?>

1980’LERDE ÇOCUK OLMAK!

Fatih Gözüaçık

3 ay önce

                                                            

       Bugünkü yazımda 80’li yıllara doğru bir yolculuğa gitmeye ne dersiniz? Yaşı 45 üzeri olanlar o günleri hatırlarlar. “Televizyon yoktu varsa da hereste yoktu, gazete de her zaman olmazdı, haftada bir haberleri okumak için alırdık gazeteyi heyecanla! Öyle güzel günlerdi ki keyfimiz bozulmazdı hiç! Kış günlerinde dışarıda kar yağardı bizim içimizde kuşun kanadını çırparcasına bir sevinç, şimdiki gibi kaloriferli evler pek yoktu, sobanın etrafında toplanırdık, sohbetler hiç bitmezdi, soba içten içe öyle yanardı ki üzerinde demir maşa ve güğüm dediğimiz içinde su olan sürahi benzeri malzeme eksik olmazdı. Sobanın üzerinde de ekmek dilimleri olurdu. Sobanın içinde patates pişirirdik, çay ocakta değil sobanın üzerinde demlenirdi, aydınlık bir kış sabahı kızarmış ekmek kokusu sarardı etrafı. Sucuk, salam sosis, kaşar peyniri lükstü, yumurtalar organik ve lezzetli ekmek her zaman ekmek gibiydi. Bir kez olsun kümesten yumurta almamış, bir kez olsun o kızarmış ekmeğin kokusunu duymamış bir nesil var şimdilerde. Günümüzdeki gibi alışveriş merkezleri yoktu, mahalle bakkalları olurdu, maaş zamanı babalarımız harçlıklarımızı verdiğinde koşarak bakkala koşardık. Şimdilerde ise çocuklarımız alışveriş merkezlerinin restoran katlarında boğucu bir gürültü ve havasızlık içinde hamburger yiyorlar. Bu duruma üzülüyor benim yaştakilerin ne kadar yaşlandığımızı hissediyorum. 

        Şimdiki gibi çok yüksek katlı binalar yoktu, nüfusun büyük kısmı kırsal kesimde yaşıyordu, dolayısıyla üretim vardı, hepimiz bir çiftçiydik hepimiz bir marangoz!  Şehir karmaşası, trafik sorunları pek yaşanmazdı, dışarıda kar yağardı kış gecelerinde içeride ise sessizlik mutluluk ve huzur. Tablet ve cep telefonu yoktu çocuklarımız evin önünde bilye, sek sek, saklambaç oynardı, akşam olduğu zaman yorgunluktan erkenden uyurlardı. Okullarda ise e- okul sistemi yoktu notlarımızı karne gününde öğrenir heyecanla karnenin verileceği günü beklerdik. Öğretmene saygı vardı eskiden sokakta öğretmeni gördüğümüz zaman önümüzü iliklerdik. Dostluklar şimdiki gibi materyalist değildi. Öyle güzel cahildik ki, keyfimiz bozulmazdı hiç. Kış günlerinde portakal kabuklarını sobanın üzerine dizer, kokusu ile kendimizden geçerdik. Sobanın üzerinde kestane közlemek bizim için en büyük mutluluklardandı. Lezzeti bir tarafa, kokusuna da hasret kalacağımız kimin aklına gelirdi? Ekmeklerimiz el değerek üretilirdi katkı maddesi olmazdı sağlıklıydı aynı zamanda çok lezzetliydi. Küçücük bir bakkal dükkânının zenginliği yetiyordu bize. Dışarıda kar vardı içimizde huzur.

        Uzun kış gecelerinde büyüklerin anlattığı hikâyeler, hatıraları dinlerdik. Birçoğu arızalı toplumun değer yargılarına uymayan ve tedaviye muhtaç beyinlerden çıkma diziler yoktu televizyon olmadığı için! Onun yerine geniş ve ruhumuzu besleyici bir masal dünyamız vardı. Bilyeden araba yapardık üzerinde gitmek ne kadar huzur verirdi bize, naylon leğenlerden kızaklar yapardık kar üzerinde bunlarla kayardık. Bayramlardan önce bayram alışverişi yapılırdı, bayramlıklarımızı yatağımızın başında bekletirdik, heyecandan içimiz kıpır kıpır olurdu. Şimdiki gibi bayramlarda tatile gidilmezdi, mutlaka büyükler ziyaret edildi akrabalık bağları daha güçlüydü, geleneklere bağlılık daha fazlaydı. 

         Sokaklar şimdiki gibi güvensiz değildi, Herkes birbirine karşı saygılıydı, düğünlerde şimdiki gibi kulakları tırmalarcasına gürültü olmazdı, havaya ateş edilmezdi, canlı yaşamına karşı daha hassastık, hayvanları daha fazla severdik, sokakta bulduğumuz zaman sahiplenirdik. Televizyon olmadığı için ülke genelinde olup bitenler ağızdan ağıza dolaşırdı, televizyon yerine radyo ve gazeteler vardı ama daha mutluyduk bugünkünden. Şimdiki gibi internet olmadığı için bilgiye ulaşım zordu, gider kütüphanelerden kitaplar alırdık, Gazeteden kuponla ansiklopedi alırdık aradığımız bilgilere oradan ulaşırdık. Birine âşık olduğumuz zaman mektup yazardık şimdiki gibi sosyal medya yoktu. Siyasilerde başkaydı o zamanlar, şimdiki gibi meclis kavgalarına pek rastlamazdık, nefret dili kullanılmazdı. Televizyon, internet sosyal medya yoktu ama mutluyduk huzurluyduk…

     Şimdi dönüp o günlere gitmek istiyoruz ama nafile. Değişen şartlarla birlikte toplumsal değer yargıları da erozyona uğradı maalesef… 

YAZARIN DİĞER YAZILARI