Özel Haber

KAPI'nın Ardındaki GÜÇ

Gaziantep’e çalışmaları ile ilgili eğitim programlarında bulunmak için gelen Kaşıkırışık, HAKİMİYET Gazetesi okurları için sorularımızı cevaplandırdı.

KAPI'nın Ardındaki GÜÇ
14-06-2024 10:06

Toplumsal cinsiyet eşitliği, toplumsal cinsiyete duyarlı bütçeleme ve kadınların eşit temsili odağında ulusal ve uluslararası projeler yöneten Ayşe Kaşıkırık, “Daha eşitlikçi ve kapsayıcı bir dünya mümkün!” düşüncesinden yola çıkarak bağımsız bir sivil toplum kuruluşu olan Küresel Eşitlik ve Kapsayıcılık Ağı (KAPI) ’nı kurdu. Kaşıkırık, kadın çalışmaları, kentleşme politikaları, sosyal politikalar, toplumsal cinsiyet eşitliği ve yerel yönetimler alanındaki akademik çalışmalarını ve projelerini bağımsız araştırmacı olarak sürdürmekte.

Sizi tanıyabilir miyiz?

-- İstanbul Teknik Üniversitesi İşletme Mühendisliği’nden onur derecesiyle mezun oldum. İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde (SBE) Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi bölümünde “Kentsel dönüşüm yoksul yoksulluğu” alanında doktora tezimi yazıyorum. Aynı zamanda üniversite de alanımla ilgili bilimsel araştırma projelerinde çalışıyorum.

Kendimi nasıl tanımlıyorum derseniz uzun yıllardır  bir kadın hakları  aktivisti olarak, savunucusu olarak projeler üretip, elimden geldiğince çalışmalar yapıyorum.

Sizi bu alana ne yönlendirdi?

--Aslında yaşanmışlıklar ve kendi hayat hikayemde başta olmak üzere deneyimlediğim, kadınların birebir maruz kaldıkları ayırımcılıkları yaşadıklarım cinsiyet fırsat eşitliği ile ilgili çalışmalara yönelmeme neden  oldu. Lise dönemimden itibaren hak savunuculuğu, haksızlıkla mücadele ve örgütlemeyle başlayıp bugüne kadar devam eden bir sürecin içinde oldum hep. Üniversite yıllarımda da pek çok dernekte ve kulüpte aktif olarak hep rol aldım. Dez avantajlı bölgelerde, küçük çocuklara gönüllü matematik dersleri verdim. Ya bir projenin  birebir başlatıcısı oldum ya da çorba da tuzum olan bir etkinlikte yer aldım.

Fırsat eşitliğini yaşadığınız deneyimleri de göz önüne alarak nasıl tanımlıyorsunuz?

-Bana göre eşitlik demek farklılıklarımızla beraber, aynı haklara, aynı fırsatlara, aynı imkanlara sahip olabilmektir. Eşitlik aynılık, benzerlik değildir. Eşitlik ;başta kanun karşısında ama en önemlisi uygulama da gündelik hayatta gerek cinsiyet gerek yaş, ırk, inanç farkı gözetmeksizin ayrımcılık yapmadan farklılıkları olumlu  olarak görüp eşit davranabilmektir.

Sizce en yoğun  görünen ayrımcılık hangisidir?

--Bana göre cinsiyettir.  Eşitsizliğin en yoğun yaşandığı iki alandan birisi cinsiyetler arasındaki  kadın -erkek eşitsizliğidir ve yüzyıllardır var olan bu ayrımcılık, toplumdan topluma, bölgeden bölgeye de değişkenlik gösterir.

İkinci olarak, sınıflar arasında zengin-fakir arasında görülen ekonomik eşitsizliklerdir. Yoksulluk dönemlerindeyiz  ve bu durumdan en çokta kadınlar ve çocuklar etkilenmekteler. Ekonomik özgürlükleri de yok ayrıca. Yaşamsal anlamda önemli olan  araba, ev, iş gibi mülk yoksunlukları da var. Kadının bağımsız olarak yaşayabilmesi için baba, koca gibi figürlere bağımlı olması eşitsizliğin en yoğun yaşandığı alandır.

