USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000
Röportajlar

“Otizm sadece farklılıktır”

“Otizm sadece farklılıktır”
16-09-2015 19:33
Gaziantep

Özel eğitim uzmanı Mehmet Sıddık Yıldız otizmli çocuklarla ilgili olarak tedavi şeklini ve yöntemini Hakimiyet Gazetesi’ne anlattı. Otizmi bir farkındalık olarak nitelendiren Yıldız, “Otizm hastalık veya rahatsızlık, beden veya zihinde meydana gelen, rahatsızlık, dert ve görev bozukluğuna yol açan belirli bir anormal duruma verilen isimdir. Bazen terim yaralanma, sakatlık, sendrom, semptom ve normal yapı ve fonksiyonun anormal çeşitlerini kapsayacak biçimde, geniş bir anlamda, kullanılır. Fakat farklı bağlamlarda bu kavramlar farklı kategorilere girerler ve hastalık kavramı bunların yerine kullanılamaz” dedi.

Otizmin farklılık olduğunu anlatan özel eğitim uzmanı Mehmet Sıdık Yıldız, bu çocuklara tıbbi müdahaleden daha çok özel eğitimler vererek normal yaşamlarına devam edebileceklerini söyledi. Hakimiyet Gazetesi’ne otizmle ilgili önemli açıklamalarda bulunan Yıldız, çocuklarda erken tanının oldukça önemli olduğuna dikkat çekerek, otizmin teşhisinin ardından çocuğun alacağı özel eğitimlerin oldukça önemli olduğuna dikkat çekti. Yıldız, otizmi çocuklar kadar alınacak özel eğitimlerde ailelerde önemli görevler düştüğünü hatırlattı.

HASTALIĞI İNCELEYEN BİLİM DALI PATALOJİ

“TDK tanımına göre “hastalık”; organizmada birtakım değişikliklerin ortaya çıkmasıyla sağlığın bozulması durumu, rahatsızlık, çor, dert, sayrılık, illet, maraz, maraza, esenlik karşıtıdır. Hastalıkları inceleyen bilim dalı patolojidir. Hastalıkların sistematik sınıflandırmasını konu edinen bilim dalı ise nozolojidir. İnsan hastalıkları ve bunların tedavisiyle ilgilenen daha geniş bir alanı kapsayan bilim dalı ise tıptır. Birçok benzer (hatta bazı aynı) durum ve süreçler hayvanları da etkilemektedir; hayvanları etkileyen hastalıkları inceleyen bilim dalı veteriner hekimliğidir. Hayvanlar ve insanlar dışında, her organizma gibi, bitkiler de çeşitli süreç ve durumlardan etkilenip zarar görebilirler; enfeksiyon, besin yetersizliği veya zararlı mutasyonlar gibi. Bitkileri etkileyen hastalıkları inceleyen bilim dalı bitki patolojisidir.”

TEDAVİSİ NASIL YAPILIR?

“Sağlığı bozulmuş olan bireyi sağlıklı duruma kavuşturma amacıyla yapılan tıbbi işlemler bütünüdür. Bir rahatsızlığın ya da farklılığın hastalık olarak tanımlanabilmesi için o rahatsızlığın tıbben bir tedavi süreci olmalıdır. Şuana kadar iyileşen yüzlerce otizmli hiçbir klinik, ameliyat ya da ilaç kullanarak tedavi olmadan, eğitim ile iyileşmiştir. Eğitim ile beraber kullanılan tekniklerin tıp ile bir alakası bulunamamaktadır. Bunlar; Spor, egzersiz, Duyusal bütünleme vb. tekniklerdir. Otizm, bireylerin sosyal etkileşim, iletişim ve davranışlarını olumsuz yönde etkileyen yaygın gelişimsel bir bozukluktur. İlk kez 1943’te, Amerika’da John Hopkins Üniversitesi’nde çalışan Amerikalı çocuk psikiyatristi Leo Kanner

