Eski zamanlarda bir kral,saraya gelen yolun üzerine bir kaya koydurup başlamış gelen geçeni seyretmeye.Ülkenin en zengin tüccarları,en güçlü kervancıları ve o yörede oturanlar birer birer kayanın etrafından dolaşarak saraya girmişler.Hepsi yüksek sesle kralı eleştirerek:"Halkından bu kadar vergi alıyor ama yollara bakım yok,olur mu canım nedir bu kayanın hali böyle!"Sonunda bir köylü saraya meyve getiriyormuş. Bakmış yolun ortasında bir kaya.Hemen ellerindekileri yere bırakıp kayayı yolun ortasından çekmiş.Kan ter içinde kalmış ama bakmış ki kayanın altında bir kese altın ve içinde de bir yazı:"Altınlar bu kayayı kaldıranın ödülüdür!"Sözüm binasının önünü herhangi bir nedenle açıp sonradan kapatma işini belediyeden bekleyen ve gece kendileri yüzünden o çukura düşüp kaza atlatan bendenizden sorumsuz insan müsveddelerinedir.Pisliğimizi sokağa ahlaksızca atar,belediyelerin derhal toplamasını bekleriz.Bina içinde plastik çiçeğin dibinde sigara söndürmeye kalkar geç kalan itfaiyeye kızarız.(yeni yaşanmış hayvani bir olaydır)Araçları gelişi güzel park eder geç gelen ambulansa saldırmaya kalkarız..AVM'lerde eşyaları gelişi güzel yerlere fırlatır bulamadığımız ürünler için personeli fırçalarız.Arkasından sövüp saydığımız vekile, bir torba kömür verince utanmadan oyumuzu satarız.Komşularımız arasında saygınlıkla anılmak yerine çapsızlığımızla alınmaktan gocunmaz ama konuşanı yakarız.Bizi yıllardır sırtında taşıyan en yakın arkadaşımızı iş çıkarımız için bir dakikada satarız.Trafikte içinde çocukların da olduğu bir aracın sürücüsü bayansa her türlü rezilliği yapmaktan kaçınmaz,yaptığımız tacizden haz duyarız.Çocuğumuzu doğuran her türlü melanetimizi çeken emanet karılarımızı zevk için,racon için bıçaklarız.Töre için gencecik kızını katleden çapsız adamın da sırtını sıvazlarız. Ya bazen düşünüyorum da..yeryüzünde insan ırkı olarak biz neye yararız?...İnanlığımıza yakışan şekilde keselerce altın bulmak varken biz neden kesesini uçuruma atanlardanız?TEBESSÜMAteist bir adam bir gün ormanda geziyor ve etrafındaki güzelliklere bakıyormuş. “Evrim ne güzellikler yaratıyor!” diye düşünüp mest oluyormuş. Birden arkasında kocaman bir ayı belirmiş ve onu kovalamaya başlamış. Adam bütün gücüyle kaçıyormuş ama her arkasına bakışta ayının daha yaklaşmış olduğunu fark ediyormuş. Dakikalarca süren bir kaçışın sonunda adamın ayağı yerdeki dala takılmış, ayı adamın üzerine atlamış, pençesini kaldırmış. Tam vurmaya hazırlanırken adam ; “TANRIM” diye bağırmış. Bir anda zaman durmuş, ayı donmuş, ormandaki nehir bile akmaz olmuş. Bir anda orman kararmış ve gökyüzünden bir ışık hüzmesi adamın üzerine parlamış Çok derinden gelen ilahi bir ses adama:- “Yıllarca bana inanmadın, yaratılışı kozmik bir kazaya bağladın, sana bu durumda yardım etmemi mi istiyorsun? Seni sevgili bir kulum mu saymalıyım?” demiş. Adam utanç içinde:- “Biliyorum bunca yıldan sonra dindar biri olmayı istemem haksızlık, ama belki AYIYI dindar yapabilirsiniz”. demiş. Ses: “Peki.” diye karşılık vermiş ve ışık kaybolmuş. Nehir tekrar akmaya başlamış. Her şey eski haline dönmüş. Ayı pençesini indirmiş, iki pençesini de göğe doğru çevirmiş, ve konuşmaya başlamış:- “Tanrım, senin rızan için oruç tuttum, senin rızkınla orucumu açıyorum, hamdolsun verdiğin nimetlere.”…GÜNÜN SÖZÜYürekli bir kadının başı,yüreksiz bir adamın omzuna ağır gelir.Nazım Hikmet