USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000
Yaşam

Edebi Hakimiyet'te Orhan Veli

Edebi Hakimiyet'te Orhan Veli
25-09-2018 04:10
Gaziantep

Gazetemiz bugünden itibaren yeni bir kuşakla ulaşacak siz değerli okurlarımıza. Bir edebiyat bölümüyle. Amacımız edebiyattaki unutulan bilgileri ya da bilinmeyenleri sizlere sunmak, tanıtmak.
Bu bölümümüze şiirle mi, romanla mı yoksa öyküyle mi başlasak diye düşünürken karma bir sunum olmasında karar kıldık. Çünkü bu edebi türlerin hem dünyadaki hem de ülkemizdeki örneklerini sunacağız sizlere. Bir tür uzun süre devam edeceğinden siz okurlara sıkıcı gelebilirdi. Bu nedenle biz karma bir sunumla gelmeyi yeğledik.
Dileriz hoşunuza gider ve Edebi Hakimiyet kısmını biriktirerek güzel bir arşiv edinmiş olursunuz.
Sevgi ve saygılarımızla...

GARİP AKIMI
(BİRİNCİ YENİ ŞAİRLERİ)
Türk Edebiyatı'nın renklerinden olan Garip Akımı, Birinci Yeni Şiir olarak da adlandırılır. 1940 yıllarına gelindiğinde şiirin biçiminde serbest ölçülü şiire doğru bir ilgi mevcuttu. Heceli biçimi yalnızca Behçet Kemal Çağlar kullanmakta Ahmet Kutsi Tecer ise Ülkü dergisinde halk şiirinin yaygınlaşması için yoğun bir çalışma yapmaktaydı.
Ahmet Muhip Dıranas, Cahit Sıktı Tarancı, Cahit Külebi ise farklı çizgilerde serbest ölçülü şiirler yazmaktaydı. Daha sonraları birinci yeni olarak isimlendirilecek olan Garip Akımı bu ortamda doğmaya başlar.
Eski şiire tepki olarak doğan Garip Akımı'nın 3 önemli temsilcisi şunlardır;
• ORHAN VELİ KANIK
• OKTAY RİFAT HOROZCU
• MELİH CEVDET ANDAY
Üç samimi arkadaş Varlık Dergisi'ndeki ölçü ve uyak olmadan, şairanelik duygularından uzak olarak yeni bir şiir akımı başlattılar. Bu akım için yazılan şiirlerini Garip isimli kitapta topladılar. Garipçiler ismi ile anılmalarının nedeni budur. Garip akımını destekleyen Nurullah Ataç gibi dönemin tüm ünlü şairlerini ve genç kitleyi etkilerler. Orhan Veli tarafından yazılan Garip ön sözü ise bu yeni şiir deviniminin bildirisidir.
Orhan Veli Kanık kitabına Garip İçin başlığında ikinci bir ön söz oluşturur, sonraları Melih Cevdet Anday ve Oktay Rıfat ayrı bir çizgide devam ettiği için Orhan Veli adına kayıtlara geçmiştir.
Garipçilerin gerçekleştirmek istedikleri şairaneliği yıkmak, geniş yığınları olan şiirler yaratmak, ölçüsüz, günlük dilin kullanıldığı, doğallık, insanın ve toplumun sorunlarına yönelme gibi Nazım Hikmet listenin başında olmak üzere tüm şairlerin kullandıkları ortak özellikti.
Garip akımı coşkulu ve söylev olmaktan uzak, üstü kapalı ve yergici bir tavır ile toplumsal sorunlara ağırlık verirken, Nazım Hikmet ve onun tavırlarından etkilenenler coşkulu bir yazın tarzıyla devam etmişlerdir.

