USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000
Mobil

FETÖ VE KUMPAS GERÇEKLERİ!

FETÖ VE KUMPAS GERÇEKLERİ!
27-07-2016 13:39
Gaziantep

15 Temmuz d arbe girişiminin ardından Gaziantep’te terör örgütü FETÖ/PDY’nin kumpasları deneyimli gazeteci M. Hanifi Kılıç tarafından masaya yatırıldı. Gündem ve Medya Özel programının konukları kumpası deşifre eden Gazeteci Abdullah Sabri Kocaman ile Şehitkamil Belediye Meclisi’nin eski üyesi Rüstem Küçük oldu. İzlenme rekoru kırılan programda Gazeteci Abdullah Sabri Kocaman, FETÖ/PDY’nin Gaziantep’teki kumpaslarına ilişkin önemli açıklamalarda bulundu.

 “HIRİSTİYAN TÜRK OLSAYDIK BUNLARI YAŞAMAZDIK”

Gazeteci Abdullah Sabri Kocaman’ın konuk olduğu Gündem ve Medya özel programında FETÖ/PDY’nin Gaziantep’te yakın tarihte ortaya koydukları kumpaslar ve o kumpaslara hizmet eden çevreler deşifre edildi. Programa Şehitkamil Belediye Başkanı Rıdvan Fadıloğlu ile MHP Gaziantep Milletvekili Ümit Özdağ, telefon ile bağlanarak 15 Temmuz darbe girişimiyle ilgili düşüncelerini aktardırlar. Diğer yandan FETÖ kumpaslarına ilişkin olarak Gazeteci Mustafa Diken ile otel işletmecisi Ahmet Yılmaz, yaşadıklarını canlı yayına telefonla bağlanarak aktardılar. Programda Kocaman, “Bu cemaat ne yaptı önünde kimi engel gördüyse ona operasyon yaptırdı. Kendilerine ayak bağı olacak herkes için operasyon yaptılar. Bende onlardan biriyim. Şimdi sırtlanların ortasına çadırı kurmuş Türkiye. Bu çadırı kurmuşuz ülkeyi şenelteceğiz ancak bizi hayat hakkı tanımıyorlar. Niye Müslüman Türk olduğumuz için. Eğer Hıristiyan Türk olsaydık bunlar başımıza gelmezdi. Yahudi Türk olsaydık yine başımıza gelmezdi” dedi. Gazeteci M. Hanifi Kılıç ve Nihat Bencan tarafından hazırlanan programa ayrıca Şehitkamil Belediye Meclisi’nin eski üyelerinden kumpas mağduru Rüstem Küçük’te yer aldı. Kentte terör örgütü FETÖ ve piyonları tarafından hazırlanan kumpaslar karşısında yaşanan süreçleri anlatan Kocaman ve Küçük, gündeme bomba gibi düşen açıklamalara yer verdiler.

KOCAMAN, “15 TEMMUZ BİR DENEMEYDİ”

Şimdi sırtlanların ortasına çadırı kurmuş Türkiye. Bu çadırı kurmuşuz ülkeyi şenelteceğiz ancak bize hayat hakkı tanımıyorlar. Niye Müslüman Türk olduğumuz için. Eğer Hıristiyan Türk olsaydık bunlar başımıza gelmezdi. Yahudi Türk olsaydık yine başımıza gelmezdi. Şimdi diken battığı yerden çıkar. Biraz önce AK parti Gaziantep Milletvekili Sayın Nejat Koçer konuştu. Siz kimsiniz Türkiye Cumhuriyetinin birinci derece Anayasayı temsil eden, yasamanın sorumlususunuz. Bu şehirden seçildiniz. Sadece Gaziantep’in değil aynı zamanda Türkiye’nin Milletvekilisiniz. Mebus demek gerektiğinde risk alan adam demek. Sayın Erdoğan’ın koltuklara oturttukları Milletvekilleri risk alsaydı, doğruyla yanlışı ayırsaydı, şehrinde olup bitenlere her milletvekili kulak verseydi bu hadiselerin hiç biri olmazdı. Türkiye çok önemli bir ülke. Ne yaptılar 15 Temmuzda deneme yaptılar. Bu bir denemeydi. Bu bir ihtilal darbe falan değildi. Baktılar ki olmuyor, olsaydı ne olurdu. Türkiye iç savaşa giderdi”

