belli bir yaş grubunda görülen bu hastalıkların yaş diliminde düşmeler olmaya başlaması da ürkütücü değil mi?
Abdurrahman Yeter: Çok doğru bir tespit. Bu rahatsızlıklar önceleri ileri yaş grubunun hastalığı olarak bilinirdi. Günümüzde artık gençlerde ve hatta çocukluk çağlarında bile görülmeye başlandı. Erişkinlerde olduğu gibi çocuklarda maalesef yanlış duruş-oturuş gibi postür bozuklukları en çok etkenlerdir.
En temel etken, oturuş ve duruş bozukluğudur, diyelim mi o zaman?
Abdurrahman Yeter: Evet oturuş ve duruş bozuklukarı, yatak konforu (evde, işte ve okulda; yani hayatımızın her alanında). Çok önceleri bu rahatsızlıklar fiziksel yükü fazla olan insanlarda görülürken, günümüzde her türlü konforun artmasıyla birlikte, artık hiç çalışmayan sedanter yaşayan insanlarda da sık çok sık görülmeye başlandı. Buradan anlaşılacağı üzere postürel bozuklukla birlikte insanlarımızın yeterli kas gücünün azalması (yani kondüsyonunun düşmesi) da bu rahatsızlıklarda çok etkili.
Kireçlenme sanıldığı gibi hareketsizlikten mi kaynaklanıyor? Abdurrahman Yeter: Hayır kireçlenme dediğimiz rahatsızlık; vücudu aşırı kullanma, birtakim romatizmal hastalıklarla ve yaşlanmayala birlikte oluşur.
Anladım.Genelde hep öyle bilinir de.. Abdurrahman Yeter: Evet kireçlenme tabiri, hasta içinde hekim içinde işin içinden çıkmasını kolaylaştıran bir tabir. Hastanın algıladığı şey farklı. Yani kireçlenme eklemlerimizde biriken, bildiğimiz kireç falan değil, eklem boşluklarının, eklemi oluşturan kemiklerin yıpranmasıdır. Tabi orada bazı romatizmal rahatsızlıklarda kireci oluşturan elementler birikebiliyor. Ama kireçlenme demek,tıbbi anlamda eklemi oluşturan yapıların yıpranması demektir.
Hayatı boyunca düzenli spor yapan insanlarda bu risk altında olabiliyorlar mı? Abdurrahman Yeter: Düzenli spor yapanlar, bu tür rahatsızlıklarla daha az ve daha geç yaşlarda karşılaşıyorlar. Yani hayat konforları daha iyi oluyor. Biraz öncede bahsettik bel fıtığı, boyun fıtığı ve diğer kas-iskelet sistemi rahatsızlıkları çocukluk yaşlara kadar indi. Tabiki bu sebeplerin başında egzersiz yapmamak, sedanter yaşam ve postür bozukluklarını sıralayabiliriz. Sürekli oturarak bilgisayar başında çocukların vakit geçirmesi ve sporlardan uzak durması fiziki hastalıklara neden oluyor. Kaslarımızın zayıf olması birlikte eklemlerimize, omurgamıza binen yükler artıyor. Güçlü kas demek ekleme, omurgaya daha az yük binmesi demektir. Tabi sürekli oturan, pasif çalışan bununla birliktede sporunu yapmayan insanlarda bu tür rahatsızlıkları çok sık görüyoruz.
Genellikle de masa başında çalışan insanlar daha fazlamı risk altında?
Abdurrahman Yeter: Çalışan insanlar sabah gidiyor işe akşam işi bitiyor sürekli masa başında ve aynı pozisyonda 8-9 saat çalışmak zorunda kalıyor ve gün içinde tekrarlayan hep aynı hareketler. Aynı hareketlerin sürekli tekrarlanması insan vücudunda, eklemlerde mikrotravmalara sebep oluyor. Buda yıllar geçtikçe birikiyor. 40 ve 50’li yaşlarda bu küçük mikrotravmalar artık damlaya damlaya göl olduğu için sinyal vermeye başlıyor. İş yerlerimizde ne yazık ki oturuş şekillerine çokta riayet etmiyoruz.Ta ki ağrılar başlayana kadar.. Abdurrahman Yeter: Koltuğumuza oturma şeklimiz, koltuk ve masamızın yüksekliği, bilgisayarımızın duruşu çok önemli. Dimdik oturulsun demiyoruz, zaten vücudumuzeğik duruşu kabul etmediği gibi çok dik oturma ve duruşu da kabul etmez. Sürekli bilgisayar kullanmak boyun, sırt ve bel ağrısını tetikler. Aynı pozisyonda sürekli durmak vücudumuzda belirli kas iskelet sistemi rahatsızlıklarına neden olur. Tabi bu hastalıklar bir anda değil, zaman içerisinde oluyor. Vücudumuzda mikrotravmaların etkisi zamanla birikiyor ve egzersizde yapmadığımız zaman omurgalarımıza eklemlerimize binen yük miktarı artıyor ve bir süre sonra rahatsılık kendini göstermeye başlıyor.
