Bizler bu topraklar için çok bedel ödedik, ödemeyede devam ettik. Vatan için bayrak için can verdik, şehit olduk gazi olduk ama vaz geçmedik.
Şehitlik ve Gazilik olmadan vatan olmaz.
Vatan; uğrunda şehitlerimizin ve gazilerimizin kanlarıyla sulanınca vatandır..
Bugün sahip olduğumuz bu cennet vatanımıza göz diken hainlik edenler bilsinlerki bizler ecdadımızın izinden giderek, kahraman ecdadımızın her karış toprağını kanları ile sulayarak bizlere emanet ettiği toprakları düşmana asla teslim etmeyiz.
Bu hususta bize düşen görev de; şehitlerimizi ve gazilerimizi rahmetle anmak, bu güzel vatanımızı korumak ve bize emanet edilen bu aziz Vatanı bizden sonraki nesillere emanet etmektir.
İslam barış demektir. Fakat vatan ve milletin toprağına, namusuna göz dikenlere kısaca düşmana karşı savaşmayı mukaddes bir vazife sayar.
Vatan sevgisi imandandır, ve bu sebeble dinimiz savaştan kaçmayı günah saymıştır.
Allah yolunda savaşan cihad eden ve savaştan sağ dönenlere gazi, orda vefat edenlerede şehit denir.
Allah gazilere, dünya hayatını, ahiret için sattıklarından dolayı büyük bir mükâfat verecektir. Gazilerin esas olarak şehit olmak arzusuyla savaştıkları bir gerçektir.
Ebu Hureyre’ye Peygamberimiz üç kişinin Allah için sefere çıktığını ve bunlardan birinin de gaziler olduğunu müjdelemiştir.
Her müslümanın arzulaması gerektiği iki mertebe vardır ki, bunlar; Şehitlik ve Gaziliktir. Çünkü bu rütbeler hayat karşılığında ve inanç sayesinde kazanılmaktadır.
Allah katında hem de halk nazarında şahadet mertebesine yükselmek büyük şereftir.
Şehit; Allah yolunda canını seve seve feda edip, Allah’ın huzurunda diri olarak hazır bulunup, rızıklanacağı ve Cennete gireceğine şahadet olunacağı için bu adı almıştır.
Antep ; Toprağını düşmana teslim etmedi Fıransız, ingiliz demeden vatanına saldıranları geri püskürterek canı malı pahasına ‘Gazi’ ünvanını almıştır. Nice canlar, kahramanlar, şehitler, şühedalar yatar bu topraklarda.! Ateda topraktan ecdat fışkırır.
Antep şehitliği arzulayarak ölüme meydan okudu. Şehit oldu, gazi oldu ama yılmadı.
Tarihe kısa bir yolculuk yapalım ;
Sene 1920 Antep kuşatmasında düşmanın yanısıra, açlıkta antebi kasıp kavurmuştu. Yenebilecek bir şey kalmamıştı, tek şey kalmıştı oda zehirli bir zerdaliydi, zehri gider diye ıslatıp yerler, ancak zehir gitmez. zehirlenirler. daha sonra "zehirlene zehirlene alışırız derler" ve alışırlar ..
21 Ocak 1920 Cuma günü, 14 yaşındaki Mehmet Kâmil annesiyle dedesinin evinden geliyorlardı. İkisinin de sırtında hasır örmek için dedesinin evinden aldıkları parçalar vardı. Fransızlarla harp daha başlamamıştı. Vakit akşam üstüydü. Fransızların fırın olarak kullandığı bir binanın önünden geçerken, Kozanlı tarafından gelen birkaç Fransız askeri birden Mehmet Kâmil'in annesinin önünü kesip peçesini açmak istediler. Mehmet Kâmil'in annesi bir yandan bağırıyor bir yandan da peçesini açmak isteyen Fransız askerlerine karşı kendisini müdafaa etmeye çalışıyordu.
Anasının saldırıya uğradığını gören Kâmil yerden aldığı taşları Fransız askerlerine atıyordu. Tam o sırada ortalığı bir çığlık kapladı.
