Mersin'de inşa edilen ve Türkiye’nin ilk nükleer güç santrali olacak Akkuyu Nükleer Güç Santrali (NGS) Projesi’nde yürütülen çalışmalara ilişkin açıklama yapan Akkuyu Nükleer A.Ş. Genel Müdür Birinci Yardımcısı ve Yapı İşleri Direktörü Sergey Butckikh, nükleer santralin Türkiye’nin elektrik ihtiyacının yüzde 10’unu karşılayacağını söyledi.
Akkuyu Nükleer A.Ş. Genel Müdür Birinci Yardımcısı ve Yapı İşleri Direktörü Sergey Butckikh ile ekoloji ve nükleer alanında uzmanlar, Mersin Gülnar'da yapımı süren nükleer santralin son durumu hakkında bilgilendirme gerçekleştirdi. Sergey Butckikh, projenin tarihçesinin 2010 yılına dayandığını ve hükümetler arası anlaşmanın imzalanması ile startın verildiğini aktardı. Projenin 4 güç ünitesinden ve toplamda 4 bin 800 saat-megavat güce sahip olacağını belirten Butckikh, şunları söyledi:
"Bu nükleer santral, dünyanın en güvenilir nükleer tesisi olacak. Çünkü kullanacağımız Akkuyu’da reaktör tipleri halihazırda 4’ü Rusya’da biri de Belarus’ta olmak üzere 5 tanesi dünyada işletmeye sunulmuş durumda. Yeni nesil bir teknoloji kullanacağız, yani 3 artı nesil teknoloji kullanılacak. Santralin işletme ömrü 60 yıl, ancak 20 yıl daha uzatılabilecek. Bu gerekçelere dayanarak inşa edeceğimiz nükleer santralin en güvenilir nükleer santral olacağını söylemekten hiç çekinmiyorum. Proje kapsamında gerçekleştirilen işlerde yerli Türk şirketlerin yer alması için çok büyük olanak ve fırsatlar sunulmakta. 400’ün üzerinde büyük şirket projede halihazırda görev alıyor.
Yine inşaat sahamızda şu anda 8 binin üzerinde işçi istihdam ediliyor. İnşaat dönemimizin zirveye ulaştığı dönemde toplamda 12 binin üzerinde işçinin istihdam edilmesi öngörülüyor. Bu çok devasa bir güç anlamına geliyor. İnşaat bittiğinde işletme dönemine geçilecek ki bu süreçte de az sayılmayacak yaklaşık 4 bin insanın istihdamı sağlanacak. Projemiz kapsamında önemli bir diğer husus; santralimizde istihdam edilmek üzere özel eğitim programı uygulanmakta olup, Türk vatandaşları arasından seçilenler de eğitilerek daha sonra santralde istihdamları öngörülmektedir. 600 kişi Rusya’da eğitilecek ve uzman olarak yetiştirilecektir. Bu program kapsamında halihazırda bugün itibari ile 146 uzmanımız Rusya’da eğitimlerini tamamlamış ve şirketimizi bünyesinde istihdam edilmektedir. 43 Türk vatandaşı da eğitimlerini tamamlamış ve diplomalarını almışlardır. Bunlardan 3’ü Mersin bölgesindendir."
'YENİ REAKTÖRLERİN ÇALIŞMA KAPASİTESİ DAHA YÜKSEK'
Nükleer santral faaliyete geçtiğinde tüm Türkiye’nin elektrik ihtiyacının yüzde 10’unu karşılayacak kapasitede olacağını vurgulayan Butckikh, "Yeni tip reaktörlerin en büyük özelliği çalışma kapasitesinin daha yüksek olmasıdır. Birinci ünite ile ilgili tüm çalışmalar tam kapasite ilerliyor. Her sene işlerimizin kapasitesi daha artarak yüksek bir aşamaya geçiyor. 8 Nisan 2020’de ikinci ünitenin yapımı için resmi olarak ruhsat alınmış ve yapımına geçilmiştir. 3 Mayıs 2020’de de 3’üncü ünitenin çukur kazısı için sınırlı çalışma izni alarak çalışmalara başladık. Şu anda inşaat sahamızda 3 ünite çalışmalar önceden onaylanan program kapsamında devam etmektedir. Bizim için önem arz eden bir olay daha var. Haziran 2020’de birinci ünitenin iç koruma binasının tasarımı yapıldı. 350 tonun üzerindeki bir yapıdan yerine yerleştirildi. Bir ünitenin yapımı için bu tür katmanlardan oluşan 5 adet parça kullanılmaktadır. Tüm parçaların birbirine monta edildikten sonra tek bir gövde haline gelmesi için ilgili çalışmalar yapılarak bunların bütünlüğü sağlanacak. Bu konstrüksiyon bir nükleer güç santralinin, ünitenin güvenli çalışmasını sağlayan asil güvenlik sistemlerinin bir elementidir. Kor tutucu diye tabir ettiğimiz çok önemli bir ekipmanın Kasım 2020’de tasarımda öngörülen yerine kurulumu tamamlandı. Tasarım dışı bir kazanın meydana gelmesi durumunda faaliyete geçecek kor tutucu, eriyen maddenin hapsedilmesini ve sızmasını önleyecektir" diye konuştu.
