Orta Doğu’da yaşanan çatışmalar bitmek bilmiyor. Bu çatışmaların ana sebebi olan Filistin sorunu,Osmanlı Devleti’nin bölgede gücünü kaybetmeye başlaması ve İsrail Devleti’nin kurulması için atılanadımlarla ortaya çıktı. Tüm Yahudileri İsrail’de toplamayı hedefleyen hareket 1897’de İsviçre’nin Baselkentinde Dünya Siyonist Örgütünün ilk kongresini yaptı. Kongrenin hedefi Yahudi halkı için bir vatan bulmakve kendilerine vadedildiğine inandıkları topraklarda İsrail Devleti’ni kurmaktı. I. Dünya Savaşı’ndan sonraOsmanlı Devleti’nin yıkılmasıyla Yahudi devletinin kurulmasındaki en büyük engel ortadan kalkmış oldu.İngiltere 1917’den 1922’ye kadar Filistin’i yönetti. Ardından Milletler Cemiyeti tarafından bölge İngilizmandasına bırakıldı. İngilizler Dünya Siyonist Örgütünü, özellikle onun yerel uzantısı olan Yahudi AjansınıFilistin Yahudilerinin temsilcisi kabul etti. Bu tarihten itibaren yapılan göçlerle bölgedeki Yahudi nüfusudevamlı olarak artış göstermiştir. Filistin’de 1917’de 50 bin Yahudi varken 1948’de bu rakam 650 bineulaştı. Bu gelişmeler haliyle Araplar tarafından tepkiyle karşılanmıştır. İngiltere, göçmen girişini ve topraksatın almayı gittikçe daha sıkı kurallara bağladı. İngiltere bölgedeki manda yönetimlerine son verme kararıalarak sorunu 2 Nisan1947’de BM’ye devretti. 22 Nisan 1947’de Mısır, Irak, Suriye, Lübnan ve SuudiArabistan’ın Filistin’deki mandanın sona erdirilmesi ve Filistin’in bağımsızlığına dair teklif etseler de bukabul görmedi.14 Mayıs 1948 yılında ise İsrail devleti kuruldu. Günümüzde Filistin topraklarının yüzdeseksen beşi İsrail tarafından işgal edilmiş durumdadır. Hafta sonu Filistin’de Hamas tarafından İsrail’ehareket başlatıldı. İsrail buna karşılık Filistin’e savaş açtı. Olan yine her savaşta olduğu gibi masumçocuklara yaşlılara sivillere oldu.Peki 192 üyesi bulunan Birleşmiş Milletler bu çatışmaların çatışmalar ve savaşların bitirilmesi için neyapıyor? Buna geçmeden önce Birleşmiş Milletlerin kuruluşu ve amaçlarını hatırlayalım. Birleşmiş Milletlerkavramını ilk kez kullanan ise ABD Başkanı F. D. Roosevelt’tir. II. Dünya Savaşı devam ederken İngiltere veABD’nin yayımladıkları Atlantik Bildirisi’ndeki kararlar 1 Ocak 1942’de Birleşmiş Milletler Bildirisi’nde aynenkabul edilmiş böylece kurulacak olan Birleşmiş Milletler Teşkilatının temelleri atılmıştır. Ağustos-Ekim1944’te Çin, Sovyetler Birliği, İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri delegeleri ABD’de bir araya gelerekBirlemiş Milletler Ana Sözleşmesi’nin temel ilkelerini belirlemişlerdir.Birleşmiş Milletler ülkeler arasındaki anlaşmazlıklara barışçıl çözümler bulmak için kurulsa damaalesef bu amacı çoğu zaman gerçekleştirememiştir. Yalta Konferansı’nda BM Güvenlik Konseyinin daimiüyeleri için veto ilkesi kabul edilmiştir. Türkiye’nin de dâhil olduğu 51 devlet, Birleşmiş Milletler adı verilenuluslararası örgütü kurmuştur. Milletler Cemiyetinden daha etkili olması beklenen bu örgüt büyük amaçlarhedeflemiştir. Birleşmiş Milletler, barışı ve uluslararası güvenliği sağlamanın ötesinde temel insan hakları,cinsiyet eşitliği ve bütün halkların sosyal ve ekonomik refahını temin etmekle de sorumludur. BirleşmişMilletler Genel Kurulu önemli kararların 2/3 çoğunlukla alındığı, her ülkenin tek oy kullanma hakkınınolduğu temel yapıdadır. Barışı ve uluslararası güvenliği sağlamakla yükümlü olan Güvenlik Konseyi, 5 daimiüye (ABD, SSCB, İngiltere, Fransa, Çin) ve Genel Kurul tarafından iki sene için seçilen 6 üyeden (1966’dansonra 10 üye) oluşur. Daimi üyelerden her biri veto hakkına sahip olup sadece kendi vetolarıyla GüvenlikKonseyinin aldığı bütün kararları dondurabilir. Bu çok demokratik olmayan bir durumdur.Daimi üyelerin veto hakkını kullanması Güvenlik Konseyini maalesef etkisiz bırakmıştır. Bununörneklerini yakın tarihe baktığımızda Ukrayna-Rusya savaşında net bir şekilde görmekteyiz.BM Rusya2yıkınamak için toplanmıştır Rusya’nın kendi kendini kınayamayacağı bu örgütün işlevsizliğini ortayakoymaktadır. Aynı şekilde biraz geçmişe gidersek BM’nin Soğuk Savaş sonrası müdahalede bulunmadığıBosna-Hersek, Somali ve Irak olayları BM’ye yönelik olumsuz tutumların daha da artmasına nedenolmuştur. En son İsrail Filistin çatışmasında Birleşmiş Milletler itidal çağrısından başka bir şey yapmamıştır.Zaten ABD’nin Orta Doğu’da en büyük destekçisi İsrail’ken BM’nin İsrail aleyhine karar alması dabeklenemez. Teşkilatın kendi içindeki adil olmayan yapılanması ve dünyada yaşanan olaylar karşısındakiyetersizlikleri, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Dünya beşten büyüktür.” sözüyle sembolleşmiştir.
Maalesef ki güçlü olanın haklı görüldüğü bir dünyada yaşıyoruz. Onun için çok çalışmalı kısır çekişmeleri biryana bırakıp Türkiye’yi eğitim, askeri, sağlık, teknoloji, ekonomi gibi her alanda güçlü bir konumagetirmeliyiz…