Ülkemizi 2025’te siyasi ve ekonomik anlamda neler bekliyor?
---Ne yazık ki ülkemizi daha büyük bir yıkım bekliyor. Zam, zulüm ve yoksulun, dar gelirlinin mağduriyetini görüyoruz. Mecliste görüştüğümüz 2025 yılı bütçesi de açıkça gösteriyor ki vatandaşa yeniden değerleme oranı üzerinden yüzde kırk dört, kırk beş zam gerekiyorken asgari ücrete yüzde otuza yakın zam yaptılar. Vatandaşa, dar gelirliye iktidardan nemalanmayanlara daha çok mağduriyet düşüyor.Belki işsizlik daha çok artacak. Sanayinin çarkları daha yavaş dönecek. Diğer bir açıdan da ülkemizin etrafında bir ateş çemberi var.
Abdullah Öcalan ile ilgili son günlerde ortaya çıkan yakınlaşma ve ılımlaşma görüşmelerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
---Son günlerde ortaya atılan bu ılımlaşma görüşmelerinin tek nedeni, Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı önündeki süre sınırlamasının kaldırılmasıdır. Yoksa Kürtleri sevdiklerinden ve haklarını korumak istediklerinden değil. Bugüne kadar ki iktidarların da Kürtleri ve tüm vatandaşlarımızı kandırdılar. Kürt politikacıları içeri attılar. Seçilmiş belediye başkanlarını görevden alıp yerine kayyım atadılar. Sıradan suçlamalar ve ispatlanmamış iddialarla içeriye attılar.Şimdi de farklı bir dilden konuşmaya başladılar.
Bu yakınlaşma ve ılımlaşma sonucunda şehit ve gazi ailelerinin tepkisinden bir çekince olmaz mı? Onlar nasıl ikna edilecek?
---Onları ve tepkilerini bir şekilde yumuşatacaklarını düşünüyorlar. Ya, din iman siyasetiyle ya da başka türlü dış tehlikeler gibi kandırmalarla onların gönüllerini almaya çalışacaklardır. Ya da ekonomik vaatlerle kandırabileceklerini düşünüyorlar. Çünkü Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı için şuanda ki AKP,MHP gibi milletvekilleri sayısıyla mevcut anayasayı değiştirme güçleri yoktur. En az 360 milletvekili sayısı gerekiyor. Bunun için tek yol yanlarına DEM Partiyi alabilmek ve 360 milletvekili sayısına ulaşabilmek. Bunun içinde onların duyarlı oldukları konu da Abdullah Öcalan’ı ev hapsine çıkarmak. Çünkü Avrupa İnsan Haklarının bir takım kararlarına göre 24 sene cezasını çeken insanlara umut hakkı tanınsın diye bir görüş var. Bu görüşü öne sürerek Abdullah Öcalan’ı ev hapsine çıkaracaklar ve DEM Partinin oylarını da alarak anayasayı değiştirip Recep Tayyip Erdoğan’ın ölene kadar cumhurbaşkanı olmasının önünü açacaklar. Bütün proje de bunun üzerinden yürüyor.Yoksa Kürt halkını çok sevip özgürlükçü olduklarında değil.
2025 ‘de kötü giden ekonomik göstergelere de bakacak olursak bizi bir erken seçim,baskın seçim bekliyor mu?
---Ben siyasal olarak bunların yakın bir sürede erken seçim kararı alacaklarına inanmıyorum. Çünkü kötü giden ekonomiyi düzeltebilmeleri için bir zaman gerekiyor.Ayrıca ihtiyaçları olan Kürt oylarını alabilmek için ortaya atılan bu projelerin uygulanabilmesi içinde bir zaman süreci gerekiyor.Bu nedenlerle olası bir erken seçim öngörmüyorum.
Halkla iç içe bir vekil olarak size iletilen sorunlar ve talepler genelde hangileri oluyor?
---Muhalefet olsun diye söylemiyorum gerçekten de Türkiye’ de yolunda giden şuan da hiçbir şey yok. Vatandaşlarımız gerek mecliste, gerek telefonlarla bize ulaşıp sorunlarını iletiyorlar. Hastanelerdeki yolsuzluklardan, hırsızlıklardan ve randevu alamamaktan doktorların bıçak parası adı aldığından yüksek paralar almasından, atanamayan öğretmenler, staj çıraklık mağdurları, yasal zorunluluğa rağmen atanmayan uzman çavuşlar ,mülakat mağdurları gibi uzayıp giden sorunlarla bizlere geliyorlar. Ayrıca mecliste de gündeme getirdiğimiz hayvan ithali yasak olmasına rağmen Suriye’den küçük baş canlı hayvan getiriliyor. İhraç kaydıyla diye getirilip burada sahte belgelerle ihraç edilmiş gibi gösterilip yurt içinde satılıyor .Bundan haksız kazançlar elde edilirken diğer taraftan yerli üretici mağdur edilmiş oluyor. Ayrıca bu hayvanların veteriner kontrolünden geçip geçmediği ve hastalıklı olup olmadığı dahi bilinmiyor. Yani ülke de o kadar çok sorun var ki neresinden tutarsanız tutun elinizde kalıyor. Hırsızlığın yolsuzluğun olmadığı hiçbir kamu işi yok artık.
