USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000
Mobil

Cemaat'in kozmik odasının sırları ortaya çıktı

Cemaat'in kozmik odasının sırları ortaya çıktı
29-04-2016 04:55
Gaziantep

Türkiye'de, Hrant Dink cinayetiyle ilgili kamu görevlileri hakkında yargılama başlamasıyla birlikte gözler İstihbarat Daire Başkanlığındaki C Şubesindeki C-5 Büroya çevrildi. Türkiye'de, Hrant Dink cinayetiyle ilgili kamu görevlileri hakkında yargılama başlamasıyla birlikte gözler İstihbarat Daire Başkanlığındaki C Şubesindeki C-5 Büroya çevrildi.

Aydınlık gazetesinden Mehmet Bozkurt, C-5 bürosuna ilişkin başlattığı yazı dizisinin ilk bölümünde büronun kurucusu Ali Fuat Yılmazer’in ifadelerindeki çelişkiyi ve yalan ifade verdiğine ilişkin bir belgeyi yayımladı.

İşte o haber:

Ali Fuat Yılmazer, "tasarlayarak kasten öldürmek" suçundan ağırlaştırılmış müebbet, "silahlı örgüt kurmak, resmi belgeyi yok etme, görevi kötüye kullanma" suçlarından 19 yıldan 32 yıla kadar hapis cezasıyla yargılanıyor.
Savcılık elde ettiği delillere göre C-5'le ilgili şu tespiti yapıyor; "FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütünce başlatılması planlanan Ergenekon soruşturmalarının hazırlıklarının yapıldığı, gizli bir yapılanma olan C-5 Bürosunun varlığı açığa çıkarılmıştır."

ÖLÜMLÜ DOSYALAR HEP C-5'TE
C-5'te çalışılan dosyaların da, "Hrant Dink, Rahip Santora cinayeti, Zirve Yayınevi cinayetleri. Ergenekon ve diğer önemli tüm olaylar" olduğu değerlendiriliyor. C-5'in takip ettiği bu dosyalarda infial yaratan ölümler oldu ya da Türkiye'de yıllarca süren hukuk katliamları yapıldı. Bu isimlerden en etkili olanı dönemin İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek ve skandallara imza atan büronun kurucusu Ali Fuat Yılmazer. Türkiye'nin bir döneminin senaryosunun yazarları şimdi yargı önünde.

AKYÜREK VE YILMAZER'İN İTİRAFLARI

Akyürek, savcı Yusuf Hakkı Doğan'a verdiği ifadede 2 Ekim 2014 günü ilk kez C-5 bürosunu itiraf etti. Yükselen ulusalcılığa karşı kumlan büroyla ilgili Akyürek, "Ulusalcılık faaliyetleri benim döneminde çok fazla arttı, bununla ilgili olarak eskiye nazaran arkadaşların çalışmaları da arttı, bu bana arz edildi, bu çerçeveden ne kadar personel ihtiyacı varsa tahsis ettim, ne istedilerse yaptım böyle bir büro kurulmuş olabilir. Ali Fuat Yılmazer o dönemde böyle bir büro kuralım diye teklif getirdiyse, mevzuata göre büro kurulmuştur" dedi.

Akyürek'ten üç gün sonra Yılmazer savcının karşısına çıktı. O da, "Ne zaman kurduğumu hatırlamıyorum evraklardan bellidir. C5 bürosu resmen kurulmuş bir büro mudur, onu da hamlamıyorum. Ancak C-5 bürosunun ne zaman tescillendiğini bilemiyorum yani bir büronun içerisinde böyle bir çalışma grubu yapıldı, resmi olarak kurulduğunu bilmiyorum. Ben C bürosunun içerisinde bulunan bazı arkadaşlardan ulusalcılık faaliyetlerini takip babında görevlendirdim. Yani bir ekip kurdum. Ve bu aşırı sağ faaliyetler bağlamında değerlendirilmek üzere bu yola gidildi. C-5 bürosu muhtemelen Danıştay cinayetinden sonra muhtemelen 2006 yılının ikinci yarısında oluşturulmuştur."

Türkiye, Ulusalcılığa karşı kumpasların merkezindeki C5 bürosunu 6 Ekim 2014'te Aydınlık'ın haberiyle öğrendi. Sadece komiser ve komiser yardımcılarının görev alabildiği büro 5 yıl boyunca yasa dışı faaliyet yürüttü. Büro 28 Kasım 2012'de İdris Naim Şahin döneminde İçişleri Bakanlığının onayıyla resmiyet kazandı. Ali Fuat Yılmazer. C5 Bürosu'nun 2012'ye kadar yasa dışı çalıştığını 5 Aralık 2014'teki sorgusunda itiraf etti. Soruşturmada kamuoyunun yakından takip ettiği kumpas dosyalarının merkezi olarak bu birim üzerinden yürütüldüğü tespit edildi.