Dünya küresi uçurum raporlarına göre  eşitsizliğin etkisinde dört alan var; ekonomi, siyaset, eğitim ve sağlık .Bu dört alanda inceleme yapıldığında cinsiyet eşitsizliğinin  en yoğun olarak yaşananın ekonomi olduğu görülmektedir. Ülkemizde her üç kadından sadece birisi sigortalı işte çalışırken geri kalanı mevsimlik işçi, emekçi, geçici işçi gibi işlerde ya da evde çalışmaktadır. Ben bunlara “emeksiz arı” diyorum. İyi bir eğitim  alan kadınlar ise farklı sıkıntılarla karşılaşsalar da iş ve hatta siyasette de önünü açabilmektedir.

Toplumsal cinsiyet karnesinde Türkiye'nin en başarısız olduğu alanlardan biri de siyasette temsiliyet. Bu konuda neden bir türlü yol alamıyoruz?

--Dünya genelinde olduğu gibi, Türkiye’de de cinsiyet eşitsizliğinin en yoğun olduğu alanların başında siyaset geliyor.

Toplumsal cinsiyet eşitsizlikleri nedeniyle kadınların hem çalışma hayatına hem de siyasete katılımının önündeki engeller daha katı. Siyasi partilerin aday listelerinde kadın adaylara yer verme konusundaki tercihleri çok düşük, kadınlar genellikle seçilme ihtimalinin düşük olduğu yerlerden ve sıralardan aday gösteriliyor.

Kadınların siyasette eşit temsil edilebilmesi için köklü değişiklikler yapılması şart. Bunların başında seçim sisteminde değişiklik geliyor. Bununla birlikte, siyasi partilerin aday listelerinde fermuar sistemi (aday listelerinin bir kadın bir erkek olarak düzenlendiği) uygulanmalı.

Neden daha çok yerel yönetimlerle belediyelerle çalışmalar yapıyorsunuz. Bu çalışmalarda  geri dönüşümler nasıl olmaktadır?

--Fırsat eşitliği için çalıştığım alanların başında yerel yönetimler geliyor. Yani belediyeler, muhtarlıklar da toplumsal cinsiyet eşitsizliğin giderilmesi için çalışmalar yapıyoruz. Çünkü toplumsal hayatın içinde biz kadınlar olarak mahallelerimizi, çarşı, pazar, alış veriş gibi gündelik işlerimizi görürken belediye  hizmetlerinden  daha çok kullanıp vaktimizi geçiriyoruz. Sıkıntılar da en çok ulaşımdan geliyor ki herkes için erişimli değil. Çoğunlukta toplu taşımaları kadınlar daha çok kullanıyor. Eve dönüş saatleri bile toplu ulaşım araçlarının saatlerine göre olmak zorunda oluyor. Ve yaşanılan sıkıntıların başında güvenlik gibi zorluklar yaşanıyor. Ulaşım hizmetleri, sokakların aydınlatılması ve güvenliğinin sağlanması gibi hizmetler belediyelerin alanında olmakta. Bizim öncelikle belediye hizmetlerinde en sıkıntı duyduğumuz  şey belediye hizmetleri ulaşılır değil. Özellikle kadınlar için yoksul mahalleler de belli saatlerde ücretsiz hizmetler olsa çok daha iyi olmaz mı?

“Kadınları evlerden çıkarmamız lazım”

Öncelikle kadınları evden çıkarmamız lazım. Kadınların sosyalleşmeye ihtiyaçları var. Bize çoğunlukla bu taleplerle geliyorlar .Mesela bunun içinde ucuz ve erişilebilir  belediye tesisleri olsa hem kadınlar da ev ortamından çıkıp rahatlayacak hem de hayata karışabilecekler.

