Okulların açılmasıyla birlikte şehrimizde hemen hemen her cadde üzerinde bir işyerinin üzerinde bu duyuruyu görmek mümkün. Okullar açıldı ve çocukların büyük çoğunluğu okuluna döndü. Ancak, işyerlerinin 12-13 yaşlarında eleman arama ilanları askıda.
Yasal olarak 15 yaşını doldurmayanların çalışmasının yasaklığına rağmen genellikle getir götür ve etraf temizliği için kullanılan bu çocukların çalışmalarından ailelerinin rahatsızlık duymadığı gibi işverenlerin de memnunluğu duyarlı vatandaşlarda hoşnutsuzluk yaratıyor.
Eğitim öğretimine devam etmesi gerekirken hem aileye ekonomik bir getiri olur, hem de meslek öğrenir diye çok küçük yaşlarda iş hayatına salıverilen bu çocukların zamanla okullarından kopmaları da gözlerden kaçmıyor.
Duyarlı her vatandaşı rahatsız edici bir tablo olan küçük yaştaki çocukların çalıştırılması en fazla da eğitimcileri üzüyor. Onların okuluna giderek eğitim öğretimlerini tamamlamalarının gerektiğini söyleyen eğitimciler yasal olarak 15 yaşını doldurmayan birinin çalıştırılmasının suç olduğunu ve 15 yaşından küçük birinin çalıştırıldığı görüldüğünde Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına ihbar edilmesi gerektiğini ifade ediyorlar.
Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesine göre 18 yaşının altındaki herkesin çocuk sayılmasına rağmen ülkemizde 15 yaşının altındakilerin de çalıştırılması eleştirilirken, “önceden çocukların başarılarından bahsederdik, şimdi ise çocuk tacizlerinden” demekten de geri kalınmıyor.
HÜKÜMET GEREKLİ UYARILARI YAPIYOR AMA
Hükümetin gerekli uyarı ve yaptırımlarını dikkate almayan işyerlerinin varlığı ise gözlerden kaçmıyor. Birçok yerde aleni bir şekilde duyurular asılıyor. Vatandaşların 15 yaşından küçük çocukların çalıştırıldığını gördükleri takdirde Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının 170 ve 183 nolu hattına ihbarda bulunmaları gerekiyor
Konu ile ilgili görüşlerine başvurduğumuz bazı vatandaş ve eğitimciler ise şunları dile getirdiler:
İ.E.
“4857 sayılı İş Kanunu nun 71 nci maddesi uyarınca 15 yaşını doldurmamış çocukların çalıştırılması yasaktır. Ancak 14 yaşını doldurmuş, zorunlu İlköğretim çağını tamamlamış olan çocuklar, bedensel, zihinsel, sosyal ve ahlaki gelişmelerine ve eğitime devam edenlerin okullarına devamına engeli olmayacak hafif işlerde çalıştırılabilir. Herkes kanuna aykırı, usulsüz çalıştırılan bir çocuk gördüğünde Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın 170 ve 183 nolu hattına ihbarda bulunabilir.
Nedenleri ne olursa olsun çocukların erken yaşta çalıştırılmaları; çocukların, çocukluklarını yaşayamamalarına, eğitimden uzaklaşmalarına, fiziksel ve ruhsal gelişimlerinin olumsuz etkilenmesine neden olmaktadır. Genellikle ergenlik dönemine denk gelen 13-15 yaşları çocuklarda uyum bozuklukları, aile içi ilişkilerde kopukluk gibi birçok olumsuz etki yaratmakta olup, onların gelecekte sağlıklı birer yetişkin olup kendi aile düzenlerini kurmalarını ve iyi bir nesil yetiştirmelerini de olumsuz yönde etkilemektedir. Genellikle dar gelirli ailelerin çocukları, okumayan ya da okutulmayan çocuklar ailelerine gelir sağlamak ve bir iş öğrenip çıraklık evresini geçirmek, bir meslek sahibi de olabilmek için çalışmaktadır. Bunların da hiç değilse kanunun ön gördüğü şekilde hafif işlerde çalışmaları sağlanmalı ve sıkı denetimlere tabi olmalıdır. Ve benim gönülden isteğim, zorunlu eğitimin ilköğretim değil, orta öğretim (lise) olması ve çocukların tüm ihtiyaçlarının devlet tarafından karşılanmasıdır. Her çocuk çocukluğunu yaşamalı ve eğitimine devam etmelidir.”
