USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000
Yaşam

Gözyaşlarını tutamadı

Gözyaşlarını tutamadı
10-03-2016 10:18
Gaziantep

10 Mart Dünya Böbrek Günü nedeniyle Gaziantep Üniversitesi’nde düzenlenen toplantıda, organ bağışının dünyaca ünlü simge ismi Reginald Green’in duygusal konuşması dinleyicilere duygulu anlar yaşatırken, kendisi de oğlunun fotoğrafının işlendiği halıyı alırken gözyaşlarını tutamadı. Etkinlikte konuşan GAÜN Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayşe Balat ise, Türkiye’de her 6 kişiden birisinin kronik böbrek yetmezliği hastası olduğunu belirterek, “Maalesef ülkemizde 7.5 milyon kişi kronik böbrek hastası” dedi.

Kronik Böbrek Hastalığı: Önleme ve Böbrek Nakli konulu toplantının düzenleme komitası başkanı da olan Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Nefroloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ayşe Balat, ülkemizde böbrek hastalıklarının tıpkı bir salgın gibi yayıldığını belirtirken, Türk Nefroloji Derneği tarafından 23 ilde, 10 bin 750 kişinin katılımıyla yapılan araştırmada, erişkinlerin yüzde 15.7’sinde böbrek rahatsızlığı görüldüğünü vurguladı, “Bu her 6 kişiden birisinin kronik böbrek hastası olduğunu gösteriyor. Yani, ülkemizde 7,5 milyon kişi kronik böbrek hastası” dedi. Kronik böbrek hastalığının, sıklıkla sinsi seyrettiğini, düzenli tarama yapılmadıkça erken evrelerde teşhisinin zor olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Ayşe Balat konuşmasının devamında şunları söyledi: “Farkındalığının ve erken tanısının düşük olması nedeniyle hastalık, sıklıkla son dönem böbrek yetmezliği evresine kadar ilerlemektedir. Yüksek malûliyet oranları ve kötü yaşam kalitesi, bu hastaların aile ve sosyal yaşantılarını da olumsuz etkilemekte ve ekonomik üretkenliklerini engellemektedir. Son dönem böbrek yetmezliği gelişen hastaların yaşamını sürdürebilmesi için diyaliz ve böbrek nakli tedavilerinin uygulanması gerekir. Bu tedavilerin global maliyeti, 1 trilyon doların üzerindedir. Ülkemizde diyaliz uygulanan veya böbrek nakli yapılmış 70 bini aşkın hasta bulunmakta, her yıl buna 10 bin yeni hasta eklenmektedir. Sağlık bütçesinin yüzde 5'ten fazlası, bu hastalar için harcanmaktadır.”

BU BELİRTİLERE DİKKAT

Konuşmasının devamında, kronik böbrek hastalığı için erişkinlerde en yüksek risk faktörleri arasında şeker hastalığı, tansiyon yüksekliği, kalp damar hastalıkları, obezite, ileri yaş ve ailede böbrek hastalığının yer aldığı saptamasında bulunan GAÜN Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayşe Balat bu konudaki uyarılarını ise şöyle sıraladı: “Çocuk hastalarda tekrarlayan idrar yolu enfeksiyonu, idrar kaçırma, halsizlik, iştahsızlık, aşırı yorgunluk, büyüme ve gelişmede gerilik, kansızlık, hipertansiyon altta yatan bir böbrek anormalliğinin ilk belirtisi olabilmektedir. Kronik böbrek hastalığının önlenmesi için özellikle erişkinlerde düzenli egzersiz, sağlıklı beslenme ve ideal vücut ağırlığını korunması, tuzun azaltılması, yeterli su içilmesi, sigaradan ve aşırı alkol tüketiminden kaçınılması önemlidir. Çocuk hastalarda ise öncelikle düzenli taramalarla hastalıktan koruma, hastalık varsa erken teşhis ve etkin tedavi önemlidir. Hastalıklardan koruma ve erken teşhis çeşitli hastalıkların sağlık bütçesine getirdiği yükü azaltacaktır.”