Lise dönemim de, eğitimli ailelerde oluşmuş bir trend vardı.Gelişme çağındaki çocuklara çelik korse kullanımı.Çoğunlukta çelik korse vardı ve dik durmalarını sağlıyordu.Aileler çocuklarına en az 1-2 yıl taktırırlardı ama tabi onda durmak çok zordu.
Abdurrahman Yeter: Bu çok yanlış aslında. Duruşumuzu düşünmeye gerek yok. Zaten her insan vücudu kendi optimal duruşunu ayarlıyor. Alışılmış bir duruşu başka bir şekilde düzeltemeyiz. Önemli olan bizim otururken doğru ayaktayken, oturmak ve yatarken doğru postür ayarlamayı bilmemiz. Yatış tarzımızda çok önemli tabi. Yatağımız ortopedik ve yastığımız yüksek olmamalı. Hangi pozisyonda rahatsa o pozisyonda yatılmalı ve yataktan kalkarken ani kalkışlar yapılmamalı, yan dönerek kalkılmalı. Çalışırken mutlaka koltuk masa ve bilgisayar yüksekliğini ayarlamalıyız. Otururken koltuğu doldurmalıyız ve bel boşluğu kalmamalı. Oturup kalkarken destek alarak, ayakta kalıyorsak bir yerden hafif destek alarak durmalıyız. Tabi ilaveten günlük yapılan egzersizlerçok önemli.
Doğru ama egzersizlerinde doğrusu yanlışı var mesela çok ağır egzersizler bilinçsiz yapılan egzersizler daha beter vücut sistemine zarar veriyor. Abdurrahman Yeter: Tabii ki. zaten kas iskelet sistemi rahatsızlığı olan kişilerin hastalıklarına uygun egzersizler vardır. Egzersiz bilinçsizce yapılırsa yarardan çok zarar verebilir. Doğru egzersizi nasıl uygulayabiliriz? Bir uzmana danışarak mı? Abdurrahman Yeter: Evet kesinlikle bir uzmana danışılmalı. Örneğin bir Bel fıtığı hastasının tam mekik çekmesi uygun değildir. Boyun fıtığı hastasının ise tam mekik ve yarı mekik çekmesi uygun değildir. Oysa bu hastalıklar durumuna uygun değişik egzersizler de var. Bunu doktorundan öğrenmesi lazım.
Peki kilonun ne kadar etkisi olur? Çünkü Gaziantep kilo oranının oldukça yüksek olduğu bir şehir.
Abdurrahman Yeter: Kilo; hastanın olan rahatsızlıklarına bir tekme de kendisi vuran bir hastalıktır. Kilo; özellikle bel, boyun, kalça, diz ve ayak rahatsızlıkları için düşman diyebiliriz. Yani kısaca obezite hastalıkları daha da şiddetlendiriyor ve iyileştirmeyi de geciktiriyor. Hastalık daha hızlı ilerliyor ve toparlanması daha zor oluyor. Sağlıklı bir yaşam için fazla kilolar bir an önce verilmeli ve düzenli doktor tavsiyesiyle egzersizler yapılmalı. Günlük hayatımızda yanlış olarak bildiğimiz alışkanlıkları değiştirip, doğru olanları onun yerine koymak gerekiyor.
Fizik tedavi merkezlerine mesela boyun, bel fıtığı hikayesiyle gelen bir hastanın iyileşme şansı ne kadardır? Geri dönüşümü, sıfırlama imkanı var mı? Abdurrahman Yeter: Fıtık olduğunuzda o fıtıkla artık arkadaş oluyorsunuz. Ne yazık ki geri dönüşümü yok. Çok küçük fıtıklar geri dönebiliyor ama orta ve ilerlemiş fıtıklar geri dönmüyor.
Vaat edilen ameliyatlar ne kadar doğru ve ne kadar garantisi var? Abdurrahman Yeter: Ameliyatlarında garantisi yok. Hangi cerraha gidilirse gidilsin hiç birisi fıtık konusunda kesinlikle garanti vermez. Cerrahi’ninde Fizik tedavi’ninde amacı hastanın şikayetlerini en aza indirmektir. Doktor dışında başka kişi ve yerlerden medet ummak çok yanlıştır.
Halk arasında çokça karıştırılan fizyoterapi uzmanlığı ile fizik tedavi uzmanlığı aynı mı?