tarafından tanımlanmıştır. Kanner, çalıştığı 11 çocuğun üç ortak özelliği olduğunu gözlemlemiştir. Birinci özellik çocukların hiçbirinin çevrelerindeki bireylerle ilişki kuramamalarıdır. İkinci özellik davranışları engellendiği, çevrelerinde ve günlük yaşamlarında herhangi bir değişiklik olduğu zaman mutsuz olmaları ve tepki vermeleridir. Üçüncü özellik ise çocukların bazılarının hiç konuşmaması ya da konuşabilseler bile konuşmayı iletişim amaçlı kullanmamalarıdır. Ayrıca bu çocukların hepsi sağlıklı ve zeki görünen güzel çocuklardır, çok iyi hafıza becerileri bulunmakta, isimleri, müzik ya da resimleri şaşırtıcı derecede iyi hatırlamaktadırlar. Çocukların temel ve ortak özelliğinin sosyal içe kapanıklık olduğunu gözlemleyen Kanner, Yunanca autos (kendi) sözcüğünü temel alarak otizm sözcüğünü kullanmış ve bu bozukluğu “erken çocukluk otizmi” olarak adlandırmıştır. Kanner’ den sonra otizmin tanımı genişletilmiş, farklı tanımlar yapılmış ancak bu üç temel özellik tanımlarda yerini korumuştur. “Kanner, L. (1943). Autistic disturbance and affective contact.”

“OTİZMLİ ÇOCUKLARDA ZEKA GERİLİĞİ YOKTUR”

Oysa OTİZM sadece bir farklılıktır. Otizmli çocuk, Sağlıklı bir göz, kulak, burun vb. her şeye sahiptir. Beyinde herhangi bir zedelenme yada eksiklik söz konusu değil, Zekada gerilik yoktur. Sadece farklı görür, öğrenir, duyar ve hisseder. Tıp otizmde herhangi bir tedavi veya ilaç önermez. Özel Eğitim önerir ve özel eğitime yönlendirir. Özel Eğitim Çocuğun azaltılması ve artırılması gereken hedef ve davranışları tespit eder ve müdahale başlar. Erken ve Yoğun eğitim alındığında yüzde 95’ten fazla otizm ortadan kalkar. Erken eğitim iki dönemden oluşur. Birinci Dönem 0-36 ay dönemidir. Bu dönemde eğitim alanların otizmi yenme oranı yüzde 95’ten fazladır. 2. Dönem ise 36-72 aydır. Bu dönemde de otizmi yenme oranı yüksektir ancak bir önceki dönem kadar etkili değildir. Oran yüzde 70’in altına kadar düşer. Hastalık olarak tanımlanamayan otizmin “Tedavisi olmayan Hastalık, otizm” diye tanımlamak ise bir talihsizliktir. Bütün Dünyada ve Ülkemizde 2 Nisan Otizm Farkındalık günü olarak çeşitli etkinlikler düzenleniyor, iyileşen otizmli çocuklar hakkında bilgilendirme yapılıyorken, erken teşhis ve müdahalenin otizmin atlatıldığına dair yüzlerce bildiri yayınlanıyor iken; Gaziantep’te düzenlenen bu etkinlikte Konuşan Yrd. Doş Dr Rıza Ülker ise bu günü adeta velilere bir kabus olarak yaşatmıştır. Otizmin tedavisi olmayan bir hastalık olarak belirten Ülker, birçok Ailenin üzerinde olumsuz düşünce ve moral bozukluğu yaratmıştır. Genel varılan kanı ben ne yaparsam yapayım benim çocuğum otizmli olarak kalacaktır düşüncesidir.

“HIZLA İYİLEŞEN ÇOCUKLAR GÖRDÜM”

Oysa 2002’den beri Otizmli çocuklar ile ilgili eğitimler hızla gelişmiştir. Dünyada, Ülkemizde ve Gaziantep’te iyileşen ve otizmi yenen çocuklar gördüm. Halen iyileşme üzerine farklı teknik ve yöntemler ile çok sayıda başarılı çalışmalar yapılmaktadır. Özellikle 15-36 arasında fark edilip erken ve yoğun eğitim alan çocukların otizmi yenme olasılığı nerdeyse yüzde 100. Bu istatistik 2008-2014 yılları arasında çalıştığım çocukların başlangıç düzeyleri ve eğitimden sonraki düzeyleri karşılaştırılarak elde edildi. Altı yaşından sonra eğitime başlayanlarda otizmi yenme oranı düşüktür. 10 yaşına kadar hiç eğitim almamış otizmli bir bireyin otizmi yenme olasılığı nerdeyse hiç yok. Çünkü davranışlar ve farklılık gittikçe kalıplaşır ve bu kalıplar, takıntılar ortadan kaldırılamayacak düzeye gelir.

