Gaziantep Barosu Yönetim Kurulu ile üyeleri düzenledikleri basın toplantısı ile iptal edilen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimine ilişkin görüşlerini kamuoyuyla paylaştı. Gaziantep Barosu Yönetim Kurulu Başkanı Bektaş Şarklı, konuya ilişkin açıklamasında, “Demokrasi birikimimizi, kültürümüzü ve yıllar içinde oluşan tüm içtihatları yok sayarak alınan bu karar, demokrasi ve hukuk tarihimizde maalesef kara bir leke olarak yerini alacaktır” diye konuştu.
“HUKUKİ VE VİCDANİ OLARAK KABUL ETMEK MÜMKÜN DEĞİLDİR”
“YSK'nın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı Seçimlerinin iptaline ilişkin kararı nedeniyle Gaziantep Barosu olarak kamuoyuyla aşağıdaki açıklamayı paylaşma zorunluluğu duyduk” şeklinde sözlerine başlayan Gaziantep Barosu Başkanı Bektaş Şarklı açıklamasını şu şekilde sürdürdü;
“YSK'nın kısa kararından ve kamuoyuna yansıyan bilgilerden seçimin; usulüne aykırı oluşturulan seçim kurulları nedeniyle iptal edildiği anlaşılmaktadır. YSK'nın sandık kurullarının oluşumuna ilişkin 135 sayılı Genelgesinin 4. Maddesinde 298 Sayılı Yasanın 23. maddesine atıfta bulunmak suretiyle; “İlçe seçim kurulu başkanı, sandık kurulunun kalan bir asıl ve bir yedek üyesini belirlemek için önce, 22'nci maddenin birinci fıkrası uyarınca bildirilen listeden sandık kurulu başkanı olarak belirlenmeyenler arasından, ihtiyaç duyulan sandık kurulu üye sayısının iki katı kamu görevlisini ad çekme suretiyle tespit eder ve bu kişilerden mani hali bulunmayanları sandık kurulu asıl ve yedek üyesi olarak belirler. Üyeliklerin bu şekilde doldurulması mümkün olmazsa, eksiklikler, ilçe seçim kurulu başkanı tarafından, o çevrede bulunan ve sandık kurulunda görev verilmesinde sakınca olmayan kimseler arasından tamamlanır.” denmektedir. Yani seçim kurullarının oluşumunda seçime katılan siyasi partilerin hiçbir müdahalesi yoktur. Kaldı ki, YSK benzer şekilde Bursa Mustafa Kemal Paşa İlçesi seçimleri için; seçim kurullarının 02.03.2019 tarihinde kesinleştiği gerekçesiyle, sandık kurullarının usulüne uygun olmadan oluşturulduğuna ilişkin tam kanunsuzluk iddiasının reddine karar vermişken, bir başka seçimin bu gerekçe ile iptalini hukuki ve vicdani olarak kabul etmek mümkün değildir.”
“SANDIK KURULU BAŞKAN VE ÜYELERİ DE POTANSİYEL SUÇLU GİBİ GÖRÜLECEKTİR”
Şarklı sözlerini şu şekilde sürdürdü;
“Bu kararla; ülkemizin uzun ve sıkıntılı demokrasi tarihinde edinilen tecrübeler, yasal düzenlemeler ve seçim kurullarının uygulamaları ile oluşan yerleşik içtihatlar, teamüller ve ilke kararları yok sayılmıştır. Hâlbuki bunların tamamı seçimlerin sağlıklı işlemesi, millet/seçmen iradesinin şaibesiz bir şekilde sandığa yansıması içindir. Ancak YSK kararı ile tüm bu birikim bir yana atılınca, artık seçmenin seçim sonuçlarına ilişkin kuşku ve endişeleri artacağı gibi sandık kurulu başkan ve üyeleri de potansiyel suçlu gibi görülecektir. Demokrasi, öncelikle halkın iradesi ile şekillenen seçim sonuçlarına saygı duymakla mümkündür. YSK şeklin ikincil sayılması gerektiğini, esas olanın seçmenin iradesi olduğunu birçok kararında olduğu gibi “mühürsüz oyların geçerliliğine ilişkin kararı ile de göstermiştir. Hal böyleyken; demokrasi birikimimizi, kültürümüzü ve yıllar içinde oluşan tüm içtihatları yok sayarak alınan bu karar, demokrasi ve hukuk tarihimizde maalesef kara bir leke olarak yerini alacaktır. Uluslararası insan hakları metinleri ve ulusal mevzuat ile anayasa çerçevesinde hiç bir yere oturmayan bu kararın bizde oluşturduğu en büyük kaygı ülkemizde gittikçe daralan özgürlük alanının artık sonuna gelinmiş olmasıdır. Bu andan itibaren ülke genelinde yer alan herhangi bir mahkeme kararının meşruluğunun halkımızca tereddütsüz kabulü mümkün olmayacaktır. Çünkü ülkenin en tecrübeli en yüksek mahkeme üyelerinden seçilen YSK tarafından verilen karar ne kendi içtihatlarına ne yürürlükteki mevzuata ne de uluslararası normlara uygun değildir.”