KOCAMAN, “ZAMAN ÖZELEŞTİRİ ZAMANI”

15 Temmuz darbe girişimi en az 15 gün önceden ‘darbe geliyorum’ diye geldi. Hiç sürpriz olarak karşılamadım. Zaman öz eleştiri yapma zamanı. Bu yapılan bir ülkenin var olma veya yok olma savaşıdır. Bu mesele partiler üstü bir meseledir. Ulusal güvenlik açısından bakılarak biz nerede hata yaptık, biz nerede yanlış yaptık denilmeli. Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, 'Milli ordu dağıtıldı' dedi. Şimdi ben hepsi masum demiyorum masum olmayan da vardır. Bir yerde eğer 100 tane suçlu varsa 1 masum varsa o masumun hakkı verilmeli. O masumda onlarla birlikte cezalandırılmamalı. Hiçbir zaman hukukta şüphe olmaz. Hiçbir zaman adalette şüphe olmaz. Eskiden fakirin karnını doyurunca babana rahmet deyip çekilir giderdi. Şimdi bakıyoruz gençlerimizin birçoğu hepsi demeyeyim, karnı aç, gözü aç, aklı aç, ruhu aç. Bu kadar açlığı Kuveyt’ti Katar’ı bağlasan yine doyurmaz. Şimdi önce insanları eğitim alanında öğretim alanında geliştirmek gerekiyor. Cahil toplumlarda demokrasi olmaz. Siz koysanız da kuralları o kurallara uyulmaz. Siz ne yaptınız yani durup dururken bu kadar bu güce kavuşmasına sebep olan referanslar kimler. Burada teşhisi iyi koymak gerekiyor. Emeklide olsa, ölmüşte olsa bu ülkenin bu hale gelmesine sebep olanları gıyabında yargılayacaksın. Siz yargılar karar verirsiniz ahrette onun hesabını sorarlar merak etmeyin. Onun için bunlara öyle bir ders verilmeli ki Cenabı hak böyle bir fırsatı da bir daha vermez. Rabbim bunları şaşırttı. Alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste. Karamanın koyunu sonra çıktı oyunu. Biz bunları 10 yıldır söylüyoruz. Beni herkes takip eder ben hiç gücün yanında olmadım haklı kimse onun yanında oldum. Türkiye’de eleştirdiğin zaman hemen kişileştiriliyorsunuz. Avrupa da böyle değil. Eleştirdiğin insan sana teşekkür ediyor”

KOCAMAN, “GAZİANTEP’TE HAKSIZLIĞINI YAZMADIĞIM ADAM KALMADI”

Meslek yaşamımda kanayan bir yara gördüğüm zaman yanar ta ciğerim bunu dindirmek için çifte yerim kamçı yerim. Ben bu işin bedelini ödeye ödeye tırnaklarımla, yüzlerimle, ayaklarımla demiyorum yüzlerimle bir şeyler yapmaya çalıştım. Yani gücün değil, güçlünün değil, haklının yanında olmak gibi bir görüşüm, düşüncem ve fikrim var. Hukuk cemaatin kontrolünde, emniyet cemaatin kontrolünde. Bununla birlikte asli güç zayıflamaya başladı. Benim için dediler ki bu adam bizim için tehlike arz ediyor. Bu adamdan kurtulmamız lazım. Hatta suçsuz olduğum anlaşıldığında beraat ettiğimde bir vatandaş beni gördü ağlayarak bana sarıldı ve kendisine benim öldüğümü söylediklerine anlatarak bana sarıldı. Ölmekten korkan adamın aklına şaşarım. Sonunu, önünü, altını, üstünü düşünseydik bunları yapmazdık. Yani yaptık da elimize ne geçti. Çok şükür buradayım. Gaziantep’te benim haksızlığını yazmadığım adam kalmadı. Aynı zamanda benim herkesle beşeri münasebetim iyidir. Ben herkesin gazeteciğini yaptım. Bana umumhaneden bile haber yapmam için mektup geldi. Haber değeri taşıyan her şeyi ben haber yaparım. Müftülüğünde haberini, umumhanenin de haberini yaptım. Ben haberciyim. Benim birinde hakkım varsa helal ediyorum bilerek veya bilmeyerek birini üzdüysem onlar da hakkını helal etsin”

KOCAMAN, “KURULAN KUMPASTAN YETKİLİLERİN HABERİ VARDI”

