?>

Finansal piyasalardaki gelişmeler …

Prof.Dr.Berna BALCI İZGİ

4 yıl önce

Pandeminin başladığı günden bugüne kadar geçen dönemde, çeşitli şekillerde likiditeyi arttırmaya çalışan Merkez Bankaları birçok ülkede olduğu gibi ülkemizde de piyasaları rahatlatma amacının yanısıra  fiyat istikrarı temel amacı ile operasyonlarını yerine getirmeye çalışıyor.  Bunun yanısıra bir de  TL’nın değer kaybını önleme çabası var. Ancak bugünlerde bu politikanın değiştiğini görüyoruz. Birkaç gün önce TCMB, yabancı para zorunlu karşılık oranlarını tüm bankalar için  tüm yükümlülük türlerinde ve vade dilimlerinde 300 baz puan arttırdığını açıkladı. Merkez Bankası'ndan yapılan açıklamada, mevcut verilere göre yabancı para zorunlu karşılık oranlarının artırılması ile piyasadan yaklaşık 850 milyon ABD doları likidite çekilmiş olacağı ve yüzde 10,2 olan ağırlıklı ortalama zorunlu karşılık oranının yüzde 10,6 seviyesinde gerçekleşeceği belirtildi. Alınan bu kararla, piyasadan yaklaşık 9,2 milyar ABD doları tutarında döviz ve altın cinsinden likidite çekilmesi beklendiği belirtildi. TCMB geçmişte 500 puan indirmiş olduğu zorunlu karşılıkları 300 puan arttırarak likiditeyi bir miktar kısma amacını taşıyor. Sonuçta bu para özel bankalardan borç alınan para olmuş oluyor. Nasıl mı; TCMB’nin zorunlu karşılıklar konusunda almış olduğu bu karar swap anlaşmaları yoluyla tedarik edilecek olan paranın bankaların aktif rasyolarında ayarlamaya gitmeleri şeklinde düzenlenmesi şeklinde devam edecek olduğu anlaşılıyor. Aynı para zorunlu karşılıklar olarak tutulduğunda  BDDK bunu menkul kıymet alarak veya başka bir yolla yerine konmasını istiyor. Bu nedenle bu hamle bir tür sıkı para politikası olarak değerlendirilebilir. Bu adım, reel sektöre kredi akışının bir miktar durağanlaştırabilir. TCMB’nın temel görev ve sorumluluklarına baktığımızda beş başlık altında toplandığını görüyoruz.  Bunlardan birincisi ve 2006 yılından bu yana fiyat istikrarı,  ikincisi finansal istikrar, üçüncüsü döviz kuru rejimini altın ve döviz rezervlerini saklamak ve yönetmek, dördüncüsü banknot basma ve ihraç imtiyazı, ve beşincisi ödeme sistemlerinde istikrarı sağlamak olarak geçiyor. Bu çerçevede Merkez Bankası reel sektörü ve ihracatı da dolaylı olarak destekleme hedefini de güdüyor.Burada kuşkusuz TCMB’nın altın dahil döviz rezervlerinin azalmasının rolü de var. Şekilde de görüleceği gibi altın dahil brüt döviz rezervleri TCMB’nın 2015 yılında yaklaşık 105 milyar dolar civarında olan altın dahil döviz rezervleri 2020 yılında 49.61 milyar dolara gerilemiş.

 Temel bir ekonomik sorun olarak 24 Temmuz günü toplanacak olan PPK’nun almış olduğu kararlar giderek piyasa oyuncuları tarafından daha az ilgi duyar hale geldi. Bunun olumlu bir gelişme olarak alabiliriz. Zira bu bile kendi başına bir istikrar göstergesi olabilir. İçinde bulunduğumuz son birkaç haftada fazla bir değişiklik göstermeyen dolar/TL kurun serbest piyasaya göre hareket etmemesi akıllara kontrol olduğu izlenimini getiriyor. Eğer öyle ise bunun sebebi nedir, veya  dolar popülerliğini mi kaybediyor ve yerine altın, bitcoin gibi finansal araçlar daha cazip hale geliyor sorusu soruluyor.* Kendime yazılar köşesini severek takip etmeye çalıştığım Prof.Dr.Mahfi EĞİLMEZ hocamızın “Geniş İşsizlik tanımı” başlıklı yazısında ifade ettiği verilerin tanımlanması konusunda bir görüşü vardı. Bu görüşe göre  bir tanıma göre yalaka olarak tanımlanabilen bir veri bir başka tanıma göre vatan haini olarak tanımlanabiliyor. Bu yazıyı okuyunca  “kim ne ekerse onu biçer” atasözü aklıma geldi.

YAZARIN DİĞER YAZILARI