GARİP AKIMININ ÖZELLİKLERİ:
Garip akımının Türk şiirinin gelişimine oldukça önemli katkıları olduğu bilinmektedir. Orhan Veli ve arkadaşları tarafından başlatılan Garip akımının serbest nazım tarzı ile şiirler yazmaları, Nurullah Ataç’ın derin desteği ile siyasetten ayrılmış bir sanat sunmaları bu akımı iktidarın da desteklemesine yardımcı olmuştur.
• 1940 yılında Garipçiler ismi ile ortaya çıkan topluluğun koyduğu bir sanat anlayışıdır.
• Garip Akımı'nda kural ve kalıplara karşı çıkılmıştır.
• Şiirde ölçü, uyak ve dörtlük uygulamasına karşı çıkılmıştır.
• Şiirde şairanelik ve mecazlı söyleyişi kabul etmemişlerdir.
• O zamana kadar işlenmemiş konular ele alınmıştır.
• Konuşma dilinde sıradan konular işlenmiştir
• Yapaylık, mecaz ve süse karşı çıktılar ve yalnızlığa önem vermişlerdir.
• Halk şiirinden faydalanmışlardır.
• O zamana kadar şiirde kullanılmayan sözcükler kullanılmıştır.
• Yaşama duyulan bağlılık ve sevinç şiirlerine yansımıştır.
• Şiilerde anlam ve söz oyunları kullanılmıştır.
Geleneğe bağlı olanlar Orhan Veli ve arkadaşlarının şiiri ayağa düşürmekle suçladılar. Toplumcular ise Garipçileri toplumcu şiiri engelleyen yozlaştırma amacında olan küçük burjuva duyarlılığını geliştirmeye çalışan bir devinim başlatıcı olarak gördüler. Yazın tarihçileri ise Garip Akımını yeni şiirin başlangıcı saydılar.

ORHAN VELİ KANIK (13 Nisan 1914 – 14 Kasım 1950),
Daha çok Orhan Veli olarak bilinen Türk şair. Melih Cevdet ve Oktay Rifat ile birlikte yenilikçi Garip akımının kurucusu olan Kanık, Türk şiirindeki eski yapıyı temelinden değiştirmeyi amaçlayarak sokaktaki adamın söyleyişini şiir diline taşıdı. Şair 36 yıllık yaşamına şiirlerinin yanı sıra hikâye, deneme, makale ve çeviri alanında birçok eser sığdırdı.
Yeni bir zevk ortaya çıkarabilmek için eski olan her şeyden uzak duran Orhan Veli, hece ve aruz ölçülerini kullanmayı reddetti. Kafiyeyi ilkel; mecaz, teşbih, mübalağa gibi edebi sanatları gereksiz bulduğunu açıkladı. "Geçmiş edebiyatların öğrettiği her şeyi, bütün geleneği atmak" amacıyla yola çıkan Kanık'ın bu arzusu şiirinde kullanabileceği teknik olanakları azaltsa da şair, ele aldığı konular, bahsettiği kişiler ve kullandığı sözcüklerle kendine yeni alanlar oluşturdu. Yalın bir anlatımı benimseyerek şiir dilini konuşma diline yaklaştırdı. 1941 yılında, arkadaşlarıyla birlikte çıkardıkları Garip adlı şiir kitabında bu fikirlerinin örnekleri olan şiirleri yayınlandı ve Garip akımının doğmasına sebep oldu. Bu akım özellikle 1940-1950 yılları arasında Cumhuriyet dönemi şiirinde büyük etki bıraktı. Garip şiiri hem yıkıcı hem de yapıcı özelliği ile Türk şiirinde bir mihenk taşı kabul edilir.
Kanık, şiire getirdiği bu yenilikler yüzünden önceleri büyük ölçüde yadırgandı, çok sert eleştiriler aldı ve küçümsendi. Geleneklerin dışına çıkan eserleri, önce şaşkınlık ve yadırgama, daha sonra eğlenme ve aşağılamayla karşılansa da hep ilgi uyandırdı. Bu ilgi ise kısa zamanda şaire duyulan anlayış, sevgi ve hayranlığın artmasına yol açtı.Sait Faik Abasıyanık da Orhan Veli'nin bu yönüne dikkat çekerek onu "üzerinde en çok durulmuş, zaman zaman alaya alınmış, zaman zaman kendini kabul ettirmiş, tekrar inkâr, tekrar kabul edilmiş; zamanında hem iyi hem kötü şöhrete ermiş bir şair" olarak tanımladı.
Her ne kadar Garip döneminde yazdığı şiirleriyle öne çıksa da Orhan Veli "tek tür" şiirler yazmaktan kaçınmıştı. Durmadan arayan, kendini yenileyen, kısa yaşamı boyunca uzun bir şiir serüveni yaşayan Kanık'ın edebiyat hayatı farklı aşamalardan oluşmaktadır. Oktay Rifat bu durumu "Orhan Fransız şairlerinin birkaç nesillik şiir macerasını kısacık ömründe yaşadı. Türk şiiri onun kalemi sayesinde Avrupa şiiriyle atbaşı geldi." ve "Birkaç neslin belki arka arkaya başarabileceği bir değişmeyi o birkaç yılın içinde tamamladı." sözleriyle açıkladı.

