Covid-19 salgını nedeniyle dünya ekonomisi bir resesyonda ve bu resesyonun 1929 buhranı kadar büyük bir depresyona dönmesi beklenti. Dünya Ticaret Örgütü, küresel mal ticaretinin %13-32 oranında daralacağını öngördü. ILO, 195 milyon kişinin işini kaybedebileceği tahmininde bulundu. Bugüne kadar dünya genelinde açıklanan mali tedbir 8 trilyon dolar olarak ifade ediliyor. Türkiye için yılın ilk iki çeyreği görülen düşüş trendi, yılın ikinci yarısı için de çok umut verici değil. Betam Araştırma Şirketi, hafta başında uzun süreli işsizlikte bir artış olduğunu açıkladı. Bu artışın yüksek öğrenim mezunları ile lise altı gruplarda ortaya çıktığı belirtildi. Yanısıra kadın işsizliğinin en fazla gerçekleşme olduğu da belirtildi. Genç gruplara bakıldığında ise “Daha önce hiç çalışmamış” grubunda olanların uzun süreli işsizliğinin arttığı belirtildi. Bu sayı 2017 yılında 114 bin iken 2019 yılında 150 bine yükselmiştir. Aynı sayı kadınlarda 77 binden 116 bine yükselmiş, erkeklerde ise 38 binden 34 bine gerilemiştir. Perşembe günü hükümet ücretsiz izne çıkarılanlara maaş desteği verileceğini açıkladı. Faaliyetleri tamamen durmuş işletmeler ücretsiz izne çıkarmayı tercih edecektir. Hal böyle ise bu şekilde izne ayrılmak ve geçici maaş desteği sorunu uzun vadede çözmüş olmayacaktır. Resmi işten çıkarmalarda, kişilerin kıdem tazminatından kolaylıkla faydalanabileceği bir yol seçilmesi gerekir. Böylelikle işgücü piyasasındaki devir oranları (turnover ratio) kolaylıkla hesaplanabilir. Bizim ağırlıklı olarak KOBİ’lerden oluşan bir firma yapımız var. Milli gelirin yaklaşık %60’ı hizmet sektöründen gelmekte. Lokanta, restoran ve cafe vb işlerin sıfırlandığı biliniyor. Kısa çalışma ödeneğine başvuran firmaların %77’si 10 ve daha az çalışanı olan firmalar. Avrupa Merkez Bankası (AMB), kırılgan küçük ölçekli işletmelere destek olunması gerektiğini açıkladı. Dünya Bankası’nın Türkiye için büyüme tahminini 2020 yılı için %3’ten %0,5’e düşürdüğü dikkate alınacak olunursa, küçük işletmeleri korumak gereği ortaya çıkıyor. Mart ayı için PMI verileri 4 puan düşüş gösterirken, ihracat % 15 düşmüş. TEPAV verilerine göre kredi kartıyla yapılan tüketim harcamaları %40 düşmüş. Bloomberg haberine göre firmaların yarısının %50’den fazla ciro kaybettiği söyleniyor. Ekonomist Atilla YEŞİLADA, verdiği tahminde dünya ekonomisi için normale dönüşün artık mümkün olmadığı ya da neyin normal olduğu konusunda bir belirsizliğin hakim olduğunu ifade ediyor. Bu yeni normal; muhtemelen ekonomik bireyin tedirginliğinin aşılmasının kolay olmadığı bir dönem olabilir. Dünya ekonomisi 1989 yılında IMF, Dünya Bankası ve ABD Hazinesi arasında imzalanan Washington Uzlaşısı (Washington Consensus) anlaşmasından bu yana geçtiğimiz son birkaç yıla ağırlıklı olarak neoliberal politikaların güdümünde yönetildi. 1990’larda bu iktisat politikalarının uygulandığı ülkelerde başarısız olduğunun görülmesi nedeniyle zaman içinde ikinci Washington Uzlaşısına doğru bir evrilme yaşanmıştır. Ekonomide serbestleşmeyi öngören, denk bütçe, finansal liberalizasyon, kurumlar, gelir dağılımının iyileştirilmesi vb konularda on maddeden oluşan bu metin, her ne kadar eski olduğunu düşünsek de bugüne kadar dünya genelinde gelişmiş ve gelişmekte olan birçok ülkeyi ekonomi yönetimi anlamında domine etmiştir. Neolliberal iktisat politikaları serbest piyasa, mülkiyet haklarının önemi, devletin ekonomi içindeki belirleyiciliğinin azaltılması gibi konulara öncelik vermiştir. İkinci nesil uzlaşı maddeleri ise finansal kurallar ve standartlar, yoksulluk ve yolsuzluğun azaltılması, esnek işgücü piyasaları, sosyal güvenlik ağları gibi konuları gündeme almıştır. Geçtiğimiz yıl dünya ticaretinde korumacı politikaların ön plana çıktığı bir yıl olmuştur. ABD-Çin ticaret savaşları buna örnektir. Arkasından gelen koronavirüs salgını nedeniyle dünya ticaretinin ticareti durma noktasına gelmiştir. Bunun neticesinde doğrudan yabancı yatırımların ülkeden ülkeye gitmesi oluşan tedirginlikle önümüzdeki 6 veya bir yıllık aylık süreçte yavaşlayabilir. Ancak olumlu yönden bakacak olursak, bugün kurumlar ve devletler arasındaki ilişkilerin dijitalleşmesi ve teknolojik gelişmenin sağladığı olanaklardır. Bu nedenle hızlı bir toparlanma da mümkün olabilir. Bugün gelinen noktada Washington uzlaşısında yer alan deregülasyon yani devletin piyasa kontrollerinin kaldırılması tartışılması gereken bir konudur. Zira devletin ekonomideki rolünün ne olması gerektiği de bu kadar küresel bir dünyada ülkelerin birbirinden bağımsız belirleyebilecekleri bir konu olmaktan çıkmıştır.