CEHENNEM SICAKLARI!

Fatih Gözüaçık

1 hafta önce

Ünlü şair Orhan Veli Kanık; ’’Beni bu güzel havalar mahvetti Böyle havada istifa ettim evkaftaki memuriyetimden Tütüne böyle havada başladım Böyle havada âşık oldum Eve ekmek ve tuz götürmeyi böyle havalarda unuttum…’’ demişti şiirinde. Havalar şairin dediği gibi pekte güzel gitmiyor bugünlerde. Ülke genelinde rekor sıcaklık ölçümleri yapılıyor. Sıcaklık değerleri mevsim normallerinin 10-15 derece üzerine çıktı. Türkiye’nin birçok bölgesinde tarihin en sıcak günlerini yaşıyoruz. Termometreler 50 dereceleri gösteriyor her gün bir sıcaklık rekoru kırılıyor. Son yılların en sıcak aylarını yaşıyoruz. Yaz ayı daha yeni başlamışken rekor sıcaklıklar peş peşe geliyor. Temmuz ve ağustos aylarında neler olacak bekleyip göreceğiz. Birçok ilimizde sıcaklık rekorları kırılıyor. Şanlıurfa’da 52 dereceyi gördü. Peki bu sıra dışı sıcaklıkların nedeni ne, bu durumda insanın bir etkisi var mı? Günümüzde küresel ısınmanın dünyanın ortalama sıcaklıklarını artırdığı artık hereksin kabul ettiği bir gerçek. Sanayi devriminden sonra insanlar tarafından atmosfere karbon salınımı o kadar arttı ki bu durum sera etkisi oluşturarak ekstrem sıcaklıkların yaşanmasına neden oldu. Peki sera etkisi nedir? Serada sebze yetiştirdiğinizi düşünün kapalı oramda güneş ışınlarının bir kısmı hapsolarak seranın içerisinin ısınmasına neden olur. Aynı şekilde benzin kömür gibi fosil yakıtların aşırı kullanımı sonucu atmosferi kaplayan sera gazları daha fazla güneş ışığının tutulmasına neden oldu ki bu durum mavi gezegenimizin daha fazla ısınmasına neden olur. Bu durumun doğal bir sonucu olarak da kuraklık kaçınılmaz oluyor. Aslında kuraklık ve çölleşmede doğal süreçler de etkilidir ancak, insan etkisine bağlı olarak oluşan küresel ısınma ve iklim değişiminin önemli etkilerinden birisi olduğu da yadsınamaz bir gerçektir. Küresel iklim değişiklikleri sonucu mevcut iklim kuşaklarında kaymalar, sıcaklıklarda görülen uç değerler yaşanabilmektedir. Bu durumun, insanlar, bitkiler ve hayvanlar canlıların üzerinde olumsuz etkileri büyüktür. Hayvanların göç etmesi biyoçeşitliliğin azalması, su sorununun yaşanması, erozyonun artması bizi bekleyen en büyük sorunlar arasındadır. Yağış dağılışındaki değişim nedeniyle bazı bölgelerde yağış miktarlarında geçmişe göre azalmalar görülmeye başlanmıştır. Sıcaklık artışı ve yağış miktarlarında düşme olarak adlandırılan kuraklık çölleşme tehlikesini beraberinde getirmektedir. Türkiye’de şu an için çöl yok ama kuvvetle muhtemel ki ilerleyen yıllarda özellikle Konya ve çevresi çöl olmaya en büyük adaydır. Çölleşmenin nedenleri; İklim değişikliği sonucu yaşanan kuraklık, bitki örtüsünün tahrip edilmesi, nüfus artışı ve su kaynaklarının fazla tüketimi, yanlış tarım ve sulama uygulamaları, aşırı otlatma olarak sıralayabiliriz ki bunların hepsi insan kaynaklı etkiler içerisindedir. Çölleşme sonucunda su kaynaklarının kuruması, bitki örtüsünün tahribi, erozyon ve biyoçeşitliliğin azalması gibi doğal ortamdaki bozulmanın yanında yaşam kalitesinin düşmesi, kıtlık ve göç gibi sosyoekonomik sorunlar da ortaya çıkar. Günümüzde yaklaşık 300 milyon insan çölleşmeden etkilenirken 1 milyar kişi de çölleşme riski altındadır. Kuraklık ve çölleşmenin ülkemize de etkileri büyük olacaktır. Maalesef Türkiye yakın zamanda su kıtlığı yaşayan ülkeler arasındaki yerini alacak. Peki bu durumun önlenmesi için neler yapılıyor? Ulusal çapta bir seferberlik başlatıldı mı? Maalesef kuraklık, çölleşme, su kıtlığı, küresel ısınma gibi bugünümüzü etkileyen yarınımızı daha fazla etkiyecek olan hayati konularda toplumumuzda bir bilinç oluşmuş değil. Mesela yakın zamanda eğitim sitemimizde bazı değişiklikler oldu. Müfredat sadeleştirildi ama yine afetler ve doğa olaylarına gereken önemin verilmediğini görmekteyiz. Bu çevre sorunlarının sorunların oluşmaması oluştuysa çözümü için çabalamak yediden yetmişe hepimizin birincil görevleri arasındadır. Yerel ve ulusal çapta sürdürülebilir ve doğayla uyumlu çevre politikaları izlemek zorundayız. Unutmayalım çevreyi hor gören yarınını zor görür.
YAZARIN DİĞER YAZILARI