ABD Senatosu’nu basan Trump taraftarlarının içerisinde yer alan “Redneck” yani kırmızı enseliler denilen grup, cahil, fakir beyaz Amerikalıları temsil etmektedir. Ortadoğuya demokrasiyi getirme kaygısı olan bir ülke görünümü veren ABD için trajikomik bir durum. Toplumun içinde ötekileşmiş ya da ezilmiş olan grupların dramı gibi görünen bu durum cahilliğin ve şiddetin olduğu her yerde demokrasinin var olmayışının bir kanıtı niteliğinde. Buradan konuyu sosyal ayrımcılığa getirmek istiyorum.
Sosyal ve ekonomik hayatta ayrımcılığın bir çok türüne rastlayabiliriz. Bunlardan birincisi doğrudan ayrımcılık olup bu ayrımcılık türünde bireyden bireye farklılık içermeyen ayrımcılık söz konusudur. Örneğin engelli, hamile ve yabancı gibi.. İkincisi dolaylı ayrımcılık olup, toplumun belirli bir kesimini etkileyen bir ayrımcılık türüdür. Örneğin ABD’de siyahi vatandaşlara bir dönem ve günümüzde de kısmen uygulanan ayrımcılık buna örnektir. Üçüncü ayrımcılık türü ise iktisat yazınında “gender economics” adıyla geçen cinsiyet ayrımcılığıdır. Bu ayrımcılık türünün ekonomik boyutunu araştıran bir alan olduğu gibi bu konuda yazılmış bir çok kitap çekilmiş bir çok film vardır. Amerikan sineması bu konuyu işleyen birçok film içerir; “Amistad” ve “Gizli sayılar-Hidden Figures” bunların arasında yer alır. Gizli sayılar filminde 1961 yılı ABD’nde Nasa’da çalışan üç siyahi bilim kadınının hayatını anlatan ve beyaz uzmanların sahip olduğu haklara sahip olabilmek için verdiği mücadeleyi anlatan bir filmdir. Cinsiyet ayrımcılığı ve ırkçılığın alt başlığı olarak eşit işe eşit ücret alma veya beyaz çalışanlarla aynı tuvaleti kullanamama gibi..
Türkiye’de feminist kadın yazarımız Duygu Asena’nın kitapları bu konuya ilk dikkati çeken değerli çalışmalar içinde yer alır. ABD’de ise 1970 yılında, Boston’da bir grup kadının, kürtaj da dahil olmak üzere cinsellik ve kadın sağlığı konusunda ele aldıkları “Kadınlar ve Vücutları-Our bodies our lives” başlıklı kitapçık o dönem için cesaret gösterilmiş bir çalışma olarak nitelendirilmektedir. Günümüzde kadına yönelik şiddet ve özelinde aile içi şiddet konusuna verilen önem artmış durumdadır. Şiddetin birçok türüne şahit olsak da toplumsal yapımız içerisinde kadının kadına yönelik şiddeti de söz konusudur. Örneğin şimdi düşündüğümde bana komik gelen ama küçüklüğümde pek de öyle bulmadığım annneannem ve babaannem arasındaki Gaziantep ve Isparta mutfağını yarıştıran sohbetler olduğunu hatırlıyorum. Konusu daha çok bu yemeği siz nasıl pişirirsiniz biz nasıl pişiririz sorusuna cevap arayan ve bazan tartışma kıvamındaki ciddi sohbetler!.. Aile içinde kadınların birbirleri üzerinde baskı kurma çabası basit gibi görünse de bazen hazindir. Örneğin çok basit gibi gelebilecek bir konu olan bulaşık makinasında kullanacak olduğumuz deterjanın tablet mi yoksa sıvı mı olması gerektiği veya hangi gazeteyi okuduğumuz ya da hangi usulle yemek pişirdiğimiz konusunda rekabet eder üstünlük taslamak isteriz. Komik gibi gelse de çözüm bekleyen konular ya da sorular olduğu düşünülebilir.