Eskiden, büyük ninelerimizin zamanlarında, mahallelerin de herhangi bir vefat olduğunda, konu komşu evlerinde zamanın tek elektronik aleti olan radyoları açılmaz, evlerden dışarıya taşacak kahkahalar atılmaz,düğün dernek varsa iptal edilir yapılmaz,taziye evlerinin önünden geçerken asla taşkınlılar yapılmazmış..Kırk gün boyunca da mahalleli kendi aralarında belirledikleri sıra ile taziye evine yemekler, mevtaya da dualar,hayırlar yaparlarmış.
Eskiden çok eskiden teknoloji ile hayatımıza giren sanal-yalan dünya henüz icat edilmemişken, samimiyet,insanlık,doğallık,merhamet,vicdan henüz tozlu raflara kaldırılmamışken.İnsanın sahtesi samimisine tercih edilmemişken. Yalanın,dolanın günah,ayıp,kusur olmaktan çıkıp meziyet olarak kabul görmemişken…güzel diyebileceğimiz sade ama zengin bir yaşam vardı.
İnsanlığın henüz kaybolmadığı o güzel zamanlarda,edep varmış,utanma varmış,insanlık varmış..Eline kameralı cep telefonu geçirenler ilk zamanların da verdiği hevesle yediğini,içtiğini,gezdiğini gösteriş yaparak sosyal medyalarda paylaşmaya başladılar. Zamanla bu paylaşımlar toplum nezdinde ve aile meclislerinde tepki ile karşılanmaya başlanınca,ellerinden alınan boşluğu başka pazarlar ile doldurmaya başladılar.Eğer siyasetle uğraşılıyor ve ciddi beklentiler isteniliyorsa,cep telefonları ve sosyal medya tam bir fırsat sektörü oluverdi.ilk öncesinde her hafta elinde bulunması gereken iyi bir Cuma mesajı arşivi,şehit haberlerini gazetecilerden önce yayımlama çabaları ve yolda, sokakta tuttuğunu yakaladığınla bol bol resim biriktirme saçmalaması.Bunlar iyi hoş idare edilebilir, yalan olduğunu bile bile tahammül bile gösterilebilinir ama mezar başında, taziye evlerinde,musalla taşında resim çektirme merakını,mantığını halen çözemedim.Çözmek gibi de bir niyetim asla yok.Hele birde nerede olduğunu unutup sırıtarak ta çektirmiyor mı? Yahu bir tabutla fotoğraf çektirmek ne demek? İçinde yatana bunu nasıl anlatacaksın? Onun da çokta umurunda.
Bu özellikle de siyasetle yeni yeni uğraşanlar arasında öylesine yaygınlaşmaya başlamış ki,akıl sağlığımızı tehdit ediyorlar.İçlerinde bu işlerde profesyonelleşenlerde var, salaklığın en yapılmayacağını yapanlarda..
Bir örnek;Sonradan eline makam geçirmiş zavallının birisi, şehit polisimizin yeni doğum yapmış eşine sözde taziye ziyareti yapıyor. Yanına aldığı birkaç kadınla pis pis sırıtarak çektiği resimleri marifet gibi oturduğu yerden ardı arkasına sosyal medyada paylaşmaya da başlıyor. Hedefine ulaşmanın ve sosyal medya da sıkı bir fotonun yakalamanın aptal sarhoşluğuyla,zihniyeti ve niyeti gibi bozuk yazısıyla bir de yazı paylaşma cüretinde da bulunabiliyor.( şehidimizin eşi ziyaretimizden memnun oldu.Bizde ona çeyrek taktık…!!!) Nerede olduğunu ve ev sahibinin hal ve ahvalini umursamayıp görüntü yakalamak derdinde olan meczup, eşinin yeni kaybetmiş gözü yaşlı annenin bebeğini emzirirken pozlarını paylaşmak terbiyesizliğinde bulunabiliyor.Sonrasında görenler beyninden vurulmuşçasına fotoyu kaldırtsalar da olan oluyor. Varlığıyla, attığı her adımıyla yaşama, ölüme, insana saygısı olmayanların, yaşarken kaile alınmayıp, en basitinden sallanmıyor oluşu, öldükten sonrada aynı takdire layık olmaya mahkum olacaklarının teminatıdır.
Öncesinde musalla sonrasında mezar başı selfisi…
GÜNÜN SÖZÜ
Gösterişten uzak dur, kendini gizle. Kim güzelliğini pazara çıkarırsa, şöhret peşinde koşarsa, başına yüzlerce bela gelir. Düşmanların kıskançlıkla seni yaralar; dostlar ise ihtiyaçları yüzünden başını ağrıtır durur. Hz. Mevlana
TEBESSÜM
Adamın birisi son model Ferrari'sini yeni almış ve kullanmak için can atmaktadır. Arabasına atladığı gibi kendini yollara bırakıverir. biraz gezdikten sonra kırmızı ışıkta durur ve ani bir gürültü ile sarsılır. Aceleyle arabadan inip birde bakar ki bir adet Ford kamyon güzelim arabasına arkadan çarpmıştır. Dana ne oluyor demeye kalmadan kamyon'un sürücüsü aşağı atlayıp: - Abi, vallahi istemeden oldu. Abi bakmam gereken 4 çocuk var. Abiii ben bunu ödeyemem, abii Allah rızası için yardım etttt, abiii senin gücün vardır sen yaptırırsın diye yalvarınca dayanamaz ve "tamam tamam, neyse o kadar çok değil. mala gelsin" der ve arabasına binip yoluna devam eder. Gene biraz gezdikten sonra gene bir kırmızı ışıkta durur ve fıkra bu ya gene bir gürültü ile sarsılır. Bir de bakar ki biraz önce arabasına çarpan kamyon gene çarpmıştır. Sinirle arabadan iner ve söylenmeye başlar. Fakat kamyon sürücüsü son derece rahat bir tavırla kafasını camdan çıkarır ve samimi bir şekilde yabancı olmadığını belirtir. - Abii, benim ben.