Fırsat eşitliği çözümlemeleri için yapılacak çalışmalar için yeterli bütçeler ayrılıyor mu?

---Kesinlikle hayır. Öncelikle bu bir zihniyet dönüşümü. Toplumsal cinsiyet eşitliği için öncelikle gerçekten  atomu parçalamaktan daha zor olduğunu söyleyebilirim. Çünkü toplumda kalıplaşmış yargılar var. Kadın erkeğin hep bir adım gerisindedir. Erkek hep pohpohlanarak büyütülmüştür. Kadınlar erkeklerin aksine daha güçlü, çözümleyici, çok boyutlu düşünebilen insanlardır. İstersek aynı anda tüm hayatı yönetebilme gücüne sahibiz. Buna rağmen gücümüzün yarısını kullanabiliyoruz. Çalışan kadınların yükü ise çok daha da ağırdır. Çocuğun bakımı, kreşlerin yetersizliği, giyimi, makyajı ve evinin sorumluluğu  hep kadınların omuzlarında yük olmaktadır.Bütün bu sorunların çözümü için de bütçe ayrılmalı.Yeterli sayıda kreşler,bakım evleri gibi ihtiyaçlara cevap  verilmeli. Öncelikle kadınları evden çıkarıp özgürleştirerek, sosyal ve iş hayatına katılmanın yollarını bulmamız gerekiyor. Ve kadını evde tutan zincirleri kırmamız gerekiyor.

Kadını evden çıkarıp sosyal hayata katmak mümkün mü?

--Sorun varsa çözümde bellidir. Biz yıllardır söylüyoruz. Kadının sosyalleştirip, zincirlerini kırarak üzerindeki sorumluluğu dengeli bir şekilde erkeklerinde sorumlulukları eşit şekilde alabileceği bir model uygulanmalı. Bu model nasıl olacak? Öncelikle erkeklere de toplumsal cinsiyet eşitlik eğitimleri verilmelidir. Eşitlik konusu sadece kadınların konusu değildir. Hep kadınlara eğitim uyguluyoruz ama şiddeti yapanlar hep erkek. İlk önce bakış açılarımızı değiştirmeliyiz. Her kurumda kuruluşta, hayat boyu eğitim, öğrenme  diyoruz. Eşitlik öncelikle dilimizi söylemlerimizi değiştirmekle başlar. Zaman içerisinde de meyvelerini almaya başlayacağız. Belediyelerinde elini taşın altına koymaları gerekmektedir. Yaptırımı güçlü uygulamalarla şiddetinde önüne geçilmeye çalışılmalıdır. Şiddete uğrayan kadınlar için, kanunlar suçlulara karşı yeterince uygulanıp iyi hal uygulamasına son verilmedir. Sistemde eşitliğin uygulanabilmesi için yasaların yerine getirilmesi gerekmektedir.

Eklemek istediğiniz mesajınız var mı?

-- Özgün projeler üreterek, araştırmalar yaparak, yayınlar ve raporlar hazırlayarak, periyodik toplantılar düzenleyerek, kadınların ve toplumun tüm kırılgan kesimlerinin birbirinden öğrenmesini, güçlenmesini ve dayanışmasını sağlamak istiyoruz.

Daha eşit ve kapsayıcı bir dünya her birlikte mümkün. Kimsenin geride kalmadığı, ayrımcılığın her türünün sona erdiği, yoksulluğun ve yoksunluğun yaşanmadığı bir dünya eşitlikçi ve kapsayıcı sosyal politikalar ile mümkündür. Başta kadınlar olmak üzere toplumun tüm kırılgan kesimlerinin eşit, adil, kapsayıcı ve sürdürülebilir bir toplumda yaşayabilmeleri için sosyal politikaları hayırseverlikten çıkartıp, ihtiyaca dayalı ve hak temelli bir yaklaşıma dönüştürmeliyiz.



 

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER