?>

100 YIL SONRA NASIL BİR DÜNYA DA YAŞAYACAĞIZ?

Fatih Gözüaçık

3 yıl önce

Hiç düşündünüz mü acaba 100 yıl sonra dünya nasıl olacak torunlarımız nasıl bir dünyada yaşayacak? Uçan arabalar, insanın işini kolaylaştıran robotlar, bir yerden başka yere ışınlanma, ses ve ışıktan hızlı ulaşım araçlarının yapılması veya tamamen çölleşen dünya, buzul erimesi sonucu birçok şehrin sular altında kalan dünya ya da buzul çağına girmiş bir gezegen. Gelin birlikte bu sorulara cevap bulmaya çalışalım. Sanayileşme, küresel ısınma, iklim değişiklikleri, çevrenin tahrip edilmesi sonucu dünyanın gelecekte hiç te yaşanılacak bir yer olmayacağını düşünenlerdenim. Nitekim yapılan araştırmalar bu tezimi doğrular nitelikte maalesef. Uzmanlara göre insanlığın 2100 yılına kadar yaşama şansı sadece %19’. Ancak birçok araştırmada bu riskin çok daha az olduğunu hesaplanmıştır. ABD’de yapılan bir araştırmaya göre insanlık 5.100 ila 7,8 milyon yıl daha yaşayacağı düşünülmektedir. Bugüne kadar bulunan fosiller incelendiğinde her memeli türünün ortalama 1 milyon yıl yaşadığı ortaya çıkarmıştır. Bazı türler bunun 10 katı fazla yaşayabilmektedir. Kaliforniya Üniversitesinde yapılan araştırmada ise toplumların artık izole olamadığını, örneğin bir salgın durumunda yaşama şansının bilgiye ulaşım kolaylaştığı için daha fazla olduğu düşünülmektedir. Bunun dışında dünya nüfusu arttıkça insanlığın yok olma riski gittikçe düşüyor. Her 300 yılda bir Dünya yakınında bir yıldızın ölüm anı olan süpernova patlamasının yaşanma riski bulunuyor. Böyle bir felaketin ozon tabakasının büyük kısmını yok edeceğini düşünülmektedir. Bu durumun yaşanması halinde yayacağı radyasyon nedeniyle insanların büyük kısmında kanser görülebilir ancak felaketin kesin olarak meydana gelip gelmeyeceği belli değil. 100 bin yıl içinde 400 metre çapında bir gök taşı, Dünya’ya çarpabilir ancak bu felaket gezegenin tamamını değil sadece Fransa büyüklüğünde küçük bir ülkeyi yok edecek.

Öte yandan geleceğe yönelik yapılan felaket tahminleri, Dünya’nın büyük kısmının su altında kalacağını göstermektedir. New Orleans, Miami (ABD), Şanghay (Çin) gibikıyı kentleri su altında kalacak yerler arasında görülüyor. Birleşmiş Milletler İklim Değişim Paneli’ne göre atmosfere salınan sera gazının 2100 yılına kadar artarak devam edecek ancak daha sonra hızla azalmaya başlayacak. 2100 yılına kadar hava sıcaklığının ortalama 4 derece artacağı düşünülüyor. 23. yüzyılda ise bu oran 5 dereceye kadar yükselecek. Bundan sonra yeryüzünün sadece 1 derece soğuması tam 3 bin yıl alacak. Grönland ve Batı Antarktika buz tabakaları gelecek 1000 yıl içinde eriyecek. Böylece deniz seviyesi 10 metre yükselecek. Tüm bunlar göz önüne alındığında insanların yeni yaşam alanları bulması gerekiyor. Belki de Mars’ta koloni kurma düşüncesinin altında dünyayı gelecekte bekleyen bu tehlikeler yer alıyor. Tokyo, Londra, New York gibi büyük kentlerin de su altında kalması ve dünyanın ısınmasıyla yeni yaşam alanları açılacak. Kuzeyde eriyen buz tabakalarının altındaki kara parçalarında ekim yapılabilecek. Antarktika ormanlarla dolacak. Yeryüzünün eski hâline getirilmesi de mümkün ancak bu binlerce yıl sürecek. -Küresel ısınma nedeniyle Hawaii’de, gelecek 100 bin yıl içerisinde yeni bir ada doğacak. Torunlarımıza ne kalacak? - Bundan 100 bin yıl sonra geçmişi araştıracak arkeologlar çok fazla iz bulamayacak. İnsanların çok az bir kısmı fosile dönüşecek. Fosile dönüşmek için kalsiyum açısından zengin göletlere veya mağaralara gömülmek gerekiyor. ABD’ li bilim insanları gelecekte izlerine rastlanacak cesetlerin bir kısmının da volkan külleri altında kalmış veya tsunami nedeniyle sürüklenerek okyanuslara gömülenler arasından çıkacağını söylüyorlar. 100 bin yıl sonra hâlen ayakta kalacak binaların yok denecek kadar az olacağı tahmin edilmekte. 100 bin yıl sonra dahi ayakta kalacak binaların örneği Finlandiya’daki Olkiluoto Nükleer Santralidir. Seramik ve titanyumdan oluşan eşyalar da 100 bin yıl sonra hâlen yeryüzünde bulunacak.

Tüm bu felaket senaryolarına baktığımızda dünyayı bu duruma getiren ve gelecekte de yaşanması çok zor bir gezegen haline sokan nedenler arasında doğal süreçlerin yanında insanalrında etkisi büyüktür.Malesef insan eliyle mavi gezegenimizi yaşam alanımızı tehlikeye atıyoruz. Biz nekadar doğaya kafa tutsakta doğa bizi bir hamur gibi yoğurur şekiilendirir, bizim ondan aldıklarımızı o da bizden alır. Tüm bunların önüne geçmek için çevreye duyarlı bireyler yetiştirmeye, sürdürülebilir çevre politikaları izlemeye, çevremizi korumaya ve kollamaya mecburuz.

YAZARIN DİĞER YAZILARI