Duygularımı şiirlere anlatamam çünkü şair değilim. Kendimi gölgeler ve ışıkla ifade edemem çünkü ressam değilim. Düşüncelerimi hareketlerle de açıklayamam çünkü dansçı değilim.; Ama bunların hepsini müzikle yapabilirim. Çünkü ben bir müzisyenim....(Mozart).
Müzik insan hayatı için vazgeçilmezdir. Hayatın tadı değil kendisidir.Ruhun beden de hayat bulmasıdır müzik.
İran’lı Sufi’ye göre de Yaratıcı kilden bir heykel yapar ve ruha bu bedenin içine girmesini söyler. Özgür olmak isteyen ruh bir bedenin içine hapis olmayı istemez. Bunun üzerine yaratıcı meleklerinden müzik çalmasını ister. Müziğin başlamasıyla kendinden geçen ruh müziği daha iyi yakalayabilmek için heykel bedenin içine geçer. Önce müziği insanın ruhunda hissetmesi bu yüzdendir işte.
Yaşamın senfonisidir müzik.Bedene hükmeden içindeki potansiyeli açığa çıkaran tel olgudur. Suların şırıltısından, yaprakların kıpırdanışlarına denizlerin dalga sesine kadar o tatlı ahenklerin gönüllerimize dolmasıdır. O ses bütünlüğü başkadır. Apaçık bir kalple dinleriz ve bu genelde mistik ve kutsal yerlerde de yoğundur. Bir ilahiden tutun diğer dinlerin müziğine kadar tasavvufa kadar bu böyledir. Müzik yöresel farklılıklar gösterir ki bu insanların aşklarından tutunda yaşam biçimine kadar onları deşifre eder. Bir milleti tanımak istiyorsan önce müziğine bakacaksın denir. Ve bu gerçekten de doğrudur! Müzik yaşamın kültür taşlarından biridir.
Müzikle tedavi edilen insanlardan tutunda uyurken söylenen ninnilere kadar her şey tınıyla bağlantılıdır. Bizler sevincimizi, üzüntümüzü şarkılara dökeriz. Müzikle sevinir müzikle coşarız, oynarız. Müzikle aşık olur,ayrılıklarımızı yine müzikle tedavi etmeye çalışırız.
Müzik ruhun temizlenmesi için en önemli ilaçtır.
Bu Büyük coşku ve hislerle,müziğin ruhumuza kattığı coşkuyla bu yılki büyük usta Ali Acıburç ve değerli orkestra şefimiz Dilara Acıburç Göksu’nun önderliğinde muhteşem “Yeni Yıla Merhaba” konserimiz gerçekleşti.Müziğin eşsiz ruhu bir kez daha barış ve sevgi ile kalpleri sımsıcak ısıttı.Salonumuz doldu taştı.Türk Sanat Müziğinin bütünleştirici tınısı sanata olan ilgiyi ve özlemi bir kez daha gösterdi.Gaziantep özlediği bütünlüğü birliği müzikle yakaladı.Dertler ilacı,gönüllerin baş tacı,barışın birliğin mimarı,ruhun ıslahı,duyguların en güzel dili Türk sanat Müziği coşkusu yürekli sımsıcak ısıttı.
Baharda müziğin evrensel coşkusu ile tekrar birlikte olmak üzere.
GÜNÜN SÖZÜ
Müziğin ritminde bir sır saklıdır.Eğer onu ifşa etseydim dünya alt üst olurdu.
ŞEMS TEBRİZİ
TEBESSÜM
Bir sanayi şirketinin genel müdürü klasik müzik düşkünüymüş. Günlerden bir gün, şehre ünlü bir orkestra gelmiş. Vereceği konserin en önemli parçası da Schubert'ın ünlü 'Bitmeyen Senfonisiymiş'. Genel müdüre, konser için bir davetiye gelmiş. İşi nedeniyle gidemeyeceğinden de bunu şirketin ”verimlilik uzmanı”na vermiş. -'Git ve bana izlenimlerini aktar' demiş. Ertesi gün uzmandan bir değerlendirme raporu gelmiş. Sayın Genel Müdürüm diye başlıyormuş ; 'Dört Obuacı konserin önemli bir süresinde boş oturdular. Bunların sayısını azaltırsak konsere daha çok katkıda bulunurlar. Orkestrada on iki kemancı var. Bunların hepsi aynı anda hareket ediyorlar, aynı notaları seslendiriyorlar. Bence yanlış.Personel tasarrufu yapılmalıdır. Onaltılık notalara ağırlık verilmiş.Büyük ziyan. Seyirciler sekizlik ve onaltılık notalar arasındaki farkı anlamaz. Bu nedenle onaltılık notalarla eser çalarak yüksek ücret alan elemanlar yerine sekizlik notaları çaldırıp, düşük ücretle çalışan stajyerler kullanılmalıdır. Yaylı sazlarla işlenen pasajlar, nefesli sazlarla aynen tekrarlanıyor. Bu durum gereksiz tekrar yaratıyor. Bu durum önlendiğinde iki saatlik konser yarı yarıya iner. Eğer Schubert bu önlemleri alsaydı 'bitmemiş senfoni' biterdi. Arz ederim efendim.'