Özel Sani Konukoğlu Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Erdal Uysal, dünyada meme kanserinde her yıl yeni vaka sayısının yaklaşık bir milyon olduğunu söyledi.
SANKO Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi de olan Yrd. Doç. Dr. Uysal, Özel Sani Konukoğlu Hastanesi’nde “Meme Kanseri ve Meme Kanserinde Erken Tanının Önemi” konulu konferans verdi.
Ülkemizde ve dünyada kanser sıklığının giderek arttığına dikkati çeken Yrd. Doç. Dr. Uysal, “Buna bağlı olarak kansere bağlı ölüm oranları da paralel olarak yükselmektedir. Bu da araştırmacıları kanseri önleyecek korunma yöntemlerini ve tedavi seçeneklerini araştırmaya yönlendirmektedir” dedi.
“Bilinen bir gerçek vardır ki, erken tanının kanserin tedavisi ve ilerlemesinin durdurulmasında anahtar rol oynamasıdır. Meme kanserinde de erken tanı oldukça önemlidir” diyen Yrd. Doç. Dr. Uysal, meme kanserinin kadınlarda en sık görülen kanser türü olup, kadınlarda kansere bağlı ölüm oranlarında ikinci sırada olduğunun altını çizdi.
Meme kanserinin dünyadaki her yıl yeni vaka sayısının yaklaşık bir milyon olduğunu kaydeden Yrd. Doç. Dr. Uysal, şöyle konuştu:
“Kadınlarda erkeklere göre 100 kat daha fazla meme kanseri görülmektedir. Meme kanseri süt salgılayan süt bezelerinden (lobüler) ya da süt kanallarından (duktal) kaynaklanabilir. Sık olarak yüzde 75 oranında duktal kanserler görülmektedir. Meme kanserinin oluş nedeni tam bilinmese de bazı risk faktörleri ile ilişkisi saptanmıştır.”
RİSK FAKTÖRLERİ
Meme kanserinin risk faktörleri hakkında bilgiler paylaşan Yrd. Doç. Dr. Uysal, bu risk faktörlerinin bazıları hasta tarafından kontrol edilebilirken bazıları ise kontrol edilemediğine vurgu yaptı:
Kontrol edilemeyen risk faktörlerini yaş, cinsiyet, aile öyküsü, diğer memede kanser öyküsü, erken adet görme ve geç menopoz olarak sıralayan Yrd. Doç. Dr. Uysal, “Kontrol edilebilen risk faktörleri arasında ise alkol, yağlı diyet, şişmanlık, radyasyon etkilenmesi, doğum kontrol hapları (meme kanseri riskinde hafif artış), menopoz sonrası hormon tedavisi (10 yıl ve daha çok kullanımda) bulunuyor” ifadelerini kullandı.
BELİRTİLERİ
Memede elle hissedilen kitlelerin varlığı, meme başından kanlı kırmızı akıntı gelmesi, meme ucunun içe çekilmesi, meme derisinde ödem, meme başı etrafında egzama benzeri pullanma, koltuk altı bezelerinde büyüme ve ağrının, meme kanseri belirtileri olduğunu vurgulayan Yrd. Doç. Dr. Uysal, şöyle devam etti:
“Meme kanseri sıklığının giderek artması önemli bir sağlık sorunu oluşturmasına rağmen, erkenden tanı konulduğunda bu hastalıktan yüksek oranda tamamen kurtulma şansı vardır. Meme kanserinde erken tanı yöntemleri arasında kendi kendini muayene etme, düzenli doktor kontrolleri ve tarama mamografileri bulunuyor.
Aile öyküsü olmayan sağlıklı bayanların özellikle 40 yaşından sonra her ay kendi kendini muayene etmesi, her altı ayda bir doktor muayenesi ve yıllık mamografi ile taranması önerilmektedir. Aile öyküsü olan ve risk faktörlerini barındıran bayanların taramalarına ise daha erken yaşta başlanmasında yarar görülmektedir.
Erken tespit için kadınların kendi kendilerine meme muayenesi yapmaları çok önemli. Memedeki kanser kitlelerinin yüzde 70’i hastaların kendileri tarafından, yüzde 20’si doktor tarafından, yüzde 5-10’u ise mamografi ve diğer tetkikler ile saptanır. Meme kanserinin erken tanısında en etkili araç hastanın kendi kendini muayene etmesidir.”
NASIL VE NE ZAMAN YAPILMALI
Yrd. Doç. Dr. Uysal kendi kendine meme muayenesinin nasıl ve ne zaman yapılmasına ilişkin şu bilgileri paylaştı:
“Her kadın 20 yaşından sonra kendi kendine meme muayenesine mutlaka başlamalı. En uygun zaman adet kanamasının başlangıcından itibaren 8. gündür. Menopoza giren kadınlarda ise her ayın aynı günüdür. Her ay yapılan kendi kendine meme muayenesi ile kişi memesinin doğal yapısını daha iyi tanır ve memede gelişecek olağan dışı bir gelişmeyi kolayca ayırt edebilir.
Meme kanseri tanısı alan hastalardan tümörün yayılma riskini de düşünerek vücut taramaları amacıyla bazı radyolojik ve sintigrafik testler istenilir. Daha sonra uygun hastalar ameliyatla tedavi edilir. Ameliyattan önce ve sonra medikal onkoloji ve radyasyon onkolojisi bölümlerince bazı hastalara kemoterapi ve radyoterapi tedavileri verilebilir. Bazılarına da bu tedavilere uzun süreli kullanılacak hap tedavileri eklenebilir.
Buradan da anlaşılacağı gibi meme kanseri, tanısından tedavisine kadar pek çok bölümü ilgilendiren ve multidispliner yaklaşılan bir hastalıktır. Meme kanserinde seçilecek cerrahi tedavi memeyi koruyarak yapılan ameliyatları ve memeyi korumadan yapılan ameliyatları içermektedir. Hangi hastaya, hangi ameliyatın yapılacağı her hasta için ayrı ayrı belirlenir. Bu belirleme bazı kriterler göz önüne alınarak yapılır.”
Memenin tamamen alınmasının hastalarda büyük kaygıya neden olduğunu anımsatan Yrd. Doç. Dr. Uysal, “Ancak onkoplastik cerrahideki gelişmeler sayesinde, başarılı bir operasyonun ardından alınan meme dokusunun yerine implantlarla ya da hastanın kendi dokuları ile mükemmel kozmetik görünümler sağlanabilmektedir” dedi.
“İlk doğumu 35 yaşından önce yapmak, yağlı diyetten kaçınmak, aşırı kilo almamak, alkol kullanmamak, yeterli fizik egzersiz yapmak, ailesinde meme kanseri bulunanların hormon tedavisi ya da doğum kontrol haplarını kullanmamak, eğer kullanılması mutlak zorunlu ise kısa süreli kullanmak” gibi önlemlerin meme kanserine karşı koruyucu olduğunu anlatan Yrd. Doç. Dr. Uysal, “Bu tedbirler meme kanseri riskinden korumayı sağlasa da düzenli doktor kontrolleri, mamografi taramaları ve en önemlisi kendi kendini muayene etme alışkanlığının kazanılması oldukça önemlidir” diyerek sözlerini tamamladı.