REGİNALD GREEN İLE DUYGULU ANLAR

Toplantıda, İtalya’da 21 yıl önce otomobiline ateş açılması sonucu 7 yaşında yaşamını yitiren ve organlarıyla 7 kişiye hayat veren Nicholas Green’in babası Reginald Green’in Prof. Dr. Ayşe Balat’ın tercüme ettiği konuşması sırasında duygusal anlar yaşandı. Oğullarının organlarını bağışladıktan sonra, olayın bir aile trajedisi kalmaması için harekete geçen ve dünya çapında bir motivasyona neden olarak, organ nakline önderlik yapan Reginald Green, dinleyicileri gözyaşına boğan konuşmasında şunları söyledi:

BANA ARTIK İYİ GECELER DEMEYECEKTİ

“Gece, 10 ya da 10.30 sıralarında otobanda yanımızda bir araç belirdi. Biraz sonra yüksek sesle ve kızgın şekilde aracı kenara çekmemizi işaret eden sesler duyduk. Çok tehlikeli görünüyorlardı ve ben durmadım, hızlandım. Onlar da hızlandı. Öyle ki iki araba yan yana yarışıyorduk. Aniden büyük bir patlama sesi, açıkçası bir silah sesi duyuldu ve 7 yaşındaki Nicholas ile dört yaşındaki kız kardeşi Eleanor’un uyuduğu arka koltuk tarafının camı patladı. Eşim Maggie onlara bakmak için döndü, ikisi de huzur içinde uyuyor gibi görünüyordu. Bu bir nimet gibi görünüyordu. Birkaç saniye sonra sürücü penceresi patladı ve ön koltukta oturan bizlerin önünden bir kurşunun nasıl bize değmeden nasıl geçtiğini asla bilemeyeceğiz. Artık onlardan kurtulmuş olmayı ümit ederek baktım, önce yan aynadan sonra dikiz aynasından gecede kaybolduklarını gördüm. Sonraki bir kaç mil ışıklar ve insanları görebileceğimiz bir yer arayarak en yüksek hızda devam ettik. Yolda bir kaza olmuştu, polis ve ambulans ordaydı.  Durdum, kapıyı açtım, arabanın ışığı açıldı ve Nicholas kıpırdamıyordu. Yakından baktığımda dilinin hafifçe dışarı çıkmış olduğunu gördüm. İki gün sonra doktorlar beyin ölümünün gerçekleştiğini söylediler.  Ben böyle bir umutsuzluğu-kasveti hiç hissetmemiştim. Yürüyüşlerimizde asla bir daha tutamayacağım ellerini düşündüm. Bir daha asla "İyi geceler baba" deyişini duyamayacaktım.

ORGANLARINI BAĞIŞLAMAYACAKMIYIZ?

Maggie ve ben ellerini tutup konuşmadan beklerken, Maggie sessizce "O artık gitti, organlarını bağışlamayacak mıyız?" dedi. Aniden Nicholas vurulduğundan bu yana ilk kez, karanlıkta küçük ama çok parlak bir ışık gördüm. Bu mantıksız-duygusuz trajedinin içinde bazı iyi şeyler bulabilirdik. Ben "Evet" dedim, olanların hepsi buydu. Her şey çok netti: Onun artık o bedene ihtiyacı yoktu. Ama biz birçok kişinin o küçük bedenin verebileceği şeylere umutsuzca ihtiyacı olduğunu biliyorduk. Onların yüzlerini ya da kaç yaşında olduklarını tahmin edemesek de çok hasta olduklarını biliyorduk. Yedi kişiden dördü çok gençti ve bazıları ölümün eşiğindeydi. Şimdi, yirmi yıl sonra,en genci bile orta yaşa yaklaşıyor.”