Bu cemaat ne yaptı önünde kimi engel gördüyse ona operasyon yaptırdı. Kendilerine ayak bağı olacak herkes için operasyon yaptılar. Bende onlardan biriyim. İşte bana kurulan kumpasın dosyaları burada. Bütün hukukçular gelsin dosyama baksın zerre-i miskal bir suç varsa ben cezamı çekmeye hazırım. Hodri meydan diyorum. Bana kurulan kumpas da mesele Abdullah Sabri Kocaman'dan nasıl kurutuluruz meselesiydi. Önce beni itibarsızlaştırdılar. Şahitler ortada otel sahipleri de ortada. Bana bir telefon geldi bir bayan beni otele çağırıyor. Yahu bir bayan bir erkeği otele niye çağırır. Baktık ki oda tuzak. Ben aklımı peynir ekmekle yemedim. Bu tarakta bezim de yok. Bu tuzağı cemaatin dışında biri yapsa eyvallah derim. Siz dini imanı bütünüz diyorsunuz. Allahtan korkan kuldan utanan insanlarız diyorsunuz. Selamünaleyküm deyip telefonu açan selamünaleyküm deyip telefonu kapatıyorsunuz. Bu nasıl bir ahlaksızlık. Bana yapılan bu kumpastan Valinin, Emniyetin içinde KOM şubenin, istihbaratın, asayiş şube müdürününn herkesin haberi vardı. Makam için bana bunları yaptılar. Ama o makamlarda 2 gün bile oturamadılar. Ben gazeteciyim beni herkes arayabilir, arıyorlar da. Bana mesaj atana beni arayana beni arama diyebilir miyim? Telefonda ‘Pilav piştimi’ demişim al sana 10 yıl.. Kanunda böyle bir madde var mı? Bana yapılan kumpasların hangisini anlatayım. Fuhuşu mu anlatayım, uyuşturucuyu mu anlatayım, gizli belge bulundurmayı mı anlatayım. Aranan 5 işyerinde tek bir suç yok. Aleyhimde tek bir ifade yok. Maddi olarak hiçbir delil yok. Alsana ‘pilav piştimi’ 10 yıl”

KOCAMAN, “KUMPASÇILAR BİR BİR TUTUKLANDI”

Her şerde bir hayır olduğuna inanarak ya sabır çekerek bu günleri gördük. Ama şu dosyada imzası bulunan bir tek kişi dışarıda değil şuan. Alparslan Altan denilen 2. Grup Anayasa mahkemesi üyesi dahil. Tekrar o süreçte yaşadıklarıma gelecek olursam tam 48 saat kamera eşliğinde evimde işyerimde aramalar yapıldı. Oğluma ait işyeri benim adımla arandı. Oğlumun ortakları bu olaydan sonra ortaklıktan ayrıldı. Gazetemiz arandı ben kurucusuyum imtiyaz sahibi değilim. Benle ilgisi yok gazetenin. Gazetenin imtiyaz sahibi oğlum bende o gazeteye gidiyorum oturuyorum, canım isterse yazıyorum sonra çıkıp gidiyorum. Bizim gazetenin arşivini aldılar. Haber yaptığımız kişileri aradılar bilginiz dahilinde mi haber yapıldı zorlama yapıldı diye sorular sorularak şikayetçi yaratılıyor o kayıtlara. Mustafa Peker denilen raconcu başsavcı işin başında. Bir başsavcı bülten yayınlayabilir mi? Gazetecileri çağırıyor benimle ilgili neden haber yapmadıklarını soruyor. Ben daha gözaltına alınmadan 6 saat önce haber geçiyor Cihan Haber Ajansı. Ben bu ajansa cehalet haber ajansı diyorum onlara. Zaman ve Bugün gazetelerine bağlı televizyonlarda alt yazılar geçerken, rahmetli Mehmet Ali Birand, Abdullah Sabri Kocaman bu pisliği yemez diyerek haberin kaldırılmasını istemiş. 1 günde iddianamesi hazırlanan tek adamım. Korsan fezleke korsan iddianame oldu. Tüm hukukçulara sesleniyorum benim dosyamı alsınlar bir suç unsuru bulurlarsa derhal benim hakkımda tekrar işlem yapsınlar.”

