Kökleri binlerce yıl öncesine dayanan eczacılık mesleğinin üyeleri olarak 14 Mayıs Eczacılar Günü dolayısıyla basın açıklaması gerçekleştiren Gaziantep Eczacılar Odası Başkanı İrfan Demirci, meslekte yaşanan sorunlara dikkat çekerken, “Demokrasinin sağlıklı biçimde işlerliği, hukukun üstünlüğü, adalet sisteminin özerkliği ne yazık ki ülkemizin temel sorunları arasında yer almaktadır. Çağdaş gelişmiş bir ülke olmanın en önemli yanları bu başlıklara sahip olmanızdan geçer. Türkiye bu sancılardan kurtularak evrensel hukuk ilkeleri çerçevesinde sağlıklı işleyen bir demokrasiye kavuşmak zorundadır. Yargıya güvenin eksiksiz olduğu, demokratik denetim mekanizmalarının işlediği bir ülke hepimizin özlemi ve hakkıdır” dedi.
“AKADEMİK MESLEK ODALARI DEMOKRASİNİN EN TEMEL KURUMLARINDANDIR”
“Meslek örgütleri, demokratik yaşamın içinde, anayasamız tarafından güvence altına alınmış, kamu kurumu niteliğindeki yapılardır. Mesleki ve toplumsal boyutta sorumlulukları bulunan meslek örgütleri, aynı zamanda demokratik birer sivil toplum kuruluşudur” diye konuşan Demirci sözlerini şu şekilde sürdürdü;“Bu kurumların kendi alanlarına ya da topluma, ülkeye ilişkin yaptıkları değerlendirmeler, eleştiri, sorgulama ve öneriler önemlidir. Bu söylem ve uygulamalar demokrasiyi zenginleştirir. Zaman zaman gündeme gelen akademik meslek odalarının seçim biçimlerine, görev alanlarına ilişkin düzenleme yapılacağı açıklamaları demokratik teamüllerle örtüşmemektedir. Akademik meslek odalarının işleyişlerine ilişkin varsa bir yasal düzenleme gerekliliği, buraların görüşü alınarak birlikte yapılır. Özellikle düşünce beyanı, eleştiri görevi gereği sorgulamalardan sonra ortaya atılan yapıların değiştirilmesine yönelik yasa değişikliği teklifleri demokratik olgunlukla uyuşmamaktadır. Buraların sağlıklı çalışması beraberinde özgür ve özerk düşünceye sahip, liyakatin esas olduğu biçimde işleyen bir akademik hayat bizlere yalnızca bilimsel gelişmeyi değil refahı da getirecektir. Yine bütün dünyada bilinen en temel kavramlardan birisi ekonomik gelişmişlik, yargıya güvenin esas olduğu sağlıklı işleyen demokrasilerde artar. Ülkemizde Bilimsel Eczacılık eğitiminin başlamasının üzerinden 181 yıl geçti. 1839 yılının 14 Mayıs’ında, Mekteb-i Tıbbiyeyi Şahane'de açılan eczacılık sınıfı ile eczacılık ülkemizde akademik bir eğitim branşı olmuştur. Bu sebeple 14 Mayıs; biz eczacılar için önemli bir gurur günüdür. 14 Mayıs Eczacılık Günü’nün Türkiye’de ilk kez kutlanmasının üzerinden ise 52 yıl geçmiştir. Her yıl büyük bir coşkuyla, meslektaşlarımızın yoğun katılımına sahne olan Eczacılık Günü, ilk kez 1968 yılında kutlanmıştır. Eczacılık günümüzü kutladığımız bu günde, ülkemiz ve dünya aylardır çok ciddi bir sağlık krizi ile karşı karşıya ve yaşam biçimimizi alt üst eden salgınla mücadele ediyor.”