ORHAN VELİ KANIK HAKKINDA BİLİNMEYENLER
Şiirleri ezbere bilinmesine rağmen Orhan Veli’nin hayatı hakkında kardeşİnin ölümünden üç yıl sonra yazdığı "Orhan Veli İçin" kitabı dışında pek kaynak yayımlanmadı. Bir de edebiyat dünyasındaki arkadaşlarının anılarında hatırladıkları kadarıyla girilebildi özel hayatına. İlk kez onun hayatını belgeleriyle anlatan çalışma Haluk Oral’ın "Bir Roman Kahramanı Orhan Veli" kitabı...
Haluk Oral, Orhan Veli'nin bilinmeyen yönlerini ve belgeleri 15 yılda tamamlar Yapı Kredi Yayınları'ndan ve bizlere sunar.
Biz de Orhan Veli'nin bilinmeyen yönlerini elimizden geldiğince aktaralım sizlere .

Haluk Oral:
"Her şeyden önce bu kitabın dörtte üçü yeni. Belge anlamında ilk defa bu kitapta basıldılar. Bir de Orhan Veli’yi tanıyan insanlarla yaptığım birebir görüşmeler var kaynak olarak. Orhan Veli’nin kız kardeşi Füruzan Yolyapan’la uzun uzun konuştum. Sabahattin Eyüboğlu’nun eşi Magdi Rufer’le konuştum ve pek çok belge aldım, Mualla Eyüboğlu ile konuştum. Daha önce bir Erol Güney kitabı yazmıştım. Ondan da çok dinledim Orhan Veli’yi. Baldızı Bella ile konuştum, ilk defa orada yazdığmızı gibi ‘Sere serpe’ şiirininin ilham kaynağı kendisi biliyorsun. Meziyet Bölükbaşı ve Fuat Ömer Keskinoğlu’nun hayatında ne kadar önemli rol oynadıklarının belgelerine ulaştım. Orhan Veli’nin askerlik yaptığı köye gittim."
"Pek çok konuda konuşulmuş ama Orhan Veli konusunda hayır. Örneğin, Sabahattin Eyüboğlu, Türk kültürünün en önemli isimlerinden birisi. Ve Orhan Veli’nin hayatında çok önemli biri. Orhan Veli hakkında pek çok yazı yazmış ama bir arkadaşı, bir büyüğü olarak insan ilişkileri yazılmamış.Örneğin üniversitede Orhan Veli’nin hocası olmuş. İş bulmasında en büyük yardımcı. En önemlisi Orhan Veli’nin askerdeyken Eyüboğlu’na yazdığı mektuplar ve Eyüboğlu’nun ona yazdıklarını okudum. Bunlar Orhan Veli hakkında pek çok veri sağladı bana. Ben Orhan Veli’yi öğrenmek için en çok yazdığı o mektuplara dayandım."
"Askerdeyken bir roman yazmaya başlıyor, bu bilinmiyor öeneğin hiç. ‘Dünyalarının Dışındakiler’ adı. Yaşadıkları dünyanın dışında kalanları anlatmak istiyor. Bence Türk Edebiyatı'nın ilk ‘tutunamayanlarını’ yazmaya başlamış. Sabahattin Eyüboğlu’na yazdığı mektupta çoğunu yazdım diyor ama ben sadece yarım sayfalık bir taslak bulabildim. Bence yazmamış ama kafasında uzunca bir bölümünü bitirmiş. Çünkü o mektuplarda nasıl bir roman yazacağını tüm detaylarıyla anlatıyor. Ben de zaten o mektuplarda yazdıklarına bakarak ilk ‘tutunamayanlar romanı’ diyorum. Oğuz Atay’ın öncüsü bence."