“Milli eğitimde adam açıkça laik demokratik cumhuriyete meydan okuyor.”
Sizin tarikat cemaat dediklerinize biz STK diyoruz diyor. En son Peygamber Sevdalıları Derneğiyle bir protokol imzalamışlar. Peygamber Sevdalıları derneğinin görevlileri, hocaları okullarda öğrencilere ders ve kurs verecekler. Hangi dersi ve kursu verecekler belli değil. Bizim laik öğretmenlerimiz atanma beklerken, sözleşmeliler kadro beklerken ve ihtiyaçta çok fazla onları almayıp siz kalkıp ÇEDES adı altında bir takım dernekleri,tarikatları okullara sokuyorsunuz.Okul müdürlerinin bazı konularda yaptıkları usulsüzlükler de ayrı bir konu.
“Yolunda giden hiç bir şey yok”
Yani Türkiye de yolunda giden olması gerektiği gibi olan hiçbir kamu hizmeti yok maalesef. Çökmeyen usulsüzlüğe hırsızlığa bulaşmayan hiç bir kurum kalmamıştır. Bu nedenle muhalefet partilerinin, vatanını milletini seven partililerin işi zor. Ama yine de her zorluğa rağmen görevimizi yapmaya çalışacağız. Halkımızın çıkarlarını savunmaya ve ihtiyaçlarının da giderilmesi için iktidara baskı yapmaya çalışıyoruz.Şunu da bilin ki vatandaşlarımızın bize ilettikleri ihtiyaç ve istekleri gerekli kurumlara bildirmek istediğimizde CHP den randevu geldiğinde ya kabul edilmiyor ya bahaneler üretiliyor ya da mazeret uydurularak erteleniyor. Ne yazık ki artık bir parti devleti haline getirilmişiz maalesef.
GAÜN’ e yeni atanan rektör ile ilgili görüşleriniz nelerdir?
---Bundan önceki rektör hakkında bir çok yolsuzluk iddiaları var. Halkta kesinlikle istemiyordu ve sürekli şikayetler geliyordu. Ayrıca akademik anlamda üniversiteyi tabiri caizse pasif bir hale getirmiştir. YÖK’ ün akreditasyon listesinden bile çıkarılmıştı. Yeni rektörümüzü tanımıyorum. Şehrimiz adına hayırlı uğurlu olsun.
CHP listesinden çıkan ve DEVA Partisinden istifa ederek Saadet Partisine geçen Ertuğrul Kaya ile ilgili neler söyleyeceksiniz?
---Kendisi ayrı bir siyasi görüşten geliyor. Saygı duyarız. 2023 seçimlerinde altılı masa konseptinde bizim partiden seçilen aynı zamanda da meslektaşımız. Meclise vermiş olduğu yasa teklifinde de kendisi ile aynı düşünmüyorum. Bildiğiniz gibi Suriyelilere dostça davrandıkları gerekçesiyle Gaziantep için misafirperver anlamına gelen 'minhar' unvanının verilmesini talep etti. Öncelikle bize, bir şehre verilecek en güzel, en onurlu gurur duyulacak “Gazi “ unvanı zaten verilmişken başka herhangi bir unvana gerek yoktur. İkincisi minhar gibi değişik bir de tabir kullanmış .Onun yerine keşke Türkçe olarak konuksever deseydi. Bu Arap seviciliğe de bir anlam veremiyorum. AKP lilere de söylüyorum . Sayın Cumhurbaşkanı Refah Partisin de İstanbul da başkanken, başbakan Turgut Özal’ın Bulgaristan da zulümden kaçıp Türkiye ye getirilmesi düşünülen 300 bin kişi için kıyametleri koparıyordu. “Benim insanlarım aç, bunları nasıl besleyeceksiniz?” diye Türk asıllı mültecilerin gelmesine karşı çıkan bir siyasetçi, bugün on milyonu aşan Suriyeli için başımızın sütünde yeri vardır, diyor. Bu zihniyetten gelen insanlarla aynı düşünemeyiz. Bu nedenle Ertuğrul Beyin söylemlerine ve teklifine karşı çıktım. Bizim dinimizde misafirlik üç gündür. Ama biz istemesek te bunlar zorla başımızda kaldılar. Geleneklerimizi ve yaşam tarzımıza müdahale ettiler. Sokaklarımız güvensiz hale geldi. İnsanlarımız sigortasız,ucuz iş gücü şeklinde çalışan Suriyeliler yüzünden işsiz kaldılar. Avukatlarımız zabıta memurluğu için müracaat eder hale geldiler. Bu insanların ülkemizde kalıcı hale gelmesi için zemin hazırlamaya çalışıyorlar. Ben de doğal olarak bu gidişe itiraz ettim.
Okurlarımız için 2025 yılı mesajınız neler olur?
---Her şeye rağmen halkımıza mutlu ve umutlu olmalarını, antidemokratik baskılara tüm ekonomik sıkıntılara karşın gelecekten umutlu olup ideallerinin peşinden gitmelerini ve her şeyin daha güzel olacağını umut ediyorum. 2025 yılında da elimden geldiğince Gaziantepli hemşehrilerim başta olmak üzere, hak, hukuk, adalet arayan herkesin yanında olacağım.
RÖPORTAJ: MERVE TANRIÖVER