“BUGÜNE KADAR GÖZLEMLEDİĞİM ÇOCUKLARDAN BİRKAÇ ÖRNEK”

Fırat: 2 yaşında otizmi fark edildi (2002). Doktor anneye “eve götür bir odaya kapat ve ölmesini bekle” gibi dehşet verici bir öneride bulundu. Anne her şeyini bir kenara koydu ve Fırat ile yoğun bir eğitime başladı. Fırat otizmi yendi ve şuan ortaokula normal eğitimine devam etmektedir.

E.G: E. 18 aylık iken fark edildi. Şubat 2013’ten itibaren yoğun eğitim aldı. Mart 2014’te eğitim sonlandırıldı ve otizmi yendi.

T.K: T. 21 aylık iken fark edildi. Kasım 2012’de Yoğun eğitim aldı. Ocak 2014’te otizmi yendi. Eğitim Sonlandırıldı.

K.B: K. 26 aylık iken eğitime başladı. Halen eğitim almaya devam ediyor ama otizm ortadan kalktı, dil gelişimi alanında destek almaya devam etmektedir.

Onur: Onur Kasım 2010 yılında 24 aylık iken eğitime başladı. 48 aylık olduğunda otizmi yendi. Akademik alanda bir yıl daha destek eğitimi aldı.

Hamza: 22 aylık iken fark edildi. Ailenin çok ciddi tedbir almasıyla ve yoğun sosyal ortam yaratmasıyla 4 ayda otizmi yendi. Destek eğitimi almadı. Kreşe devam etmektedir.

Bunlara benzer onlarca örnekler var. Otizm hakkında bilgi vermeye gelen bir akademisyenin bunlardan habersiz olması, otizmi iyileşemeyen bir hastalık olarak – ki bir çok kansere bile çare bulunulan bir dönemde iken- tanımlaması ciddi bir sorundur. Bunu dile getiren akademisyenin kendini çok iyi bir şekilde gözden geçirmesi, ailelerden ve eğitimcilerden özür dilemesi, kaçınılmazdır. Çalıştığı akademik kuruluşun da otizm hakkında gerçekten yeterli bilgiye sahip olup olmadığını sorgulaması gerekmektedir.

OYUN TERAPİSİ NEDİR?

Oyun terapisi, bu konuda eğitim görmüş terapist ve çocuk arasındaki dinamik kişilerarası ilişki olarak tanımlanır. Oyun terapisti, çocuğun kendisini doğasındaki iletişimle, yani oyunla sağlıklı bir şekilde ifade edebilmesi (duygusal, davranışsal, deneyimsel ve düşüncesel olarak) ve keşfedebilmesi için, seçilmiş oyun materyellerine başvurur. Oyun, kendi başına değişimi sağlamaz. Önemli olan, terapistin oyunla olan ilişkisi ve oyunun kullanımıdır. Bu seminerin amacı:

-Danışan odaklı bir bakış açısından, oyun terapisini teorik olarak anlamayı sağlamak
-Çocuklarla terapötik şekilde nasıl oynanacağı ve gerçekçi hedefler koymak
-Duygusal, cinsel ve ritüel istismarın belirleyicilerini tanımak
-Oyun Terapisi düzeninin nasıl sağlanacağı ve elinizdekilerle çalışmayı öğrenmek
-Toplam sistemle nasıl çalışılacağını- Ebeveyn ve öğretmenler- öğrenmek
-Pratik egzersizler
-Çocukların oyunundaki anlamı kavramak- oyunun terapötik kullanımı
-Oyun terapisinin davranışsal değişime nasıl yol açtığını anlamak
-Oyun terapisini kullanmamızın pratik sebepleri
-Oyunla iletişim kurmak
-Oyun terapisinin temalarını anlamak (video)
-Çocuklarla bağlantı kurmak- oyun odasında ilişkiyi kurmak
-Çocuğun oyununa terapötik tepkiler
-Çocukların kişisel kontrol ve sorumluluk anlayışlarının gelişmesine yardımcı olmak
-Terapötik limit koyma 

 

BÜLENT ÖNER

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
ANKET TÜMÜ
ARŞİV ARAMA
E-GAZETE TÜMÜ
19 Ekim 2024 Hakimiyet Gazetesi
PUAN DURUMU TÜMÜ
GÜNÜN KARİKATÜRÜ TÜMÜ
Karikatürler