"Hangi kitaba bakarsan bak, bir arkadaşının evinde öğlen yemeği yerken fenalaştı diye yazar ölümüyle ilgili olarak. Adnan Veli’nin ağabeyini biraz da korumak için kurduğu bir cümledir bu. Fuat Ömer Keskinoğlu’nun sevgilisinin, Muzaffer Gençay’ın evinde fenalaşıyor. Ve zaman da doğru değil. Sabah gitmiyor o eve, geceyi orada geçiriyor. Ve sabah uyanamıyor. Fuat Ömer’in sevgilisi Muzaffer Hanım’ın kardeşi Orhan Veli’nin uyanmadığını görünce bağırmaya başlıyor, paniğe kapılıyor. Orhan Veli’nin dostları Mualla Eyüboğlu ve Erol Güney’in eşi Dora’ya ulaşıyorlar. Onlar götürüyor hastaneye. Beyin kanaması geçiriyor. Kimin evinde olduğu bilinmiyordu şimdiye kadar. Orhan Veli’ye ölümünden sonra otopsi yapılıyor. Bunun nedeni de zamanın savcısı Orhan Veli’nin uyuşturucu kullandığından şüpheleniyor. Bunun için otopsi yapılıyor. Bu raporu yıllardır arıyorum ama bulamadım. Sabahattin Eyüboğlu’nun Mahmut Dikerdem’e yazdığı bir mektup var. Orada anlatıyor otopsinin sonucunu. Fazla alkolden ileri gelen beyin kanaması çıktı diye yazıyor otopsi sonucunu."
"1953’te kardeşi Adnan Veli, ‘Orhan Veli İçin’ diye bir kitap yazdı. O kitaba kadar, yani üç sene boyunca hiç kimse Orhan Veli’nin ölümünü çukura bağlamıyordu. Adnan Veli, beyin kanamasını ona bağlamaya çalışıyor. Kardeşi Füruzan Hanım’a sordum. O da, evet bir çukur hikâyesi var hatta bize anlattı ve biz güldük dedi. “Kanalizasyon çukuruna düştü ve öldü diyecekler Orhan Veli” diyerek anlatıp gülüyordu abim dedi. Sadece ayak bileğinde bir sıyrık gösteriyormuş düştüğünde aldığı yara olarak. Ve ölümünden çok önce olmuş bu çukura düşme olayı. Benim yorumum şu: Adnan Veli, alkolden ya da uyuşturucudan öldü demek yerine çukura düştüğü için beyin kanaması geçirdi, açıklamasını ölüm sebebi olarak ortaya koymak istedi ve bu ölümünden üç yıl sonra yazıldı."
"Orhan Veli’nin ölümünden kırk beş gün önce kaleme aldığı bir aşk mektubu da yer alıyor kitapta. Yani öldüğünde kalbinde taşıdığı kişi. İsmini açık olarak yazmamış sadece ‘M’ diye geçirmiş. ‘M’nin izini süren Oral sonunda Orhan Veli’nin avukatı ve arkadaşı olan Fuat Ömer Keskinoğlu’nun kız kardeşi Meziyet Bölükbaşı’ya ulaşıyor. Meziyet Hanım’ın Orhan Veli’ye yazdığı mektubu da ortaya çıkıyor böylece. Nisan 2005’te tanıştım Meziyet Hanım’la. "Orhan" derken hâlâ gözleri parlıyordu. Saçlarını elleriyle düzeltirken gülümsüyordu.
-Orhan’la uzun uzun konuşup konyak içerdik. " 
-Etrafta pek çok önemsiz insan vardı ama Orhan çok önemliydi... 
Sonra gülümseyerek pencereden dışarı baktı, başka bir şey demedi... Meziyet Hanım birkaç ay sonra, sanki bu ilişkinin ortaya çıkmasını beklemiş gibi, 22 Aralık 2005’te uykusunda öldü.”
- 2. fotoğraf: Orhan Veli , onlu yaşlarda
- 3. fotoğraf: Soldan sağa; Orhan Veli, Oktay Rifat, Melih Cevdet ve arkadaşları Şinasi Baray.

