Ülkelerin gelişmişlik seviyelerinden tutunda sosyokültürel özelliklerine kadar birçok alanı doğrudan etkileyen eğitim ülkeler için hayati öneme sahiptir. Yeni eğitim öğretim yılı başlamak üzereyken Eğitim camiasında da en tepedeki isimler değişti. Yüksek Öğretim Kurulu başkanı değişmişti geçenlerde. Şimdi de Milli Eğitim Bakanı görevden affını istedi ve bu istek Cumhurbaşkanı tarafından kabul gördü. Peki gerek YÖK’ ün yeni başkanı gerekse yeni Milli eğitim bakanı acaba gidenlerin politikalarını mı devam ettirecek yoksa bağımsız sürdürülebilir, çağın ihtiyaçlarına göre gerçekçi eğitim politikaları mı izleyecekler? Ya da yine eğitimde yap boz tahtası gibi değişiklikler mi yaşanacak. Tabi ki toplumlar sürekli değişirken ülkenin sosyoekonomik durumuna göre dünyadaki değişimlere göre eğitimde de değişikliklerin olması kaçınılmaz ama her gelen bakanın sistemi değiştiriyoruz diyerek değişiklikler yapması yerine gelen bakanın önceki bakanın icraatlarını beğenmeyerek yeniden değişiklikler yapması da doğru değil.
Eğitimde müfredattan kaynaklanan sorunlar, fırsat eşitliğinden kaynaklanan sorunlar, Fiziksel ve materyal eksikliğinden kaynaklanan sorunlar, Yeteri kadar öğretmenin olmayışından kaynaklı sorunlar, Sınav sisteminden kaynaklı sorunlar… Say say bitmez. Gelin birlikte bu sorunların bazılarına bakalım. Yaklaşık 1,5 yıldır olağanüstü bir pandemi süreci yaşarken ve bu süreçte genelde online eğitim verilirken gerek MEB tarafından liselere geçiş sınavında gerekse ÖSYM tarafından YKS sınavında daha orta düzey sorular sorulamaz mıydı? YKS sonuçları ortada 2,4 milyon kişinin girdiği sınavda 180 puan barajını geçen sayısı 1,3 milyon yani 1,1 milyon kişi 180 barajını geçemedi. Yanlış eğitim politikalarının bir sonucu olarak tüm şehirlerimize üniversiteler açıldı. Bu durum üniversitelerimizde kalitenin iyice düşmesine enden oldu. Bir zamanlar Tıp Fakültesi ile yarışan Matematik bölümüne şimdi 2-3 matematik neti ile girilebiliyor. Yine aynı şekilde Mühendislik Fakültelerinin çoğuna düşük netlerle girilebiliyor. Fizik, Kimya, Biyoloji bölümleri tercih edilmiyor kontenjanlar boş kalıyor, Tarih, Coğrafya, Türk Dili ve Edebiyatı bölümlerinin ise açık öğretimleri var. Acaba yeni gelenler bu sorunlara çare bulabilecek mi yoksa her şey eski hamam eski tas devam mı edecek? Düşünün 2-3 Matematik neti ile Matematik kazanan bir öğrenciyi, üniversiteyi bir şekilde bitirse de nasıl atanacak, nasıl iş bulacak gerçekten çok zor.
Sayın Ziya Selçuk bakanlığa geldiğinde tüm eğitim camiası çok heyecanlanmıştı, onunda en büyük şanssızlığı pandemi sürecinde görevde olması oldu belki ne karar alınsa memnun olmayacak bir kitle mutlaka çıkacaktı ki öyle de oldu. Sayın bakan 2023 eğitim stratejisini açıklamıştı, Dersler birleştirilecek ders sayıları azaltılacaktı, öğrencileri ilgi ve isteklerine yönelik alanlara yöneltecek programlar yapılacaktı, 2023’te yeni eğitim programına göre üniversite sınavında da değişiklik yapılacaktı tüm bunlar rafa kalktı. Acaba yeni bakan sayın Selçuk’un politikalarını devam ettirecek mi bekleyip göreceğiz.
Görev süresi biten YÖK başkanı ortada sınav değişikliğini gerektirecek bir durum yokken ve belki de Türkiye’nin sınavlar tarihinin en iyi sınav sistemi YGS LYS sınav sitemi uygulanıyorken sadece Cumhurbaşkanı sınav sitemini eleştirdi diye sistemi komple değiştirdi. Hatırlıyorum 2018 yılında MEB liselere giriş sınavında değişiklik yaptığında gazeteciler sayın Yekta Saraç’a sormuşlardı üniversiteye giriş sınavında değişiklik düşünüyor musunuz diye. Saraç’ın bu soruya cevabı iyi işleyen bir sistem var değişiklik düşünmüyoruz olmuştu. Ama birkaç ay sonra sınav sistemi değişti. Birçok dersten soru sayıları azaltıldı. Bu durum sınavın kapsam geçerliliğinin düşmesine neden oldu. Olayın bir başka yönü de azalan soru sayıları öğrencilerin az soru sorulan dersleri önemsememesidir. Bu durum sanki sınavda fazla soru sorulan derslerin daha önemli az soru sorulan derslerin daha önemsizmiş gibi düşünülmesine neden oldu ki bu büyük bir yanlış. Dersin önemi sorulan soru sayısı ile ölçülemez Ama maalesef öğrencilerin ekseriyeti bu şekilde düşünmekte onları bu düşünceye yönelten de YÖK’tür. Düşünün YGS sınavında Fizikten 14 soru varken 7 soruya indi, Biyolojiden 13 soru varken 6 soruya indi, Tarih’ten 14 soru varken 5 soruya indi, yine Coğrafyadan 12 soru varken 5 soruya indi. Yeni YÖK başkanı sınav sistemi ile veya soru sayıları ile ilgili bir düzenleme yapacak mı onu da bekleyip göreceğiz. Bize düşen hem yeni bakanımıza hem de YÖK başkanına başarılar dilemek.