İstanbul gibi dünyanın en kalabalık şehrinden,en kalabalık hava limanından, sıfır sorunla uçağına biniyorsun.Üç kişi ve dört valizle,ulaşımda da sorun yaşamadan medeni bir şekilde Gaziantep’e doğru yola çıkıyorsun.
Buraya kadar her şey normal; yani olması gerektiği gibi.
Gaziantep’e iniş yapıp, uçağı terk etme ile birlikte sorunlar da başlıyor.Gece on birde,keskin ayazda uçağı terk etmek zorunda kalıyorsunuz.Pistte sadece iki uçak var ve alan bomboş.Pilot neyin kafasını yaşıyorsa uçağı pistin en sonuna park etmiş.Gecenin ayazında yolcular uzun bir yol yürümek zorunda bırakılıyorlar.Bunun yaşlısı var,hastası var,çocuklusu var.İsyanın bini bin para da muhatap olacak kimse yok karşınızda.
“Ne var bundan sızlanacak, gece gece yürüyüş yapmış oldunuz yani fena mı” diye dalga geçenler,acele etmeyin daha şov yeni başlıyor.Valizlerinizi alıp biran önce eve ulaşmak hayaliniz o kadar da kolay olmayacak.Çünkü siz eşinizin,dostunuzun gelip sizi alalım tekliflerine “ne gerek var taksiye atlayıp geleceğiz zaten “dediyseniz vay halinize.Bir daha asla demeyin.Çünkü valizine ve size bakıp müşteri seçen hava alanı taksi esnafı,zaten sayıları da sınırlı olduğu için, gözlerine kestirdikleri müşterileri alıp sizi ortada bırakıyorlar.Gece vakti,üç kadın elinizde valizler kalakalıyorsunuz sinirle.Bu durumda olan da sadece olan siz değilsiniz.Başka yolcular da var.Hava alanı personeline taksi rezaletini ilettiğinizde geç saatte taksi bulmak zordur abla! Cevabı size Gaziantep Havalimanı hakkındaki şikayetleri bir kez daha tokat gibi hatırlatıyor.
Bitmedi ,biter mi hiç çileniz.Siz bu saatte kimseleri çağırıp rahatsız etmeyelim diyerek,HAVAŞ’ a yöneliyorsunuz.Rezaletin son ayağı da işte tam orası.Üç kişilik yer var mı? sorusunda geçin içeri de sıkışın!!! Cevabıyla çıkıyorsunuz otobüse.Ama üç bayanı gören yolcular,yer açmak şöyle dursun pis pis sırıtarak yanlarına davet ediyorlar.Yolcu profili zaten neredeyse yerlerde.Çer çakal takımı talamış neredeyse.Muavine dönüp bize sen yer ayarla dediğinizde “Sıkışın işte bir yerlere abla” cevabından kan çıkar aslında.Sesinizi yükseltip bağırmaya başlayınca,insafa gelen bir delikanlı zorla da olsa adamları kaldırıp üç bayana yer açıyor.Bu arada arkanızda sizin yerleşmenizi umursamayıp sadece para alma derdinde olan HAVAŞ muavini,size medeni şehir! Gaziantep’e gelmiş olma gerçeğini sürekli hatırlatıyor.
Bitti mi? sıkandalar silsilesi,hiç biter mi?
Son durakta indiğinizde taksi ararken,yine taksi şoförünün sizin valizlerinizi yerleştirmeye zorlanırım, diye yüzünüze bakmaması, sizin şoför beyi ikna etme çabalarınız... derken adaklı çıraklı,zar zor evinize yetişiyorsunuz.Hava alanını büyütme çabalarından çok her gün yüzlerce yolcu ağırlayan limanın öncelikle köy hava limanı yapısından kurtulup medeniyete uygun,kafa yapısı gelişmiş eğitimli personeli ,gerçek eksiklikleri giderilmiş şekle bir sokun önce.Gerisi olmasa da olur artık.
GÜNÜN SÖZÜMilli ahlak olmayan yerde, millet de, medeniyet de olmaz. Ziya PaşaTEBESSÜMGümrük kapısından bir İngiliz, bir Fransız, bir Türk geçmek için bekliyorlarmış. Gümrük görevlileri valizlerini kontrol etmeye başlamış. Önce İngiliz'in valizine bakmışlar. İçinden 7 adet çorap çıkmış. "Niye 7 tane?" diye İngiliz'e sormuşlar. O da "Haftanın yedi gün var. Hepsi için bir tane. Pazartesi, Salı, Çarşamba..." demiş. "Vay be! Helal olsun medeniyete, temizliğe bak adamlardaki." Sıra Fransız'ın valizine gelmiş. açmışlar bakmışlar 8 tane çorap. "7'yi anladık da niye 8?" diye sormuşlar. Fransız "Pazartesi, Salı, Çarşamba... Her gün için bir tane, bir tane de ne olur ne olmaz diye yedek aldım" demiş. "Vay be! Adamlardaki temizliğe medeniyete bak!" demiş görevliler. Sıra Temel'e gelince açmışlar bakmışlar tam 12 adet çorap. "Vay be! Ne varsa bizim insanımızda var. Şu medeniyete, şu temizliğe bak!" Sormuşlar "Neden 12 adet?" Bizimki cevap vermiş "Ocak, Şubat, Mart,.....