GARİP YAŞAMIŞ GARİP ÖLMÜŞ BİR ŞAİR
Ben Orhan Veli
“Yazık oldu Süleyman Efendiye”
Mısra-i meşhurunun mübdii..
Duydum ki merak ediyormuşsunuz,
Hususi hayatımı,
Anlatayım:
Evvela adamım, yani
Sirk hayvanı falan değilim.
Burnum var, kulağım var,
Pek biçimli olmamakla beraber.
Bir evde otururum,
Bir işte çalışırım.
Ne başımda bulut gezdiririm,
Ne sırtımda mühr-ü nübüvvet.

KUYRUKLU ŞİİR
Uyuşamayız, yollarımız ayrı;
Sen ciğercinin kedisi, ben sokak kedisi;
Senin yiyeceğin, kalaylı kapta;
Benimki aslan ağzında;
Sen aşk rüyası görürsün, ben kemik.
Ama seninki de kolay değil, kardeşim;
Kolay değil hani,
Böyle kuyruk sallamak Tanrının günü.

(Melih Cevdet ve Oktay Rifat ile birlikte yenilikçi Garip akımının kurucusu olan Kanık, Türk şiirindeki eski yapıyı temelinden değiştirmeyi amaçlayarak sokaktaki adamın söyleyişini şiir diline taşıdı.)

YAZIK OLDU SÜLEYMAN EFENDİ'YE
Hiçbir şeyden çekmedi dünyada
Nasırdan çektiği kadar;
Hatta çirkin yaratıldığından bile
O kadar müteessir değildi;
Kundurası vurmadığı zamanlarda
Anmazdı ama Allah’ın adını,
Günahkâr da sayılmazdı.
Yazık oldu Süleyman Efendi’ye.

(Özellikle Orhan Veli’nin yazdığı bu dizeler kimilerince eleştirilirken kimilerince de Türkçede yazılmış en güzel dizelerden biri olarak kabul gördü…)

RAKI ŞİŞESİNDE BALIK OLSAM
Eskiler alıyorum
Alıp yıldız yapıyorum
Musiki ruhun gıdasıdır
Musikiye bayılıyorum
Şiir yazıyorum
Şiir yazıp eskiler alıyorum
Eskiler verip Musikiler alıyorum.
Bir de rakı şişesinde balık olsam

(Garip akımının kurucuları olan Orhan Veli, Oktay Rifat ve Melih Cevdet, radikal bir tutumla kendilerinden önce gelen hececilerin ve Ahmet Haşim’in şiirleriyle, Nâzım Hikmet’in toplumcu-gerçekçi şiirlerini reddetti. Mesela Ahmet Haşim’in “Göllerde bu dem bir kamış olsam” mısrasını hicvetmek için yazdığı “Rakı şişesinde balık olsam” her daim dillerdedir.)

ÇOK ŞÜKÜR
Bir insan daha var, çok şükür, evde;
Nefes var,
Ayak sesi var;
Çok şükür, çok şükür.

(1946 yılına kadar çalıştığı tercüme bürosundaki işinden, bakanlıktaki baskıcı havadan rahatsız olarak istifa etti. Bu istifanın sebebini Orhan Veli’nin memuriyete uyum sağlayamaması olarak yorumlayanlar da oldu.)