SALGINA İLİŞKİN AÇIKLAMALARDA BULUNDU
“Pandemi terimi, hepimizin anlamını bildiği, ancak neredeyse hepimizin daha önce hiç deneyimlemediği bir kavram. İnsan sağlığını bu kadar büyük çapta tehdite eden bir salgınla karşı karşıya kalmak, tüm insanları ve meslek gruplarını, bilhassa sağlıkçıları etkilediği gibi, biz eczacıları da oldukça etkiledi. Pandeminin getirdiği kaotik ortamı her anlamda teneffüs ettiğimiz zor zamanlardan geçmekteyiz. Bu süreçte biz eczacılar, salgınla mücadele vermek konusunda büyük bir özveriyle çalışıyoruz” diye konuşan Demirci sözlerini daha sonra şu şekilde sürdürdü;“Kendimizi ve ailelerimizi risk altında tuttuğumuzu biliyor, ancak olanca çabamızla, hiçbir fedakarlıktan kaçınmadan elimizden gelenin daha iyisine ulaşmak adına uğraş veriyoruz. Süreç içerisinde, zaman zaman işler çığrından çıktığında bile meslektaşlarımız ve bizler bu çabayı vermekten geri durmadık. 10 milyonlarca maskenin eczaneler aracılığıyla vatandaşlara dağıtımı yapıldı, halen de dağıtım devam etmekte. Bu dağıtım esnasında, orta ölçekli bir eczaneye bazı günler yüzlerce maske temini başvurusu yapıldı. İlaç ve diğer sağlık malzemelerinin temini için eczaneye başvuran vatandaşlarımızı da eklediğimizde, eczaneye giren insan sayısı günlük 500’lü rakamlara ulaştı. Bu yoğunluğa rağmen meslektaşlarımız, hiçbir karşılık beklemeden ve elde etmeden, bu hizmeti layığıyla yerine getirdi, ancak şuna dikkat çekmek isterim ki; pandemi süreci başladığından bu yana, günde 400-500 insanla temas etmek zorunda kalan başka bir sağlık profesyoneli sınıfı olmamıştır. Böylesi kaotik bir ortamda önceliğimiz halk sağlığına katkı sunmak olmuştur, ancak acil durum olarak adlandırılabilecek bugünler geçtikten sonra, bu ve diğer konular ile ilgili yanlışlar ve eksiklikler hem kendi içimizde, hem kamu ile tartışılmaya açılmak zorundadır. Maske dağıtımından söz etmişken, ücretsiz dağıtım öncesindeki dönemde, maske satışları ekseninde meslektaşlarımıza yapılan haksız ithamlar ve karalama çalışmaları ile ilgili de üzüntümüzü belirtmek isteriz. Fiyatlandırılmasında hiçbir dahli olmayan eczacılarımız, maskeleri fahiş fiyat ile vatandaşa sundukları, fırsatçılık peşinde oldukları yönünde ağır suçlamalara maruz kalmışlardır. Eczanelerde satılan maskelerin, eczanelere hangi fiyattan ulaştığını bilmeden yapılan bu yorumlar, hiçbir yetkili merci tarafından da düzeltilme yoluna gidilmemiş, bu haksız ve yaralayıcı algı kirliliği karşısında eczacılar yalnız bırakılmıştır. Oysa biz eczacılar, salgın sürecinin başlangıcından itibaren, halk sağlığının korunmasına katkı sunmaktan başka bir refleks göstermedik, bunun için bir karşılık, hatta bir teşekkür bile beklemedik. Tek bir vatandaşımıza bile, salgından korunmak konusunda yardım edebilmenin, gösterdiğimiz bütün fedakarlıklara değeceğinin düşünüyoruz. Her şeye rağmen yaşadıklarımız bizlere şunu gösterdi ki ; birinci basamak sağlık hizmet sunucusu olan eczaneler, içinde bulunduğumuz pandemi sürecinde toplum sağlığını korumada en önde mücadele eden vazgeçilmez birer hizmet noktasıdır. Raporlu ilaçların reçetesiz olarak hastalara sunulması ve ücretsiz maske dağıtımı hizmetleri bunun en somut örneğidir. Ayrıca eczacılar, eczanelerinde aldıkları koruyucu tedbirler ve yaptıkları bilgilendirmeler ile toplumda salgına karşı korunma konusunda farkındalık yaratarak işin ciddiyetinin daha iyi anlaşılmasını sağlamıştır. Eczacılık hizmetinin ön plana çıkan bölümü serbest eczaneler olarak görünse de, hastane eczanelerinde ilaç ve tıbbi malzeme ile ilişkili bütün pozisyonlarda çok büyük bir sorumluluk ve özveri ile çalışan hastane eczacıları, sosyal güvenlik kurumlarında kamu kaynaklarının daha etkin ve verimli olarak kullanılması için emek veren eczacılarımız, il sağlık müdürlüklerinde sağlık hizmetinin her aşamasında yer alan eczacılarımız, ilaç depolarında görevli eczacılarımız ve ilaç sanayisinin bütün birimlerinde yer alan eczacılarımız ile biz çok büyük ve güçlü bir aileyiz. Bu büyük ailenin pandemi sürecinde vermiş olduğu emek ve gösterdiği özveri, bizim için bir gururdur.
