?>

“VESİKALI YARİM”

Yusuf Gözüküçük

7 yıl önce

Alnımdaki bıcak yarası senin yüzünden;Tabakam senin yadigarın;<<İki elin kanda olsa gel!>> diyor,telgrafın;Nasıl unuturum seni ben, vesikalı yarim?Orhan Veli KANIKSadece tanrının bildiği sevdalar ölümsüzdür, gerisi fanidir, ölmeyi hak eder. Ölüm de bir hak ediştir, hak eden herkes ve her şey o duyguyu tadar mı bilmiyorum ama ölümün o sessiz ve kokusuz bir tatla bezenmiş duygusunu hak ediş sahibinin sevenleri bir gün tadar.Orhan Veli’nin Tahattur (Vesikalı Yarim) şiirini okuyan herkes o hak ediş sahibinin sevenleri olur bir anda. Bir anda ölmeyi hak eden bir sevdaya tanık, daha da ötesi sevgili olur.Hatta Nazım Tahattur için “gerçek şiir bu” anlamında sözler söylemiştir. “Garip”tir Tahattur. Orhan Veli’dir.İzzet Günay (Halil) ile Türkan Şoray’ın (Sabiha) başrollerini oynadığı “Vesikalı Yarim” filminin esinlenme kaynağı bu şiirdir.Filme gelince o ayrı bir dünya…*Halil manavlık yaparak geçimini sağlayan ağır başlı, boylu poslu ve yakışıklı bir mahalle abisi. Bir gün arkadaşlarıyla birlikte Beyoğlu’na bir gazinoya eğlenmeye gider ve hayatı bir anda değişir. Sahnedeki sanatçının Şükran Ay seslendirmesiyle; “Sokağın ardı çarşıevimiz karşı karşı sevgilim barışalım dosta düşmana karşıSenin yüzünden bitmiyor derdim bir sevda uğruna ben ömrümü verdim”Şarkısını söylediği ve tam eğlenip kalkmayı düşündükleri sırada Halil’in dünyasının tam ortasına bir ses hiç sönmeyecek bir ateşin küle çevireceği bir hayatın yangını gibi düşer:Bir sigara içebilir miyim? (sessizlik) Yakar mısın?Yakar Halil. Ve o andan itibaren sanki o sigara değil de, ikisi de yanarlar. Sabiha gazinoda çalışmayı bırakır, ev tutar birlikte yaşarlar. O hayat, bırakmaz yakalarını. Filmde en etkilendiğim sahne ise;Halil bir gün Sabiha’nın patronunun adamlarından birini döver. O gün eve geç gelir. Eve kendisinden önce polisler gelmiştir. Sabiha sorar: -Nerede kaldın?-Hiç, işim vardı, biraz uzadı.Polislerin Halil’i aradığını söylemez, incitmek istemez. Halil de yüzüne vurmaz. Gerçek sevgilerin kuralıdır. Bazı şeyler görmezden bilmezden gelinir, onlar da öyle yaptı işte.Cünkü, hiç bitmeyecek sandıkları ve üç beş günden öteye gidemeyecek olduğunu bilmedikleri sevdalarına gölge etmek istemezler.Fonda, yine Şükran Ay sesi:“Ağlatacaksın benialdatacaksın beni seni sevdiğim seni”-Hiç gelmemiştim buraya-Ben de. Nerelere gidip neler yapıyorsak hepsi ilk.O sevda ile hep ilkleri yaşarlar ama Halil evlidir, çocuğu vardır. Bir gün Sabiha öğrenir, öğrenir de bir türlü Halil’in yüzüne vuramaz. Evliyim dediğinde yıkılacağını düşünür. Kendini çeker, gazinoya atar.Halil’i uzaklaştırmaya çalışır, kavga çıkar, Halil bu kez birini vurur ceza evine düşer. Çıktığı güne kadar Sabiha çalışmaz ama Halil’in çıktığı gün işe döner ve Halil’in kendisini orada çalışırken görünce evine döneceğini düşünür.“Kimseye etmem şikayet, ağlarım ben halime” diye Şükran Ay bülbül gibi şakırken iş değişir. Halil gazinoya gelir. Sabiha, Halil’i uzaklaştırmak için alaycı söz söyler, sonradan dayanamayıp Halil’e sarılsa da, Halil bıçağını Sabiha’nın karnına saplar. Polis Halil’i almaya geldiğinde Sabiha bağırır:-O vurmadı, bıçağı ben kendime sapladım…“Büyük bir sevda”Kimsenin kimseye yapmayacağı bir vefa…Filmi izleyen herkesin kendi yaşadığı tecrübeleriyle “bunlar birlikte yaşayamazlar” diyeceğinden eminim.Tıp ki, Halil’in babasının uzaktan oğluna bakıp bakıp onu utandırmamak için bir şey demeden gitmesinin ardında vakur bir duruşun varlığından emin olduğum gibi.Halil evine döner, kapıyı çaldığında oğlu çıkar karşısına:-Anneeeeee, babam geldi.Halil diğer odaya geçtiğinde çocuk kız kardeşine anlatır:-Başımı da okşadı benim…En başta demiştim ya hani, “Sadece tanrıların bildiği sevdalar ölümsüzdür” diğerleri ölür.Tanrılardan başkalarının duyduğu bildiği sevdalar için ölüm, bir hak ediştir.Benim karar veremediğim tek bir şey var:Sabiha'nın mı sevdası büyük, Halil'in mi?Hangisinin sevdası, diğerinin üzerini soğukta ve açıkta kalmasın diye örtüyor?

YAZARIN DİĞER YAZILARI