Psikiyatri Uzmanı Uzm. Dr. Neslihan Şahin, meme kanserinin ruhsal ve psikososyal açıdan ele alınması gerektiğini belirterek uyarılarda bulundu.
Medical Park Gaziantep Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Uzm. Dr. Neslihan Şahin, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de kadınlarda en sık görülen kanser türünün meme kanseri olduğunu belirtti. Şahin, her ne kadar meme kanserinin nedenleri, belirtileri, koruma ve tedavi, tanı ve tarama yöntemleri hakkında bilgilendirme ve farkındalık oluşturmaya dair girişimler gerekli ve yararlı olsa da meme kanseri tanısı alan kadınların ruhsal durumlarının da dikkate alınması ve bilgilendirmelerin önemini anlattı. Hastalığın ruhsal ve psikososyal açıdan ele alınmasının önemine vurgu yapn Şahin, “Hastalığın tanı süreci, belirsizlik, hastalık süreci, tedavi seyri, uygulanan tedaviler, sosyal yaşam, aile ilişkileri ve iş yaşantısına etkilerinin ruhsal ve psikososyal açıdan ele alınması yararlı olacağını ve Meme Kanserinin erken evrede tedavi başarı oranı tama yakınken ileri evrede uygulanan tedavi yöntemleri ve hastalığın yaşam süresini kısaltması ruhsal travmaya neden olabilmekte ya da var olan sorunları artırabilmektedir” dedi. “Meme kanserinde ruhsal çökkünlük olabilir” Psikiyatri Uzmanı Uzm. Dr. Neslihan Şahin, memenin alınmasıyla hastada ruhsal çöküntü olabileceğini söyleyerek, “Kanserli hastalarda psikiyatrik eş tanılar sıklıkla görülür. Eş tanı alma oranı sadece hastalık süreci nedeniyle yaşanan zorluklardan kaynaklanmayıp birincil hastalığın kendisi de anksiyete (kaygı) ve çökkünlüğe neden olabilmektedir. Meme kanseri şüphesi ile takip edilen kadınlar tanı almadan önce ruhsal çökkünlük, umutsuzluk, özgüven kaybı, çaresizlik, sosyal destek kaybı, özellikle mastektomi (memenin cerrahi yöntemle alınması) sonrası cinsel çekiciliği kaybetme, beden parçasını kaybetmeye dair kaygılar yaşayabilmektedir. Hasta yakınlarının verdiği tepkiler, onların yaşadıkları çaresizlik hissi, yetersizlik düşünceleri, suçluluk duyguları da hastalıkla baş etmeyi güçleştirebilmektedir” şeklinde konuştu. “Meme kanseri kadınlarda farklı tepkiler ortaya çıkarabilir” Meme kanserinin kadınlarda aynı tepkiye yol açmadığını vurgulayan Psikiyatri Uzmanı Uzm. Dr. Neslihan Şahin, “Bebeğin doğum sonrası dış dünyayla kurduğu bağın ilk nesnesi memedir. Annenin memesiyle ilk kez tanışan bebek, anne bebek arasında gelişecek olan bağın ve oluşacak temel güven duygusunun da ilk adımını atmış olur. Beslenme, umut, yaşam kaynağıdır meme, sevgi, yakınlık ve beslenmenin yanı sıra cinsel hazzın da ilk nesnesidir. Sigmund Freud “Cinsellik Üzerine Üç Deneme” adlı eserinde anneyi “ilk ve en önemli cinsel nesne” olarak tanımlamıştır. Freud “Bebeğin annenin memesinden emmesi, mutlu gülümsemesi, rahatlayarak uykuya dalması cinsel doyumun ifadesinin ilk örneği olduğunu düşünmeden edemeyiz” demiştir. Annesel aşk, cinsel nesne, aşk nesnesi gibi kavramları da sembolize eden memede gelişen kanserin ruhsal durum üzerine etkileri pek çok kadında farklı olabilmekle birlikte meme kanseri olan hastalarla yapılmış çok sayıda psikiyatrik araştırma da mevcuttur. Yapılan araştırmalar sonucunda, ekonomik durum, aile yaşantısı, sosyal desteğin varlığı ve ulaşılabilirliği, iyi bir iş sahibi olma, kişilik yapısı, ruhsal dayanıklılık, destekleyici uğraşların olması, kansere verilen tepkileri belirleyen değişkenler olduğu sonucuna varılmıştır. Memeyi kadınlıkla eşdeğer tutmayan, sosyal ve aile desteği iyi olan, aile içi duygu ve düşünce paylaşımları olan, iş sahibi, iyi bir işi olan, sosyal destek sistemlerine erişme imkanı olan kadınlar hastalığa yönelik şok, öfke, inkar gibi tepkileri daha çabuk atlatmakta, mücadeleyi daha etkin, daha kararlı sürdürebilmektedir. Travmanın ağırlığı ve yüksekliği travmanın gerek hasta gerek yakınları gerekse de toplum tarafından algılanışına bağlıdır. Bu nedenle de ruhsal tedavi hasta, hasta yakınları ve bu hasta grubuyla çalışan uzman ve diğer çalışanları da içermelidir. Unutmayın tedaviyi etkileyen en önemli faktörlerden biri iyileşmeye dair olan inançtır” diye konuştu.