ECZACILIK ÇOK CİDDİ SORUNLARLA KARŞI KARŞIYADIR
Demirci sözlerini daha sonra şu şekilde sürdürdü;“Birinci basamak sağlık hizmet sunucusu olarak hizmet veren eczanelerin geleceğini tehlikeye sokan ekonomik ve akademik temelli çözüm bekleyen sorunları vardır. İhtiyaçlar göz önüne alınmadan plansız programsız açılan eczacılık fakülteleri mesleğimiz için istihdam sorunu yaratmaktadır . Son bir yılda açılanlarla birlikte 51 eczacılık fakültesi sayısına ulaşılmıştır. Son sekiz yılda fakülte kontenjanlarındaki öğrenci sayısı iki kat artırılmıştır. Hızla bu sayılar artırılırken eczacılık fakültelerinde eczacı öğretim görevlisi yerine başka dallardan akademisyenlerin görevlendirilmesi bu sorundaki çarpıklığı daha da artırmaktadır. Kontenjan sayısı dört bine yaklaşırken oluşan istihdam sorunu için yeni alanlar açma planlaması yapılmamıştır . Yine bu artışın sonuçlarından biri olan yardımcı eczacılık konusunun koşullarının düzeltilmesi yönünde hiçbir adım atılmamış sorun kendi haline bırakılmıştır .Eczane hizmet biçimi içinde yardımcı eczacılık konusu önemli bir yere getirilebilir. Bunun yolu ise yasal ve ekonomik açılardan desteklenmesidir. Eczanelerin giderek ağırlaşan ekonomik sorunlarının başlıca temel nedenleri ilaç alım protokolündeki ekonomik parametreler ve ilaç fiyat kararnamesinin güncellenmemesidir. Enflasyon, ilaç fiyat artışı, giderlerin yükselişi göz önüne alındığında her geçen gün koşulları ağırlaşan eczanenin yükünün hafiflemesinin yolu, protokol ve kararnamenin günümüz koşullarına uygun biçime taşınması eczaneye bir kazanç olmaktan çok yaşam şansı tanıyacaktır. Dünyanın yaşadığı küresel salgın ilacın doğru ellerde olduğunu bir kez daha bizlere gösterdi. Dünyanın süper gücünün başkanının kendisini komik duruma düşürerek, dezenfektanların damar yoluyla verilmesini önermesi bu süreçte hafızalarımızda yer etti. Ancak bu bizlere bir kez daha gösterdi ki, ilaç reklamdan uzak ve eczanede olmalı. Bu biçimiyle insanlık ve hastalar için sağlık kaynağı olabilir. Yine insan sağlığı olarak kullanılan ilaç dışı ürün diye tanımlanan vitamin, destekleyici ürünler de aynı biçimde akademik yeterliliği olmayan kişi ve yapılardan, reklamdan uzak eczanede olmalıdır. Küresel salgın sürecinin öğrettikleri arasında tedavi kadar ilaç, aşı ve tıbbi malzemenin ne denli önemli olduğudur. İlaç tıpkı gıda ve silah gibi stratejik bir üründür onu üretmek ve geliştirmek, yeteri kadar sahip olmak zorundayız. Bugün ilaçta parasal düzeyde yüzde altmışlara varan oranda dışa bağımlıyız, aşı ve tıbbi malzemede ise daha yüksek oranda ithalatımız var. Türkiye‘nin bugün yapması gereken en temel konulardan birisi