Mehmet Kâmil, Fransız askerlerinin tüfeklerinin süngüsüyle şehit edilmişti. Mehmet Kâmil'in katledilmesiyle Antep müdafaasının ilk şehidi verilmişti.
Şanlı tarihimizin altın yaprakları arasında Şahinbeylerimiz ve Karayılan’larımız vardır.
Mehmet Sait ( Şahinbey ) Rüşdiye'den mezun olduktan sonra Yemen' de askerlik görevinde bulunmuş, 1. Dünya Savaşı'nda Çanakkale, Romanya ve Filistin cephelerinde savaşmıştır. 1918 de Filistin cephesinde esir düşmüş; bir yıl Mısır' da kaldıktan sonra İstanbul’a dönmüş buradan da Nizip Şube Reisliği görevi ile Antep' e gelmiştir.Dünya yüzünde var olduğundan beri hiç bir zaman hürriyet ve istiklalinden taviz vermeyen, asla esareti kabul etmeyen Türk Milleti'nin bu özelliğini göz ardı etme gafletinde bulunan Fransızların Antep'i işgal etmeleri üzerine ; Mustafa Kemal Atatürk’ ün emir ve direktifleri ile Antep'te kurulmuş olan Müdafa-i Hukuk Cemiyeti'nin isteği ile Şahinbey Kilis yolu üzerinde Kuvva-i Milliye Kumandanlığı görevini üstlenmiştir.
Kilis' ten Antep' e gelecek olan düşman kuvvetlerini 25 Mart 1920' de ''Düşman arabaları cesedimi çiğnemeden Antep' e giremez.'' diyerek emrindeki çetelerle birlikte Elmalı sırtlarında işgal kuvvetlerini üç gün süreyle hırpalamış ve büyük zayiatlar verdirmiştir.
Ancak, düşman süngüsüne hedef olarak köprü başında şehit olmuştur.
Karayılan; asıl adı Mehmet olan Gaziantep’in 40 km. kuzeyinde Kahramanmaraş ili Pazarcık ilçesi Höcüklü köyü Elifler mezrasında 1888 yılında doğmuştur.
Birinci Dünya Savaşı’nda Rus Cephesinde savaşmış, çeşitli yararlıklar göstermiş ve çavuşluğa terfi ettirilmiştir. Bu savaşta ayağından yaralanarak Malatya Hastanesi’nde tedavi edilen Karayılan, daha sonra köyüne dönmüştür.
Hükümet kuvvetleriyle birlikte eşkıya Bozan Ağa’yı vurmuş, avanesini dağıtmıştır.
Antep savaşı şiddetlenince çetesiyle Karabıyıklı’da düşmana ilk ve kesin darbeyi indiren Karayılan, Kuvâ-yi Milliye safına katılmıştır. Daha sonra Dülük köyüne gelerek şehri kuşatan Fransız çemberini yarmış ve Antep’e girmiştir.
Karargah olarak önce Bekirbey sonra Karagöz camisini kullanmıştır. Şehir içi ve şehir dışı savaşlarına katılmıştır. Kendisine Şıhın Dağı’ndaki ( Sarımsak Tepe ) Fransızları püskürtmesi emri verilen Karayılan, bu çarpışmada ( 24 Mayıs 1920 tarihinde ) şehit düşmüştür.
Kahramanca mücadelesi sonunda Antep' e GAZİLİK ünvanı verilmiştir.Aç, susuz ve başlarına yağan mermilere karşı yaptığı destansı bağımsızlık savaşının sonunda, direnişten taviz vermeyen ama nüfusunun 3'te 1'ini onuru, namusu, bağımsızlığı için şehit veren gazi şehrimizin adı "Gaziantep " olmuştur.
Atalarımızın, Ecdadımızın, her daim izinden gidebilmek temennisi ile şehitlerimizin Ruhuna El-Fatiha
Gaziantep’in düşman işgalinden kurtuluşunun 95.yılı kutlu olsun..
Selam ve Dua ile Kalın