Koronavirüs salgını karşısında toplumda kaygı bozukluğunun arttığına dikkat çeken Uzman Klinik Psikolog Pınar Tümbaş, “Şu an bazı insanlarda fazla. Aslında bunun sebebi küçük yaşlardan itibaren endişeyle baş etmenin öğretilmemesidir” dedi.
“hepimizin ezberlediği gibi Corona virüs salgını ilk olarak 2019 Aralık ayında Çin’in Wuhan şehrinde ortaya çıktı. Türkiye'ye ulaşması ise Mart ayını buldu. Çin'de ortaya çıktığı andan itibaren endişe ile takip ettiğimiz virüs yanı başımızda beliriverdi” şeklinde konuşan Tümbaş açıklamasını şu şekilde sürdürdü;
“İlk başta sadece fizyolojik semptomlar ve etkilerden bahsedilirken ilerleyen safhalarda sosyal izolasyonun öneminin vurgulanması, sosyal hayatımızdaki değişiklikler, hayatımızı tehdit eden gerçek bir tehlikenin varlığı bizi psikolojik olarak da oldukça etkilemeye başladı. İnsanlık tarihi boyunca insanlar çaresi bulunamayan ve yaşam tehdidi oluşturan hastalıklardan korkmuştur. Kaygı insanları bu tehlikelerden korumuş. Yani kaygı işlevsel bir duygudur. Corona virüs için de insanların optimum düzeyde kaygı duyması normal. Problem kaygının olması değil gerektiğinden fazla yaşanmasıdır. Şu an bazı insanlarda fazla. Aslında bunun sebebi küçük yaşlardan itibaren endişeyle baş etmenin öğretilmemesidir. Bu durumda iki şey karşımıza çıkıyor. Birincisi, endişeyle iç içe geçip her şeyi endişeyle karşılıyoruz. İkincisi, aşırı duyarsız oluyoruz. “bana bir şey olmaz” vs.”
“SAKİN Mİ OLMALIYIZ? PANİĞE KAPILMALI MIYIZ?”
Tümbaş açıklamasını şu şekilde sürdürdü;
“İkisi de sağlıklı değil. Optimum düzeyde, virüs hakkında bilgi edinecek ve kendimizi koruyacak kadar kaygılanmamız gerekiyor. Farkındalığımızı artırıp, durumu kabullenerek bilinçli şekilde önlem alacağız. Neler yapmalıyız?
1.Gerçeği reddetmiyoruz ancak felaketleştirme yapmıyoruz.
2.Virüsten korunmak için yapmamız gerekenleri iyi biliyoruz.
3. “Virüs eşittir ölüm değildir”. Çareler var. Bilime, doktorlara güvenin.
4.Haber kaynaklarını sınırlandırın ve her okuduğunuza, gördüğünüze inanmayın.
5.Özellikle uyumadan 2-3 saat önce virüs hakkında konuşmayın. Haberlere maruz kalmayın.
6.Sosyal izolasyonu, yapamadıklarınız için fırsat bilin. Zihninizi bilime ve sanata bırakın.
7.Ev aslında fiziksel izolasyondur. Sosyalliğiniz yok olmaz. Mesaj, sesli ve görüntülü konuşmalarla sevdiklerinizle duygu paylaşın. Mutluluk üretin.
8.Uyku, beslenme ve egzersize önem verin. Bağışıklık sisteminin güçlü kalmasında önemli rol oynar.
9.Sigara ve alkolde uzak durmalısınız. Corona virüse yakalanma riskini artırır ve hastalığın ağır seyretmesine neden olur.
10.Rutinleri bozmayarak, yeni rutinler oluşturarak günleri geçirmelisiniz.
11.Seveceğiniz ve size iyi gelecek aktiviteler yapın. Kitap okuyun, müzik dinleyin, film-belgesel izleyin. Meditasyon ve yoga yapın
12.Olumlu düşünün. “Herkes ölmeyecek”, “bu salgın geçeceğini biliyorum, hayat planlarıma devam edebilirim”, “önlemlerimi alıp geçmesini bekleyeceğim” vs.
13.Çocukların yanında yaptığınız konuşmalara dikkat etmeliyiz. Sizin endişe duyduğunuzu ve panik yaptığınızı görürse çocuğunuzda korku duymaya başlayacaktır.
14.Çocuğunuzun yaşına uygun olarak konu hakkında kısa ve öz bilgiler vermelisiniz. Çünkü sessiz kalmanız veya merakını gidermemeniz çocuğunuzda daha çok endişe uyandıracaktır.
15.Virüs çok fazla kaygı ile bağlantılı bedensel semptomlar hissettiriyor. Nefes daralması, kalp çarpıntısı, göğüs ağrısı, terleme veya titremeler gibi bunları virüs belirtileri ile karıştırmayınız. Bu belirtilerin olması enfekte olduğunuz anlamına gelmez.Kaygıya bağlı yaşanmaktadır.
16.Eğer kaygılarım büyüyor, virüs beni çok etkiliyor diyorsanız mutlaka destek alın. Uyku problemleri, beslenme bozuklukları ve fobiler oluşabilir.
17.Corona virüs bazı ruhsal rahatsızlığı olan insanların rahatsızlık belirtileri artıracaktır. Obsesif kompulsif bozukluk, panik bozukluk, kaygı bozukluğu gibi. Bu rahatsızlığı olan kişiler mutlaka destek almalıdır.