bu alanları ulusal politikalarla kendimiz üretir hale getirmektir. Bunu yapabilmek için de ekonomik teşvik kadar, özerk ve özgür anlayışlara sahip liyakat esaslı çalışabilen üniversitelere ihtiyacımız vardır. Pandeminin dünyaya öğrettiklerinin başında gelen artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak söyleminin içinde yer alan başlıklardan biri de sağlığa daha çok pay ayırmaktır. Daha çok hasta yatağına, solunum cihazına, yoğun bakıma, laboratuvara, tanı test olanaklarına sahip olacaksınız. Buradaki sayılarınız ne denli iyiyse sağlık krizlerinden çıkışınız o kadar hızlı olur. Yine sağlığın piyasanın, özel şirketlerin eline bırakılmaması sosyal devlet ilkesi içinde kalması anlayışının ne kadar haklı bir söylem olduğu görüldü. Tüm bunların yanında salgınla birlikte ağırlaşan ülkemizin yaşadığı ekonomik krizle artan döviz kurları önümüzdeki günler için ilaç teminine ilişkin dikkatle izlenmesi gereken bir süreçtir. Unutulmamalıdır ki ilaç, kolayca bulunabilir ve erişilebilir olmalıdır. Ülkemizin 26700 noktasında hizmet veren eczacılar dışında 8000 civarı meslektaşımız hastanelerde, kamu kurumlarında, ilaç üretim noktalarında mesleklerini icra ederek sağlığı hizmetinin yürütülmesine katkıda bulunuyorlar. Bu meslektaşlarımız en az eczaneler kadar ilaç hizmetinin gerçekleşmesinde önemli görevler üstleniyorlar. Eczanelerden farklı olarak mesleki durumlarını gerektirdiği tanımlamalara, özlük haklarına eşit ücret uygulamalarına ihtiyaçları vardır. Zaman zaman yapılan sağlık personeli iyileştirmelerinden ne yazık ki yararlanamamışlardır. Buradaki ayrımcı politikaların giderilmesi en az eczane ekonomilerindeki düzeltme talebimiz kadar önemlidir. Geçtiğimiz yaz çıkan Torba Yasa ile tabip ve diş hekimlerinin yararlanabildiği ek göstergelerden kamuda çalışan eczacılarımızın da yararlanması, kamuda daha fazla eczacı istihdamı sağlanması, hastanelerde çalışan eczacılarımızın çalışma ortamlarının düzeltilmesi, sözleşmeli olarak kamuda çalışan meslektaşlarımızın bir an önce kadroya alınması taleplerimiz dikkate alınmalıdır. Biz eczacılar 14 Mayıs Eczacılık Gününde, ülkenin her noktasında 7 gün 24 saat insanımıza, hastalarımıza ve Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu bu çağdaş cumhuriyete sağlık hizmeti sunmaktan her zaman gurur duyduk. Çabalarımız, çalışmalarımız azalmadan, artarak sürecektir. Kökeni binlerce yıl öteye, kaynağı yaşadığımız Anadolu topraklarına dayanan eczacılık mesleğinin üyesi olmaktan onur duyuyoruz. Tüm meslektaşlarımızın 14 Mayıs Eczacılık Gününü kutlar, salgının bir an önce sona ermesini ve sağlıklı güzel günlerin bir an önce gelmesini dileriz.”