YILMAZER 2006'DAN ÇARK ETTİ

Yılmazer kişisel internet sitesinden C-5 ile ilgili detaylı bir açıklama yaptı. Geçtiğimiz hafta başlayan duruşmalar öncesi savunma niteliğindeki bu açıklamasında ifadesinden çark etti. 2014'e kadar hiçbir şekilde C-5'ten bahsetmedi, gizli büroyu kuran Yılmazer, 2007'deki yönetmeliğe göre çalıştığını, ilk personel görevlendirilmesinin ise 1 Mart 2007'te yapıldığını söylüyor.
C-5’in yasal mevzuatının açıklığa kavuşturulması ve bu büronun faaliyetlerinin su üstüne çıkartılması, Dink cinayeti dâhil Türkiye’de hukuk katliamlarına yol açan davaların nasıl tezgâhlandığının açıklığa kavuşturulmasında büyük öneme sahip. O yüzden Yılmazer'in niye ifade değiştirdiğini belgeleriyle açıklayalım.

‘C-5’İ FİİLEN 1 MART 2007’DE KURDUM’
Yılmazer internet sitesinden C-5 ile ilgili, “Bu yeni düzenleme ile ilave büro tanımlamalarının görev listelerine yansıtılması ve personelin de Yönetmelikte belirlenen tanımlamalara uygun şekilde görevlendirilmeleri, mevzuat gereği zorunlu bir işlemdir ve yapılmaması halinde de sorumluluk doğurur” dedi.
İstihbarat Daire Başkanlığı bünyesinde görevli personelle “günlük görev listelerinin” açıkça belirtilmesi zorunluluğuna Yılmazer de dikkat çekiyor. Ve savunmasını, personel listesinde C-5 çalışanlarına ilk kez, yönetmelik yayımlandıktan sonraki tarih olan 1 Mart 2007 günü yer verildiğini belirtiyor: “Bana Bakanın onayladığı yeni yönetmelik tebliğ edilmiş ve ben de C Şube Müdürü olarak kendi Şubemdeki çalışmaları 01.03.2007 tarihinden itibaren yeni yönetmelikte belirlenen düzenlemeye uygun şekilde yapılandırmışım. C-5 Büro ilk olarak bu tarihte görev listesinde belirtilmiş. Yani C Şubesinde C-5 Büronun fiilen kuruluş tarihi; 01.03.2007.”

O EVRAKI C-5’TE BULDUK
Yılmazer’e göre 01.03.2007 tarihinden önce, fiili kuruluşu gerçekleşmemiş, personeli olmayan C-5 bürosunda herhangi bir evrakın işlem görmemesi gerekir. Belgeler Yılmazer'e yanıt veriyor.
Bursa İl Emniyet Müdürlüğü’nden gönderilen 28 Şubat 2007 tarihli evrak aynı gün 3315 sayı numarasıyla Yılmazer’in personelinden önce C-5 Bürosu’na girdi. Bursa Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü tarafından kuaför olan baba ve oğlunun Dink cinayeti kapsamında bilgisine başvurulmuştu. Hem de çok tanıdık bir gerekçeyle! Ü.K. ve R.K.’nin hakkında ihbar vardı. İhbarı yapan, Ergenekon davalarıyla birlikte tüm Türkiye’nin tanıdığı ihbarcı; “Vatansever”di.

155'E GELEN İHBAR
13 Şubat 2007 günü İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün 155 hattına “Vatansever” isimli meçhul bir ihbar yapılmıştı. İhbarcı, Dink cinayetinde Ogün Samast ve Yasin Hayal’in piyon olduklarını asıl kişilerin açık adreslerini verdiği Bursa’da yaşayan, kuaförlük yapan baba oğul olduğunu söylüyordu. Eğer geç kalınırsa sırada dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan’ın olduğunu da söylemeyi ihmal etmedi. İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün yazısı üzerine Bursa polisi iki esnafı emniyete götürdü. Kendilerine yöneltilenlere anlam veremedikleri tutanaklara yansıyan baba oğul, birkaç yıl önce ev sattıkları kişilerle davalık olduklarını, “herhalde onunla alakalıdır” diyerek kendilerini savundu.
Bursa Emniyet Müdürlüğü’nden İstihbarat Daire Başkanlığı'na 28 Şubat 2007 günü gönderilen ifadeler hangi büro tarafından teslim alındı dersiniz? Yılmazer tarafından 1 gün sonra göreve başlayacak C-5 tarafından. Bursa'dan gelen evraklar “personeli olmayan” C-5 bürosunun “ihbarlar” klasörüne konuldu. "Vatansever" ihbarcı, C-5’e personelinden önce girmeyi başarmıştı.