KOCAMAN, “ALTI KURU OLAN GAZETECİ YAZAR”

O dönemin başsavcısının açıklaması vardı ‘dokunulmazlara dokunduk’ diye. Altı kuru olan gazeteci yazar. Altı yaş olan gazeteci yazamaz. Çünkü bir yerlere gebedir benim hiç kimseye gebeliğimi yoktur istediğimi de yazarım yazdım da. Hiç kimseden çekinmedim. Yazdığımı da ispat eden birisiyim. Yalan bir şey varsa adliyenin 5 kapısı var gitsin, şikayet etsinler. Cemaat devlet oldu, AK Parti genel müdür olamadı diyorum. Güç cemaatteydi. Devlet erkini çok fena bir şekilde ırzına geçerek kullandılar. Biz bu tehlikeyi 10 yıl önce çözdük. Bana ‘bunları yazma, başın belaya girer’ diye çok kişiyle mesaj geldi. Hatta bana seni Pensilvanya’ya götürelim sen bizi yanlış anlıyorsun bütün masrafında bize ait Hoca efendinin elini öp dediler. Bu kadar kitap varken ben Hoca efendinin defteriyle ne işim var diye kabul etmedim. Şimdi bunlar zikiri küfür yaptı. Bunların yapmadığı yemediği nane kalmadı. Kimi zenginleşmek için, kimi mevki makam için ablalar için cemaatçi oldu. Daha önceki katıldığım bazı programlarda da söylemiştim bunların elini sıkanlar abdest almalı, yüzünü öpen gusül abdesti almalı. Bir arada oturup yiyip içenler taharet abdesti almalı. Bunlar bu kadar tehlikeli.”

GAZETECİ HAMZA MERCANOĞLU,HALKIMIZ DARBECİLERE GEREKENİ YAPTI”

15 Temmuz gecesi halkın darbecilere gereken cevabı verdiğini ifade eden Gazeteci Hamza Mercanoğlu, “Millet, vatanı, devleti alçakların, hainlerin elinden alıp tekrar olması gereken yere teslim etti. Bundan sonra bu iş devletindir, bu iş siyasetçilerindir. Dolayısıyla bu konuda rica ediyorum, 20 yıldır Fethullah Gülen’e hakaret eden biri olarak bunlarla mücadeleye sonuna kadar devam etsinler. Biz bu darbenin neden olduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz. Zaten 15 Temmuz darbe girişiminin olduğu tarihten bu yana yapılan yayınlarda darbenin neden, nasıl, kimin tarafından yapıldığı net bir şekilde Türk milletine anlatılıyor. Bu grubun bu ülkede darbe gerçekleştiremeyeceğini açıkça görmüş olduk”

NİHAT BENCAN, “GEÇMİŞ DARBELERİ ARAR OLURDUK”

Darbe gecesi yaşadıklarını anlatan Nihat Bencan, “15 Temmuz gecesi kanaldaydık işimiz bitti eve gittik Gaziantep sokaklarında her hangi bir şey yoktu. Ama eve gittiğimde telefonlarım çalmaya başladı ve İstanbul, Ankara’da darbe oluyor denildi. O sıra biz Gaziantep’te yine bir hareketlilik görmedik. Ulusal basını takip ettiğimizde İstanbul ve Ankara’da bir darbe girişimin olduğu öğrenmiş olduk. Ben 12 Eylül darbesini gördüm. 12 Eylül’le 15 Temmuz’la kıyaslayacak olursam, 15 Temmuz’da yapılanın darbe olmadığını söyleyebilirim. Eğer o akşam bu darbe girişimi bastırılmamış olsaydı çok kan dökülür ve iç savaş çıkardı. Ben 12 Eylül’ü de yaşadım. Aslında daha gerisine gidecek olursak bitmemiş olan Dünya Savaşının rövanşını alabilmek için Türkiye üzerinde oynanan oyundan başka bir şey değildir. Burada sadece roller değişiyor. Birinde Kenan Evren vardı. Birinde Fethullah Gülen vardı. Sonuç olarak bu ülkeye her 10 yılda bir darbe hazırladıklarını görüyoruz. Eğer bu darbe gerçekleşmiş olsaydı bu zamana kadar yapılan darbeleri belki de arardık. Darbeyle ülke iç savaş olacak. Suriye’deki iç savaşın farklı bir versiyonunu Türkiye’de uygulatacaklardı.”