İŞ OLSUN DİYE
Bütün güzel kadınlar zannettiler ki;
Aşk üstüne yazdığım her şiir
Kendileri için yazılmıştır.
Bense daima üzüntüsünü çektim.
Onları iş olsun diye yazdığımı
Bilmenin…

(Ah Orhan Veli Ah… Vah zavallı kadınlar vah…
Belki de evde oturup ekmek parası için şiirler yazmak ona daha iyi geliyordu.)

DERDİM BAŞKA
Sanma ki derdim güneşten ötürü;
Ne çıkar bahar geldiyse?
Bademler çiçek açtıysa?
Ucunda ölüm yok ya.
Hoş, olsa da korkacak mıyım zaten
Güneşle gelecek ölümden
Ben ki her nisan bir yaş daha genç,
Her bahar biraz daha aşığım;
Korkar mıyım?
Ah, dostum, derdim başka…

(1949 yılında çıkan “Yaprak” dergisiyle birlikte Orhan Veli’nin şairliğinin yanı sıra fikir adamlığı yönü de ortaya çıktı. Şairin yaklaşan seçimlerle ilgili fikirleri bu dergide yayımlandı. Aynı günlerde Orhan Veli, Oktay Rifat ve Melih Cevdet, Nâzım Hikmet’in hapishaneden çıkarılması için açılan kampanyaya katılarak üç gün açlık grevi yaptı.)

İNTİHAR
Kimse duymadan ölmeliyim
Ağzımın kenarında
Bir parça kan bulunmalı.
Beni tanımayanlar
“Mutlak birini seviyordu” demeliler.
Tanıyanlarsa, “Zavallı” demeli,
“Çok sefalet çekti..”
Fakat hakiki sebep
Bunlardan hiçbirisi olmamalı…

(Orhan Veli, Yaprak’ın kapanmasının ardından İstanbul’a geri döndü. Aynı yıl 10 Kasım’da bir haftalığına gittiği Ankara’da belediyenin kazdığı bir çukura düştü ve başından hafifçe yaralandı. İki gün sonra İstanbul’a döndü. 14 Kasım günü bir arkadaşının evinde öğle yemeği yerken fenalık geçiren şair hastaneye kaldırıldı. Beyinde damar çatlaması yüzünden başlayan rahatsızlığın sebebi doktor tarafından anlaşılamadı ve Kanık’a alkol zehirlenmesi teşhisiyle tedavi uygulandı; beyin kanaması geçirdiği sonradan anlaşıldı. Aynı akşam sekizde komaya giren şair komadan çıkamayarak gece 23.20’de Cerrahpaşa Hastanesi’nde hayata veda etti.)

İSTANBUL TÜRKÜSÜ
İstanbul’da Boğaziçi’ndeyim,
Bir fakir Orhan Veli’yim;
Veli’nin oğluyum,
Tarifsiz kederler içinde.
Urumelihisarı’na oturmuşum;
Oturmuş da bir türkü tutturmuşum

(İstanbul, asırlardır tüm şairlere esin kaynağı olmuş, şiirler yazılmış adına, en güzellerinden birini de Orhan Veli yazmış…)

İSTANBUL'U DİNLİYORUM
İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Kuşlar geçiyor, derken;
Yükseklerden, sürü sürü, çığlık çığlık.
Ağlar çekiliyor dalyanlarda;
Bir kadının suya değiyor ayakları;
İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı.

(Bir başka şiirinde yine yeniden İstanbul’u anlatmış, oya gibi işlemiştir sözcükleri.)

FENA ÇOCUK
Mektepten kaçıyorsun,
Kuş tutuyorsun,
Deniz kenarına gidip
Fena çocuklarla konuşuyorsun,
Duvarlara fena resimler yapıyorsun
Bir şey değil,
Beni de baştan çıkaracaksın,
Sen ne fena çocuksun…

(Sait Faik bir yazısında Orhan Veli’yi sözcüklerle şöyle tasvir eder: “İki incecik bacak, kısaca bir trençkot, kanarya sarısı bir kaşkol, müselles bir yüz, şişirilmiş bir göğüse benzeyen bir sırt, -denebilirse- ergenlik bozuğu bir yüz: İşte görünüşte Orhan Veli…”)

PAZAR AKŞAMLARI
Şimdi kılıksızım, fakat
Borçlarımı ödedikten sonra
İhtimal bir kat da yeni esvabım olacak
Ve ihtimal sen
Yine beni sevmeyeceksin.
Bununla beraber pazar akşamları
Sizin mahalleden geçerken,
Süslenmiş olarak,
Zannediyor musun ki ben de sana
Şimdiki kadar kıymet vereceğim?

