?>

HAYAT SUDA BAŞLAR!

Fatih Gözüaçık

5 gün önce

Su doğadaki 4 temel unsurdan biridir ve sadece insanların değil tüm canlıların hayatlarının idamesi için hayati öneme sahiptir. Yeryüzündeki sular atmosfer, hidrosfer, litosfer, biyosfer arasında sürekli yer değiştirirler. Dünyanın üçte ikisi suyla kaplıyken bu suların sadece %2,5’i tatlı sulardan oluşmaktadır. Tatlı sular içerisinde ise en fazla orana sahip olan buzullardır. Yani insanın doğrudan ulaşabileceği tatlı su kaynakları çok azdır. Bunu şu örnekle daha iyi açıklayabiliriz; Kâğıda çizilen bir dünya haritası üzerine kalemle küçük bir nokta koyduğumuzu düşünelim işte dünyadaki tatlı su oranı yaklaşık bu kadardır. Doğrudan tükettiğimiz suyun yanında dolaylı olarak da su tüketmekteyiz. Üzerimize giydiğimiz kıyafetleri düşünün tarlada pamuğun üretiminden, fabrikada işletilerek giysiye dönüştürülmesine sonrasında tüketicilere ulaştırılmasına kadar geçen süreçte binlerce litre su harcanmaktadır. Aynı şekilde yediğimiz hamburgerden içtiğimiz meyve sularına kadar birçok alanda su kullanmaktayız. Canlı yaşamı için en temel öğe olan su, dünyadaki miktarı yönünden farklılık göstermektedir. Dünyanın bazı bölgelerine düşen yağış miktarı kabul edilebilir seviyedeyken bazı alanlara aylarca hatta yıllarca yağış azlığı görülebilmektedir. Yağışın yetersiz olduğu dönemler genellikle yüksek sıcaklıklarla birleşir. Yaşanan bu durum kuraklığı da beraberinde getirir. Kuraklık uzun süre devam etmesi ve daha geniş alanları etkilemesi bakımından diğer ekstrem doğa olaylarından ayrılır. Kuraklık sonucunda; su kaynakları azalır, tarımsal üretimde düşüş olur, doğal bitki örtüsü ve hayvan varlığı azalır, ekonomik ve sosyal denge bozulur, sosyokültürel sorunlarda artış yaşanır, üretimde düşüşün devam etmesi durumunda beslenme sorunları oluşur ve toplu ölümler artar, Günlük hayatta kullandığımız suyun yetersizliği salgın hastalıkların yaşanmasına yol açar, doğadaki dengenin bozulmasına bağlı olarak ekolojik sorunlar artarak çevre tahribatı yaşanır, uzun süren ve geniş alanları etkileyen orman yangınları görülür, enerji üretimi azalır, sanayi faaliyetlerinde düşüş yaşanır. Petrolün ilke kez Amerika’da bulunmasından günümüze kadar geçen sürede bu yakıt uğruna birçok savaş yaşanmıştır. Stratejistlerin öngörüsü gelecekte petrol savaşlarının yerini su savaşlarının alacağıdır ki bu gerçekler er geç yüzleşeceğiz. Peki Türkiye bu durumun neresinde? İlerleyen yıllarda Türkiye su fakiri ülkeler arasına gireceği öngörülmektedir. Su bu kadar önemliyken biz su kaynaklarını bilinçli kullanıyor muyuz? Artan Dünya nüfusu, sanayide su kullanımının artması, yeraltı sularının tarımsal üretimde aşırı kullanılması, suyun insanlar tarafından gündelik işlerde bilinçsizce kullanılması ve kişi başına düşen su miktarının azalması suyun öneminin daha da artmasına neden olmuştur. Ülkemizde 1960'tan günümüze 1,3 milyon hektar sulak alan yani Van gölünün üç katı büyüklüğünde alan kaybedilmiştir. Günümüzde tatlı sularımızın %74’ü tarımda, %15’i evsel kullanımda, %11’i sanayide kullanılmaktadır. Tüm bu göstergelere bakıldığında 2030 yılında Türkiye nüfusunun 100 milyona ulaşacağı kişi başına düşen tatlı su miktarının azalacağı ve Türkiye'nin su fakiri ülke olacağı apaçık ortadadır. Suyun bilinçli kullanımı konusunda her bireye üzerine düşeni yapmalı su israfının önüne geçilmeli sanayide tarımda suyun arıtılarak tekrar kullanımının sağlanması gerçekleştirilmelidir. Basit yöntemlerle evde su tasarrufu yaparak su kaynaklarını daha etkili ve verimli kullanarak bu olumsuzlukları azaltabiliriz. Musluklara filtreler takılması, çamaşır ve bulaşık makinelerinin daha kısa süre çalıştırılması, tarlalarda damlama sulama yöntemlerinin tercih edilmesi bu yöntemlerden sadece birkaç tanesi. Maalesef yine kurak bir yılı geride bırakıyoruz. Unutmayalım ki su olmadan hayat olmaz. Su kaynaklarımıza sahip çıkalım ki geleceğe daha yaşanılır bir dünya bırakalım. Susuz yazlar yaşamamak için mevcut kaynakları verimli kullanalım. Unutmayalım hayat suda başlar.
YAZARIN DİĞER YAZILARI