*Şehrin ve ülkenin her yanında geçimini bu şekilde sağlayan insanlarla karşılaşmamız an meselesi. Hatta yolda giderken bile değil, çoğu kez çalıştığımız işyerlerine bile geliyorlar.
*Zabıta Müdürlüğü ekipleri müdahale etse bile köklü bir çözümü bulunamadığından her geçen gün biraz daha fazlalaşarak gözümüze çarpan bu “hüzünlü” manzara ne yazık ki bitmiyor.
*İnsanların manevi değerlerinin yoğunlaştığı aylarda farklı, diğer zamanlarda farklı hitabetlerle vicdan sömürüsü yaparak ekmek paralarını çıkarıyorlar.
*Bazı kişiler ise özellikle çocukları kullanıyor. Ellerine mendil ya da kalem tutuşturularak sabit bir noktada veya işyerlerini gezerek satmaya çalışan bu çocuklar insanların vicdanını sızlatsa da ailelerinin onları bu şekilde kullanmaları öfkelenmelere de neden oluyor.
Dilenmeyen dilenciler toplumda kanayan bir yara haline geldi. Şehrimizde ve ülkemizin her yerinde gün geçtikçe daha da artan ve kendini seyyar satıcı olarak da niteleyen bu grup insanların vicdanlarına oynuyor.
Bazı kişiler “helal olsun dilenmiyor, ekmek parasını bu şekilde çıkarıyor” şeklinde değerlendirse de genel bakış açısı bu kişilerin de bir nevi dilencilik yaptığı yönünde.
“Onlar her ne kadar dilenmiyoruz, satış yapıyoruz deseler de, herkes onlara dilenci gözüyle bakıyor” görüşü genel olarak hakim olmakla birlikte çözüm hususunda caydırıcı yöntemlerin olması ya da onlara bir gelir kaynağı sunulup “dilencilik” yapmalarının önüne geçilmesi bekleniyor.
Şehrimiz İbrahimli bölgesinde ise özellikle Suriyeli çocuklar bu işi koordine halinde yaparak çeteleşmiş bir vaziyetteler.
ÇOCUKLAR KULLANILMASIN
Son günlerde bu tür satış işlerini özellikle çocukların yaptığına da dikkat çeken vatandaşlar, çocukların bu amaçla kullanılmasına da oldukça tepki gösteriyor.
Bazı zamanlar su, bazı zamanlar ise kalem ya da mendil satarak ev ekonomilerine katkı sağlamaya çalışan bu çocukların ticarete değil neredeyse dilenciliğe alıştırıldıkları ortak görüş.
Henüz ilkokul çağındaki bu çocukların satış yapmak amacıyla dolaşmalarının onların psikolojik gelişimlerini olumsuz etkileyeceği gibi art niyetli kişilerin tacizlerine de maruz kalabileceği kaygısı yaşanıyor.
Konuyla ilgili değerlendirmeler ise şu şekilde:
ALİ BAYKAL
“Gerçekten amaç, dilencilik etmemek, sadece evine katkıda bulunmak olan bu tür satışlara sanırım hiç kimsenin itirazı olamaz. Ancak halkın anlayışında bunlar sadece "dilenci" durumundalar. Ayırtını yapmak o kadar zor ki.
Her yer elinde yara bandı, kağıt mendil, kalem gibi öte beri satan kişiler dolu. Üstelik yardım olsun diye kimse bir şey almıyor. Bir-iki lira para bırakıp geçiyorlar. Bu da iyi niyetle bu işi yapmak isteyenleri dilenci pozisyonuna düşürüyor. Bence Belediyeler bu kişiler için çözüm üretebilirler. Örneğin küçücük, basit stantlar hazırlanıp, belediye logolu olarak bu kişilere ücretsiz dağıtılarak, dilenci olmaktan kurtarılabilirler. Tabi başka çözümler de düşünülebilir.”
SEVGİ YAŞAR
“Ben çocukların ne şekilde olursa olsun çalıştırılmasına karşıyım üstelik büyük çoğunluğunun dilenci şebekelerinin elinde olduğunu duyuyoruz yani sattıkları ürünün parası ceplerine bile girmiyor. İnsanların iyi niyetlerini merhamet duygularını kötüye kullanıyorlar. Çok eskiden yaşadığım bir kaç olayda bunları desteklediğimden dolayı içim acısa da çoğu kez ürün almıyorum. (bazen yine de zaafıma yenildiğim oluyor.) Bizler destekledikçe kötü niyetli bu insanların çocukları bu şekilde kullanmaları artacaktır düşüncesindeyim. Keşke denetim mekanizmalarımız daha güçlü olup bunların önüne geçebilse ve çocuklarımız devlet güvencesinde eğitimlerine, gelişimlerine devam edebilseler. Sosyal sorumluluk projeleriyle özel kuruluşların bu konuya öncelik vermesini diliyor ve elimden geldiğince destek olmaya çalışıyorum. Geleceğimiz çocuklarımız onlara daha çok sahip çıkmak da hepimizin görevi diye düşünüyorum.”