(Kanık’ın bazı şiirlerinde, oluşturmaya çalıştığı yeni tarzla ilgili acemiliği ortaya çıkar. Bu şiirlerde mısralar yan yana yazılınca bir nesir oluşur.)

BURJUVA ŞAİRİ
Ne atom bombası
Ne Londra Konferansı
Bir elinde cımbız,
Bir elinde ayna;
Umurunda mı dünya!…
ya da
Neler yapmadık şu vatan için!
Kimimiz öldük;
Kimimiz nutuk söyledik…

(Toplum eleştirisi teması da Orhan Veli tarafından sık sık kullanıldı. Fakat şair, bu konuyu kendisinden önce bu türün örneklerini veren Namık Kemal, Nâzım Hikmet ya da Tevfik Fikret gibi isimlerin aksine ironi ve parodi tekniklerini kullanarak işliyordu, bu tür şiirlerinde sadece durum tespiti yapıp herhangi bir ideolojiyi savunmaması sebebiyle sanatçı burjuva şairi olmakla da suçlandı.)

SERE SERPE
Uzanıp yatıvermiş, sere serpe;
Entarisi sıyrılmış, hafiften;
Kolunu kaldırmış, koltuğu görünüyor;
Bir eliyle de göğsünü tutmuş.
İçinde kötülüğü yok, biliyorum;
Yok, benim de yok ama…
Olmaz ki!
Böyle de yatılmaz ki!

(Orhan Veli, Dedikodu, Söz, Tahattur, Şanolu Şiir, Sereserpe, Eski Karım, Aşk Resmigeçidi gibi pek çok şiirinde ise aşk ve cinsellik konusunu işledi. Öte yandan çocukluk, şairin hem Garip öncesi hem de Garip döneminde sık sık kullandığı temalardan biriydi.)

DALGACI MAHMUT
İşim gücüm budur benim,
Gökyüzünü boyarım her sabah.
Hepiniz uykudayken.
Uyanır bakarsınız ki mavi.
Deniz yırtılır kimi zaman,
Bilmezsiniz kim diker;
Ben dikerim.
Dalga geçerim kimi zaman da,
O da benim vazifem;
Bir baş düşünürüm başımda,
Bir mide düşünürüm midemde,
Bir ayak düşünürüm ayağımda,
Ne halt edeceğimi bilemem…

(Şairin işlediği diğer temalar arasında yaşama sevinci, savaş ve yolculuk da vardır. Talât Sait Halman’a göre var olmanın ve yaşamın sevincini Türk edebiyatına sistemli olarak yerleştiren isim Orhan Veli olmuştur.)

MACERA
Küçüktüm, küçücüktüm,
Oltayı attım denize;
Bir üşüşüverdi balıklar,
Denizi gördüm.
Bir uçurtma yaptım, telli duvaklı;
Kuyruğu ebemkuşağı renginde;
Bir salıverdim gökyüzüne;
Gökyüzünü gördüm.
Büyüdüm, işsiz kaldım, aç kaldım;
Para kazanmak gerekti;
Girdim insanların içine,
İnsanları gördüm.
Ne yardan geçerim, ne serden;
Ne denizden, ne gökyüzünden ama…
Bırakmıyor son gördüğüm,
Bırakmıyor geçim derdi.

(Oymuş, diyorum, zavallı şairin
Görüp göreceği…)

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
ANKET TÜMÜ
ARŞİV ARAMA
E-GAZETE TÜMÜ
19 Ekim 2024 Hakimiyet Gazetesi
PUAN DURUMU TÜMÜ
GÜNÜN KARİKATÜRÜ TÜMÜ
Karikatürler