OĞLUMUN ADINI TAŞIYAN GENÇ 19 YAŞINDA

Bunlardan sadece birini düşünürsek:  19 yaşında bir kız, oğlumuz öldüğü gün karaciğer yetmezliği nedeniyle komadaydı. Sağlığına yeniden kavuştu, evlendi, nakilden 2 yıl sonra bir bebeği oldu, adını “Nicholas” koyduğu oğlu  şimdi uzun boylu 19 yaşında yakışıklı bir delikanlı - ve bundan sonra bir kız bebek daha doğurdu. Bildiğim kadarıyla karaciğer hastalığı öyküsü olan bir ailenin 3 ferdinin de karaciğeri kusursuz çalışıyor.  Nicholas öldüğü gün, onun alıcıları bize göre uzun bir bekleme listesinde olan istatistik verilerinden biriydi. Ancak onlarla bir araya gelip, onların ve ailelerinin geçmişte nasıl acı içinde olduklarını gördükten sonra biliyorum ki eğer bu sorunlara omuz silkseydik, asla utanmadan geriye bakamayacaktık.”

İTALYA’DA ORGAN BAĞIŞI 3 KATINA ÇIKTI

Daha da güzeli; o zamana kadar Batı Avrupa'da en düşük organ bağış oranına sahip İtalya'da, on yıl içinde organ bağışı üç katına çıktı ki bu artış hızına başka hiçbir ülke yaklaşamadı ve ölmüş olabilecek binlerce insan hayatta kaldı. O zamandan beri biz donör ailelerinden yüzlercesiyle tanıştık. Ben nadiren pişman olanı hatırlıyorum. Bunun yerine, hepsi bizim söylediğimizi söylüyor: Zor zamanlarda (en kötü zamanda) teselli veren tek şey.  Bildiğiniz gibi, insanların niçin organ bağışı yapmadığıyla ilgili birçok teori vardır. Bana göre bu sorunun anahtarı şudur: beyin ölümü genellikle ani geliştiği için, hastaneye yetişen kişiler birkaç saat önce sapasağlam olan sevdiklerinin şimdi öldüğünü veya ölmekte olduğunu öğrenmektedir. Bunun için hiçbir hazırlıkları yoktur. Yorgun, şaşkın ve sıklıkla yaşanan trajediyi önlemek için bir şey yapamadıklarından dolayı pişmanlık hissetmektedirler. Sadece eve gitmeyi ve sonsuza kadar değişen bir hayata uyum sağlamaya çalışmayı isterler.  Bu koşullarda, daha önceden hiç düşünmedikleri ciddi bir konuda hemen, geri dönülmez bir karar vermek gerçekten zordur.  Hayır derler ve sadece sonradan farkederler ki dünyayı daha iyi bir yer yapmak için gerekli olan, belki de son şanslarını kaybetmişlerdir.   Sakin durumdayken “ evet” demek daha kolaydır.”

