SANKO Üniversitesi Sani Konukoğlu Uygulama ve Araştırma Hastanesi Uzman Psikoloğu Çift ve Aile Terapisti Melis Tümer Süyür, “Türkiye’de her yıl milyonlarca genci ve ailesini etkileyen sınavlar, psikolojik etkileri açısından son derece önemlidir” dedi.
Sınav dönemi öncesinde, sınav kaygısı ve başa çıkma yolları ile ilgili açıklama yapan Süyür, fiziksel, duygusal ve sosyal olarak yaşamlarının en zor yıllarında gençlerin bir de istedikleri eğitimi almak için yaşadıkları stres ve belirsizliğin, onların endişelerini daha da yoğunlaştırdığını söyledi.
Sınava hazırlık sürecinde öğrenciler kadar ebeveynlerin de heyecanlı bir bekleyiş içerisinde olduğunu belirten Süyür, “Sınava hazırlanan pek çok gencin ve ebeveynin benzer duyguları yaşadığı bu süreçte yaşanan duyguların ve sürecin doğru yönlendirilmesinin sınav performansına olumlu katkısı bilinmektedir” ifadelerine yer verdi.
Ergenlik nedir
Ergenlik döneminin erinlik ile başlayıp yetişkinliğe kadar süren, hızlı bedensel, ruhsal, sosyal değişiklikleri kapsayan, çocuklukla yetişkinlik arasında bir geçiş dönemi olduğunu ifade eden Süyür, bu dönemin, doğduğu andan itibaren sürekli gelişim içinde olan bireyin en önemli ve en uzun gelişim dönemi olduğuna vurgu yaptı.
Süyür, “Ergenlik, kendini yönetme ve kararlarını verme yeteneğinin kazanıldığı bir geçiş dönemi olarak tanımlanabilir. Yaşamın zor, karmaşık ve çalkantılı bir dönemidir. Ve tam da böyle karmaşık bir dönemde sınav stresi yaşama, başarılı olma duygusu geliştirirler” ifadelerini kullandı.
Ergenlerin yaşadığı kaygılar
Ergenlik döneminin bireyin kendisi ile ilgilendiği dönem olduğunu anımsatan Süyür, ergenlerin sağlık, kişilik, aile ve ev ortamı, sosyal ilişkiler, din, ahlak, siyaset, sınav, meslek ve okulla ilgili olmak üzere farklı türde kaygılar yaşayabileceklerine dikkat çekti.
Kaygı nedir
Kaygının kaynağının belirsiz korku olduğunu vurgulayan Süyür, şöyle devam etti, “O halde korku nedir, korku herkes tarafından tehlikeli olarak kabul edilen bir duruma karşı yaşandığı halde, kaygı kişinin kendisinin ürettiği bir duygudur. Genel olarak olumsuz duyguların yaşandığı durumlar kaygının ortaya çıkmasına sebep olur. Kaygı temelde yaşadığımız olaydan değil, yaşadığımız olaylara yüklediğimiz anlamlardan, yorumlardan kaynaklanır. Duruma bağlı olarak gelişen kaygı, o şartlar içinde yaşanır ve kişiyi zorlayan durumun bitişi ile birlikte kaygıya ilişkin belirtiler de ortadan kalkar. Kaygılı insanların olaylara bakış biçimi oldukça karamsardır. Günlük olağan sorunları bile dünyanın sonu gelmişçesine yaşarlar. Kaygının gelişimi çok karmaşıktır. Kaygı, kökenini bireyin çocukluk yaşantısından alır. Bu yaşantı, çocuğun ana babası, yakın arkadaşları ve öğretmenleri ile olan ilişkilerinden kaynaklanır. Kaygı, çocuğun çevresindeki kaygılı insanların varlığı ile gelişir. Çocukluğu izleyen ergenlik döneminde de ana baba ya da diğer yetişkinlerin tutumları kaygı düzeyini etkiler.”