Bugünkü yazımda Tarih ve Coğrafya derslerinin itibarsızlaştırılmasını bu derslerin ülkenin kalkınmasında ve geleceğinin inşa edilmesinde ne derece önemli olduğundan bahsedeceğim. Geçtiğimiz günlerde araştırmacı yazar Tarihçi Cengiz Badur ile Tarih ve Coğrafya dersleri üzerine konuştuk.
Cengiz hocama Tarih bilmenin yeni nesiller üzerindeki etkisi ve tarih dersinin millî eğitim müfredatındaki yerini sordum. Cengiz hocam binlerce yıllık tarihe sahip 3 kıtaya hükmeden bir neslin devamı olduğumuzu söyledi ve Tarih ile ilgili şu sözleri söyledi;. Eski Türk tarihini de yok sayamayız, Türk İslam tarihini de aynı zamanda Osmanlı ve İnkılap tarihini de Tarih dersinin katkılarından en önemlisi, insana hayatında karşılaştığı olaylara neden-sonuç ilişkisi kapsamında bakabilme, farklı perspektiflerden değerlendirebilme becerisi kazandırmasıdır. Aynı zamanda tarih dersi vatan, millet, devlet, bayrak gibi önemli değerlerin bilincinin verilmesini sağlar. Tarih aynı zamanda insanların devlete karşı olan sorumluluklarını ve haklarını anlamasına da yardımcı olur, öğrencilerinin vatandaşlık bilinçlerini geliştirir. Tarih dersi bir ülke ve toplum için önemli olan değerlerin öğretilmesine ve yeni değerlerin oluşmasında da önemli bir role sahiptir. Tarih dersinin kazandırdığı değerler milli, manevi; dini, ahlaki değerler olabileceği gibi evrensel, kültürel, bireysel değerler de olabilir. Tarihin öğretilmesinin sosyal ve toplumsal bağların güçlenmesindeki rolü de çok önemlidir. Geçmişini bilmeyen toplumlar geleceği inşa edemez. Japonya’da ilkokul öğrencilerine Hiroşima ve Nagasaki’ye atılan atom bombası sonrası yaşananlar anlatılarak o bölgelerin gezdirildiğini biliyoruz. Çocuklarda tarih bilinci ilkokul çağından itibaren aşılanmaya çalışılıyor. Tarih bilimi hayati öneme sahiptir, Tarih sadece bir ders değildir. Gelelim Coğrafyaya Coğrafya bir nar gibidir diğer bilimler ise bu narın taneleridir der ünlü bir bilim adamımız. Gerçekten de Coğrafya ilk bilimler arasındadır. İlk insanlar önce yaşadığı çevreyi anlamaya çalışmışlar ve doğadan ihtiyaçları doğrultusunda faydalanmışlardır. Ama maalesef bu kadar hayati bir öneme sahip olan bu ders ülkemizde önemsenmiyor. Toplumda Tarih için şu savaş nerede kimler arasında neden oldu; Coğrafya ise bu ülke nerede, şu il hangi bölgemizde, dünyanın en büyük dağı hangisidir, gibi kalıplaşmış yargılardan ibaret sadece yer ve konum bilgisi gerektiren bir bilim zannediliyor. Dahası Coğrafya bir bilim olarak bile görülmüyor. Nasıl ki çarpım tablosunu bilen bir insan matematik bilmiş olmuyorsa ülke başkenti bilmekte coğrafya değildir. Ama maalesef toplumun ekseriyetine sorduğumuzda Coğrafyanın ülke başkenti dağ, ova plato ismi bilmekten ibaret olduğu yanılgısı var. Oysa ki bu sadece genel kültürdür. İlk insanlar önce doğayı anlamaya çalışmışlardır, doğal oluşumlu mağaralar ve ağaç kovuklarında yaşamışlardır. Bu anlamda coğrafyadan faydalanmışlardır. Yaklaşık 10 bin yıl önce ise insanlar su kenarlarında yaşamaya başlamışlar tarımsal üretime geçmişlerdir. İlk uygarlıklar bu şekilde kurulmuştur. Aslında coğrafya her yerde var; coğrafya hayatın ta kendisidir. Bugünlerde çok konuştuğumuz ekonomik krizden tutun da ithal ettiğimiz ürünler, ihraç ürünlerimiz, yer altı kaynaklarımız, doğal güzelliklerimiz turizm potansiyelimiz, şehirleşme, sanayileşme, göç, mülteci sorunu, hatta hafta sonu Bartın’da yaşadığımız maden kazasında bile Coğrafya var. Hal böyleyken ülkemizde coğrafyanın bu kadar önemsizleştirilmesi ve itibarsızlaştırılması kabul edilir bir durum değildir. Coğrafi koşullar insanların yaşamlarını şekillendirir. Norveç kültüründe balıkçılığın önemli olması, Hindistan’da pirinç tüketiminin yaygın olması, ülkemizde tahıl tüketiminin fazla olması, iklimsel koşulların insanların ve toplumların ekonomik faaliyetleri nasıl etkilediğine örnektir. Aynı şekilde ülkelerin jeopolitik konumları dış siyasetlerini şekillendirmektedir. İzlanda bir ada ülkesidir kara sınırı olmadığı gibi sıcak çatışma bölgelerinden uzakta bir ülkedir. Türkiye ise Ortadoğu dediğimiz ateş çemberinin içerisindedir. Dört yanımızı çevrelemiş çözüm bekleyen problemler var. Doğuda Ermeni sorunu, güneyde Suriye meselesi, batıda Yunanistan ile yaşanan Ege denizi kıta sahanlığı sorunu bunlardan sadece birkaç tanesi. Bu durum coğrafi bilginin sadece birey bazında değil devletler üzerinde de ne kadar etili olduğunu göstermektedir. Savaşlar bile coğrafi bilgilere göre kazanılıp kaybedilir, Sarı kamış harekâtını hatırlayalım;70 bin askerimizin donarak tek kurşun atmadan şehit olması savaşlarda coğrafi bilgi ve stratejinin ne kadar önemli olduğunun göstergesidir. Ayrıca tarihimize bakıp bu olaylardan ders çıkarmamız lazım. Sonuçta Tarih ve Coğrafya sadece üniversite sınavlarda soru geldiği için ya da liselerde sınıf geçmek için okutulacak bir dersler değildir. TARİHİNİ BİLMEYEN MİLLETLERİN COĞRAFYASINI BAŞKALARI ÇİZER, COĞRAFYASINI BİLMEYEN MİLLETLERİN TARİHİNİ BAŞKALARI YAZAR…