Son dönemlerde giderek artan kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetler gündemdeyken Ak Parti içerisinde İstanbul Sözleşmesi’nin tartışmaya açılmasını manidar bulan Cumhuriyet Halk Partisi Gaziantep Milletvekili Opr. Dr. Bayram Yılmazkaya, konuyu Cumhurbaşkanı Yardımcısı Sayın Fuat Oktay’a sordu.
Topluma özgürlük, adalet, demokrasi sözü veren AKP’nin kuruluş ayarlarından saptığını vurgulayan Yılmazkaya, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Oktay’a verdiği önergede; “Bu sözleşmeyi ilk imzalayan ve özellikle İstanbul ismini alması için heyecanlı olan Ak Parti Hükümeti kadın hakları, çocuk hakları ve insan hakları konusunda hevesini mi kaybetti?” diye sordu.
“Şiddete uğrayan kadınlar için başvuru ve sığınma evlerinin sayısının artırılması, ücretsiz danışmanlık, psikolojik ve tıbbi destek ve yasal yardımın yapılması, cinsiyet ayrımcı politikalar, yasalar ve uygulamaların kaldırılması gerekirken İstanbul Sözleşmesi’nin tartışmaya açılması büyük bir hatadır” diyen Yılmazkaya, “Türkiye’nin Avrupa Konseyi dönem başkanlığında, 11 Mayıs 2011 tarihinde İstanbul’da imzalanan bu sözleşmenin şimdilerde tartışma konusu olmasında gerekçe nedir?” şeklinde sorularını sürdüren Yılmazkaya sözlerini şu şekilde sürdürdü;
“Kadına Yönelik Şiddet ve Kadın Cinayetlerinde OECD Ülkeleri Arasında Birinci. “Türkiye, kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri konusunda OECD ülkeleri arasında ilk sırada geliyor. Kadına yönelik şiddetin arttığı bu süreçte mağdurları koruma adına ( eğitim-yargı- emniyet) alanlarında ne gibi önlemler aldınız?” diyen Yılmazkaya, Oktaya, “Kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetlerinde OECD ülkeleri ortalaması yüzde 21,6. iken, Türkiye’de bu oranın yüzde 38 olmasını hangi gerekçelere bağlıyorsunuz? 1 Ağustos 2014 tarihinde yürürlüğe giren İstanbul Sözleşmesi, kadınlara yönelik her tür şiddete karşı hukuki çerçevede detaylı bir koruma sağlayan ilk uluslararası belgedir. Bu anlaşmanın hangi maddesi veya hangi maddeleri hükümeti rahatsız etmektedir? Uluslararası kabul görmüş bu sözleşmeyi ikame edecek bir çalışmanız var mı?. Tam adı, “Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi” olan “İstanbul Sözleşmesi” 11 Mayıs 2011 tarihinde İstanbul’da imzaya açıldığı için, bu şekilde isimlendirilmiş önemli bir anlaşmadır. Bu sözleşme sadece kadınları kapsamamakla birlikte taraf olan devletleri, çocukları ve yaşlılar dâhil olmak üzere, aile içi şiddetin tüm mağdurlarına korumaya yönelik adımlar atması yönünde teşvik etmektedir. Ülkemizde kadın cinayetlerinin 2002'den, 2009'a kadar yüzde 1400 oranında arttığı gerçeğinden yola çıkarsak bu sözleşmenin gerekliliği tartışılmamalı. Şiddete uğrayan kadınlar için başvuru ve sığınma evlerinin sayısının artırılması, ücretsiz danışmanlık, psikolojik ve tıbbi destek ve yasal yardımın yapılması, cinsiyet ayrımcı politikalar, yasalar ve uygulamaların kaldırılması gerekirken İstanbul Sözleşmesi’nin tartışmaya açılması büyük bir hatadır. Kadına yönelik şiddetin her geçen gün artığı ülkemizde bu olayların önlenebilmesi için, devletin kadınlara yönelik her türlü şiddet eylemini açık bir şekilde kınaması ve tavır alması gerekmektedir. Ülkelerin de gelişmiş ya da az gelişmiş, zengin ya da yoksul olması fark etmiyor… Uluslararası kuruluşlar tarafından her yıl konuyla ilgili yapılan çeşitli araştırma ve çalışmalar, problemin küresel boyutunu gözler önüne sererken, dünyada kadına yönelik şiddetin tırmanış gösterdiğine dikkat çekiliyor. Türkiye, kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri konusunda OECD ülkeleri arasında ilk sırada geliyor. OECD'nin 2019 Tek Bakışta Toplum 2019 araştırmasına göre, örgütün 36 üyesi arasında ömürlerinde en az bir kez eşinden fiziksel veya duygusal şiddet gören kadın oranının en yüksek olduğu ülke yüzde 38 ile Türkiye. OECD ortalaması ise yüzde 21,6.
Bu bağlamda;
• 1 Ağustos 2014 tarihinde yürürlüğe giren İstanbul Sözleşmesi, kadınlara yönelik her tür şiddete karşı hukuki çerçevede detaylı bir koruma sağlayan ilk uluslararası belgedir. Bu anlaşmanın hangi maddesi veya hangi maddeleri hükümeti rahatsız etmektedir? Uluslararası kabul görmüş bu sözleşmeyi ikame edecek bir çalışmanız var mı?
• Bu sözleşmeyi ilk imzalayan ve özellikle İstanbul ismini alması için heyecanlı olan Ak Parti Hükümeti kadın hakları, çocuk hakları ve insan hakları konusunda hevesini mi kaybetti?
• Kadına, çocuğa, yaşlıya ve mağdura yönelik şiddet, taciz, istismar gibi birçok suçu önleme adına kabul gören bu sözleşme hakkında çıkan yorumlar ve haberlerle ilgili hükümetin tavrı nedir?
• Türkiye’nin Avrupa Konseyi dönem başkanlığında, 11 Mayıs 2011 tarihinde İstanbul’da imzalanan bu sözleşmenin şimdilerde tartışma konusu olmasında gerekçe nedir?
• Türkiye, kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri konusunda OECD ülkeleri arasında ilk sırada geliyor. Kadına yönelik şiddetin arttığı bu süreçte mağdurları koruma adına ( eğitim-yargı-emniyet) alanlarında ne gibi önlemler aldınız? Kolluk kuvvetlerinin kadına, çocuğa, yaşlıya ve mağdura karşı şiddeti önleyici adımları nelerdir?
• Sözleşme, üçüncü bir tür oluşturmaya ya da LGBT eğilimlerini hukuk normu olarak belirlemeye veya teşvik etmeye yönelik herhangi bir hüküm taşımamaktadır. Bu sözleşmenin eşcinsel yönelimlerin meşrulaşmasına sebep olduğunu mu düşünüyorsunuz?
• 2002 yılından 2019 yılına kadar kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddetin yıllar itibariyle iller bazındaki rakamsal verileri nelerdir?
• Kadına yönelik şiddetin en fazla olduğu ilk 10 il hangileridir?
• Kadına yönelik şiddetin en az olduğu ilk 10 il hangileridir?
• Kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetlerinde OECD ülkeleri ortalaması yüzde 21,6. iken, Türkiye’de bu oranın yüzde 38 olmasını hangi gerekçelere bağlıyorsunuz?”