Yüz ölçüm olarak Konya kadar nüfusu İstanbul kadar olmasına rağmen Hollanda’nın bilimde, teknolojide, sanayide, tarımda olağan üstü başarısı her zaman ilgilimi çekmiştir. Meralarda otlayan hayvanlar, sokaklarda bisikletleri ile dolaşan insanlar, bir yanda elektrik üretmek için kurulan rüzgâr türbinleri bir yanda orta çağdan kalma yel değirmenleri. Bugünkü yazımda Hollanda’dan bahsedeceğim.
Hollanda bir bilim ve teknoloji ülkesi aynı zamanda bu ülke tarım ve hayvancılık ülkesi. Aslında Hollanda bütün topraklarında bambaşka bir doğanın yeşerdiği bir coğrafya. Hollanda nasıl oldu da bu kadar gelişebildi ne yaptı da tarımda dünyanın en büyük ikinci ülkesi konumuna geldi bu soruyu sorar dururum yıllardır kendi kendime ve Türkiye buğdayın ilk kez yetiştirildiği dünyanın en verimli topraklarına sahip bir ülkeyken nasıl oldu da tarımda Hollanda gibi küçük bir ülke bizim önümüze geçti? Aslında bu soruların yanıtı basit bilim teknoloji ve eğitimin gelişmesi. Hollanda’da yaşayan herhangi bir kişi İngilizceyi ana dili gibi konuşabiliyor bizde ise anasınıfından lise sona kadar zorunlu İngilizce dersi olmasına rağmen sonuç ortada. Yine Hollanda’da yaşayan herhangi birisi iyi bir Matematik bilgisine sahiptir, Coğrafyayı iyi bilir ülkesini ve başka ülkeleri tanır üretimin nasıl yapılacağını bilir. Hollanda bir bilim ülkesi olmasına rağmen aynı zamanda yeşil ile toprağın buluştu doğanın korunduğu bir ülke. Dünya da tarım dediğimiz zaman 3 ülke aklımıza gelir ABD, Hollanda ve Fransa ve yakında 16 milyonluk küçücük Hollanda tarımda ABD’yi geçerek dünyanın en önemli tarım ülkesi olacak çok yakında zaten şu an bile dünyanın ikinci büyük tarım ihracatçısı. Bu durum bile Türkiye olarak şapkayı önümüze koyarak düşünmemiz için yeterli. Hollanda’nın başka bir özelliği de ürettiği tarım ürünlerinin büyük bir kısmını denizi doldurarak kazandığı topraklarda yapmakta. Ülke topraklarının büyük çoğunluğu deniz seviyesinin altında, aslında Hollanda’da olan su ile insanın savaşı su baskınları oldu mühendisler taşkınlara karşı korunmayı öğrendiler. Hollanda coğrafi keşifleri başlatan ülkelerden birisi Hollanda limanlarından kalkan gemilerle farklı ülkelere yolculuklar oldu bu seyahatler sırasında insanlarda bilgi birikimi oldu insanlar farklı bir dünya yaratacaklarını anladılar. Tarımın üretimin ülkelerin kalkınmasında ne kadar önemli olduğunu kavradılar. Eğitime ve bilime önem vermeye başladılar ve sürecin sonunda ülke dünyanın ikinci büyük tarım ihracatçısı konumuna geldi. Sadece tarımda da değil sanayide teknolojide, turizmde, ulaşımda çok büyük aşama katettiler çünkü bu ülkedekiler en büyük yatırımın akla insana olan yatırım olduğunu biliyorlardı. Eğitimden sonra ortaya bilim ve teknoloji çıktı ki bu sayede milyarlarca dolarlık dev bir ekonomi oldular. Hollanda’nın milli geliri yaklaşık 1 trilyon dolar ve bu gelirin yüzde 80’i tarım ve hayvancılıktan sağlanıyor. Düşünün topraklarının büyük kısmının denizin seviyesinin altında olduğu, tek iklim tipinin görüldüğü toprak veriminin çok yüksek olmadığı en önemlisi bizim gibi binlerce yıllık tarım geleneği olmayan bir ülke şua n dünyanın en büyük iki tarım ülkesinden birisi. Bu tabi ki eğitim ve bilime verilen önemle oldu. Hollanda’da tarım alanlarında yaklaşık 650 bin kişi çalışıyor bu ülke nüfusunun yalnızca yüzde 4’ü işte teknoloji ve bilime dayalı doğaya duyarlı yoğun üretimdir Hollanda’nın dünyaya kafa tutmasına neden olan yapı. İşin bir başka tarafı Hollanda’da çiftçilik övünülecek saygın bir meslek iken bizde sanki üçüncü sınıf meslekler arasında nede olsa çocuklarına oku okumayıp çoban mı olacaksın diyen bir neslin torunlarıyız çocuklarıyız. İkinci dünya savaşında Hollanda haklı çok zor durumdaydı hayatta kalmak için üretmeleri gerektiğini çok iyi biliyorlardı dişleri ile tırnakları ile iğne ile kuyu kazarak denizden toprak kazandılar ve üzerinde ürün yetiştirmeye başladılar. Bu nedenle ülkede yaşayanlar bu toprakların nasıl kazanıldığının farkında çevresini koruyor eğitimin, tarımın, bilimin ne kadar önemli olduğunu biliyorlar.
Biz ise geçmişimizi, toprağımızı, köyümüzü, üretmeyi unuttuk. Topraktan hayat fışkırdığını unuttuk, tarım arazilerini amaç dışı olarak kullandık yerleşmeye açtık. Şehirlere hapsolduk betonların içinde alışveriş merkezlerinde boğulduk. Oysa ki verimli hilal olarak bilinen dünyanın en verimli topraklarının bulunduğu, dünyada ilk kez buğdayın üretildiği topraklarda yaşıyoruz. Ama maalesef ki kıymetini bilemedik bu toprakların. Hollanda’ya bakın olmayan bir topraktan 110 milyar dolarlık tarımsal üretime muhteşem bir berekete, bir de dönüp ülkemize bakın binalara, betonlara, hapsolmuş üretimden uzak tarımın hor görüldüğü tüketim çılgınlığının hat safhaya ulaştığı bir durumdayız. Merak ediyorum acaba sabah işe gidip akşam eve gelirken kaçımızın ayağı toprağa değiyor. Hollanda örneği belki bize ders olur ve tarım ve hayvancılığa gereken önemi veririz. Tarımı hor gören yarını zor görür. Tarımı hor görmeyelim köyümüzü toprağımızı koruyalım üretelim…