RÜSTEM KÜÇÜK, “BANA KAÇIN HAKKINIZDA FEZLEKE VAR DEDİLER”

Aslında 15 Temmuz darbesinden çıkarmamız gereken bazı dersler var. Darbe girişimiyle birlikte şunu gördük ki hiçbir güç halkın gücünün önüne geçemeyeceğini görmüş olduk. Diğer ülkelerde yapılan darbelere bakıyoruz hiçbir vatandaş bu şekilde tankların ve silahların üzerine hücum etmemiştir. Allah etmesin eğer bu darbe girişimi olmuş olsaydı bu gün Sayın Abdullah Sabri Kocaman, siz ve ben aynı koğuşta gözaltında olabilirdik. Neden çünkü bu memleket dürüst insanları sevmiyor. Sevmediği için en başta kafası kesilecek olanlarda buradaki arkadaşlar olacaktı galiba. Birazda cemaatin bana kurduğu kumpastan bahsetmek istiyorum. Benimle birlikte bazı arkadaşlarım meclise gelen imar değişikliklerine onay vermeyince bana kumpas kuruldu. 26.08.2010 tarihinde ben gözaltına alındım. Bu tarihten önce 2 meclis üyesi arkadaşım geldi senin hakkında emniyette fezleke var kaç. Bunu söyleyen benim partimden meclis üyesi arkadaşım. Şaşırdım benim altım kuru ben neden kaçayım dedim. 'Sebep ne? neden kaçayım?' dedim bilmiyorum dediler. Bilmediğiniz bir şeyi bana neden anlatıyorsunuz dedim ve kaçmayacağımı ifade ettim. Bir gün sonra bir telefon geldi arkadan polis telsiz sesi geliyor bana kim olduğumu sordu. Ben sen kimsin sen beni aradın deyince bana küfür etti bende onlara küfür ettim telefonu kapattı. Daha sonra o numarayı aradım böyle bir numara yok diye mesaj olduğunu söylediler. Gözaltına alınmadan bir gün önce bizim konakta çalışan bir çocuk bana telefon açtı. Akşam polisler tarafından gözaltına alındığını ve benim hakkımda sorular sorulduğu ve otelde fuhuş yapıldığını söylediler. Bende öyle bir şeyin olmadığını söyledim dedi. Hazır ifadeye imza attırmak istemişler çocuk sara hastası olduğu için krize giriyor. Polisler çocuğun krize girdiğini görünce korkuyorlar ve yakınlarına çocuğu teslim ediyorlar. Sonrasında bana yönelik bir kumpas hazırlandığını daha iyi anlamış oldum. Bu sırada gece yarısı otelin önünde kavga çıkınca personel beni çağırdı bende otele gittim olayı çözdük herkes dağıldı. Ben daha sonra personele saat 24’ten sonra otelin kapısını kapatmalarını ve benim telefonu yazmalarını söyledim. O saatten sonra gelenler beni arasın dedim. Gece yarısı beni birisi aradı oda lazım olduğu söyledi bende personeli aradım oda olduğunu söyleyince kapıdaki müşteriyi alın o zaman dedim. Daha sonra oda fiyatının yüksek bulan aynı müşteri beni aradı indirim yapmamı istedi fiyatta indirim yaptık onlarda odaları tuttu. Bu görüşmeler yapılan dinlemede suç olarak karşımıza çıkartıldı. 1 gün sonra polis geldi beni evden gözaltına aldı. Salı günü gözaltına alındım Cuma günü adliyeye çıkartıldım. Savcı bizi yanına çağırdı. Ben savcıya bunun bir komplo olduğu söyledim. Savcı bana bu komployu ispatla seni serbest bırakacağım dedi. Savcıya, Salı günü alındığını Çarşamba günü avukatıyla görüşebildiğini ancak Çarşamba günü benim hakkımda haber yapıldı. Kimsenin bilgisi yokken nasıl haber yapıldı. Savcı daha sonra böyle bir şey olamaz deyince avukatım gidip haberin çıktısını aldı geldi ve savcıya verdi. Savcı haberi görünce evet bu bir komplodur bu komplonun içerisinde siz varsınız dedi. Savcı daha sonra polise siz komplo yapmışsınız dedi polislerde komplonun içerisinde siyasetçiler var dedi. Komplo olduğu anlaşılmasına rağmen o gün beni tutukladılar. 56 gün cezaevinde yattıktan sonra serbest bırakıldım. 15 gün sonra parti istifamı istedi. Hüküm almadım bir suçum yok neden istifamı istiyorsunuz dedim. Israrla isteyince sinirlendim ve çıktım. Bir hafta sonra gittim el yazımla yazdığım istifa mektubumu partiye verdim. Ve bu istifamın istenilmesinin arkasında birilerinin baskısı olduğu söylendi. Tabi biz bunun komplo olduğunu anlayınca çıkıp bunu mecliste açıkladım. Ben 2014 yılında paralel yapının ilk kurbanı olduğu bu tarihte söylemiştim zaten.”