S.H.
“Çaresizliğin gözyaşlarıdır çocuk işçiler. Eğitim olanakları elinden alınmış küçük yaşta kapitalizmin içine çekilmiş minik yürekler. Zor şartlarda hayata ufacık elleriyle tutunmaya çalışan bu çocuklar, büyüklerin dünyasında farklı işleri yaşlarına uygun olmaksızın sabah akşam demeden üslenmek zorunda bırakılmışlardır.
Çocuk ve kadın işçiler firmalar ile sermaye sahipleri tarafından maliyetin düşürülmesi açısından çözüm olarak algılanıyor. Çocukların haklarını bilmeyen aileler de bu çarka ortak oluyorlar.
Bu durum çocukların fiziksel ve ruhsal gelişimlerini olumsuz olarak etkiliyor.
Ekonomik yetersizlikler, sosyal ve eğitim hayatında eşit olmayan şanslar, eğitimsiz aileler vs gibi faktörler çocuk işçiliğinin önünü açıyor. ”
B.T
“Çocuk işçiliğinin her geçen yıl artması, binlerce çocuğun eğitimin dışına zorla itilmesi ülkemizin geleceği için büyük tehlikedir.
2012 de hayata geçirdiği 4+4+4 sisteminin kaldırılıp, 5+7 eğitim sistemine geçilmesi zaruridir.
Çünkü, 4+4+4 eğitim sisteminde zorunlu ilköğretim yaşı düşmüş ve çocuk işçiliği yaşı fiilen 13 yaşa inmiştir.
2016 yılı, 4+4+4 eğitim sisteminin sonuçlarının ilk defa görüldüğü yıldır.
Ve bu rakam her yıl yükselmektedir. Yoksul çocuklarımızın tamamı sanayi sitelerine sürülmüştür.
Türkiye’de de yaklaşık 2 milyon çocuk işçi bulunmaktadır. Her yıl ülkemizde kötü çalışma koşullarından dolayı 50-60 çocuk işçi hayatını kaybetmektedir. Bu nedenle eğitim sisteminde kesintisiz eğitim esas alınmalı ve denetimleri arttırılmalıdır.
F.G.
“Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne göre 18 yaşından küçük herkes çocuktur.
Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları'nın bu dediğini kabul ederiz ama çocukların çalıştırılmalarına ilişkin yasaları da onaylarız nedense.
"18 yaş altı gençleri ve çocukları çalıştırmak isteyen işyerlerinin dikkat etmesi gereken bazı özel durumlar bulunmaktadır. 18 yaş altı işçilerin çalışma saatleri, çalıştırılabilecekleri işler, iş kanunu kapsamında sahip oldukları haklar diğer sigortalı işçilere göre farklılıklar göstermektedir. Öncelikle çocuk işçi nedir, genç işçi nedir bu kavramlara değinelim.
Temel eğitimini yani ilköğretimi tamamlamış 14 yaşını bitirmiş ve 15 yaşını doldurmamış işçilere çocuk işçi, 15 yaşını doldurmuş ve 18 yaşını tamamlamamış işçilere ise genç işçi denilmektedir." açıklamalarını da buluruz yasalarda.
Hani 18 yaşından küçük herkes çocuktu?
Çocuğun görevi nedir? Çocuğun görevi okula gitmek, geleceğine dair adımlar atmaktır. Bunu kim sağlamalı? Bunu devlet sağlamalı elbette. Devlet napmış, kendisiyle çelişmiş.
Yapılacak olan yeni düzenlemelerle, yasalarda, çocuklar devlet tarafından himaye edilmeli ve onların gelecekleri için ortam hazırlanmalıdır.”
Z.K.
