Ülkemiz uzun bir zamandır planlı bir şekilde, içeriden ve dışarıdan kuşatma altında. Kasıtlı ve sistemli yapılan bu girişimden da zaten sağır sultan bile haberdar. Hem de her akşam televizyon haberlerinde, milyonlarca izleyicinin gözleri önünde söyleniyor ve milyonlarca kişi tarafından işitiliyor.
Güneydoğuda insanlar terör örgütünün baskısı altında…
Seçimler silahların gölgesi altında yapıldı…
HDP, terör örgütüyle arasına mesafe koymuyor; hatta terör örgütünün talimatlarıyla hareket ediyor.Bunu dillendirmekten de çekinmiyor.
Çözüm sürecinin devam etmesi için silahların bırakılması şart denilirken nedense bu sadece silahlı kuvvetlerimizi kapsıyor.
Dışarı yazılan senaryolarla her gün, yeni sözde Kürdistan haritalarıyla gözlerimizin içine sokuluyor.
PKK’nın Suriye’deki uzantısı PYD, sınırlarımızın güneyindeki topraklara birer birer hâkim olup bayrağını dikiyor, kantonlarını birleştiriyor, Akdeniz’e doğru uzanan bir Batı Kürdistan yaratıyor.
Barzani’nin gönderdiği Peşmergeler destursuz Türkiye topraklarından geçirilerek PYD’ye yardım için Kobani’ye sevk ediliyor.Güneyden ülkemizi kuşatan PKK uzantısı PYD’ye Türkiye yetkililerinin izni, hatta korumasıyla Türkiye üzerinden yardım gidiyor. Bu da sır değil ki hepimiz çekirdeklerimizi çitleyerek televizyonlardan seyrediyoruz.Üstelik… Suriye’deki IŞİD belasının da PYD belasının da sebebi, Suriye’deki karmaşadır ve bu karmaşanın müsebbibi de Suriye’yi özellikle karıştıran ABD, Avrupa ülkeleri ve onların icracısı gibi hareket eden Türkiye’dir.
Sınırlarımızdan girip ülkenin her tarafına yayılan içinde teröristi, kaçakçısı, hırsızı, arsızı, sapığı olan milyonlarca mülteci de işin cabası.Kimleri ve neyi beslediğimizi dahi bilmeden içimize kadar alıyoruz bunları. Organ mafyalarının bu dönemde patlama yaptığını ve kaçırılan organların zengin Arap ülkelerinde pazarlandığını, sınırdan rahatlıkla geçiş sağlandığından cazibe ülkesi olduğumuzu da dip not etmeden geçmeyelim.Uyuşturucu tacirleri de delik deşik olan sınırlarımızda diledikleri gibi cirit attıklarından bu dönemde kendi altın vuruşlarını yapıyor olmalılar.
Hükümetimiz emniyetimiz ve askeriyemiz ise zaman zaman sözde şikayetler dışında şimdilik bu olup bitenleri sadece izliyor. Hatta seyirci kalıyor.
Vatandaş; Surviver izleyerek birinciyi tahmin etmeye çalışıyor, tatilini yapıyor, arabasını üst model yapmaya çalışıyor. Artık sona yaklaşıldığını, asıl hedefin kendisi olduğunu ve etrafına baktığında gidecek bir yeri olmadığını gördüğü halde ilgisiz kalıyor. Her zaman ki rahatlığı ve vurdumduymazlığıyla birkaç sene önce Suriye halkının dediği gibi gümbür gümbür yaklaşan tehlikeyi görüp “bana bir şey olmaz “diyor..
Necip Fazıl Usta, ne de güzel anlatmış milletimin bu günkü duyarsızlığını;
Vatanımda sular akar, başıboş;Herkes, birbirini kakar, başıboş.Bozkırlardan topal bir tren geçer;Çocuk, merkep, öküz bakar, başıboş.Yanmaz da yürekler, güneşe atsan;Bir kibrit, bir orman yakar, başıboş.Tarih, kutuplara kaçmış bir fener,Buz denizlerinde çakar başıboş.Yirmi dokuz harfte sözde aydınlar,Yafta yazar, isim takar, başıboş.Allah’ım sen acı bu saf millete!Akşam yatar, sabah kalkar, başıboş…
TEBESSÜM
Zamanın birinde avukat olmadığı için dava vekilliği yapan bir Mevlüt Amca varmış.Vatandaşın hukuki sorunları için uğraşır, dertlerine deva olurmuş.Mesela, bir tarla için dava açılıyor. Vatandaşın hakkı gasp olmuş. Mevlüt Emmiye varıyor, derdini anlatıyor.Mevlüt Emmi, dinliyor meseleyi, sakalını sıvazlıyor. Diyor ki:-Üçüncü maddeden tutturursak tamamdır!Bir cinayet davası, yahut bir kavga veya kız kaçırma olayı var. Mevlüt Emmi dinliyor meseleyi, sonra aynı cevabı yine veriyor:-Üçüncü maddeden tutturursak tamam!Bu nasıl üçüncü maddeyse mübarek, her derde deva… Her olayda üçüncü madde işliyor, joker gibi al oraya koy, al bu davada kullan! Yıllar sonra artık işten elini eteğini çekiyor Mevlüt Emmi. Bir adam yanına uğruyor.-Mevlüt Emmi beni hatırladın mı? -Yooo!-Hatırlamazsın, benim dava vekilimdin sen. Şu kadar yıl hapis yattım. Mevlüt Emmi, iştahla soruyor:-Hangi maddeden hüküm giymiştin? Cevap:-Üçüncü maddeden Mevlüt Emmi, üçüncü maddeden!