RIDVAN FADILOĞLU, “YAPANIN YANINA KAR KALDIĞI İÇİN BUNLARI YAŞADIK”

Telefon ile canlı yayına katılan Şehitkamil Belediye Başkanı Rıdvan Fadıloğlu, “Yapanın yanına kar kaldığı için bu sıkıntılar bu noktaya geldi. Allaha şükür son dönemdeki olağanüstü hal ile birlikte yoğun bir çalışma trafiği başladı. Bunun yanı sıra kanun hükmündeki kararnamelerle hızlı karar alma yetkileri ortaya çıktı. Vatandaşlarımızın kafalarında değişik soru işaretleri var. Bu okullarda yüzde yüz burslu okuyan çocuklarımız var. Kapanan okullarda bunların durumu ne olacak diye soruyorlar. Kayyuma devredilen iş yerleri var bunun durumu ne olacak? Allaha şükür Türkiye büyük bir devlet olduğunu her zaman ortaya koydu. Bundan sonraki süreçte de vatandaşlarımızın ihtiyaçları doğrultusunda bu sıkıntılar giderilecek. Biranda bir işlemi yapmak mümkün değil. Bunun için bir sürece ihtiyacımız var. Vatandaşlarımız bu konuda biraz zaman tanırlarsa Allahın izniyle ne öğrencilerimize ne çalışanlarıma her hangi bir sıkıntı olmayacak. Yine dış dünyadan özellikle ekonomimizi çökertmek adına her türlü girişimde bulundular. Ama Türkiye’nin ekonomisi bunlara hazırlıklaydı. Bu darbelere ve ekonomik darbelere karşı hazırlıklıydı. Bu konuda da Allahın izniyle hemen Pazartesi piyasalarda önce bir çıkış ama ardından durulma oldu. İnşallah en kısa sürede yabancı yatırımcıların yatırımları devam edecek Türkiye yatırım açısından da herkesin rahatlıkla gelip yatırım yapabileceği bir ülke olması münasebetiyle karşılıklı olarak iş birliği çerçevesinde ekonomimiz daha iyi noktalara gelecek. Ben buradan tüm hemşerilerimden tüm vatandaşlarımdan tek ricam itidalli olmaları devletimize ve hükümetimize güvenmelerini bekliyorum. Bu güvenleri de inşallah çok iyi sonuçlar alacak şekilde bundan sonraki süreçte ortaya konacaktır. Çıkan sonucu hem birlikte izleyeceğiz. Ben necip milletimize bir kez daha teşekkür ediyorum. Eğer bu işgal girişimini bir kahramanı varsa evel Allah sonrada milletimizdir”

ÜMİT ÖZDAĞ, “TEHLİKE HALEN GEÇMİŞ DEĞİL”