“Yaz mevsiminde "nereye kayboldu o kadar çocuk" dediğimiz şu günlerde okulların açılmasıyla sınıflar çocuklarla gençlerle doldu. Sonbaharın hüznü onların hayat dolu çığlıklarıyla yerini neşeye bıraktı.
Caddeler, sokaklar, toplu taşıma araçları çeşit çeşit çantalarla, formalarla renklendi. Bir yanımız okullu çocuklarımızla buluşmanın verdiği sevinçle, geleceğe dair umutla kucaklaşırken bir yanımız yine hüzne bulanıyor. Gözlerimiz yine aynı caddedeki aynı sokaktaki aynı araçlardaki okulsuz çocuklara, işçi çocuklara ya da şöyle mi desek; “çocuk işçilere” takılıveriyor.
Akranları okul yolundayken kim bilir onlar hangi atölyeye, hangi inşaata, hangi tarlaya ya da hangi madene doğru yol alıyorlar. İllegal çalışma koşullarında çalışan, çalışmaya zorlanıp tamamen güvencesiz ortamlarda, emeği, umutları, sağlıkları, yaşam hakları gasp ediliyor. Kâr odaklı ortamlara mecbur kılınıyorlar. Çoğu zaman telafisi mümkün olmayan boyuta gelen eğitim hakları ellerinden alınıyor. Ötekileştirilmeye maruz kalıyorlar ve ne yazık ki potansiyel suçlu muamelesi dahi görüyorlar. Küçük yaşlarda kaldıramayacakları yükleri sırtlanıyorlar. Kimi anne kimi baba rolüne büründürülüp yetişkinlerin dünyasına itiliveriyorlar. Okula gidemeyen, eğitim alamayan, herhangi bir konuda tam bir yeterliliğe sahip olabilecek donanım şansını elde edemeyen bu çocuklar sonunda ailelerinin kaderini paylaşıyor. Yoksulluk çemberinden kurtulamıyorlar.
Bunun yanı sıra tarım ilaçları, kimyasallar gibi çeşitli değişkenlerden olumsuz etkileniyorlar. Fizyolojik ve psikolojik birçok problemle karşılaşıyorlar. Hatta yaşam boyu sürecek kronik hastalıklara yakalanıyorlar. Bazen de çatışmaların, yasadışı etkinliklerin kısacası her türlü istismarın odağı haline getiriliyorlar.
Ötekiler değil onlar, bizim çocuklarımız. Ülkemizin dünyamızın geleceği onlar. Bu konuda devletlere, onların yapacağı antlaşmalara, yasalara ve bunların uygulanması ve takibi konusunda büyük işler düşüyor. Sadece devletlere mi, yerel yönetimler, sendikalar, STK’lar, medya vs vs... Herkesin duyarlı olması gerekiyor. Biz vatandaşlara da görev düşüyor, karnı tok okula giden mutlu çocukların olduğu bir ülke yaratmayı görev bilenler olarak.”
S.S.
“Okula gitmeyen çırak aranıyor. Hem de 14-17 yaşları arasında. Sebep? Neden okula gitmeyen? Neden 14-17 yaşlarında? Cevabı da soru aslında. Vergiden mi çalacaksın yoksa çocuğun hayatından mı? Biz yana yana okula gönderilmeyen çocuk arayıp bulalım. Bulmak yetmez aileyi ikna edelim. Elde avuçta kalmış üç beş vicdanlı, yardımsever insanla parasal sorunları gidermeye çalışalım, Sen tut al! Ona iş ver! Gel çalış de! Hakkını da verme. Çünkü çocuk işçi. Çünkü sahipsiz. Ne anlar haktan hukuktan! Hem evden de para bekleyenler var. Bizim buralarda bir laf vardır “yetimin başına çamur sürmüşler o da beni seviyorlar zannedip sevinmiş” Ülkenin bu krizli durumunda ailelerin içinde bulunduğu buhrandan faydalanmak diye buna derim ben. Mahalle yanarken saçını taramayı ihmal etmeyenlerdir bunlar.”