Milli Savunma Komisyonunda görüşen ve TBMM Genel Kurluna gelen Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunun 3. Maddesi üzerine konuşan CHP Gaziantep Milletvekili Opr. Dr. Bayram Yılmazkaya, Pandemi nedeniyle Gaziantep adeta salgının ana merkezi haline geldiğini vurguladı.
Alınan tedbirlerin yetersizliğinden ve gevşekliğinden söz eden Yılmazkaya, Gaziantep’i Çinin Wuhan kentine benzetti. Korona salgınıyla ilgili dikkat çekici açıklamalarda bulunan Yılmazkaya, Özellikle Gaziantep gibi vaka sayılarının arttığı kentlerde, yaşanan yoğunluk nedeniyle hastanelerde zaten yer sıkıntısı var iken, özel hastanelerdeki covitli hastaların tedavi masraflarının SGK tarafından karşılanmaması durumu dahada kötüleştirmektedir” ifadelerini kullandı.
Sağlık Bakanlığı ve SGK’ya seslenen Yılmazkaya, “İtalya’ya dönmeyelim” uyarısında bulundu.
Yılmazkaya konuşmasında şu ifadelere yer verdi;
“Ancak kanunla ilgili konuşmama başlamadan önce ilim Gaziantep ile ilgili önemli bir konuya değinmek istiyorum;
Pandemi nedeniyle Gaziantep İlim adeta salgının ana merkezi, Wuhan’ı oldu. Hastanelerde insanlarımız yer bulamıyor. Şikayetleri olsa dahi mecburen evde takipleri önerilerek, evlerine gönderiliyor. Evde en ufak bir şikayeti olduğunda, nefes darlığı gibi, insanlarımız ölüm korkusuna giriyor, bu durum hastalığın daha da kötüleşmesine neden oluyor.
Zaten hastanelerde yer bulamama sorunu tablosu var iken, Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) tarafından özel hastanelerin tamamına yazı gönderilerek, 29 Haziran tarihinden sonra yatan hastalar için ödemelerin normal yoğun bakım ücreti şeklinde olması yönetmeliği ardından özel hastanelere yapılan ikinci bir bildirimde, vatandaşlardan fark ücreti talep edilemeyeceği ifade edildi.
Özellikle Gaziantep gibi vaka sayılarının arttığı kentlerde, yaşanan yoğunluk nedeniyle hastanelerde zaten yer sıkıntısı var iken, özel hastanelere geriye dönük bu yönlü bir bildirim yapılması doğru olmamıştır. Yaşanan durum karşısında hastaneler, vatandaşlardan fark ücreti talep etmek zorunda kalacak.”
Yılmazkaya Milletvekillerini Uyardı!
“SGK tarafından ödenecek olan SUT ücretleri, Covid-19 tedavisi gören vatandaşların tedavi ücretlerini karşılamaya yetmeyecektir, çünkü bu hastaların tedavisinde ilaveten hasta başına özellikli koruyucu malzemeler kullanılmaktadır.
Alınan yanlış karardan dönüleceğine inanıyorum. Aksi halde devlet hastanelerinde hasta yoğunlukları daha da artacaktır. Bu yoğunluk ta bakım yetersizliğinden dolayı ölümlerin sayısı artıracaktır.
Buradan Yüce heyetinize bu uyarıyı yapmak istiyorum. İtalya’ya dönmeyelim diyorum…
Bu konuda SGK’nın en kısa sürede yanlıştan dönmesini bekliyoruz. Devletimiz en azından bu salgın döneminde vatandaşımıza sahip çıksın.”
Askeri Hastaneler Stratejik Anlamda Çok Önemlidir!
“Asıl ben özellikle kendi alanım olan askeri hastaneler konusuna değinmek istiyorum” diyen Yılmazkaya, “Ülkemizde ve birçok ülkede tıp eğitimi temeli askeri tabipler tarafından oluşturulmuştur. Gülhane Eğitim ve Araştırma Hastanesi veya eski adıyla GATA, 1898 yılında İstanbul'da kurulmuş olup günümüzde Etlik, Keçiören'de Askeri Eğitim ve Araştırma Hastanesi olarak devam etmekteydi.
Taki 17 Temmuz hain darbe girişimine kadar. Bu tarihten sonra askeri hastanelerin hepsi kapatılmış, sağlık bakanlığına devredilmiştir. Oysa Askeri hastaneler, stratejik anlamda çok önemlidir. Savaş durumları için kurulmuştur. Askeri tabipliğin tanımı tamamen farklıdır.
Osmanlı’dan bugüne kadar, ülkemizin girdiği düzenli savaşlarda olsun, sınırlarımızın içinde veya ötesinde yapılmış olan harekatlarda olsun, askerimizin en büyük güvencesi yanı başındaki askeri doktordur, askeri sağlık personelidir. Çatışma alanında veya askeri hastanede bulunan askeri doktorlar ve personel düşman unsurlarla çatışmakta olan askerler için en büyük psikolojik destektir...
Çünkü çatışma alanında bulunan asker bilir ki; şehit olmadığı takdirde hemen yanındaki askeri doktor kendisine müdahale edebilecek ve onu en kısa zamanda bir askeri hastaneye götürerek -askeri doktor olan- bir harp cerrahisi uzmanına teslim edecektir.
Askeri doktor, sadece klasik tıp eğitimi alan bir insan değildir. Tıp eğitiminin yanı sıra savaş koşullarındaki tıp eğitimi, askeri psikoloji, savaş psikolojisi ve askeri yönetim konularında da eğitim alarak donanımlı hale gelir.
Cephede ağır yaralanan askerler için dakikaların bile önemli olduğu düşünüldüğünde, yaralıya; kimin, nasıl ve hangi koşullarda müdahale edeceğini, hasta naklinin nasıl yapılacağını, yolda olabilecek sıkıntılarda neler yapılacağını en iyi askeri doktorlar ve personel bilir.
Askeri doktorlar, çatışma ya da savaş koşullarında gerektiğinde silah kullanma ya da -gerektiğinde- başka bir komutanın yerine birliklere komuta etme yeteneğine sahiptirler.
Sivil doktorların sahip olduğu techizat, örgütlenme, eğitim ve çevre ile askeri doktorların sahip oldukları birbirinden çok farklı.
Sivil doktorları, bugün askerimizin yaşamakta olduğu çatışma alanlarına gönderemeyeceğiniz gibi, savruk dış politikalar nedeniyle, her an başımıza açılabilecek gerilim zamanında bu sağlık çalışanlarını cepheye gönderemezsiniz.
Askeri doktorun görevini sivil doktora yaptırabileceğini sananlar, büyük bir yanılgı içindedirler. Askeri doktorluk, hele de savaş cerrahisi çok ayrıcalıklı bir meslektir.
Askeri cerrahi ve savaş cerrahisi ayrı bir deneyim, başlı başına bilgi, beceri, disiplin ve tecrübe gerektiren bir alan olmasına rağmen, askeriyeyi askeri doktorlardan arındırarak sivilleştirmek çok büyük yanlışlık olmuştur.
Ki bu uygulamanın ağır sonuçlarını askeri yaralanmalarda yapılan müdahalelerdeki yetersizliklerde ve tecrübesizliklerde gördük.
Maalesef ordumuzda sağlık sistemi bozulmuştur. Askeri hastanelerin sağlık bakanlığına devri yanlış olmuştur. Kritik önemdeki hastaneler ve eski askeri sistem düzenlenerek MSB'ye devredilmelidir.
Bu arada Tank-Paleti de unutmadık bilesiniz” dedi.
Mobil