15 Temmuz’da Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk İslami görünümlü bir darbe girişimi gerçekleştirilmeye çalışılmıştı. Bu darbeyi gerçekleştirenler bir mehdi olarak kabul ettikleri kişinin emirlerini yerine getirdiler. Allah şükürler olsun ki darbe hem Türk Silahlı Kuvvetlerinin direnişi hem bütün siyasi partilerin çok keskin ve açık tavır alması hem de Türk milletinin de caddelere sokaklara çıkarak darbecilere karşı etkili bir mücadeleye girmesi sonucunda engellendi. Ancak ben hala Türkiye için tehlikenin geçtiğini düşünmüyorum. Bundan sonraki süreci çok iyi yönetmek gerekiyor. Eğer bundan sonraki süreç iyi yönetilirse Türkiye’ye yönelik tehditleri hep birlikte aşacaktır. Ancak bundan sonraki süreç iyi yönetilmezse millet olarak ağır bedeller ödeme riskiyle karşı karşıyayız. Öncelikle bu askeri darbe girişimini veya FETÖ’cü girişiminin bunları asker olarak kabul etmemek gerekiyor. Üzerinde Türk ordusunun üniformaları olmasına rağmen asla Türk Silahlı Kuvvetlerinin ruhunu taşımayan ve temsil etmeyen bunu da darbe gecesi gerçekleştirmiş olan adamlar oldular. Muhakkak bu darbenin bazı iç dinamitleri var. Dış dinamitlerin olduğunu da görüyoruz. Darbeyi gerçekleştiren Fethullah Gülen Cemaatinin ana karargahı Amerika Birleşik Devletleri'nde Pensilvanya’da. Pensilvan’dan sadece Türkiye’ye değil dünyanın bir çok yerinde küresel bir şekilde şebekeye hükmederek çalışmalar yürütüyor. Darbeden sonra Amerika ve bazı batılı ülkelerde Türkiye'deki darbe girişimi şöyle yorumlandı ‘Bu bir senaryodur’ siz bu sokaklarda olsaydınız bunun bir senaryo olmadığını görürdünüz. Türkiye Büyük Millet Meclisi bombalanırken, ağır makineli silahlarla tarandığını gördüğünüzde ve duyduğunuzda bunun bir tiyatro olmadığını görürsünüz. Darbe sonrası alınan bazı önlemler var OHAL gibi. OHAL kararı ile birlikte sadece FETÖ’nün Türk Silahlı Kuvvetleri içerisindeki silahlı unsurları değil değişik alanlara yayılan bürokrasi içerisindekilerde alınıyor. Bununla ilgili çok fazla şikayet olduğunu görüyoruz. Son olarak Fethullah Gülenin iadesi çok tartışılıyor, konuşuluyor. Gülen'in Türkiye’ye teslim edildiğini rüyamda görsem hayra yormam. Hiç zannetmiyorum”

GAZETECİ MUSTAFA DİKEN, “3 YILDIR BUNLARLA MÜCADELE EDİYORUM”

FETÖ terör örgütü beni de mağdur etti. Gaziantep’te bulunan belediye başkanlarımız ve milletvekillerimiz bana bu konuda herhangi yardımda bulunmadılar. Zaten Ankara’da ağır ceza mahkemesinde müşteki olarak Fethullah Gülen örgütüyle ilgili davam devam ediyor. Fethullah Gülen örgütünün Basın İlan Kurumunda bir adamı var. Bu kişi gazeteleri birleştirmek için Gaziantep’e elemanlarını gönderdi. O süreçte bana kumpas kuruldu. Bu kumpasın mağduruyum. Bizler gazetemizde paralelle ilgili olumsuz çok haber yaptığımız için bize kumpas yapıldı. Ben bu paralel yapıyla 3 yıldır uğraşıyorum zaten. Ve bize Gaziantep’te Basın İlan Kurumu üzerinden bize yapılan kumpasın üzerinden 3 yıl geçti o kişi halen görevine devam ediyor”

AHMET YILMAZ, “KOCAMAN’I İTİBARSIZLAŞTIRMAK İSTEDİLER”

Ben bir otel işletmecisi olarak şunu sormak istiyorum 1 günde 7 tane otel nasıl kapatılır. Bu 7 otel fuhuş yapıldığı iddiasıyla kapatılıyor. Ama bu fuhuş olayı Abdullah Sabri Kocaman’a yapılan bir kumpastı. Bu 7 oteli de o kumpasa dahil ederek bir gecede kapattılar. Buradaki amaç Kocaman’ı itibarsızlaştırmaktı. Bir gecede 7 otelin kapatılmasının sebebi araştırılırsa kumpas kesinlikle deşifre olacaktır. Benim tek ricam 2011 ve 2013 arasında emniyetin çok iyi araştırılması gerekiyor. Ben bu meseleyi dönemin Gaziantep Valisi Erdal Ata’yla makamında konuştum durumu anlattım. Sayın Vali yetkililerle görüşeceğini söyledi ancak hiçbir şey yapılmadı”

 

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
ÇOK OKUNANLAR
ANKET TÜMÜ
ARŞİV ARAMA
E-GAZETE TÜMÜ
19 Ekim 2024 Hakimiyet Gazetesi
PUAN DURUMU TÜMÜ
GÜNÜN KARİKATÜRÜ TÜMÜ
Karikatürler