Gaziantep Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ayşe Balat, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada, "Ülkemizin her köşesinde iyi niyetle, özveriyle, hayatı pahasına, dürüstçe çalışan kadın-erkek tüm hekimlerimizi, kadınlarımızı, kadının yanında yer alan erkeklerimizi saygıyla selamlıyorum" dedi.
"ANAYASA ÖNÜNDE HERKES EŞİTTİR"
"Bu özel günde davetleri için Hakimiyet Gazetesi’nin değerli ekibine teşekkür ediyorum. 8 Mart 1857’de New York’ta bir tekstil fabrikasında daha iyi çalışma koşulları için greve giden 40.000 dokuma işçisi kadının fabrikaya kilitlenmesi, arkasından da çıkan yangında fabrika önünde kurulan barikatlardan kaçamayarak 120’sinin ölmesi, bütün dünyaya kadın haklarını sorgulatan bir olay olmuştur. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 1977 yılında 8 Mart’ın ‘’Dünya Kadınlar Günü’’ olarak kutlanmasını kabul ettiğinden beri, her yıl bu tarihte bizler de sorunlarımızı yeniden hatırlar ve çözüm arar olduk" şeklinde konuşan Gaziantep Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ayşe Balat açıklamasını şu şekilde sürdürdü;
"Anayasamızın 10. Maddesi ““Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir" hükmü ile kadının haklarını da savunan oldukça önemli bir maddedir. 1930’larda, birçok Avrupa ülkesinden daha önce Türkiye’de kadınların siyasi haklarını kazanması için gerekli yasaların çıkarıldığını hepimiz biliyoruz. M. Kemal Atatürk’ün “Bir toplum, erkek ve kadın denilen iki cins insandan meydana gelir. Mümkün müdür ki, bir toplumun yarısı topraklara zincirlerle bağlı kaldıkça, diğer kısmı göklere yükselebilsin!” ifadesi, uygar bir toplum olma yolunda kadınların önemini vurgulayan oldukça önemli mesajlar içermektedir. Dolayısıyla, toplumun yaklaşık %50 sini oluşturan kadının sahip olduğu potansiyelin dışlanması hem adaletsiz bir davranış olacak, hem de yetenek havuzunu küçültecek, verimliliği azaltacak, sürdürülebilir ekonomik kalkınma ve sosyal refahı güçleştirecektir (Mc Kinsey, 201). Toplumda kadının yerine bakarsak; erkeklerle kadınların çalışma hayatına geçişinde fark, özellikle lise ve üniversite eğitiminden sonra, yöneticilik ve/veya akademik hayata geçişte kendini göstermektedir. Üniversite mezunu kadın oranımız %47 olmakla birlikte, bu oranın yarıya yakın kısmı iş hayatında yer al(a)mamaktadır. Çünkü kadın için başarının bedeli çoğu kez ağır olmaktadır; Çok çalışma, aileye yeterli vakit ayıramama, evlenememe, kısıtlı sayıda çocuk yapma veya eşitlik gözetmeyen, desteksiz eş nedeniyle boşanma gibi. Üniversitelerde kadın öğretim elemanı sayımız giderek artmakla birlikte (2021-%45) yönetim kademelerinde (2021-yönetici pozisyonundaki kadın oranı %19,3, kadın rektör oranı; %9.5), siyasi temsiliyet düzeyinde (2021-kadın büyükelçi oranı; %26,5, kadın milletvekili oranı %17,4 ) henüz yeterli olduğunu söyleyemeyiz. Benzer tabloyu iş hayatındaki dağılımda da görmekteyiz. Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV)’nın 1 Aralık 2020 Raporu’na göre; Türkiye’de cinsiyetlere göre çalışan nüfusun 81 ildeki ortalama oranı, kadınlarda % 11,3, erkeklerde ise % 28,8’dir. Kadınların istihdam oranı erkeklerin üçte biri oranında olup, erkeklere kıyasla hizmet sektöründe daha fazla istihdam edildiği görülmektedir. Gerçekleştirilen bu çalışma kapsamında, Türkiye’de kadınların yalnızca % 23’ünün, kendileri ile benzer işler yapan erkeklerle eşit ücret alabildiği tespit edilmiştir. Küresel Cinsiyet Eşitsizliği Raporunun sonuçlarına bakarsak; eğer cinsiyet eşitliği konusundaki ilerleme bu hızla devam ederse, cinsiyet eşitliği uçurumunun kapanması için 108 yıl, ekonomik alandaki eşitliğin sağlanması içinse 202 yıl geçmesi gerekecektir. Dileğimiz ilerlemelerin hızlanması ve kadının toplumda hak ettiği yeri bir an önce almasıdır. Nitekim, eğitim ve sağlık hizmetlerine erişim ile siyasi hayatta temsil konularında kadın-erkek eşitsizliğinde son 10 yılda iyileşmeler olduğu görülmektedir. Şahsım adına, pratik hayatta tam eşitliğin sadece yasalarla değil, kadına bakış tarzının değişmesiyle, kadın ve erkek öncüler/rol modellerle, bilinçli/duyarlı anne-babalarla, müfredatlarda toplumsal fırsat eşitliğine yer veren eğitmenlerle, kadına saygılı, destek veren, yaşamın ağır yükünü birlikte omuzlayacak erkeklerle sağlanacağına inanıyorum. Ülkemizin her köşesinde iyi niyetle, özveriyle, hayatı pahasına, dürüstçe çalışan kadın-erkek tüm hekimlerimizi, kadınlarımızı, kadının yanında yer alan erkeklerimizi saygıyla selamlıyorum."