Gördüm bir nüfus müdürlüğü, yürüdüm yavaşçacık.Baktım önü insan dolu.Ben diyeyim üç yüz, siz deyiverin beş yüz .Sordum,Suriyeliler nüfus kayıtları için bekliyorlarmış.O hengamenin içinde üç yılda yaptıkları dört çocuklarıyla pekte mutlu görünüyorlardı.Tam karşılarında ise yerli halk toplanmış homurdanarak ve yüksek sesle laf atarak birbirlerine bunlardan şikayetlerini anlatıyorlardı..
Bir gün yolda giderken etrafa dikkat ederken; gördüm berbat hale gelmiş trafiği ve cinnet geçiren insanları.Şehir dışından gelip de sola dönüş levhasını es geçip yol ortasında kala kalmış şaşkın tavukları ve onu kornayla taciz ateşine tutanları.Son dakika da geçme mücadelesi verenlerin yaşatmak üzere oldukları terör saldırılarını. Meşhur bir şahsın yada sorumsuz bir taşıma firmasının gelişi güzel park ettiği araç yüzünden aksayan trafiği. Bir gün yolda giderken her şeye dikkat ederken; terör saldırılarına karşı yapıldığı iddia edilen genişletilmiş kaldırımları ve dip dibe çakılmış çivileri gördüm. Ama en eğlencelisi de bunları etkisiz hale getirmek için kırmaya çalışan geniş kaldırıma park etme uyanıklığı arayışında olanları gördüm.Bölge esnafının ise zaten kesat giden işlerinde etkisiyle bir araya gelip kulis oluşturarak geniş kaldırım ve çivilendirmenin maliyetlerini hesaplayıp ihale sahibinin adını dedektif gibi araştırdıklarını gördüm.
Bir gün yolda giderken her şeye dikkat ederken;ismi lazım değil başkan eşinin tam da akşam saatinde pasta alma hevesi yüzünden yol ortasında beklettiği aracının tıkadığı trafik sayesinde kendilerine sevgilerini ileten sürücüleri gördüm.
Engelli bir yayanın karşıdan karşıya geçerken hızını azaltmayan bir sürücüye karşı ölüm kalım savaşı verişini gördüm.. Banka önlerinde sıkışık düzende eli kolu sağlam genç adamların devlet yardımı alabilmek için birbirlerini ezmelerini gördüm.. Yollarımızı katleden çağın gerisinde kalmış meşhur tramvayımızdan yaya olarak daha hızlı gidebildiğimi gördüm.
Yolları neredeyse talamış, her yerden çıkıp önünüze atlayan,çoğunluğu yabancı her yaş aralığında dilenen ve para almadan da yakanızdan ayrılmayan çoğu ithal dilencileri gördüm.
Genişletilmiş süslü kaldırım malzemesinin arasına kaygan zemin malzemesi atan uyanık yüzünden yağmurda, buzlanmada topuklularıyla kayıp düşen kadınları gördüm..
Yap bozları bir türlü bitmeyen yollarda oluşan çukurların, yağan yağmurlarla nasılda gölleşip hızlı geçen araçlar yüzünden yayaların tepeden tırnağa yıkanmalarını gördüm.
Kuralsızlık yüzünden kaza yapan araçlar sahiplerinin birbirleriyle nasılda yaka paça kavga ettiklerini gördüm. Kapanan işyerlerini ,bitiriyoruz afişleri ile büyük sıkıntılar yaşayan, siftah dahi yapamamış başı ellerin arasında düşüncelere dalmış esnafın halini gördüm.. Suratları asık gülmeyen,bir dokunsan bin ah işiteceği,n her an öfke patlaması yaşamaya hazır mutsuz insan manzaralarını gördüm..Fahiş fiyatlar yüzünden artık sadece yemelik değil seyirlik olan baklavamızın, meşhur yemeklerimizin vatandaştan ne kadar uzaklaşabildiğini gördüm. Marketlere,manavlara,pazarlara evine yiyecek alabilmek için bir umutla girip eli boş dönmenin hüznünü yaşayan anneler babalar gördüm…
GÜNÜN SÖZÜ
Bir insanı tanımak istiyorsanız onu büyük bir mevkiye geçiriniz. La Bruyere
TEBESSÜM
Maymun kurmuş çilingir sofrasını ormanın orta yerine, külhanbeyliği yapıyor. O sırada zürafa oradan geçiyormuş,sormuş: - "Vay maymun Kardeş, nasılsın?" - "İyiyim be anam, içiyorum içiyorum aslanı dövüyorum." Zürafa tırsmış ve uzaklaşmış. Derken Zebra geçmiş, o da sormuş: - "Selam maymun abi, ne var ne yok?" - "N'olsun be gülüm hep aynı; içiyorum içiyorum aslanın parasını yiyorum" Zebra da uzaklaşmış oradan Bu kez köstebek, geçerken sormuş: - "Maymun ya naber?" - "İyilik koçum içiyorum içiyorum.Hizmetimi de aslana yaptırıyorum!" Köstebekte korkudan sıvışmış.. Böyle böyle derken, olanlar aslanın kulağına gitmiş ve aslan o tarafa doğru yola koyulmuş. Çıkmış maymunun karşısına: - "Eee anlat bakalım maymun efendi, ne var ne yok?" Maymun hemen kendine çeki düzen vererek yanıtlamış: - "N'olsun be abi, içiyorum içiyorum abuk subuk konuşuyorum."