Seranın içinde nasıl ürün yetiştiriliyor hiç düşündünüz mü? Sera kışların ılık geçtiği yerlerde üzeri naylon veya fiber plastik kaplama ile kaplanan alanlarda yapılan tarım yöntemidir. Serada güneş ışınlarının bir kısmı içerde hapsolarak seranın dış mekândan daha sıcak olmasına neden olur. Aynı sera gibi atmosferdeki karbondioksit gazı da güneş ışınlarının bir kısmının uzaya yansımasını engelleyerek dünyanın ısınmasını sağlar. Bu olaya sera etkisi denir. İnsan faaliyetleri sonucu atmosferdeki karbondioksit gazının artması daha fazla güneş ışınının hapsolmasına neden olur ki bu da çağımızın en büyük problemlerinden ola küresel ısınmaya neden olur. Günümüzün ve geleceğin dünyasının en önemli sorunlarını sıralayın desem hangi sorunları söylersiniz? Küresel ısınma, küresel iklim değişiklikleri, çölleşme ve erozyon, susuzluk, artan nüfusa kaynakların yetersizliği, afetler ve bunlarla başa çıkma, mülteci sorunu gibi ekolojik sorunlar günümüz dünyasını tehdit eden en önemli sorunlar arasındadır. Sanayi devriminden sonra tüm dünyada petrol, kömür gibi fosil yakıtların kullanımı anormal oranda artış gösterdi. Bu durum küresel iklim değişikliği ve küresel ısınmanın en önemli nedeni olmuştur. Dünyanın ortalama sıcaklıklarının 2 dereceyi geçmesi insan hayatını doğrudan etkileyecek yıkıcı etkilerin oluşmasına neden olur. Dünya genelinde ortalama 2 derecelik sıcaklık artışı Türkiye’de bazı bölgelerde sıcaklıkların 4-5 derece yükselmesi anlamına gelir ki bu gerçekten de büyük bir sorun oluşturur. ABD’de yayınlanana olası senaryolara göre ortalama 3 derecelik bir sıcaklık artışının ülkemizdeki bazı bölgelere yansıması 6-7 derecelik bir sıcaklık artışıdır. Mesela Gaziantep’in temmuz ayı ortalama sıcaklığı 29 derece ama karbon salınımın şu an olduğu bibi devam etmesi durumunda 20-30 yıl sonra Gaziantep’te temmuz ayı sıcaklık ortalamalarının 35 dereceye çıkacağı öngörülmektedir. Bu durumda temmuz ayında Gaziantep’te gündüz sıcaklıklarının 45 dereceleri aşacağı düşünülebilir. Bu durum tarımdan, sanayiye birçok sektörü olumsuz etkileyecektir. Küresel ısınma ve iklim değişikliklerine yerel anlamda alınan tedbirler tabi ki önemlidir ama yeterli değildir. Küresel ısınmanın olumsuz etkilerini azaltmak ülkelerin bir araya gelmesi ve yol haritası belirlemesi gerekliliği doğmuştur. Kyoto anlaşması ve Paris iklim değişikliği anlaşması bu alanda yapılan önemli çalışmalar arasındadır. Türkiye geçtiğimiz günlerde Paris iklim anlaşmasını onayladı. Peki nedir bu Paris anlaşması? Paris Anlaşması 5 Ekim 2016 itibariyle, küresel sera gazı emisyonlarının %55’ini oluşturan en az 55 tarafın anlaşmayı onaylaması koşulunun karşılanması sonucunda, 4 Kasım 2016 itibariyle yürürlüğe girmiştir. Ülkemiz ise Paris Anlaşması’nı, 22 Nisan 2016 tarihinde, New York’ta düzenlenen Yüksek Düzeyli İmza Töreni’nde 175 ülke temsilcisiyle birlikte imzalamıştır. Anlaşmanın uzun dönemli hedefi, küresel ortalama sıcaklık artışının sanayileşme öncesi döneme göre 2°C altında tutulması; ilave olarak ise bu artışın 1,5°C’nin altında tutulmasına yönelik küresel çabaların sürdürülmesi olarak ifade etmektedir. İklim değişikliğinin olumsuz etkilerine karşı uyum kabiliyetinin ve iklim direncinin arttırılması; düşük sera gazı emisyonlu kalkınmanın temin edilmesi ve bunlar gerçekleştirilirken, gıda üretiminin zarar görmemesi diğer bir temel hedef olarak belirtilmektedir. Son olarak, düşük emisyonlu ve iklim dirençli kalkınma yolunda finans akışının istikrarlı hale getirilmesi hedefler arasında yerini almaktadır. Bu olumlu bir gelişme. Dünyada iklim krizini tek başına durdurabilecek bir ülke yok, bu yüzden de her ülkenin çözüme sorumluluğu oranında katkıda bulunması gerekiyor. Paris Anlaşması bir sihirli değnek değil fakat küresel iklim eylemi için uluslararası iş birliğini tesis eden bu ölçekteki tek araç. Eğer önlem alınmazsa dünya gelecekte yaşanamayacak bir gezegen haline gelecek. Biz doğayla uyumlu yaşamayı öğrenmedikçe doğanın dengesini bozdukça gelecek nesillere, çocuklarımıza, torunlarımıza yaşayacak bir dünya kalmayacak. Sonuç olarak Paris Anlaşması ile, Türkiye iklim krizine karşı mücadelede artık yeni bir sayfa açtı. Küresel ısınmaya karşı sorumluluklar ortak, fakat yetki, harekete geçmesi gereken kişi kurum ve kuruluşlarda; yani karar alıcılarda. Her geçen sene daha büyük felaketlere uğramamak, daha büyük ekolojik, ekonomik ve toplumsal trajedilere alışmamak için, karar vericilerin bugünden krize, kriz gibi davranmaları gerekiyor.