Abdurrahman Yeter: Fizik tedavi uzman hekimi, bir tıp doktorudur. Tıp fakültesini bitirdikten sonra üstüne de 5 yıl uzmanlık eğitimi almış, fizik tedavi rehabilitasyon uzmanı olmuş bir doktordur. Fizyoterapist ise, fizik tedavi uzmanıyla birlikte çalışan 4 yıl okul mezunu, egzersizler konusunda eğitimli önemli bir sağlık personelidir. Fizik tedavi uzmanıyla birlikte çalışır.
Kimler fizik tedavi olmalılar? İlla rutin ağrılarımız mı olmalı? ya da çalışan insansınız ve riskli grup altındaysanız, rahatsızlıklar çok oluşmadan öncesinde kontrol amaçlı bu tedaviyi olmalı? Abdurrahman Yeter: Bence ileriki yıllarda fizik tedavi uzmanları koruyucu hekimler olarak da bilinecek. Çalışan çalışmayan herkesi bu tür hastalıklar konusunda bilgilendirecek hatta belki bu konu okullarda bile ders olarak anlatılabilir hale gelecek. Gençlik yıllarında insanları kaslarıyla ilgili, iskeletiyle ilgili, vücuduyla ilgili bilinçlendirmek eğitmek gerekiyor ki fiziksel hastalıklardan koruyalım. Bunun devletimizin sağlık ve eğitim politikasına dahil edilmesi gerekiyor.
Ne kadar sıklıkla bu tedavi yapılmalı? Belli bir süresi var mı?
Abdurrahman Yeter: Öncelikle fizik tedavi uzmanının olmadığı bir kuruluşta tedavi olmamak gerekiyor. Hekim olan yerlerde zaten hekim hastanın hastalığının teşhisini koyar reçetesini verir fizik tedavi reçetesini düzenler. Personeline ne yapacağını anlatır ve sağlıklı bir şekilde tedavi olur. Fizik tedavinin, süresi seans olarak 15-30 seanstan az olmamalı.
Hasta geldi, tedavisini gördü. Tedaviden sonra nasıl bir yol izlenilmeli?
Abdurrahman Yeter: Bize müracaat eden hastanın, muayene sonrası teşhisini koyuyoruz. Hastalığına göre tedavisini planlayıp uyguluyoruz. Fizik tedavi sonrasındaki hayatında yapması gereken egzersizleri öğretip gönderiyoruz. Tabi hasta bunlara dikkat eder, etmez onları kontrol şansımız yok. 3-6 ayda bir kontrole gelmelerini öneriyoruz. Kimler fizik tedavi yaptıramaz?
Abdurrahman Yeter: Her hasta fizik tedaviye girebilir. Fakat; ciddi bir kalp hastalığı olanlar, ciddi ve kontrolsüz hipertansiyonu ve diyabeti olan hastalara biraz daha özen gösterilmeli. Her hasta ve hastalığın farklı fizik tedavi prağramı vardır. Bunlara dikkat etmek gerekir.
Tedaviden sonra sıcak tutma hikayesi doğru mu? Kat kat giyinmek mi lazım?
Abdurrahman Yeter: Tabii fizik tedavide sıcak ve elektrik uygulamaları yoğun bir şekilde uygulandığı için, hastalara tedavi bitiminde sağlık kurumundan ayrılamadan 15 dakika kadar dinlenmesini istiyoruz. Terliyseniz teriniz soğusun, dışarı da direk soğuğa maruz kalmayın” diyoruz.
Fizik tedavinin belli zamanı var mı? Yılın şu zamanlarında hastalar için daha faydalıdır gibi… Abdurrahman Yeter: Fizik tedavi için hastanın hastalığı ne zaman başlamışsa, ne zaman yoğunlaşmışsa o zaman fizik tedavi zamanıdır. Tedavinin daha etkili olabilmesi için de beklememek ve geciktirmemek gerekir.
Ayrıca şunuda söylemeden geçmeyelim; Bu hastalıklarda, ki en önemli şeylerden biride stresdir. Kas iskelet sistemlerindeki hastalıkları stres çok şiddetlendiriyor. Stresten korunmamız gereklidir.
Merkezinizde yardımcı tedavi çeşitlerinden PRP (hastanın kendi kanıyla) tedavisi ve akupunktur tedavisinin de yapıldığını biliyoruz. dışında başka tedavilerde var mı? Abdurrahman Yeter: Merkezimizde yapılan tedavileri kısaca şöyle sıralayabilirim;
Bel- boyun fıtıkları ve diğer rahatsızlıkları
Eklem kireçlemeleri ve romatizmak hastalıklar
Kas rahatsızlıkları
Felç rahatsızlıkları ( Hemipleji, Parkinson, Serebral palsi vb…)
Ağrılı rahatsızlıklar için yaptığımız enjeksiyon tedavileri
Akupunktur
PRP ( hastanın kendi kanıyla tadavi; özellikle diz kireçleme ve menisküs problemlerinde çok etkili)