'BİRİNCİ ÜNİTE TAMAMLANMAK ÜZERE'
Birinci ünitenin artık net olarak görüldüğünü, ikinci ünitenin sürdüğünü ve 3’üncü ünite için kazı çalışmalarının başladığını aktaran Butckikh, "Bir nükleer santral sadece nükleer güç üniteleri veya binalardan bir tesis anlamına gelmiyor. Çok sayıda yardımcı binalar var. Batı ve doğu inşaat ve montaj üsleri adeta bir fabrika faaliyette. Nükleer santrali Akdeniz’in kıyısındaki bir bölgede yapıyoruz bu nedenle deniz hidroteknik yapılarının da olması gerekiyor. Kıyı koruma yapıları örneğin deniz hidroteknik yapılarındandır. Beton gibi malzemeler yüzde 100 yerli malzemeden tercih ediliyor. İleride yerli piyasadan temin edilmesi öngörülen malzemelerin yüzde 40’ının yerli piyasadan tedarik edilmesi projede öngörülüyor. Kıyı koruma yapılarında kullanılan malzemeler burada üretilip inşaat yerinde de kullanılıyor" ifadesini kullandı.
'İNŞAAT SÜRECİNDE OLUŞAN BOŞLUKLAR, ÇATLAK OLARAK ALGILANDI'
Sunumun ardından soru-cevap b ölümüne geçildi. Akkuyu inşaatında geçen günlerde meydana gelen çatlak iddiaları ile ilgili soruya yanıt veren Butckikh, "Aslında bunları çatlak dememek gerekiyor derken, bir inşaatın ne kadar zor bir teknolojik süreç ile gerçekleştiğini zaten anlattım. Beton harcının oluşumundan en ufak detaylara kadar yapılan hesaplamalar kullanılan malzemelerin farklı hesaplar kullanılarak yapılan bir çalışmadan bahsediyoruz. Burada çok sayıda inof malzeme kullanıyoruz. Bu malzemelerin ısı takibi mutlaka yapılmalı. Bu kadar kapsamlı bir tesisin inşaatında elbette ki öngörülen tasarımda izin verilen bazı boşlukların oluşması gayet doğal ve inşaat sürecinde meydana gelebilecek hususlar. Bu tür hususlar ortaya çıktığında bunların onarımının ne şekilde yapılacağı da proje uygulama belgelerinde yer alıyor. İnşaat sahasında halihazırda bağımsız yapı şirketleri var. Onlar tüm bu süreçleri çok sıkı bir şekilde denetliyorlar. Ortaya çıkabilecek boşluklarda kullanılan teknolojinin ne kadar doğru ve hesaplamaların nasıl seçildiği bir daha o b boşluklar ortaya çıkıyor ki bu da proje bir teknolojinin ispatıdır bizim için" dedi.
EKONOMİYE 1 MİLYAR DOLARLIK YATIRIM
Akkuyu'dan temin edilecek enerjinin pahalıya alınacağı yönündeki iddialara da yanıt veren Sergey Butckikh, şunları söyledi:
"Bu çok yüksek bir fiyat değil. Sabit olmakla beraber şunun bilincinde olmalıyız ki belirlenen fiyat hükümetler arası anlaşmanın imzalandığı tarihte belirlenmiştir. İçinde bulunduğumuz dönem ekonomiyi ve artan nüfus oranını dikkate alırsak dünyadaki birçok ülke karbondioksit kaynaklı elektrik üretiminden vazgeçtiğini ve elektrik ihtiyacının giderek artacağını dikkate alırsak bu fiyatın yüksek fiyat olduğunu söylemek doğru olmuyor. Bahsettiğiniz bu fiyat, sabit bir fiyattır. Dolayısıyla bu fiyat anlaşma kapsamındaki süre içinde herhangi bir şekilde revizeye uğramayacaktır. Nükleer santralin inşaat aşamasının tamamlanıp üretime geçildiğinde bu fiyatı dünya piyasası ile kıyasladığınızda hiçbir şekilde yüksek fiyat demek doğru olmayacaktır.
Altını çizerek söylemek isterim; bu fiyat sabit olup 15 sene içinde hiçbir şekilde revize edilmeyecektir. Bu sözleşmenin şartlarından biri. Projeye yapılan yatırım, geçen sene itibari ile Türkiye ekonomisine 1 milyar Dolarlık bir yatırım yapıldı. Yatırımların yüzde 40’ının üzerindeki hacim yerli piyasadan temin edildi, yani buradan satın alındı. Projemize daha çok Türk yerli tedarikçilerin katılmasını daha da destekliyoruz. Burada inşaat malzemesine eş zamanlı olarak bizim ihtiyacımı olan kalitedeki malın tedarik edilmesi de önemli bir husus. Türkiye’den tedarik ettiğimiz inşaat malzemelerinin kalitesi oldukça yüksek ama diğer taraftan fiyat politikasını da göz ardı edemeyiz. Çünkü maliyet çerçevesinde yapılan bir proje. Malzemelerin yerli piyasadan temin edilmesi, yerlileştirme çok zor ve karmaşık bir süreçtir. Çünkü burada iki önemli unsur var. Biri fiyat politikası, ikincisi de güvenlik önlemleri. Eğer bunların ikisinden seçim yapmak zorunda kalırsak güvenlik faktörünü seçmek zorundayız. Türkiye’de bulunduğumuz sürede bu konuyla ilgili çok çalışma yapıldı. Yerli piyasadan tedarik ettiğimiz ürünler için malzeme bilim kuruluşu olarak TSE inceleme yapıp, belgeleyerek projede kullanılmasına izin veriyor."
kaynak milliyet