“YARGI KURUMU TARİHİN HİÇ BİR ANINDA OLMADIĞI KADAR İŞLEVSİZ VE ANLAMSIZ BIRAKILMIŞTIR”
“2016 Temmuz ayındaki darbe teşebbüsü bahane edilerek daraltılan demokratik alan artık çökmüştür. KHK’lar ile gerekçesiz ve hukuksuz başlayan işten atmalar, kamudan ihraçlar, derneklerin kapatılması, siyaset yapma alanına engel koyma, ifade hürriyetine yönelik saldırılar, basına yönelik ağır sansür ile fiili uygulamalar eliyle anayasal ve yasal tüm temel insan haklarına yönelen baskı ve saldırılar normalleştirilmeye ve sıradanlaştırılmaya çalışılmıştır” diye konuşan Şarklı sözlerini daha sonra şu şekilde sürdürdü;
“Anayasal hakların en büyük koruyucusu ve garantisi olması gereken yargı kurumu tarihin hiç bir anında olmadığı kadar işlevsiz ve anlamsız bırakılmıştır. Adil yargılanma teminatı ayaklar altındadır. Tarafsız yargı tamlaması ciddiyeti yerle bir edilmiş, içi boşaltılmış bir kavramdır. Halkın adalete inancı kalmazsa söz biter. Söz kalmazsa umut biter. İlkesel bazda yaptığımız bu açıklama ile amacımız; hukuksuzluğu kabul eden anlayışa karşı temelini hukuk ve adaletten alan demokrasiye sahip çıkmak ve onu savunmaktır. Sonuç olarak; 1-İstanbul seçimlerinin iptali siyasal tercih farklılıklarına bakılmaksızın ve herhangi bir parti sorunu değil doğrudan anayasal ve insan hakları temelinde ülkemizin demokrasi sorunudur. Baroların en temel görevi T.C Anayasasını savunmak ve demokratik ilkelerin en doğru şekilde uygulanmasını sağlamaktır. 2-Halkımızın seçme ve seçilme hakkını gereği gibi kullanabilmesi, seçim sonuçlarının siyasal baskı ile etkilenmesinin önüne geçmek üzere tüm siyasi partilerden bağımsız ve tarafsız bir örgütlenme önerisi olarak İstanbul'daki her bir sandığa bir avukat (30.000 sandık 30.000 avukat) çağrısıyla meslektaşlarımızı göreve davet ediyoruz. 3-Başta Gaziantep Barosu üyesi meslektaşlarımız olmak üzere bu konuda görev almak isteyen gönüllü meslektaşlarımızı bir imza kampanyasına davet ediyoruz. Bu kampanya ile 30.000 inin çok üzerinde bir sayıya ulaşacağımıza eminiz. Bu ülke hepimizin, demokratik hakların özgürce kullanılması hepimizin ortak emeğine bağlı. Tüm meslektaşlarımızı ve barolarımızı ortak emeğe katkı sunmaya davet ediyoruz. Bu sürecin İstanbul ve Ülke genelinde sağduyuyla ve demokratik kurallara uygun bir şekilde sonuçlanmasını diliyor, kamuoyu ile saygıyla paylaşıyoruz.”