Son zamanlarda herkeslerin rahatsızlık duyup dillendirmeye başladığı ama yine de son hızla devam bir çirkin geleneğin artık son bulması için bir destekte bendenizden gelsin istedim.Belediyelerin yapmış oldukları güzel bir hizmet olan taziye evleri, hizmet amacından saptırılarak yoğun kalabalık yemek ziyafetleri yüzünden kirlilik, deformasyonlar ve israflarla birkaç yıl içerisinde kullanılamayacak hale gelir oldular. İcraatlerin yazılardandan daha etkili olacağından fiili bir takım uygulamalara başlanılması lazım.İşin boyutunu daha da ileri götürüp taziye evlerinde bu durumla ilgili bir dizi düzenlemelere bile gidilebilinir.Birileri gittikçe saçmalamaya başlayan bu taziye adetlerine el atmadıkça,dur demedikçe yakında geride kalanlara eziyet,masraf olacak diye kimsecikler ölmek dahi istemeyecek!Bizim kültürümüzde cenaze evine oda cenaze yakınları için sadece ya yemek yapılır ya da pirinç,bulgur,et,çay gibi zerzevat götürülürdü.Yemek de sadece yakın cenaze sahiplerine yetecek kadar yapılır ve misafirler uzun oturmadan yemek beklemeden taziyelerini sunup giderlerdi.Ancak ne olduysa bu iş farklılaştırıldı.Gösteriş denilen hastalık buralara kadar sızdı ve taziye evleri ziyafet sofralarına dönüşmeye başladı.Cenaze evlerine taziye sunmak değil yemek yemeye giden zevatlar türedi.Cenaze sahipleri de yemek saatlerinde doluşan bu yığıntılar için acılarını bir yana bırakıp yemek yapma derdine düşmeye başladılar.Memnun edebilseler bari;” Dünkü lahmacun daha güzeldi.Bugün patlıcanlı kebap yesek bari.İçimiz dışımız et oldu iç pilav yapan yok mu? Ben yedim doydum da evde çocuklar koca aç.Onlara da şuradan bir paket…” Ne kadar gereksiz değil mi? Gaziantep bu işi daha da ileri götürüp birde tatlı baklava sunumu da yapmaz mı?Ölünün arkasından yapılan üçüncü günü mevlitleri ise daha bir felaket.Çünkü o gün ki kalabalık kat be kat fazlalaşıyor ve beklentilerde had safhalara ulaşıyor. Öncesinde yemek ardından tatlı,çay servisleri,bangır bangır mevlit okumaya çalışan hocanın sesi çığlık çığlığa koşturan çocukların sesleri arasında kaybolup gidiyor.Gençler bir köşe de geyiklerini yaparken,beyler siyasete ,kadınlar da tatlı bir dedikoduya dalıyor ve nerede olduklarını unutanların attığı kahkahalar işin vahametini tek yaşayan birkaç yaşlının öfkeli bakışıyla örtbas ediliyor.Gaziantep’e ilk geldiğim dönemlerde bir taziye ziyaretine gittiğimde baklava ve su böreği ikram edildiğinde çok şaşırmıştım.Arkadaşımın kulağına eğilip; “Mevta ailesine çok çektirmiş galiba.Arkasından tatlı ve börekle kutlama yapılıyor gibi”Bizlerin sürekli derlendiği bu anlamsız geleneği kaldırmak adına belki de en cesur adımı örnek olması dileğiyle de Şehitkamil Belediye Başkanımız Sayın Rıdvan Bey attılar.Rahmetli annelerinin taziye ziyaretine gittiğimizde taziye için gelenlere tek yapılan ikramın çay olması,sürekli Kur’an okunduğundan gereksiz sohbetlere ortam sağlanılmaması, ziyaretlerin mevta içinde ailesi içinde tamamen amacına hizmet etmesi, diğerlerini bilmem ama benim gibi düşünenler açısından memnuniyet vericiydi. Hediye gelen börek ve tatlılarında anında kırsal mahallelere, fakir fukaraya ölenin hayrına dağıtılması da herkeslerin örnek alması gereken çok güzel bir uygulamaydı.Başka destekçileri de görmek istiyoruz.GÜNÜN SÖZÜTarihte her hareket hep bir kişinin ayağa kalkmasıyla başlar.TEBESSÜMAdamın biri, arkadaşıyla golf oynarken oyunun en heyecanlı anında bir cenaze töreni görüyor. Kasketini çıkarıyor, gözlerini kapatıyor vebaşını önüne eğerek dua ediyor.Arkadaşı, ''Bu şimdiye kadar gördüğüm en düşünceli ve dokunaklı sahne. Gerçekten iyi kalpli bir adamsın'' der.Arkadaşı cevap verir: ''35 yıllık karımdı.''**Temel bir gün Volkswageni ile giderken, kırmızı ışıkta duran bir Limuzine arkadan çarpar. Aşağıya inerek başlar adama yalvarmaya: "Abi kusura bakma, lütfen affet, gördüğün gibi garibanın tekiyim.". Adam, hasarın da fazla olmadığını düşünerek:"Tamam tamam, affettim hadi git" der. Her ikisi de arabalarına binerek devam ederler. İlerideki bir başka kırmızı ışıkta Temel tekrar Limuzine arkadan çarpar ve kafayı camdan uzatıp eliyle de sakin ol işareti yaparak: "Tamam abi, tamam. Benim, ben"