MAGGİE İLE DÜNYAYI DOLAŞTIK

Bu nedenle Maggie ve ben dünyanın her yerine giderek, yaşam ve ölüme dair kudretli gücü dinleyebilecek kimselere,  böyle bir seçimle karşı karşıya geldiklerinde, akıllarının bir kenarında kalacak, sadece o zaman yardım edebilecekleri korkmuş aileleri hatırlayacaklarını anlatmaya çalışıyoruz. Büyük gazete ve dergilerle röportaj yapıyoruz, bir dizi belgesel yaptık,  en büyük talk show programlarına katıldık. 2 kitap yazdım, ikisi de Amerika Birleşik Devletleri'nin her köşesindeki organ bağış gruplarınca ve hastaneler tarafından kullanılmaktadır, birisi başrolünü Jamie Lee Curtis'in oynadığı televizyon filmine konu oldu ve dünyada 100 milyon kişi tarafından izlendi.  Günümüzde transplantasyonu dünyada günlük olaylardan biri haline getiren transplant cerrahlarının yeteneğine,  ki bana hala tıbbın temelinden çok bilim kurgu gibi görünüyor, ve onları destekleyen sağlık ordusuna teşekkür ediyorum. Sadece Amerika Birleşik Devletleri'nde yarım milyondan fazla organ, milyonlarca doku nakli yapılmıştır. Organ bağışı çoğu kişi için uzak bir konudur, hatta iticidir. Ama bir insanın hikayesine eklenebilirse güzelliğe dönüşebilmektedir.  Neden olmasın? Bu evrensel bir konudur: bizden herhangi biri, herhangi bir zamanda bir organ veya doku nakline ihtiyaç duyabilir ve hemen herkes bir organ veya doku bağışı yapabilir. Bundan da öte, tüm insanlığın hayali olan ölümden sonra yaşamı sağlar. Son olarak, organ bağışı bizlere yaşamın en kötü anlarında dahi, keder veya acının dayanılmaz olduğu isyan zamanında,  binlerce kederli ailenin her yıl bilmediği ve asla karşılaşmayacağı insanlara yardım elini uzattığını hatırlatır.  Şüphesiz bu, tıbbın en ilham verici unsurlarından biri olmalıdır.”

TÜRKİYE’DE DÜNYADAN DAHA FAZLA

Toplantıda, çocuk böbrek hastalıklarının önlenmesinde uygulanacak tarama programlarıyla ilgili olarak GAÜN Tıp Fakültesi Çocuk Nefroloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Beltingi Demircioğlu Kılıç, erişkin hastalar için uygulanacak tarama programlarıyla ilgili olarak da Doç. Dr. Özlem Usalan açıklamalarda bulundu. Usalan, dünyada her 10 erişkinden birinin, Türkiye’de ise 6-7 kişiden bir kişinin kronik böbrek hastası olduğunu vurguladı. Usalan, 2016’da böbrek nakilleri için öngörülen harcamanın 2.5 – 3 milyar dolar olduğunu da anlattı. GAÜN İktisat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Arif Özsağır böbrek hastalıklarında önleyici programların ekonomik avantajları ve tedaviyle karşılaştırmasını yaparken, Psikiyatri Anabilim dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Osman Vırıt de kronik hastalığın stresiyle baş etmenin yollarını anlattı. GAÜN Organ Nakil Merkezi Başkanı Doç. Dr. Sacit Çoban’ın böbrek yetmezliğinin önlenmesinin imkansız olduğu durumlarda en iyi çözüm olarak organ nakli konusundaki sunumunun ardından, İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mustafa Ünverdi de organ naklinin dinsel pencereden değerlendirmesini yaptı.  Toplantının sonunda ise, hasta ve yakınları böbrek nakliyle ilgili gözlem ve deneyimlerini paylaştı. Ünverdi, dinimizce organ nakli yapılmasını yasaklayan hiçbir kural olmadığını vurguladı.
GAÜN Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Levent Elbeyli ile Şahinbey Araştırma ve Uygulama Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Metin Kılınç’ın da izlediği etkinliğin sonunda Prof. Dr. Ayşe Balat tarafından Reginald Green’e, oğlu Nicholas’ın fotoğrafının işlendiği bir halı hediye edildi. Bu hediye ile oldukça duygulanan baba  Green, oğlunun fotoğrafını okşadı, gözyaşlarını tutamadı. Reginald Green, oğlu GAÜN Organ Nakil Merkezi’nde hazırlanan köşenin açılışında da duygulu anlar yaşadı. 

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
ANKET TÜMÜ
ARŞİV ARAMA
E-GAZETE TÜMÜ
19 Ekim 2024 Hakimiyet Gazetesi
PUAN DURUMU TÜMÜ
GÜNÜN KARİKATÜRÜ TÜMÜ
Karikatürler