‘ULUSALCILIK ARTINCA YENİDEN YAPILANDIRILDI’
İstihbarat Daire Başkanlığı “günlük görev listeleri” takip edilerek C-5’te çalışan personelin ifadesini alındı. İlk kez gün yüzüne çıkan ifadelerde C-5 hakkında açıklamalar yer alıyor.
Halen Şanlıurfa Emniyet Müdürlüğü’nde görevli polis memuru D.A. savcılıkça alınan ifadesinde şunları söylüyor:
“Ben C2 bürosunda çalıştığımı hatırlamıyorum, ancak ben S.İ.’nin yanında çalıştım, S. abi de C3 de çalıştığımızı söylüyor, ama şunu hatırlıyorum, C2 ile C3 aynı odada idi sonradan ayrıldı, sonradan Ali Fuat Yılmazer müdürüm şube içerisinde bir yapılanma yaptı, ulusalcıların hareketleri fazlalaşınca ve aynı zamanda hükümete yönelik Cumhuriyet mitingleri ve benzeri eylemler yapılınca Yılmazer müdürüm yeniden yapılanmaya gitti... C5 ulusalcılık faaliyetlerinin takip etmek amacıyla kuruldu, ve Trabzonda ki Rahip Santoro’nun öldürülmesi ve hükümete karşı eylemlerin artması nedeniyle kuruldu, C5 teki çalışanların komiser ağırlıklı olduğunu ve oraya girmediğimizi biliyorum, onun dışında özel kurulup kurulmadığını bilmiyorum…”

‘ERGENEKON BİZE GELİYORDU’
2006 Eylül ayında C Şube’de görev yapmaya başlayan M.Ç. isimli polis memuru da alınan ifadesinde, Dink soruşturması dışında da Ergenekon’a ilişkin evrakların C-5’e geldiğini söyledi. Amirlerle ayrı ayrı çalışma ortamlarının olduğunu belirten M.Ç. büronun yapısıyla ilgili şu bilgileri verdi:
“Eylül ayında göreve başlamıştım. Ben bu büroda çalıştığımda ilk baktığım iş Dink cinayetidir. Yukarıda belirttiğim gibi bana Dink cinayeti ile ilgili olarak faile veya failin arkasında yer alan kişinin tespitine yönelik açık kaynaklarda araştırma görevi verildi, 2-3 gün bu işle uğraştım, ancak net bir sonuca ulaşamadım. Daha sonra bizim bürodaki oluşumumuz değiştirildi. Yani amirler ayrı bir yerde biz ayrı bir yerde çalışıyorduk. Daha doğrusu aynı büro içinde amirlerimizin çalıştığı yer ile bizim aramızda birleşen bir kapı vardı, sonra şubede komple bir yerleşim değişikliği oldu, biz getir götür işlerine bakmaya başladık ve ayrı bir yerde oturmaya başladık. Yani biz amirlerle ilgili oluşturulan çalışma grubundan koparıldık, getir götür işlerini yapmaya başladık. Bir de büronun normal evrak akışını takip ettik, ben Dink cinayetinin dışında Ergenekon soruşturmasına ilişkin evrakların da bu büroya gelip ve bu büroca yürütüldüğünü biliyorum, daha doğrusu evrakların büroya geldiğini biliyorum, ancak amirler tarafından ne tür bir çalışmaya tabi tutulduğunu bilemiyorum.”

SAVCILIK İSTİHBARAT'A SORDU
Hrant Dink cinayetinde kamu görevlilerin ihmaline yönelik soruşturma derinleştikçe C-5 Büro’nun faaliyetleri ufuk çizgisi gibi net ve bir o kadar uzak görünüyordu. İki yıllık bir araştırma süreci sonunda savcılık C-5’i İstihbarat Daire Başkanlığı’na sordu.

KAYNAK :ODA TV

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
ANKET TÜMÜ
ARŞİV ARAMA
E-GAZETE TÜMÜ
19 Ekim 2024 Hakimiyet Gazetesi
PUAN DURUMU TÜMÜ
GÜNÜN KARİKATÜRÜ TÜMÜ
Karikatürler