Altmışlı yıllarda askeri darbeyle iktidara gelen Başbakan İsmet İnönü ve yönetimi ,idam edilen başbakan Adnan Menderes’in yasını tutan halktan çekindiği için ,kendileri ne taraf ve muhalifleri de ayıklamak adına Anadolu’da özel bir haber alma teşkilatı kurdular.
Bir köyde ve mahalle de kim yandaş? kim taraftar? kapalı kapılar ardında yapılan gizli toplantılar….ve daha nice ayrıntılı bilgi almak için en güvenilir kaynaklar olarak “muhtarlar” seçildi. Muhtarlardan bu işi kim daha iyi yapabilirdi ki zaten? Hele hele bir de yandaşı olursa..
İslamköy’ün muhtarı Yahya Demirel 30 yıl muhtarlık yaptığı köyünde , yaptığı başarılı! çalışmaları sonucunda sonradan belediye başkanlığı ile ödüllendirilmiştir. Muhtarlık yaptığı dönemlerde köydeki herkesi adım adım takip eden ve fişleyerek büyük başkana ileten, karşılığında da ödül ve itibar gören Demirel’in siyasete meraklı oğlu da, ilk önceleri CHP gençlik kollarında görev alıp, sonrasında da daha parlak gelecek gördüğü AP saflarına geçen Süleyman Demirel’dir.
İki binli yıllara gelinildiğinde görüyoruz ki o yıllardan bu yıllara çok değişen bir şey yoktur aslında. Tarafsız olması gereken mahalle muhtarlarını, yardım yapılacak aileleri belirlerken, partisine ve evdeki oy potansiyeline, sadakatine göre belirlemeleri , yapılan yardımlarda aracı olarak değil bizzat dağıtıcı rolü üstlenmeleri, seçim günü oy pusulası getirenleri ödüllendirmeleri……(samimi olanları da var. Onları tenzih ediyorum)
Seçim sonrası hemen yine erken seçimden bahsedenler tarafından muhtarların seçim üzerindeki baskın etkileri ve çalışmaları iyice kavranmış olacaklar muhtarlar ki sık sık ağırlanmakta ve talimatlar almaktalar. İl başkanlarından daha çok partililerden iltifat görmekteler..
Artık sadece mühür basan, ikametgah veren muhtarlar dönemi değil, mahallesinde daha etkin! Çalışan, oy toplayan, partili gibi davranan muhtarlar dönemi..
Seçim lafı edilir edilmez, bedava kömür kamyonlarını bu sıcakta görmeye başlarsak şaşırmayalım.. Zaten gideceği yerlerde, adreslerde belli…
Çok beğendiğin bir muhtar hikayesi.. Ahmet Bektaş’ın hatıratlarından…
O yıllarda köyün muhtarı kadim, babadan oğula geçer gibi bir hal varmış. Tabii ki seçim oluyor ama köylü değişiklik yapacak bilinçte olmadığından aynı kişiyi seçip duruyor. Belki cesaretli, güçlü aday olmadığından oluyordur.
Muhtar efendi her durumda seçimi kazanmanın rahatlığı ile babadan kalma köhne kulübesinde oturuyor, emirler yağdırıyor. Ha imam efendiyi de unutmayalım iyi paslaşır muhtarla. Aralarından su sızmaz. Muhtarı hep doğrular çünkü “Ulul emre itaat” farzdır (İmama göre) . Ayrıca köyde birden fazla camii vardır, ve imamın görevde kalması muhtarın ihtiyaç bildirmesine bağlıdır!
Yıkık kulübesinde yaşayan Cemil vardır bir de. Bu adam garibanın teki, şarap içer, bulursa denk getirirse hovardalık yapar. Kimsenin malına ırzına sarktığını gören olmamış. Ayık gezmez ama!
Muhtar efendi arada köylüleri toplar onlara genel durum hakkında bilgi verir. Yapılan veya yapılacak işler hakkında görüş alış-verişi… Aslında muhtar köyü iyi idare etmemektedir ama köylüyü ikna etmekte çok başarılıdır.
Yanına imamları alır biri sağında diğeri solunda, her ne derse imamlar başı ile tasdik ederler. Doğrudur şeklinde. Söze ne hacet! Muhtar arada atıfta bulunur bizim gariban, şarapçı Cemil ağabeye;
-Muhterem hemşerilerim, köyümüz her gün daha da gelişiyor. Bir camimiz ve imamımız varken iki cami oldu, iki imamımız var. Köylümüz yüksek ahlak değerlerine saygılıdır, faziletli, dinine diyanetine saygılı insanlardır. Bir de şu ayyaş Cemil olmasa daha da iyi olacak! ? … Köylülerin zayıf yanıdır bu. Topluluk evet der gibi başını sallıyor. Muhtarı tasdik ediyor. Köy odasında yemekler yenip çaylar içildikten sonra herkes evine dağılıyor.
Sorunlar mı? Onlar hala duruyor.Muhtarımız sağ olsun. Ahlaklı insandır.
GÜNÜN SÖZÜ
Ormanda iki yol ayrıldı. Ben üzerinde daha az yürünmüşünü seçtim. Bütün farkı bu yarattı..