Ege adalarının silahlandırılması 1923 yılında imzalanan Lozan anlaşması ve 1947 yılında imzalanan Paris anlaşması ile yasaklanmıştır. Gel gör ki Yunanistan bu anlaşmalara hiç uymadı ve 1960’lardan itibaren Ege adalarını silahlandırmaya başladı. Buralara hava ve deniz üsleri inşa ediyor gayri askeri statüde olması gereken bu adaları silahlandırıyor. Peki bu duruma Türkiye ne diyor? Anlaşmalardan doğan haklarını koruyacağını söyleyen Türkiye bu konuda sıklıkla Yunanistan’ı uyarsa da Ege adalarındaki durumda en azından şimdilik bir değişiklik yok. Bugünkü yazımda Lozan anlaşmasından başlayarak adaların Yunanistan tarafından yapılan ihlaller ve Türkiye’nin haklarından bahsedeceğim. Yasaklayıcı uluslararası düzenlemelere rağmen Yunanistan Ege denizinin doğusunda yer alan adaları 1950’li yılların sonundan itibaren hukuka aykırı bir şekilde silahlandırmaya başladı. Bu durum yeni olmasa da yakın zamanda yapılan bu ihlaller sorunun ivme kazanmasına neden olmuştur. Aslında Yunanistan sadece Ege adalarını silahlandırmakla kalmıyor genel anlamda bir silahlanma var Yunanistan tarafında. Bu durum sorunun çözümünü daha da zorlaştırmakta ve boyutlarını büyütmektedir. Türkiye bu konuda Yunanistan’a kaşı yaptığı uyarıların seviyesini son yıllarda iyice yükseltmiştir. En son Cumhurbaşkanının Yunanistan’a şaka yapmıyoruz adaları silahlandırmaktan vazgeçmezseniz sonuçları ağır olur demesi ve 100 yıl önce Yunanistan’ın yaşadığı hezimeti hatırlatması durumun ne kadar önemsendiğinin göstergesidir. Ege denizinde uzun yıllar Türkiye ile Yunanistan’ı karşı karşıya getiren sorunlar olagelmiştir. Bu sorunların kaynağını Ege adaları oluşturmaktadır. Yunanistan Ege denizinde kara suları ve buna bağlı olarak hava ve deniz yetki alanlarını genişletme eğiliminde. Türkiye’nin bu durumu kabul etmesi asla düşünülemez. Hatta Yunanistan’ın kara sularını 12 mile çıkarması TBMM’de 1995’te savaş sebebi sayılmıştı. Yunanistan adaları yıllardır silahlandırsa da son yıllarda gayri askeri statüde olması gereken bu adalarda asker yığınağı üst seviyelere gelmiştir. Yunanistan arkasına Fransa ve ABD başta olmak üzere bazı ülkeleri alarak zamanlaması ve hedefleri belirlenmiş politik manevralar yapıyor. Batılı ülkeler nasıl Ukrayna’nın tabiri caizse sırtını sıvazlayarak bu ülkeye destek olacaklarını söyleyerek Rusya Ukrayna savaşının çıkmasını istedilerse belki de Yunanistan ve Türkiye arasında böyle bir savaş çıkmasını istiyorlardır. Çünkü bölgede güçlü Türkiye batılı ülkelerin çıkarları ile uyuşmamaktadır. Yunanistan Türkiye’nin adeta sinir uçları ile oynuyor, bunu yaparken sonuçta zararlı çıkacağını bilmiyor ya geçmişten ders almamış ya da batılı abilerine çok güveniyor. Bu konuda Türkiye’nin kırmızı çizgileri net. Aslında Ege denizindeki bu sorunun temelinde Yunanistan’ın ege denizini adeta bir iç denizi olarak görmesinden kaynaklanıyor ki bizim açımızdan bu kabul edilebilir bir durum değil. Hem ülkeler arası hukuka aykırı hem de bizim egemenlik sahamıza bir müdahaledir bu. İşin bir başka boyutu da şu ki; Yunanistan Ege denizindeki tezini Doğu Akdeniz’de de burnumuzun dibindeki adalar üzerinden bu alanda da kabul ettirmeye çalışıyor. Bunun son örneğini Meis adası üzerinde gördük. Söz konusu ada Antalya’nın Kaş ilçesine 2 km uzaktayken Yunanistan anakarasında yaklaşık 500 km uzaklıktadır. Fakat Yunanistan uluslararası deniz hukukuna aykırı bir şekilde adalarında kıta sahanlığı olduğu tezini savunmakta. Düşünsenize Yunanistan’ın tezine göre bizim balıkçı teknelerimiz Kaş kıyısından birkaç yüz metre açılsa Yunanistan kara sularına girmiş oluyor ki bu kesinlikle kabul edilemez bir durum. Uluslararası deniz hukukunda adların kıta sahanlığının bulunması tek bir şarta bağlanmış o da ülkenin adalar ülkesi olması tıpkı Endonezya gibi. Ama Yunanistan bir ada ülkesi değil bu nedenle Yunanistan adalarının kıta sahanlığı olamaz. Türkiye tarih boyunca Ege denizinde iyi komşuluk ilişkileri ve müttefiklik ruhuna yakışır bir şekilde davranırken Yunanistan he zaman gerilimi tırmandıran taraf olmuştur. Yunanistan’ın Ege’de, Kıbrıs’ta, Doğu Akdeniz’de bu kadar cüretkâr davranmasının nedeni başta Fransa ve ABD olmak üzere batılı ülkelere güvenmesidir. Yoksa Yunanistan tarihin hiçbir döneminde Türkiye ile direk savaşa girecek cesareti kendinde görmemiştir. Buna ne insan kaynağı ne askeri teçhizatı ne de siyasi gücü yeter. Ama 100 yıl önce İngilizlerin maşası olarak kurtuluş savaşında nasıl boylarının ölçülerini aldılarsa daha fazlasını görürler. Çünkü artık 100 yıl önceki Türkiye yok karşılarında.