SÜREYYA SAĞLAM KABACI
Toplumun kanayan yarası çocuklar. Çocuk istismarları, çocuk cinayetleri.İstismar olması için illa ki cinsel yönde bir girişim olmasına gerek yok. Çocukluk haklarının ellerinden alınması, çocuk olarak yaşaması gereken hayatın gasp edilmesi de bir çeşit istismardır. Bunlara mendil satan - sattırılan çocuklar da dahil. Gözlerimizin önünde yaşanan çok açık bir suç üstelik. Bu çocuklardan mendil alın ya da almayın deyip insanların vicdanlarının sesiyle tartışma yaratmak doğru olmaz. Bunun tamamen kişisel yardım anlayışına dayalı bir yargı içerdiği aşikar. Fakat bilinmesi gereken şey; mendil satan her çocuğun kurtarılması ve topluma kazandırılması gereken bir fert olduğudur. Bu çocuklar için yetkili mercilere sonuç alıncaya kadar başvurmak daha mantıklı ve insani olacaktır. Çünkü; akşama kadar dolaşsalar da bundan kazanabilecekleri para ne kadar olabilir ki? Bunlar yetişkinler tarafından sokağa salınıp sömürülen çocuklardır. Düpedüz sokaklarda işlenen bu suçu toplum olarak bertaraf etmeliyiz. Vicdanımıza oynanan bu oyuna dur demeyi bilmeliyiz. Keza mendil, kalem, yara bandı gibi şeyler satan yetişkinler de aynı şekilde. Dilenmenin suç olduğunu hepimiz biliyoruz. Burada amaç bir şeyler satarak "bak paraya çok ihtiyacım var ama dilenmiyorum" duygusunu bize aktarmaya çalışmak. Böylece hem onu takdir edeceğiz ve hem de büyük ihtimalle sattığı şeylerden hiç birini almadığımız gibi daha fazla para vereceğiz. Bu kişilerin yaptığı dilenmek değilse aleni esnaflık. Ama esnaflığın da bir ahlakı, bir hukuku var. Bu kadar kolay olmamalı. Her ne kadar toplum olarak yardım etmeyi, paylaşmayı sevsek de böyle konularda sorumluluk duygumuzu ve vicdanımızı iyi sentezleyip iyi yönetmeli, bu suça ve sömürüye ses çıkarmayı bilmeliyiz...
BESTE THESALYA
“Dünya bizi kıskanıyormuş! Gayrı milli hasıladan payımıza düşen bilmem kaç bin dolarmış! İtibardan tasarruf olmazmış! Sokakta mendil satan çocuklar varken, okul yerine sanayi bölgelerinde üç kuruşa çalışan çocuk köleler varken, et değil, balık, tavuk yiyemeyenler varken…
Ülkemde, bu cağda yolda mendil satan çocuklar varken bu büyüklenmeler ve böbürlenmeler gereksizdir. Sokakta dilenen, mendil satan veya çalışmaması gereken yerlerde çalışan değil de okullarda, parklarda oynayan çocuklar görme ümidiyle.”
NERGİS DURU
“Eli ayağı tutan, çalışabilecek bir bireyin oturarak tüm gün mendil, kalem gibi şeyler satması da bana göre dilenciliktir. Oh ne güzel, yorulmadan otur bir köşeye, tüm gün satış yap. İyi iş valla... İş aslanın ağzında, iş bulamamışsa ne yapsın o insanlar dediğinizi duyar gibi oluyorum. Evet, iş bulmak zor ama genç ve bedenen sağlıklı biri de fiziksel etkinlikle para kazanabilir düşüncesindeyim. Yaşlıdır, parasızdır, bedenen iş yapamaz haldedir. Bu insan ne yapabilir. Küçük bir sermayeyle elbette mendil, kalem gibi şeyler satabilir. Buna sözüm yok. Bir de aylık kazancı az olan ve ek iş yapmak isteyenler var. Onlar da boş zamanlarında bedensel güçleriyle iş yapabilirler düşüncesindeyim. Kıyıda, köşede kalem mendil gibi şeyler satan çocuklara gelince.
Bu en acısı...
18 yaşından küçük herkes çocuk olduğuna göre çocuklar çocukluklarını yaşamalı, o çocuklar yerine aileleri çalışmalıdır. Satış yapan bu çocuklardan ürün almak, o çocukları desteklemek demek, sizler okula gitmeyin, okumayın, oyun oynamayın demektir. Böyle çalıştırılan çocuklar ihbar edilmeli ve engellenmelidir.”