?>

Bir “BALGAM” Vakası!

Merve Tanrıöver

9 yıl önce

Uzun zamandır ülke gündeminden fırsat bulup ta, toplum olarak bizler ne hallerdeyiz?  Ona bir bakalım dedik,  ama   meğer neler kaçırmışız?  Diye  de  bayağı bir hayıflandık. Yurdum insanı yine boş durmamış ve aşmışta aşmış kendisini. İşte bunun en son örneği.

Yakın bir arkadaşım benden ilginç ve bana göre de komik bir ricada bulundu. 14 daireli apartmanlarında ikamet eden komşularının tamamı üniversite mezunu ve kariyerli iş sahibi insanlarmış.  Ama uzun bir süredir asansörlerinde görülen bir  “balgam vakası” gerginliğe yol açmış. Herkesin  birbirini suçladığı  bu faili meçhul olayda, yönetici ve bina görevlisi,  her ne kadar olayın failini bulmaya çalışmışlarsa da başarılı olamamışlar.Bu yüksek eğitim!  ve kariyer sahibi komşulara tek tek sormanın etik olmayacağını, ciddi bir gerginliğe   yol  açacağını  düşünerekten,  çareyi uygun bir dille  bir yazı asmakta bulmuşlar. Kendi yazdıkları yazıyı gören bina sakinleri “Bu bize bir hakarettir” diye kıyametleri koparınca, üslupta hata yaptıklarını düşünerek;  kimseyi kırmadan, yareye   dokunmadan kibarca, nazikçe bir yazı nasıl yazabiliriz? Diyerek işin  içinden    çıkamayıp  benden rica da bulundular.

Bu   tür  çirkin  konularda Neyzen Tevfik olmayı yeğleyen bendeniz, bu hassas ricayı kıramayarak “Asansöre balgam atmayınız “ı  edebileştirdim. Ama yazarken de bir o kadar eğlendim. Buyurunuz:

ZAT-I ŞAHANE APARTMAN SAKİNLERİMİZ!

Sizlerle uzun zamandır komşuluk yapmanın verdiği   keyfi gururuyla, öncelikle  işlerinizde başarılar ve  mutluluklar diliyorum.

Yöneticiliğim sırasında,  yürüttüğüm      bu   meşakkatli  görevimde, şahsıma göstermiş olduğunuz takdir ve teşekkürlerinizi her daim gururla  taşımaktayım.

Sizlerinde bildiği gibi, binamın     çoğunluğu çok değerli hekimlerimizden oluşmaktadır. Onların daha da iyi bildikleri gibi,   alkol ve sigara ne yazık ki insan vücudunda önlenemez tahribatlar yapmaktadır. Nasıl ki, hem kesemize hem de akciğerlerimize zarar veren bu  zararlı alışkanlıklar,   zaman zaman istenilmeyen, irademiz dışında gelişen bir takım rahatsızlık verici  sonuçlar  da doğurmaktadır.

Yine siz hekim komşularımızın daha da iyi bildiği bu zararlı,kötü  alışkanlıklar  bazı zamanlarda  bünyede balgam oluşturmakta ve  bu balgamında bir şekilde dışarıya atılması gerekmektedir .Ama sizlerde takdir edersiniz ki bunun yeri “asansörümüzün içi “ kesinlikle değildir.Küçük  ve savunmasız yavrularımızın bizlerden daha çok asansörü kullandıkları ve bu zararlı,tiksindirici atık yüzünden bir takım bulaşıcı hastalılarla da karşı karşıya kalabilecekleri düşünülecek olunduğunda,  yönetim olarak bu rahatsızlığı olanlardan ricamız, bundan sonra balgamlarınızı yere,  aynaya,kapıya doğru  değil ,bina görevlimizin bugünden itibaren asansör içinde sürekli bulunduracağı poşetlere atmanızdır.

Gösterdiğiniz anlayış ve sabır için siz değerli apartman sakinlerimize teşekkür eder, sağlıklı ve başarılı günler dilerim.Kalın sağlıcakla..

NOT: Alkol ve sigaran dolayı rahatsızlıkları olanlar “4” nolu dairemizde, Göğüs Hasalıkları Uzmanı komşumuzdan yardım alabilirler..

TEMİZ BİR TOPLUM İÇİN HAYDİ TÜRKİYE EL ELE..

**

Dünya yine aynı dünya

Sade , adamlık el değiştirdi..

Makam, para iktidar eyleyince

Terbiye, edep terki viran eyledi..

MERVE-CE…

GÜNÜN SÖZÜ

Karakter bir ağaç gibidir ve şöhrette onun gölgesidir.Gölge olduğunu düşündüğümüzdür.Ağaç ise gerçeğin kendisidir.

TEBESSÜM

Film ekibi, ıssız çölün kızgın güneşi altında çekim yapmaktadır. Zor şartlar altında çalışırlarken, ihtiyar bir kızılderilii sete doğru yaklaşır ve yönetmenin yanına giderek şöyle der,”Yağmur… Yarın!..” Şaşıran yönetmen, ertesi gün yağan yağmuru hayretle izler. Bu sırada ihtiyar kızılderili yine gelir, “Fırtına… Yarın!..” der ve aniden uzaklaşır. Gerçekten de müthiş bir fırtına çıkar ve çölü birbirine katar. Yönetmen emreder, “Çabuk bana o kızılderiliyi getirin! İstediği parayı verin. O olmazsa biz bu filmi bitiremeyiz!..” Adamlar, kızılderiliyi bulur ancak yaşlı apaçi bir türlü razı olmaz. En sonunda teklif edilen bir milyon doları reddedemez ve adamlarla birlikte kampa gelir. 1 ay boyunca, ihtiyar kızılderilinin söylediği her şey tutar, yağmur der yağmur, çöl fırtınası der, fırtına, kavurucu sıcak der, kavurucu sıcak… Yönetmen gayet memnun mesut durumda filmi çekmeye devam eder. Derken bir gün yaşlı kızılderili susar ve hiçbir şey söylemez. Yönetmen, “Nasıl olsa geçer…” diye düşünerek bekler. 1 gün, 2 gün, 1 hafta, 1 ay derken yönetmenin sabrı taşar ve kızılderiliyi bir kenara çekerek öfkeyle sorar, “Bana bak! Sana bu iş için dünyanın parasını ödedim! Bir an önce marifetlerini göstermeye başlamazsan seni buradan atacağım!..” Kızılderili omuzlarını silker, “Radyo… Kırıldı!..”

YAZARIN DİĞER YAZILARI